Güneyin ilham veren ışığı

Dünyanın sanat kalbi Paris’te atar ama Paris’in iklimine de insan dayanmaz. Kışları rutubetli ve soğuk, yazları adam boğan sıcak... Bu nedenle sanatçı için Paris bir yere kadar. Bir noktadan sora ilham arayan uygun ışığa ve ısıya doğru topuklamış. Bu sanatçıların çoğunun müzeleri var ve aşağı yukarı hepsini ziyaret ettim. En son ziyaretim ise Biot Kasabası’nda dev müze Férnand Leger Müzesi oldu...

Haberin Devamı

Güneyin ilham veren ışığı

Fernand Léger 1881 de Normandiya’da doğmuş. Babası büyükbaş hayvancılıkla uğraşırmış. Fernand Mimar olarak yetişmiş. Paris’teki meşhur sanat mektebi ‘Ecole de Beaux-Arts’a kabul edilmemiş ve dekorasyon kurslarına katılmış. Beaux-Arts’a dışarıdan misafir talebe olarak sonradan, “Boşa giden 3 sene” olarak adlandıracağı üç yıl devam etmiş. 25 yaşında nihayet boyamaya başlamış.

O yıllardaki tablosu ‘Annemin Bahçesi’ sonradan imha etmeyeceği ender tablolarındandır. Evet yanlış okumadınız; 1902’den 1908’e kadar yarattığı tüm tabloları “Benim gelişmemi engelliyor ve ileri adım attırmıyor” gerekçesiyle kendi elleriyle imha etmiş. Bu şekilde, ilk devrelerindeki ‘Empresyonist’ akımı terk edip, kübist akımın kurucularından olmuş. Müzede gördüğümüz, o devirden kalan bir kaç tablo, arkadaşlarına hediye ettikleri veya çalıştığı mekânda geriye bıraktıklarıydı.

Haberin Devamı

Güneyin ilham veren ışığı

Kübist akım popüler olmaya başlayınca 1910’da ‘Les Nus dans la Foret’ (Ormandaki Çıplaklar) tablosunu boyamış. Léger’in Kübizm anlayışı diğer ressamlara nazaran biraz daha farklı, daha az entelektüel daha temiz, basit ve parlakmış. Nitekim ‘Mavili kadın’ tablosu 1912’de teşhir edildiği zaman Paris sanat camiasında bir hayli ses getirmiş. 1914 Dünya Savaşı sırasında Léger orduya çağrılmış ve dolayısıyla tablolarında Fransız bayrak tonları ve bir disiplin hâkim olmuş. Savaş sonu, Léger’in sanatı bir evrim geçirmiş, tablolarında mimari ve perspektif unsurlar görülmeye başlamış. Tam bu ara, 1920 de meşhur İsviçreli Fransız mimar Le Corbusier ile tanışmış ve hayat boyu sürecek bir dostluğun temelleri atılmış.

Güneyin ilham veren ışığı

Haberin Devamı

Mavi şapkalı adam 1937

İkinci Dünya savaşı sırasında Amerika Birleşik Devletleri’ne taşınmış ve meşhur Yale Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olmuş. 1945’de savaş sonrası Fransa’ya geri dönmüş, Marksist değil ama kendi tabiri ile ‘Hümanist Komünist’ oluvermiş. 1950’de hanımını kaybetmiş ve bir sene sonra ikinci eşi Nadia ile evlenmiş. 1954’de Caracas’deki ‘Universite Centrale du Venezuela’ vitraylarını tamamlamış. İkinci Güney Amerika projesi Sao Paulo Opera’sı mozaiklerini tamamlayamadan 1955’de Güney Fransa’daki evinde gözlerini yummuş.
Le Corbusier’in bahsi geçince yazmadan geçemeyeceğim. Dünyanın en önemli mimarların birisi sayılan Corbusier 1911 İstanbul’a kısa ziyaret için gelmiş ama bu efsanevi şehre vurulup 50 gün İstanbul’da çakılmış kalmış. Sonraları yazacağı ‘Voyage d’Orient’ (Şark Seyahati) kitabında, İstanbul’un eskizlerini de yayınlamış ve şöyle yazmış:

Haberin Devamı

“Eşsiz bir ufuk çizgisi bu; Sultanahmet Cami, Ayasofya minareleri ve Büyük Saray‘ın kuleleri… Gelin, ey şehir planlayıcıları, defterinize not ediniz bu Siluetleri.” ‘Geleceğin şehri ve şehircilik’ adını verdiği 1929’da yayınladığı bu kitabında şöyle devam etmiş. “İstanbul, insanoğlu ve tabiat arasında baştan çıkartıcı bir ortaklık ürünüdür”. Zamanın bir Türk atasözüyle devam etmiş kitabına; “Bina inşa eden ağaç da diker”. 1933 de Mustafa Kemal Atatürk’e özel bir mektup göndermiş. İstanbul’un Cumhuriyet sonrası inşası planları için İstanbul aşkına ücretsiz gönüllü olmak isteniş ama Atatürk 1936’da bu görevi Fransız Henri Prost‘a vermiş.
Le Corbusier, hayran olduğu İstanbul siluetine hançer gibi saplanan şimdiki gökdelenleri hiç görmedi. Şimdi mezarında takla attığını hissediyorum, her gün…

Haberin Devamı

Güneyin ilham veren ışığı

Yazımı bir Fransız Chanson (Şarkı) sözü ile bitirmek istiyorum… “Beni dünyanın diğer bir ucuna götürün ve harikalar diyarına bırakın. Sefalet güneş altında daha kolay çekilir..”

Güney Fransa’nın ılık ikliminin ve ışığının peşinden giden yani Paris’ten kaçan sanatçıların bazıları; Matisse; Cote d’Azur de Nis’e, Van Gogh; Arles’e, Cezanne; Aix en Provence‘a, Picasso; Antibes’e, Renoir; Cagnes sur Mer’e, Picasso; Antibes’e, Marc Chagall; St Paul de Vence’da, Kübist ve ‘Modern Sanat’ akımının babası Fernand Leger, Biot’a yerleşmiş.

Güneyin ilham veren ışığı

Sanatçının ölümünden sonra eşi Nadia Léger ve asistanı George Bauquier tüm 300 parçalık koleksiyonu ve araziyi Biot kasabası Belediyesi’ne halka açık bir müze yapılması şartı ile hibe etmiş. Değeri biçilemiyor.

Haberin Devamı

Fransız Riviera’sında ziyaret ettiğim bazı önemli sanat müzeleri;
Musee National Fernand-Leger (Biot), Musee National Marc Chagall (Nice), Musee d’Art Classique de Mougins (Mougins), Musee Jean Cocteau Collection Severin Wunderman (Menton), Musee Picasso (Antibes), Fondation Maeght (St-Paul-de-Vence), Museum of Modern and Contemporary Art (Nice), Musee Matisse (Nice), Musee Bonnard (Le Cannet), Fine Arts Museum(Musee desBeaux-Arts) (Nice), Chateau Grimaldi Musee d’Art Moderne Mediterraneen (Cagnes-sur-Mer), Les Musees de La Citadelle (Villefranche-sur-Mer).

Güneyin ilham veren ışığı

Yazarın Tüm Yazıları