Sayın abonemiz!



Pakize SUDA
Haberin Devamı

Korkuyorum.

Ya bir gün aniden evim telefonu kesiliverirse?

Ya kapıcı gelir de ‘‘Beni yönetici gönderdi, sizin fi tarihinden kalma ödenmemiş aidatınız varmış’’ derse?

Güvenmiyorum. Hiç kimseye.

İllaki birileri bir yerde bir hata yapmıştır; benim tıkır tıkır ödediğim faturalar ödenmemiş görünüyordur.

Bugün olmazsa yarın, falanca yılın filanca ayına ait borç yüzünden elektriğim kesilecektir.

O zaman ‘‘Tak’’ çıkarır, gösteririm.

‘‘Ödemiştim’’ derim.

Düşüncem bu. Onun için bütün ödenmiş faturaları saklıyorum.

Eminim siz de aynı şeyi yapıyorsunuzdur. Türkiye'de yaşayan aklı başında hiç kimse, ‘‘Ödenmiş faturaların saklanmasına gerek yoktur’’ diyemez.

Tamam da...

Bu faturalar için evin ne kadarı tahsis edilir?

Dolap, çekmece nevinden ne varsa? Evet.

Evin muhtelif köşelerinde yükselmeye başlayan, üst üste konmuş irili ufaklı kutular? Evet.

Neredeyse faturalara ayrı ev açma ihtiyacı? Yok artık!

Evet, bugün ‘‘Yok artık’’ dedim. Bu işte bir tuhaflık olmalıydı.

Alt tarafı bir elektrik bir telefon, iki de cep telefonu faturası ödüyorduk.

Herkes ayda bir kere öderken biz iki üç defa ödüyor da değildik.

O halde bu ne başa çıkılmaz birikmeydi.

*

İşin rengi ilk çekmecede çıktı ortaya.

15 senedir bir tek fatura atmamışım.

Apartman aidat makbuzlarını da.

15 senede üç ev değiştirdiğimi de hemen ifade edeyim.

Yalnız ‘‘Tahsil edildi’’ fişlerini saklasam iyi, faturaların kendisi de duruyor.

‘‘15 senelik aidat için kapıya dayansalar ne olacak, zaten 50 lira mıdır nedir?’’ diyeceksiniz. İyi de ya Tansu Çiller'in babasından kalan para gibi büyüye büyüye gelirse?

Bu bir hastalık olmalı.

‘‘Tedbirde doz aşımı.’’

Psikiyatride vardır fiyakalı bir adı. Yarın ‘‘Derinlikler Danışma Hattı’’na açıp sorsam mı acaba?

Gerçi onlar da üç telefonu üst üste aldıklarından ilk arayanın ne sorduğunu unutuyorlar, ama üçün üçüncüsü olmayı umarak arayabilirim.

Şimdi daldan dala olacak ama,

Bir emekli psikiyatr kitabında bazı ünlüleri tedavi ettiğinden bahsetmiş. ‘‘Adam sen de, nasıl olsa emekli oldum, hasta patlaması beklemiyorum, maksat kitabın satışı patlasın’’ diye düşündü zahir.

Şimdi burada meslek ahlakından falan söz edecek değilim, o konuşuldu zaten.

Bu olayda dikkatimi çeken başka bir husus var.

Sözkonusu ünlüler doktorun hastası olduklarını inkár ederlerken psikiyatra gitmenin utanılacak bir durum olduğunu düşünüyor gibiydiler.

Mesela biri çıkıp da,

‘‘Ben hiç depresyona girmedim, ama bu bundan sonra da girmeyeceğim anlamına gelmez; bir gün ihtiyaç hissedersem gastroenterologa gittiğim rahatlıkla psikiyatra da giderim’’ demedi.

Diyeceğim şu:

Derinliklerin sevgili doktorları ekrandan habire ‘‘Profesyonel yardım alın’’ diyorlar ya, bu zihniyetle biraz zor.

Biz kendimize ‘‘Bağırsağı bozuk’’ dedirtiriz ama ‘‘Siniri bozuk’’ dedirtmeyiz.

Ayrıca yeri gelmişken hemen araya sıkıştırayım, Türklere bir şey olmaz (!)

*

Gelelim tekrar faturalara.

Tamam bende bir tuhaflık var, ama bu faturaları tanzim ve tahsil edenler de pek normal sayılmazlar.

Neden?

Birincisi,

Her faturada ‘‘Tahsilat koçanı’’ adı altında bir bölüm varken, tahsilat sırasında onu yok sayarak insanın eline ayrıca bir tahsilat fişi tutuşturmak neyin nesi?

İkincisi,

Bize bir süredir aynı aya ait, miktarı, ibraz tarihi, ilk okuması, son okuması vs.'i aynı olan iki ayrı fatura geliyor.

Vatandaşın, durumu bir kerede idrak edemeyeceği hususunda bir kanaat oluştu zahir.

Bir de her faturaya,

‘‘Sayın Abonemiz!

Yapacağınız enerji tasarrufu ile hem bütçenize hem de ülke ekonomisine katkıda bulununuz’’ yazmazlar mı?

‘‘Sayon abone’’ olarak benim de onlara bir diyeceğim var,

Siz de káğıt tasarrufu yapsanız iyi olacak. Babanızın ormanı mı var?

*

Netice olarak,

Belki de hayatta tek birikimim olarak nitelendirebileceğim bütün faturaları attım. Sudan çıkmış balık gibiyim.

Artık ‘‘Hanım hanım! Madem öyle göster bakalım’’ diyen olursa gösterecek bir şeyim yok.

Allah göstermesin.

Mış Muş köşesi

Demet Şener ‘‘Bundan sonra filmlerimde kimse göğüslerimi göremeyecek’’ demiş.

Aman deme kızım, Allah bizi gördüğümüzden geri koymasın.

Seksi bile siber alemde yapanlar varmış.

Haklılar, akarı yok, kokarı yok hiç değilse.

Kadınlar sert mizaçlı erkekleri seviyorlarmış.

Şunu daha önce söyleseydiniz ya; yıllardır dört koldan erkekleri yumuşatmaya çalışıyoruz.

Meclis Başkanı İzgi, ‘‘Biraz hanım köylüyüm’’ demiş.

Ah Sayın İzgi! Keşke bu lafı etmeden önce yukarıdaki mış-muş'u okusaydınız.

Meral Akşener ‘‘Türkiye ile Azerbaycan birleşsin’’ demiş.

Haydaaaa!r Aliyev.

Marmara İlahiyat Fakültesi'nde kızlarla erkekler haremlik selamlık okuyacaklarmış.

Ne çözüm ama; ölümden korkanın intihar etmesi gibi.

Yazarın Tüm Yazıları