Istranca dağlarında güz vakti

Doğa güz renklerine bulanınca trekking zamanı geldi demektir. İstanbul’a yakın rotalar ise vazgeçilmez. Hafta sonu şehrin koşturmacasından kaçıp doğayla iç içe zaman geçirmek oldukça keyifli… İstanbul’a birkaç saatlik Çilingoz rotasını görünce çoktandır yürüyüş yapmadığımı hatırlayıverdim ve düştüm yollara…

Haberin Devamı

Yıldız Dağları (Istranca Dağları), Türkiye'nin Trakya bölgesinde Kırklareli, Tekirdağ, İstanbul illerinde ve güneydoğu Bulgaristan'da bulunan alçak bir dağ takımı. Yıldız Dağları, Trakya'nın Karadeniz kıyılarına paralel olarak, Bulgaristan'dan İstanbul’a kadar yaklaşık 300 kilometrelik bir dağ zincirinden oluşuyor. Biz Binkılıç köyünden başlayıp Çilingoz deresinden geçip Kıyıköy'e 18 km yürüyeceğiz. 

Istranca dağlarında güz vakti

Treking gruplarıyla bu rotaları yürümek hem eğlenceli, hem güvenli, hem de daha az masraflı. Bölgeyi bilen bir rehberle yürümek ormanda kaybolma riskini  ortadan kaldırıyor.Tabi ki ben de öyle yaptım. Sabah 7,30da Beşiktaş’tan bindiğim servisimiz duraklardan diğer arkadaşları alarak Çatalca’nın Binkılıç köyüne ulaşıyor. Yanımızda götürdüğümüz kahvaltılıklarımıza köy kahvesinden aldığımız çaylar eşlik ediyor. Sabahın erken saatleri, hava hayli serin. Sıcacık yanan sobada ısınıyoruz.

Haberin Devamı

Istranca dağlarında güz vakti

Köyden ayrılıp bir hayli gittikten sonra yürüyüşe başlayacağımız yere geliyoruz. Rehberimiz bilgilendirme konuşmasını yaptıktan sonra öyle hızlı yola koyuluyorlar ki koşsam anca yetişirim. İlk baştaki toprak yolda, ısınmamış vücudum yürümemekte direniyor. Hatta ilk yokuşta gruptaki bir kız arkadaşımız kusmaya başlıyor. Daha yürüyüşe geçeli yarım saat olmadı. Neyse ki çabuk toparlıyor.

Istranca dağlarında güz vakti

 Kimseyi tanımıyorum ve grup koptu gitti. Benim gibi arkadan gelen Fatoş’la tanışıyorum ve ona dua ediyorum. “iyi ki gelmişsin, yoksa ne yapardım tek başıma” diyorum. Aynı dualar ondan bana geliyor. Grupta Çin’den gelen insanlarda var.

Kendi aralarında devamlı Çince konuşuyorlar. Hala ne konuştuklarını merak ediyorum. Çalan düdüğün sesini takip ederek  grubu yakalıyoruz devamlı. Ormanın içine girmeye başladıkça gördüğüm manzaralar beni benden alıyor. Fotoğraf çeke çeke, sonra koşa koşa, şakalaşarak, gülerek, sızlamaya başlayan vücuduma kulaklarımı tıkayarak ilerliyorum. Grubumuzda bir arkadaşın köpeği de bizimle yürüyor. Nasıl sevimli anlatamam. Şunu söylemeliyim ki şu ana kadar yürüdüğüm en güzel manzaralı yerlerden biri Istranca dağları oluyor.

Haberin Devamı

 
Yine bir coğrafya kitaplarımın bilindik öğretisi içerisindeyim.  Gözlerimi hiç kırpmadan manzaraların hiç bir detayını kaçırmamaya çalışıyorum. Her yer dökülen yapraklarla kaplanmış. Artık sonbaharın son demi.  Ağaçlarda son kalan meyveleri yiyerek ilerliyoruz. Yaprakların çıtır çıtır sesi, mis gibi kokusu, muhteşem manzaraları, çeşit çeşit mantarlarıyla nereye bakacağını, neyin fotoğrafını çekeceğini şaşırıyor insan. Çeşit çeşit mantarları gördükçe insanın gözleri Şirinlerle Gargameli arıyor. Bir taraftan da grup koptu gidiyor. “Nereye koşuyor bu insanlar” demekten kendimizi alamıyoruz. Neyse ki her molada yakalıyoruz.

 Istranca dağlarında güz vakti

Haça dağına tırmanışım geliyor aklıma. Her molada yakaladığım insanlar ve bir dakika bile oturamadan 7 buçuk saat tırmanışım. Neyse ki burada o kadarı olmuyor ama nedense ayaklarımız o kadar acıyor ki adım atmak bir işkenceye dönüşüyor. Yanımızda getirdiğimiz çerezlerimiz ve meyvelerimizle karnımızı doyururken ormanın serin kuytularında manzaranın tadını çıkartıyoruz. Tüm çöpümüzü de yanımızda götürüyoruz, olması gerektiği gibi. Fatoş’un her “kaç saat kaldı” sorusuna verdiğim “son beş saat, dayan Fatoş” cevabımla ama öyle ama böyle yürüyüşe devam ediyoruz.

Haberin Devamı


Hedefimiz Kıyıköy. Arada Çilingoz deresinden de geçiyoruz. Akşam hava kararmadan bitirdiğimiz yürüyüşümüzde ayaklarımın acısından ağlamak üzereyim ama bitirmenin verdiği mutluluktan da gülüyorum. Aracımız bizi almaya gelmiş. Kıyıköy’de çay içmeyi planladığımız yer kapalı olunca rehberimiz köye dönmeye karar veriyor. Oysaki Kıyıköy’de başka bir yerde balık yesek ve tanıyamadığım diğer arkadaşlarla kaynaşsak harika olurdu. En zayıf halka olarak en arkada sürünürken bize zaman zaman arkadaşlık edenlerde oldu. Teşekkür etmeden geçemem.

 

 Binkılıç köyüne dönüp alışveriş zamanı. Çatalca’nın eti, yoğurdu meşhur olunca eve sucuk ve manda yoğurdu almadan dönemezdik. Köftesinden pek hoşnut kalmadım ben. Köyde çokça kasap var. Alternatifleri değerlendirin. Sucuğun kilosu 46 lira, bir kap yoğurt 20 lira. Köy kahvesinde biraz ısınmak ve çay içmek isteyince de araç gidiyor diye çağırıldık. Allahtan kahveci bize karton bardak buldu da  çayımıza araçta devam edebildik.

Haberin Devamı

Istranca dağlarında güz vakti

Daha önce 12 saat Haça dağı tırmanışında kulandığım, ayaklarımın çok rahat ettiği botlarım bu sefer neden yara yaptı diye düşünürken Doğu Beyazıt’taki Cuma hocamın  aramasıyla “sizi çok hızlı yürütmüşler, ondan olmuş” demesiyle aydınlanıyorum. Sonrasında ki bir telefon konuşmasından gruptaki iki kişinin grubun temposunu çok arttırdığını, uyarıları dinlemediklerini, sonuç olarak da diğer 25 kişinin onlara uydurulduğunu öğrenip hayret ediyorum. 18 kilometreyi 5 saatte yürüyerek, çoğunda da tırmanarak, yüzülen ayaklarıma, moraran tırnaklarıma ve sadece bu durumda ben olmadığıma bir sonraki seferde rehberin daha dikkatli olacağına inanmak istiyorum. 

Haberin Devamı

Paylaşım usulü trekking kişi başı 40 lira. Her ne yaşanırsa yaşansın gittiğime asla pişman değilim. Yine olsun yine giderim. Her gözümü kapattığımda hala o manzaralar gözümün önüne geliyor. Bob Ross’u anıyorum sık sık. Kartpostal gibi bir canlı tablonun parçası olmak paha biçilemezdi ve her zaman ki gibi çok eğlendim, çok güldüm. Şehrin stresinden uzaklaşmak, sınırlarınızı zorlamak için harekete geçin ve tek rakibiniz kendiniz olsun.



Kars'tan muhteşem görüntüler


Yazarın Tüm Yazıları