Minare korkusundan empati kurmak

BİLİNDİĞİ gibi İsviçre’de bir referandum yapıldı. Referandumun konusu minareye izin verelim mi, vermeyelim mi? Konu bu. Kime soruyorlar? İsviçre halkına. Sorulan cami inşaatı veya caminin bir parçası. Ne ilgilendirir caminin minaresinin olup olmayacağı konusu İsviçre halkını. Henüz bunun cevabını bulamadım.

Haberin Devamı

Türkiye’de bana herhangi bir kilisenin metrekaresi veya çan kulesi veya havranın bahçesinin genişliği veya kilise ile havranın sembollerinin sorulması ne kadar mantıksız ve ilgisizse; cami ile ilgili teknik bir konuyu bir Hıristiyan’a sormak da bu kadar anlamsız, mantıksız ve de ilgisizdir. Cami yapılmışsa, tabii ki mihrabı, minberi, kıblesi, minaresi olacak. Yüzyıllardır bu böyle. Kimsenin bundan rahatsız olması da düşünülemez.

Tabii ki bütün bunlar; insanca bir bakışla, salim ve sağlıklı bir akılla düşünüldüğünde varılacak sonuçlardır. Ama maalesef İsviçre’de böyle bakılamadı konuya. İnsanlar ideolojik angaryayla minareye karşı olmaya itildiler. Çirkin bir propaganda yürütüldü. Haçın üzerine minare dikildi, burkalı bir kadın resmi de eklendikten sonra radikal bir kisve giydirilen afişler, bütün ülke sathında her tarafa asıldı.

Haberin Devamı


İsviçre halkına “İslam’a girecek misiniz?” sorusu sorulacaksa böyle bir referandumu anlarım. Ama caminin minaresini soracaksanız aklı başındaki herkes “Ne bu?” diye sormaz mı? Konunun temel insan haklarını ihlaline ilişkin yönü var, konunun inançları kutuplaştırmayla ilgili yönü var, konunun başka dinlere ve motiflerine hazımsızlık yönü var, konunun dinsel bağnazlıkla ilgili yönü var, konunun ismi barıştan gelen bir kutsal dini terörle ilişkilendirme yönü var, konunun kendi ülkelerinde yaşayan Müslüman azınlığa kendini temsil hakkını gasp yönü var, kısacası konunun medeni ve ileri olduğunu iddia eden bir ülkeye yakışmayacak yığınla pürüzü var.


Fakat ben konuyu başka bir noktadan da kurcalamak ve sormak istiyorum. Bu konuda tek hatalı taraf İsviçreliler mi? Bizlerin yani dünya Müslümanlarının bu kaygılandıran sonuçta hiç mi suçu yok? Yüzde 57 civarındaki “Hayır” tercihine bizim hiç mi katkımız yok. İslam neden insanları korkutuyor. İslamofobi neden gelişti. Batı insanı İslam konusunda neden bu denli peşin fikirli? Neden bu denli yobaz ve bağnaz? Yoksa biz yanlış örnek mi oluşturuyoruz? Ya da İslam’ın net ve temiz görüntüsünü biz mi flu hale getiriyoruz? İslam’ın doğru anlaşılmasının önündeki engel biz miyiz acaba?

Haberin Devamı


Sorguladığım bütün bu konularda, İslam’ı temsil eden dini müesseseler, organizasyonlar ne yapıyorlar? Kendimizi Müslüman olmayan halklara anlatabilmek için ne yapıyoruz? Dini hassasiyeti olan bütün sivil kuruluşların elbirliği yaparak her birinin kendi penceresinden dine doğru bakışı sağlayacak bir donanımla Batı’ya açılmalarının zamanı gelmedi mi? Yurtdışındaki temsilciliklerimiz daha çok gayret edemezler mi? Barış dini İslam’ı tanıtan broşür, kitapçık, CD, VCD ve farklı iletişim organlarıyla Batı halklarına ulaşamaz mıyız? Sormadan edemiyorum; İslam’ı Afganistan’daki çatışmalardan başka temsil edecek ve bizim organize edebileceğimiz bir görsel argümanımız yok mu? İslam denilince terör çağrışımı yapılıyorsa bunda Batı medyasının görüntü kirliliğinin yanı başında bizde de bunu sağlayan malzeme kirliliği yok mu?

Haberin Devamı


Neden bu soruları sormadık yıllarca. Bu soruları sormak İslam’ı sorgulamak değil bilakis İslam’ı dışarıdan gelecek kirlerden arındırmaktır. İsviçre’deki bu referandum faciası bize bu konuda kendimizle ve tembelliklerimizle hesaplaşma imkânı verecekse bu bile bir nimet olmaz mı? Olaya bir de bu açıdan bakalım, derim.


Şimdi tarihte küçük bir yolculuk yapalım mı? Çok küçük bir yolculuk. Hz. Ömer (ra) 637’de Kudüs’ü fetheder. Hz. Bilal’e (ra) ezan okumasını emreder. Hz. Bilal (ra) Süleyman Mabedi’nin karşısındaki bir yüksek mevkide ezan okur. Kudüs’teki bu ilk ezanı duyan Patrik Sofronius Hz. Ömer’e Diriliş Kilisesi’nin kapısını açar ve ibadetinizi burada yapabilirsiniz, der. Hz. Ömer Hıristiyanların o esnada ayin yaptıklarını görünce şöyle der: “Biz toplu namaz kılarsak bu kişilere engel oluruz. Komutanlarım ve askerler buranın camiye döndüğünü sanırlar. Halbuki size verdiğimiz bir ahitname (güvence) var. Biz namazı dışarıda kılarız. Teşekkür ederiz.” Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde Ortodoks Kilisesi’ne bugün batılıların Müslümanlara veremeyeceği imtiyazlar verir. Ecdat Balkanlar’ı baştan başa geçtiğinde ne kiliselere ne de havralara dokundu. Hz. Peygamberin (sav) ilan ettiği dokunulmazlar listesinin başında kiliseler ve havralar vardı. Liste uzayabilir. Diyebileceğimiz o kadar şey var ki.

Haberin Devamı


Dilerim ki bu ırkçı ve şovenist eğilim ayırım noktalarını körüklemez. Umarım ki karşılıklı güven ve hoşgörüyü, diyalog ve tahammülü zorlamaz. Umarım ki bu talihsiz gelişme ırkçıları daha saldırgan yapmaz. Diğer Avrupa ülkeleri böyle bir delilik rüzgârına kapılmazlar.


Ve son söz; dünya Müslümanları bütün bu gelişmelerden bir empati yapabilme becerisini gösterebilecekler mi bilmiyorum. Ama şu kesin ki gelecek yıllarda Avrupa’daki ihtiyar nesli takip edecek genç jenerasyonla daha rahat bir diyalog kurabilecek zemini daha rahat yakalayabileceğiz.

 

SORALIM ÖĞRENELİM

 

*  Kuzenlerin evlenmelerinde sakınca var mı? Cemil MURAT/ÇANAKKALE

Kimlerle evlenilemeyeceği Nisa Suresi’nin 23. ayetinde belirtilmiştir. Şöyle buyrulmaktadır: “Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren sütanalarınız, sütbacılarınız, eşlerinizin anaları, kendileriyle birleştiğiniz eşlerinizden olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız size haram kılındı. Eğer onlarla nikahlanıp da henüz birleşmemişseniz kızlarını almanızda size bir mahsur yoktur. Kendi sülbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi almak da size haram kılındı; ancak cahiliyede geçen geçmiştir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” Bunların dışında kalanlar helaldir deniliyor. Bir-iki istisnai durum hariç. Bu nedenle de amca, hala, teyze çocuklarının birbirleriyle evlenmelerine engel yoktur.

Haberin Devamı


*   
Haram parayla alınmış bir elbisede kılınan namaz kabul olur mu? Sıla CEREN/İSTANBUL

Zayıf bir rivayete göre şöyle denilmiştir. “On liraya (dirheme) alınan bir elbise için verilen on liradan bir lira haramsa o elbisede kılınan namaz kabul olmaz.” Bu nedenle İbn Hazm, İmam Ahmed gibi alimler bu namaz olmaz derler. Ebu Hanife, Malik ve Şafii ise namaz geçerlidir derler.


*  
Hangi vakitlerde kaza namazı kılınmaz? Lale TURGUT/İZMİR

Şu üç vakitte kaza namazı kılmayınız.

a- Güneş doğmaya başladığından itibaren 50 dakika geçinceye kadar.

b- Öğle vaktinin girmesine 10 dakika kalmasından öğle vakti girinceye kadar.

c- Güneşin batmasına 50 dakika kalmasından akşam vakti girinceye kadar.

Yazarın Tüm Yazıları