Hepimiz Türk basketbolu için

İzmir’deki turnuva bizi üzdü ama inancımızı değiştirmedi.

Haberin Devamı

Ben Avrupa Şampiyonası’nda başarılı olacağımıza gene yürekten inanıyorum. World Cup’ta başarılı olamayışımızın sebebi kafaların karışık olması. Oyuncular kendilerinden ne beklendiğini bilmiyorlar. Herkes her şeyi yapmak istiyor. Basketbolda başarı, her oyuncunun yeteneklerinin içinde olan doğru şeyleri yapmasıyla sağlanır. Üstelik basketbol yüzde 20 fiziksel yüzde 80 beyinseldir. Kafalar karışırsa oyun da karışır. Görev bölümüne açıklık getirmeliyiz. Benim bu takıma olan güvenimin altında kadronun yetenekli oyunculardan kurulu olmasının yanında, takımda Hido gibi bir liderin olması var. Liderin en önemli sorumluluğu oyuncuları birleştirip takımı takım yapmaktır. Hido sahada yoktu. Türk basketbolu böyle bir kadroyu, Hido gibi bir kaptanı kolay bulamaz. Bu yüzden başta Hido olmak üzere tüm oyuncular Türk basketbolunun elindeki bu fırsatı başarıya dönüştürmenin bilincinde ve heyecanında olmalıdırlar. Dünya ikinciliği İstanbul’da kazanıldığı için yanında soru işareti taşıyor. Litvanya’da kazanılacak bir madalya, Türk basketbolunun gücünün tartışılmaz bir ispatı olacaktır. Bugün Avrupa’da zirveye çıkmak için heyecan duyan takım sadece biz değiliz. Daha dün Avrupa basketbolunda Almanya, Fransa hatta İngiltere’nin adı yoktu. Litvanya’da oynanacak her maç çok güç geçecek ama bu bizi daha da heyecanlandırmalıdır. Çünkü çok güçlü bir kadromuz var. Yeter ki takım olalım. Benim kanım milli takımın yumruk olmasının yolu savunmadan başlayacaktır.  Hücumda herkesin aklı ister istemez az da olsa sayı atmaya odaklanır ama savunmada beyin serbesttir. Karar verince sayı attırmamaktan başka bir şey düşünemez olursunuz. Özetle savunmada yumruk olmak milli takımın önünü hücumda da açar. Bizim takımımızda bu güç var. Yeter ki savunmayı gaye edinelim. 65 sayıdan fazla sayı yemek bizi utandırır anlayışı yerleşse, herkes kendinden ne beklendiğini anlamakta zorlanmaz. Bu kafa karışıklığı sadece sahadaki oyuncularda değil teknik kadroda da görülüyor. Herkes ayakta sadece hücumu izliyorlar. Halbuki Nihat İziç gibi oyuncuları devamlı uyaracak asistan koç var. Nihat’ın sorumluluğu takımın 60-65 sayıdan fazla yemesini önlemek olmalıdır. Milli Takım’ın kenarda istatistikçisi Ömer kardeşimiz var. Onun görevi önemli istatistikleri, önemli oyuncularımız için antrenmanlarda tutmak olmalıdır.  Bugün artık dünyada siz antrenmanlarda istatistik tutmuyorsanız boşuna antrenman yapmayın deniyor. Savunmanın temeli ribauntlardır. Ömer ve Semih iyileştiklerinde Avrupa’nın en iyi savunma ribauntçuları hatta blokçuları bu kadroda olacaklardır. Yeter ki onlar kendilerinden ne beklendiğini bilsinler.  Bugün Türkiye’nin en çok sevilen sayılan, gelmiş geçmiş en iyi basketbolcularından Harun Erdenay takımın baş menajeri. Bu takım henüz yeni Orhun Ene’nin önü çok açık. Onun çok başarılı olacağı tartışılmaz. Ama oyuncularla psikolojik bağlamda sorumlu olabilir. Oyuncularla teknik kadro arasında ortada kolay gözükmeyen anlayış farklarını çözmek Harun’un görevi olmalıdır. Ayrıca takımda Harun’un, oyunun içinde savunma için ‘hadi göster’ kendini deyip de coşturamayacağı oyuncu olmadığını biliyoruz. Harun da Nihat İziç’le beraber savunma (moral asistan) koçu olabilir ve inanılmayacak kadar korkunç bir savunma sergilememize yardımcı olabilir. Takım savunmamızda ben Ömer Onan’ın rakip takımın oyun kurucusunu tutmasından yanayım. Bunun iki faydası olabilir. Rakibin oyun kurucusu, Ömer Onan’ın saldırgan savunmasıyla kafası karışıp oyunu yönetemez. İkinci fayda ise, her savunmada Ömer’in rakip oyun kurucuya yapacağı saldırgan savunma onu kolayca izleyen diğer oyuncularımıza da yansır. Müthiş bir savunma sergileyebiliriz. Savunma sloganı (birimiz hepimiz, hepimiz birimiz) içindir, bunu unutmayalım.

Haberin Devamı

Hücumda takım oyununu oturtmak Hido ve Kerem Tunçeri’nin sorumluluğudur. Oyun sıkıştığı zaman öne çıkmak, son dakikalarda (maçı kazandırmak sorumluluğu) gene Hidayet’in olmalıdır. Hidayet bize ‘Türk basketbolu yeni Hidayetler bekliyor’ tezimizi haklı çıkarmalıdır. Son olarak yaptığınız asist sayısı bizim takım oyunumuzun ne kadar başarlı olduğunun bir göstergesidir. Ben İzmir Turnuvası’nda takım olarak yaptığımız asist ortalamasını yazamıyorum. Rakip 3 saniye koridoruna girmeden asist sayısı artmaz. Ender Arslan kendi asist sayısını gözyaşı damlası sayılarının önüne çıkarmalı ve örnek olmalıdır. Son olarak sloganı değiştiriyoruz: (Birimiz hepimiz, hepimiz Türk basketbolu için) Hadi çocuklar gösterin kendinizi!

Yazarın Tüm Yazıları