Oktay Ekşi: Kuşkuyla bakınca...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Hikmet Uluğbay'ın tabanca ile evinde intihara kalkıştığını duyunca, aklımıza hemen bir zamanların Ankara Valisi Nevzat Tandoğan olayı gelmişti.

Dünkü haberler Tandoğan olayının sadece intihar kısmının değil, öteki boyutlarının da tuhaf bir benzerlik taşıdığına ilişkin sorular yarattı.

Uluğbay gibi onuruna düşkün bir politikacı için yazılması mümkün olanları herkes, biz birkaç günlük gezideyken fazlasıyla yazdı.

Geriye Uluğbay'ı intihar teşebbüsüne sürüklediği iddia edilen borsa spekülasyonları kaldı.

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) bu konuda inceleme yapıyormuş...

Eğer ciddi bir raporla gerçeği ortaya çıkartırlarsa SPK yetkililerini kutlarız. Ama şimdiden söyleyelim:

Türkiye'de gerçekleri ortaya çıkartma mekanizmaları köreltileli çok oldu. İşte Susurluk, işte Türkbank, işte Ömer Lütfi, işte Malki, işte Uğur Mumcu cinayeti, işte Haydar Aliyev'e Azerbaycan'da yapılan darbe teşebbüsü, işte Eşref Bitlis olayı, işte Tansu Çiller'in mal varlığı konusu, işte Yeşil diye bilinen Mahmut Yıldırım isimli katilin MİT elemanları tarafından yurtdışına kaçırılması olayı, işte Alaattin Çakıcı'ya sahte pasaport düzenlediği ileri sürülen MİT mensubunun neden yargılanmadığı konusu...

Görüyorsunuz dosyaları karıştırmadan, yani sadece aklımızda kalanları yazınca liste nasıl da uzayıp gidiyor.

Bu ‘‘borsa spekülasyonu’’ olayına da o nedenle kuşku ile bakıyoruz.

Kaldı ki biz sadece ‘‘borsa’’ konusunda kuşkulu iken dün Sayın Uluğbay'ın yaralanma şekli de bazı soru işaretlerinin doğmasına yol açtı. Bununla ilgili bilgileri öteki sütunlarımızda bulacağınızı bildiğimiz için sadece Tandoğan olayına yeni bir gönderme yapmakla yetineceğiz:

Tandoğan'ın intiharına yol açan, aslında o'nun hiç de ilgisi olmayan bir olaydı:

Yanılmıyorsak yıl 1945 veya 46 olacak... Ankara'da bir gün Dr. Neşet Naci Arzan, muayenehanesinde öldürüldü. Polis fail diye Reşit Mercan adında birini adalete teslim etti. Mercan yargılanıp 18 sene hapse mahkûm oldu.

Ancak olayın gerisinde birtakım güçlerin bulunduğu yolundaki söylentiler bir türlü kesilmedi. Hatta ‘‘asıl fail başkası imiş’’ deniyordu.

Nitekim bir süre sonra asıl fail olarak o zamanki Genelkurmay Başkanı Org. Kazım Orbay'ın üvey oğlu Haşmet Orbay'ın adı ortaya atıldı. Kazım Orbay ‘‘soruşturmanın selameti için’’ derhal Genelkurmay Başkanlığı'ndan ayrıldı.

Neticede Haşmet Orbay yargılandı, gerçek fail olduğu ortaya çıktı ve mahkûm oldu. İşte o sırada tanıklığa çağrılan Tandoğan bunu -nedense?- onuruna yediremedi ve intihar etti.

Bilmiyoruz, beklemiyoruz ve dilemiyoruz ama bu olayın da altından bir Haşmet Orbay çıkar mı diye -itiraf edelim ki- düşünüyoruz.



Yazarın Tüm Yazıları