İstanbul Eataly'i tanıyalım yazısı - 1

13 Temmuz 2014

Haberin Devamı

Zorlu Center’in içindeki “Eataly” nam İtalyan restoranlar topluluğu ve gurme alanı, bu AVM’nin en kutsal yeri..

Say ki Ayasofya’nın hünkâr mahfelindesin veya Roma’daki Jüpiter tapınağının imparator ve ailesine ayrılan bölümündesin.. Her hâl-û kârda “kurban sunağına” sırt üstü sen yatırılacaksın..

Eataly’e girmeye teşebbüs edecekler için iki yol var.. Ya dördüncü kattaki kapıdan dalıp aşağıya doğru ineceksin.. Yahut üçüncü kattaki asıl kapıdan dalacaksın..

Ana girişte seni son derece iyi dizayn edilmiş bir manav bekliyor.. Yarısı yerli, yarısı ithal ürünlerle sebze, meyve dünyasının kuyumcu dükkanı gibi.. Zaten fiyatlar da öyle..

Haberin Devamı

Amaç Eataly’e girmeye teşebbüs edenleri test etmek.. Her yere dalmaya meraklı, kendini bilmez müşteri tipine karşı bir tür “ilk eleme” uygulaması.. Eğer kilosu on üç liradan satılan domatese bakıp “Ulan böyle fiyat mı olur?” diye naralanacaksan, hiç girme.. Kapıdan geri dön..

***

Manavı geçebilenleri geniş girişin tam ortasına konuşlandırılmış kuruyemişçi karşılıyor..

Burası teknik anlamda kuruyemişçi ancak fiyat politikasına bakıldığında yanlış yere konuşlandırılmış bir işyeri.. Bence asıl yeri Kapalıçarşı içindeki kuyumcuların yanı olmalıydı..

Nereden mi çıkardım bunu?

Camekânın bir tarafına burma bilezik gibi istiflenmiş, kurutulmuş ananas dilimlerinin fiyatını gördükten sonra.. Kilosu 130 lira.. Elma kurusu daha ucuz.. O da 125 lira..

Akraba düğünü veya arkadaş çocuğunun sünneti mi var? Al eline bir dilim kurutulmuş ananas.. Geline veya sünnet çocuğuna göğsünü gererek tak.. Her şekilde “çeyrek altını” geçeceğinden, düğün ortamında namın yürür.. Otomatik olarak halay başı seçilirsin..

GİRİŞ KATINDAYIZ..

Bu tür yerlerde gözünü fiyatlara fazla dikip “şoklanmış orta halli tüketici profili” vermeyeceksin.. En önce, tezgâhın hemen arkasında duran kişi senin ne kıratta olduğunu anlar.. Burun kıvırır.. Onu da başkaları görür..

Haberin Devamı

Yürüyüp gitmek en iyisi..

İçeriye girer girmez iki katlı bir mekâna geldiğini ve buranın da alt kat olduğunu anlıyorsun.. Bunun için Galip Derviş olmana gerek yok.. Çünkü giriş katının orta yerinde yürüyen merdivenler var..

Sağ tarafta ekmek ve pizza satan reyonu göreceksin.. Bir dilim pizzanın da 16 lira olduğunu.. Sakın, Bodrum’a ilk kez gelmiş de aniden karşına deniz çıkmış gibi şaşırma..

İtalyan tipi ekmeklerden almak istersen onlar da kendi çapında iddialı.. Bir kere aldım, on kâğıt mı ne verdiydim.. (Devam et ticari, bekleme yapma!) Aha çikolata reyonlarına komşu kafelere geldik.. Adı kahve dünyası gibi bir şeydi.. Haremlik de olabilir ama hatırlayamadım?

Haberin Devamı

Arkadaşlarla gelindiğinde oturup dedikodu yapmak için birebir.. Ancak uyarayım.. Lafı uzatıp da beş kahve içtin mi cebinden çıkacak olan sarı banknot (Hani üzerinde Fatma Aliye’nin resmi olan) hesaba yetmez..

***

Girişin sol yakasında ise ünlü İtalyan tasarımcı Alessi’nin ürünlerinin sergilendiği mallar var.. Koçtaş’ta on beş liraya satılan kahvaltı tepsisinin Alessi eli değmişi 25 liradan başlıyor..

Bir havuç rendesi alayım da çalışanlara rezil olmadan kaçayım, dersen yüz kâğıdı gözden çıkaracaksın.. Allah selamet versin bu Alessi’ye.. Ürün tasarlamamış, müşteriyi sinirden öldürecek cinayet tasarlamış..

Defalarca gittim oraya.. Bir kere dahi olsun Alessi’den bir şey alıp kasaya yürüyene denk gelmedim.. İnsanlar burayı İstanbul Modern’i gezer gibi geziyor.. “Cık cık..” çeke çeke başka reyonlara gidiyor..

Haberin Devamı

BİRARA BAŞLIK..

Yürüyen merdivenlerin dibine gelen yerlere de tezgâhlar konmuş.. Üzerinde küçük küçük kavanozlar var.. Bunlar da reçel kavanozları.. Fiyatlara bakarsan reçelin aristokratları..

El kadar, yüz gramlık kavanozdaki reçelin fiyatı 15 lira.. Şaşırıp da alırsanız hemen ekmek üzerine sürmeye kalkışmayın.. Zayi edersiniz.. O reçeli Estee Lauder’in cilt bakım kremi niyetine yüzünüze sürün..

Reçel değilse bile fiyatı yüzünüzü, güneşte kalmış piknikçi dümbeleği gibi gereceğinden istediğiniz sonucu alırsınız..

Alt katı sonuna kadar görmek için yürüyenler müşteriyi öte yakadan tahliye eden kasalara; ondan da önce kitap reyonuna gelirler.. Buradaki raflarda bol bol yemek ve gurme kitabı var..

Haberin Devamı

Eataly bu kitap bölümü üzerinden müşterisine “senin yediğin yemek filan değil, inanmıyorsan aç bir kitap bak..” diye sesleniyor..

Giriş katında, tıpkı üst katta olduğu gibi, sadece alış veriş yapmıyorsun.. İstersen boş yerlere serpiştirilmiş masalara oturup pizza, börek, çörek gibi atıştırmalıklardan da yiyebiliyorsun..

Daha ağır yemek başlı bir yemek sofrası isteyenler mecburen üst kata çıkacak..

***

Yürüyen merdivenlerden çıktın.. Sırasıyla balık, et ve şarküteri reyonlarından geçiyorsun.. Uzunca bir daire çizdiğin zaman türlü İtalyan makarnalarının sergilendiği raflara geliyorsun..

Ondan önce de ithal şarapların sıra sıra dizildiği raflar var.. Aralarda ise yığınla yemek yenebilecek masa..

Et reyonu gayet makul.. Macro’da, üç yıldızlı Migros’ta satılan etin üç aşağı beş yukarısı..

Lakin balık reyonu mu? Breh! Breh! Breh!

Fiyatlar günden güne değişebilir.. Aklımda kalanları söylüyorum.. Beşiktaş çarşıda tanesini 35 liradan satılırken görüp de seni “ne günlere kaldık” diye isyan ettiren Lüfer’in tanesini bu tezgâhlarda 90 liranın altında görmedim..

İki kişiyseniz, iki lüfer 180 lira..

Bereket kadın milleti balıktan anlamıyor.. Erkek sıkıştığı zaman “Somon yiyelim.. Ben çok severim.. Çok güzel balıktır..” diyebiliyor.. Eataly’nın balık reyonu, Somon gibi aşağılık bir balığa haysiyet kazandırdığı için çok anlamlı..

Not: Eataly’nin üst katını anlatmaya bir sonraki yazıda devam edeceğim..

Yazarın Tüm Yazıları