GeriSeyahat Alaçatı'ya gitmenin şimdi tam zamanı!
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Alaçatı'ya gitmenin şimdi tam zamanı!

Alaçatı'ya gitmenin şimdi tam zamanı!

Bir yıl pas geçtiğim ama neredeyse tüm takip ettiğim insanları orada görünce imrendiğim, "seneye mutlaka erken rezervasyonla gideceğim" dediğim, Alaçatı planını bu yıl gerçekleştirdim. Alaçatı Ot Festivali'ne gittim. Yalnız çok da şaşırdım, "Yahu şevketi bostan 20 lira olur mu?" oluyormuş. İşte hem festival hem de Alaçatı izlenimlerim...

İzmir'e indiğimde tuhaf bir huzur hissediyorum. Ne anılarım ne bir geçmişim olmamasına rağmen, uzun zamandır burada yaşamış ruhum varmış gibi geliyor. Alaçatı yolunda o büyük rüzgâr güllerine bir göz ve gülen suratla baktınız mı hiç? Sizi ilk onlar karşılar ve rüzgârın enerjisini hissedin der gibiler. Alaçatı'ya girdim, otelime yerleştim. Otelimiz 1842 yılından kalma eski bir Rum evi, Anıtlar kurumuna bağlı tarihi bir mekân, altı odası ve harika bir restoranıyla sizi karşılıyor.

Alaçatıya gitmenin şimdi tam zamanı

Festivalin tatlı serinliğinde yanan şömine içimizi ısıtmasıyla kalmayıp mimariye de farklı bir hava katmış. Eşyalarımı koyup o akşam arkadaşlarımla buluşuyorum, Cura'da Ot Festivalinin başlangıcını yapıyoruz, ısırgan, enginar dolması, Şevket'i bostan ile "Hoş geldin festival" diyoruz. Ve benim gibi gurme ve yazar kuzenim Lale ile festival keşiflerine başlıyoruz.

Alaçatıya gitmenin şimdi tam zamanı

İlk gün yel değirmenlerinin meydanında yapılan renkli kortej ve fonda çalan İzmir marşları herkeste milli duygular uyandıran bir hal alıyordu. Erken gelenler kendilerini sele bırakır gibi yürüyorlardı, geç kalanlarda trafik böyle olma festival üç sokaktan ibaret olmamalı diye serzenişte bulunup geri dönmek durumunda kalıyorlardı. Geçen yıl televizyon programı yaparken keşfettiğim sokakları ve pazarı gezdim... Küçük gibi de olsa Alaçatı'da gidilecek yerler ajandası hazırlıkları yapmadan gitmeyin, her kafenin, restoranın keyfi ayrı...

Alaçatıya gitmenin şimdi tam zamanı

Biz ilk pazara girdik, taze taze ne var görelim diye... Karabaş lavanta görünümlü lezzetli bir çay, elime alıp pozumu verdim, yanımda kuzenim pazarcı arkadaşa "Yahu şevketi bostan 20 lira olur mu?" derken gülümseyen pazarcının "Festivalde oluyor abla" demesine gülüyordum, olsun turizm içimizde dönecek ne yapalım, Alaçatı karaborsa ot festivali gibiydi. Aslında Alaçatı yapılan yatırımlarla büyük bir Pahalı Pazarı'nı yaratmıştı. Ev ve arsa değerleri yükselmiş, değer kazanan yer olmuş.

 

 

Aslında bu durumdan memnun oldum, yıllar önce gittiğim Monoca'da küçük bir ülke ama lüks yaşam merkezi olması ve ünlü ve dünya jet sosyetesinin varlığı orayı değerli kılmış, attığınız her adım prensin şirketini kazandırıyordu ve bu bir marketing çalışmasıydı, yıllar önce düşünülen ve hayata geçen. Alaçatı'da sokaklar istemediğiniz kadar ünlü ile doluydu ve bazı restoranlarda iki kişinin 1000 lira hesap ödediğini biliyoruz. Ama bu da lüks hayatı Alaçatı’ya adapte eden kitlenin yarattığı bir şey.

Alaçatıya gitmenin şimdi tam zamanı

Alaçatı İstanbul'un Bebek semti gibiydi. Bence normal, tabi sizin seçtiğiniz yerlerle de ilgili, İmren han'ın adım başı bir sokakta iki dükkân arayla yerinin olması dikkat çekici. Sakızlı kurabiye eşliğinde Türk kahvenizi burada normal fiyatlarla içebilirsiniz. Biz gündüz yeme tercihimizi sokaklarda stant açan ev hanımlarının yemeklerini yiyerek yapıyorduk. Otlu börekler, enginarlı pilavlar, sarmalar, dolamalar ile yaptık. Otlu döner için sıraya girdik, sırada beklerken İbrahim Beyle ülkemiz, festival derken ahbap olduk, kızlarımla aynı yaştasınız dönerler benden demesiyle, başka bir sevinci yaşadık :) Yaşasın ısmarlamayı bilen nesiller!

Alaçatıya gitmenin şimdi tam zamanı

Her restorana mutlaka Egeli bir ev hanımı var yoksa o güzel tatları yakalamak çok zor. İşte ot festivalini yaratan kadınlar o hünerli ellerin sahipleri bence. Adım başı satılan reçeller, alışveriş stantları, farklı tasarımlar o taş sokakları süslüyor adeta. Sosyal medyadan yaptığım paylaşımlardan beni görmek için gelen bir sürü dostla buluştuk, ayaküstü sohbetler ettik. Yolda yürürken bir kundura, antika dükkânın önünden müzik sesi bizi etkiledi. Bessame'yi genç bir çocuk söylüyor. Muharrem çok etkileyiciydi, meğerse akşam bizim otelde programları varmış.

 

 

İzmir müzisyenleri çok iyidirler, ben onları tanıdıktan sonra müzik konusunda çok eksiğim varmış dedim. Rahatlıkları müziğe de geçmiş, keyifle dinliyorsun. Bazen atölyesine gittik, vanilinchocolat ile sağlıklı çikolatalar yaptık yedik. Banu Maga tam bir Alaçatı aşığı. Bu aşk ona neler yaptırmış yerinde gördük, hiç sabit değil, bir kafesine, bir atölyeye, bir İstanbul'a gidip geliyor. Sürekli bir proje halinde, Buda Alaçatı'da yapılacak maddeleri arttırıyor haliyle.

Alaçatıya gitmenin şimdi tam zamanı

Sokakları gezerken sabah vaktini yakalarsanız şanslısınız, her dükkân bir stüdyo havasında önünde poz verip, bir hatıra almaya uygun. Çiçek işleri diye bir yer var ki içeriye girdiğinizde saygınızdan küçük bir parça alıp çıkıyorsunuz, o kadar güzel tasarımla hazırlanmış bir yer. Tatlı bir serinlik başlıyor sonlara doğru ve rüzgârı çaktırmadan kanına girebiliyor. Taş binaların dokusu, camiye bile yansımış, rüzgârla dağılan ezan sesi, festivalin uğultusunu bastırıyor. Meydan da dutlu kahvenin ısıtan güneşinde oturup kahvemizi ısmarladık, kahve makinesinden gelen sinyali duymak, cezvede kahve yapan kalmadı dedirtse de, yanında sakızlı suyu olmasa da güzeldi. Yunanistan’ın mikonası olmuştu Alaçatı. Yoğun trafik olur diye ve otelimizin rahatlığından, seyahatimizi bir gün uzattık.

 

 

Bir Alaçatı Ot Festivali notlarının sonuna geldik, bu farklı iki günlük deneyimi yaşayın, ama orada sokaklardaki butik otellerde kalarak bunu yapın yoksa diğer türlü yoldan geri dönmek durumunda kalabilirsiniz. Pahalı, lüks tüketim yapanların tercihi sizi korkutmasın, günübirlik gidip fotoğraflar çekebilir, keyifli bir gün geçirebilirsiniz. Değirmenler’in bizi uğurlamasıyla veda ediyoruz Alaçatı’ya. Sezen boşuna yazmamış Kalbim Ege'de Kaldı diye. Kaldı vallahi...

False