Genel müdür gibi cumhurbaşkanı adayı!

ZATEN aksini hiç düşünmemiştim...

Tayyip Bey için, kendisi aday olmasa bile, kendisi gibi birini Cumhurbaşkanlığı’na aday göstermek Allah’ın emri gibi bir şeydi. Düşündü taşındı, Abdullah Gül’ü tercih etti. Yani Çankaya’ya genel müdür tayin eder gibi cumhurbaşkanı adayı atadı.

Tek kişinin seçtiği bir cumhurbaşkanı ne kadar demokratik olacak değil mi?

Fransa’da halen devam eden cumhurbaşkanlığı seçimine bakıyorum da, gıpta ediyorum. 44 milyon seçmen sandık başına gidip oylarını kullandı... En çok oyu alan, biri kadın iki aday, ikinci turda tekrar yarışacak ve 44 milyon seçmenin oyuyla yeni Fransa Cumhurbaşkanı seçilecek. Gerçek demokrasi, milletin iradesi işte bu...

Bizde ise halkın oyundan korkuluyor, Tayyip Bey’in bir oyu her şeye yetiyor. Bu ne güç, bu ne kudret! Padişah yetkisinden de öte bir şey... Onun aday gösterdiği kişi Meclis’te usulen oylanacak ve Türkiye’nin kaderini yedi yıl elinde tutacak olan yeni cumhurbaşkanı böylece seçilmiş olacak!

Yaşasın tek kişilik demokrasi!

* * *

Cumhurbaşkanı Sezer’in "Cumhuriyet rejimi tehlikede" mesajından, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın "Sözde değil özde" uyarısından ve muhteşem 14 Nisan Mitingi’nden sonra Tayyip Bey’in aday olması ihtimali zayıflamıştı.

Peki, şimdi ne oldu?

İster Tayyip Bey, ister Abdullah Bey olsun, ne fark eder? Sonuçta aynı kafa! Aynı ideoloji!

Tayyip Bey’e neden yoğun bir şekilde karşı çıkılmıştı?

"Siirt’te söylediği sözlerle toplumun laik kesimini din düşmanı olarak hedef göstermiş, din elden gidiyor propagandası yapmış, din ve ırk farkı gözeterek halkı kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmiş, halkı inananlar ve inanmayanlar diye bölmeye çalışmış, bir kesimi diğer kesim aleyhine kışkırtmış, savaş çağrısı yapmıştı."

Bu sözler bizim değil, onu 10 ay hapse mahkûm eden mahkemenin kararındaki ifadeler...

* * *

Abdullah Bey’le Tayyip Bey arasında düşünce ve anlayış bakımından önemli bir fark yok.

Onun da eşi, Tayyip Bey’inki gibi türbanlı... O da Türkiye’yi eşi vasıtasıyla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne şikáyet edip kendi ülkesinden davacı oldu.

Hadi geçmişe bir sünger çekelim... Çekelim ama şunu da soralım:

Abdullah Bey, "Patronun Genel Müdürü" mü, yoksa "Halkın Cumhurbaşkanı" mı olacak?

Sadece AKP’lileri mi, yoksa toplumun her kesimini mi kucaklayacak?

Laik Cumhuriyet ilkelerini içine sindirip, ülkenin geleceği açısından çok önemli olan cumhuriyet devrimlerini savunabilecek mi?

Rejim konusunda gerekli güveni sağlayıp, herkesin kabul edeceği adil bir cumhurbaşkanı olabilecek mi?

Asla önyargılı değiliz. Abdullah Bey’den bunları umuyoruz. Fakat, onun adaylığının laik çevrelerde rahatlatıcı bir etki yaratmadığını da belirtmek zorundayız.

Dileriz aynı ideolojik anlayış devam etmez ve ülkedeki sertleşme daha da artarak kamplaşmaya dönmez!
Yazarın Tüm Yazıları