Hayatı boyunca kimseden borç almamış bir adam

Geçen yılın bu yıla miras bıraktığı en önemli figürlerden birisi, Yasin El Kadı.

Haberin Devamı

Yani, rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda adı geçen, Suudi işadamı. Ya da artık tekerleme gibi dilimize dolanan sıfatıyla "ABD ve AB'nin kara listesindeki El Kaide finansörü"...

Ya da Başbakan Erdoğan'ın deyimiyle "kendim kadar güvendiğim bir isim"...

Veya kendi anlatımıyla ailesinin varlığı sayesinde "bugüne kadar kimseden borç istemek zorunda kalmadan yaşayan" bir işadamı...

İşte tüm bu farklı anlatımların ortasında, "Yasin El Kadı kim" sorusundan çıktım yola ve
internet aleminin, dijital arşivlerin derinliklerinde kayboldum..

Ancak değil kafamdaki soruları yanıtlamak, mevcut sorulara yenileri eklendi.

Ortaya, ABD'de yayınlanan "casusluk dizisi" Homeland'daki tuhaf şemalara benzeyen karmakarışık bir durum ortaya çıktı.

RADARA 1990’LARDA TAKILDI
En baştan başlayalım:

Yasin El Kadı'nın Batı'nın radarına girmesi, 1990'lı yıllara kadar uzanıyor.

Üniversite eğitimini ABD'de tamamlayan ve mimarlık eğitimi alan El Kadı, ilk etapta hem bu ülkedeki ticari faaliyetleri hem kurucusu olduğu vakıflar hem de Müslüman Kardeşler'le bağlantılarıyla dikkatleri çekti.

ABD'de yasalarla başının ilk ciddi derde girişi 1998 yılına denk geliyor. Birkaç yıl önce bir vakfa yaptığı 100 bin dolarlık bağışın Hamas'a gittiği yönündeki iddialardan dolayı yöneticisi olduğu bir vakfın mal varlığı donduruldu.

Bundan tam bir yıl sonra El Kadı'yı yakından ilgilendiren ve 10 yılı aşkın bir süre uğraşması gereken gelişmeler yaşandı.

Haberin Devamı

Takvimler 1999'a geldiğinde Birleşmiş Milletler (BM), önce yaptırım uygulamasını değiştirdi, sonra "kara listeler" açıklamaya başladı.

BM LİSTE YAPTI, İLK GİREN EL KADI OLDU
O tarihe kadar yalnızca ülkelere uygulanan yaptırım sistemi, Afganistan'da Taliban'ın yönetimi elinde tutması ve halkın zarar görmesini engellemek için bireyleri kapsayacak şekilde genişletildi.

Ve bu uygulamadan payına düşeni ilk alanlardan birisi El Kadı oldu.

BM Güvenlik Konseyi'nin 1999 ve 2000 yılındaki kararlarla, yaptırım listesine alındı.

Ancak 2009 yılına kadar El Kadı da, dünya kamuoyu da bu listeye neden girdiğini öğrenemedi.

Zira yıllarca BM Güvenlik Konseyi gizli olduğu gerekçesiyle ne elindeki kanıtları açıkladı, ne de listeye girenlere itiraz hakkı verdi.

Washington Post'un 2 Kasım 2008 tarihli, kara liste uygulamalarını mercek altına alan haberine göre, ABD'li diplomatların getirdiği isimler, BM Güvenlik Konseyi'nde herhangi bir üyenin itirazına uğramadan listeye ekleniyordu.

Haberin Devamı

El Kadı da bu isimlerden biriydi...

11 EYLÜL’DE AĞIR DARBE ALDI
Sonra 11 Eylül 2001 saldırıları oldu ve El Kadı'nın başındaki dertler iyice arttı.

Saldırılardan yalnızca iki ay sonra bu kez ABD'deki malvarlığı, ABD Hazine Bakanlığı'nın Yabancı Varlıklar Kontrol Dairesi tarafından "teröre destek verdiği" gerekçesiyle donduruldu.

O dönemde, kurucuları ve yöneticileri arasında El Kadı gibi Suudi Arabistan'dan zengin birçok ismin bulunduğu yardım vakıfları aracılığıyla el Kaide'ye para aktarıldığı iddia edilmişti.

Yöneticileri arasında El Kadı'nın bulunduğu Muvaffak Vakfı da bunlardan birisi...

MİLYON DOLARLAR BİN LADİN’E
Karardan bir gün sonra 13 Ekim 2001 tarihinde New York Times'da çıkan bir habere göre, malvarlığı dondurulan isimleri içeren listeyle ilgili yapılan açıklamada, "Muvaffak, varlıklı Suudi işadamlarından para aktarılan, El Kaide'nin bir paravan kuruluşu. Suudi işadamları, Muvaffak üzerinden bin Ladin'e milyonlarca dolar para transferi gerçekleştiriyor" denildi.

Yine aynı haberde, El Kadı'nın San Diego'da faaliyet gösteren Global Diamond Resources adlı bir elmas arama şirketinin ana yatırımcısı olduğuna dikkat çekiliyor. 1998 yılında bin Ladin ailesinin bu şirkete 3 milyon dolar yatırım yaparak, ortak olduğu da dikkat çekilen bir diğer iddia.

Ayrıca, El Kadı'nın ABD'nin yanı sıra Suudi Arabistan, Türkiye, Kazakistan ve Pakistan'da gayrimenkul, danışmanlık, kimya ve bankacılık alanlarında şirketlerinin bulunduğunun altı çiziliyor.

Aynı dönemlerde, Avrupa Birliği (AB) de El Kadı için benzer bir adım attı. AB de El Kadı'ya yaptırım uygulamaya karar verdi.

İŞADAMINDAN TERÖR FİNANSÖRÜNE
Özetle, El Kadı, 1990'larda tuhaf bağlantıları olan bir işadamıyken, 2000'lerde tüm dünyada yaptırımlara tabii tutulan, milyonlarca dolarlık malvarlığı dondurulmuş bir "terör finansörüne" dönüştü.

Ve bu, El Kadı'nın başlattığı ve uluslararası hukukla ilgili çok ilginç tartışma ve sonuçları beraberinde getiren yargı sürecinin de başlangıcı oldu.

El Kadı, hem ABD hem de AB nezdinde peş peşe davalar açmaya başladı.

AB'nin en üst düzey yargı merci olan Avrupa Adalet Divanı, 2008 ve 2010 yılında aldığı kararlarda El Kadı'yı haklı buldu.

Adalet Divanı, 2008’de AB nezdinde yaptırım listesine alınma sürecinde kendini savunmasına ve itiraz etmesine izin veren bir mekanizma olmamasının El Kadı'nın "temel insan haklarını" ihlal ettiğine hükmetti ve süreçteki sıkıntıların düzeltilmesini istedi.

Bunun üzerine AB, bu kez El Kadı'nın temsilcilerine kararı neden aldıklarını anlattı ve itirazlarını aldı. Ancak bu da kararı değiştirmedi ve El Kadı yeniden yaptırım listesine eklendi.

BM’NİN MEKANİZMASINI FİİLEN BİTİRDİ
El Kadı bu kez ikinci kez dava açtı. AB'nin kararının da bir bölümünün dayandığı BM yaptırım kararlarına itiraz etti. İkinci davayı da bu kez "BM'de kendini savunma hakkı olmadığı için" haklı bulunarak kazandı.

Bir dönem ABD DIşişleri Bakanlığı ve BM'ye hukuk danışmanlığı yapmış olan Peter Fromouth'a göre, bu karar "BM'nin terörle mücadelede en etkili silahlarından biri olan bireylere yaptırım uygulama mekanizmasını" temelden sarsacak nitelinde.

Sadece AB değil, peş peşe İngiltere ve İsviçre başta olmak üzere Avrupa'daki birçok ülke mahkemesi de El Kadı'yı haklı buldu.

Böylece El Kadı seneler süren hukuk sürecinden kendi adına zaferle ayrıldı.

Bu kararlar ışığında AB, fiilen yaptırım ve malvarlığı dondurma kararlarını kaldırdı.

Elbette, bu kararların BM'de de yansıması oldu. BM, ilk etapta 2009 yılında El Kadı'yı neden listeye aldığını açıkladı.

BALKANLARDAKİ FAALİYETLER VE BİN LADİN BAĞLANTISI
BM'nin açıkladığı altı maddelik listede dolaylı ilişkiler ve birtakım para transferleri yer alıyor. Bunlardan birisi Muvaffak Vakfı'nın bir zamanlar Usame bin Ladin tarafından kurulan Mehtep el Hidamat vakfının şemsiyesi altında görev yapması.

Bir diğeri, tanık ifadelerinde Muvaffak Vakfı'nın 1990'lı yıllarda Arnavutluk ve Bosna Hersek'e kaçak silah sokulmasında görev aldığına ve El Kadı'nın ortağı olduğu Saraybosna merkezli Depositna Bankası'nda Suudi Arabistan'daki bir ABD tesisine yönelik saldırı planlarının yapıldığına ilişkin iddialar...

Ayrıca, El Kadı'nın Arnavutluk'ta kurduğu beş şirketin finansmanının bin Ladin tarafından yapıldığına yönelik kanıtlar da BM açıklamasında yer alıyor.

Özetle, El Kadı'yı kara listeye sokan iddia ve var olduğu söylenen kanıtlar Bosna Herkes ile Usame bin Ladin üzerinde odaklanıyor.

“FİTNECİ” BİN LADİN’LE 1979’DA TANIŞTI
O zaman burada başka bir soru daha gündeme geliyor. Bin Ladin ile El Kadı'nın bağlantısı...

El Kadı, 2001 yılında Chicago Tribune gazetesinde verdiği söyleşide bin Ladin ile 1980'lerde katıldığı dini toplantılarda tanıştığını söylüyor.

Aralık 2008 tarihinde New York Times'a verdiği söyleşide ise biraz daha kesin konuşup 1981'de tanıştıklarını açıklıyor.

Bin Ladin ailesinin biyografisini yazan Pulitzer ödüllü gazeteci Steven Coll da yaptığı araştırmalarda, bin Ladin’in ABD’ye giriş-çıkış tarihlerine göre, bu tanışmanın 1979’da olduğunu ifade ediyor.

ÖNCE PAKİSTAN SONRA SUDAN
O dönem ABD'de bir mimarlık şirketinde çalışan El Kadı ile bin Ladin'in ailesinin sahip olduğu inşaat firmasında çalışmak üzere ABD'de eğitim görmüş mühendisleri bulmak üzere Chicago'ya gelmesiyle yolları kesişiyor.

Yine aynı habere göre, ikili yolları 1980'lerin sonunda bu kez Pakistan'da bir araya geliyor. Suudi Arabistan'ın önemli ailelerinin önde gelen bu iki ismi bu kez Afganistan'da Sovyetler Birliği'ne karşı savaşan mücahitlere destek verme konusunda birlikte hareket ediyor. 1990'ların başında da Sudan'da ortak yatırımlar yapıyorlar.

El Kadı, 1990'ların ortasında bin Ladin'in Amerikan düşmanı görüşlerinden dolayı aralarına mesafe koyduğunu iddia ediyor. Yine aynı röportajda, fitnecilikle suçladığı bin Ladin'e "ellerindeki masum insanların kanını sil" çağrısı yapıyor.

TÜRKİYE BAĞLANTISI
Dijital arşivin derinliklerinde El Kadı'nın Türkiye bağlantısı 1990'lı yılların sonu, 2000'lerin başına kadar gidiyor. 2000’lerin ortasına kadar Türkiye yalnızca yatırım yaptığı ülkeler arasında sayılıyor, fazla bir detaya girilmeden…

BM, ABD ve AB’nin aldığı yaptırım kararlarının ışığında Türkiye de Aralık 2001'de Bakanlar Kurulu kararıyla El Kadı'nın malvarlığını durdurdu.

Temmuz 2006 ise Danıştay bu kararı iptal etti. Yani, El Kadı'nın hukuk zaferi kazandığı ülkelerden birisi de Türkiye oldu. Bu hukuk zaferinin ABD’lilerin dikkatinden kaçmadığı ve hatta biraz da endişeye sürüklediğini Wikileaks’ten öğreniyor.

24 Temmuz 2006 tarihli diplomatik kriptoda, ABD Büyükelçisi Ross Wilson, görüştükleri Türk dışişleri bakanlığı yetkilisinin Danıştay kararı "şoke edici" olarak tanımladığı belirtiyor ve bu kararın zamanlaması için de "şüphe verici" yorumunu yapıyor.

Kriptonun yorum bölümünde, Erdoğan'ın önünde bir karar olduğu ve "ya hükümet olarak bu karara itiraz edeceğini ya da El Kadı'yı destekleyen açıklamaları çerçevesinde karara itiraz etmeyeceği" yorumuna yer veriliyor.

En nihayetinde BM’nin ardından Türkiye de Ekim 2012’de Bakanlar Kurulu kararıyla El Kadı hakkındaki hükmü kaldırıyor.

Haberin Devamı

FORBES DA İLGİNÇ HABER
El Kadı’nın üst üste uluslararası davalar kazandığı 2000’lerin ikinci yarısında bu kez ticari faaliyetlerini mercek altına alan haberler yayınlanıyor.

Bunlardan en ilginci Forbes dergisinde 2008 yılında yayımlanan bir haber. Forbes dergisi, "El Kadı, Türkiye siyasetinde bağlantıları olan arkadaşları sayesinde mi BM yaptırımlarından kurtuluyor?" sorusunu ortaya atıyor.

Aynı haberde, Başbakan Erdoğan'ın Temmuz 2006'da el Kadı için "kendime inandığım kadar inanırım" yönündeki sözlerine yer veriyor.

Forbes, Başbakan Erdoğan'ın eski danışmanı Cüneyd Zapsu ile ortak şirketlerinin olduğuna dikkat çekiyor.

İSVİÇRELİ KUTUB BAĞLANTISINI KURAMADI
Bir diğer ilginç bağlantı ise o dönemde pek ilgi çekmese de 2005 yılına ait. İsviçreli bir savcı, El Kadı'nın teröre destek verdiğini kanıtlamak için Mısırlı yazar Seyyid Kutub ile bağlantısını kanıt olarak ortaya koydu.

Ancak mahkeme, Kutub'un 1966 yılında, El Kadı henüz altı yaşındayken idam edilmesi nedeniyle bu bağlantıyı gerçekçi bulmuyor ve El Kadı ile ilgili davayı kabul etmiyor.

Oysa çok değil bir hafta önce Hürriyet'in haberinden El Kadı ile Kutub ailesi arasında farklı bir bağlantı olduğunu öğreniyoruz.

Hürriyet'e konuşan Seyyid Kutub'un yeğeni Usame Kutub, Şubat ayında El Kadı ile İstanbul'da birlikte trafik kazası geçirdiklerini doğruluyor ve bunun bir suikast olduğu iddiasını ortaya atıyordu.

Haberin Devamı

Başlarken dediğim gibi, birkaç gün boyunca kaybolduğum dijital arşivin derinliklerinde sorulara yanıt bulmaktan çok, yeni sorularla karşılaştım.

Gelinen son noktayı özetlemek gerekirse, El Kadı bugün, AB, İngiltere, İsviçre ve Türkiye gibi birçok ülke ve kurum nezdinde terör ya da yaptırım listesinde değil. Yine Ekim 2012’de BM de El Kadı’yı kara listeden çıkardı.

ABD’de ise en son Mart 2012’de yapılan başvuru reddedildi. Yani El Kadı, halen 2001’de açıklanan “terör finansörleri” listesinde yer alıyor. Ancak burada da yargı süreci devam ediyor.

Yazarın Tüm Yazıları