Fatih Altaylı: O otomobilden inin Bülent Bey







Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

FRANSA, Türkiye'ye tarihi kazıklarından birini daha atmış. Üç beş Ermeni oyu uğruna, Türkiye'yi ve Türkleri olmayan bir soykırımın sorumlusu yapmış.

Türkiye haklı bir tepki göstermeye hazırlanıyor.

Ülke en üst düzeyde gergin.

Hükümet, konuyu görüşmek için acilen toplanıyor.

Ve ülkenin Başbakanı, Fransızların yaptığı ‘‘adiliğin’’ görüşüleceği bu olağanüstü toplantıya, bir Renault Safrane'la, yani Fransızların ürettiği bir otomobille gidiyor.

Aferin o Başbakan'a.

Milliyetçi Başbakanımıza.

Fransız televizyonları dün Bakanlar Kurulu'nun yaptığı bu toplantının haberini bu görüntüyle verdiyse, Fransızlar çok eğlenmiştir herhalde.

Fransızlara kızmaya, Fransız otomobiliyle gidiyoruz.

Helal bize.

Kimileri diyor ki: ‘‘Boykot yapmayalım.’’

Niye yapmayacakmışız?

Onlar bu denli düşüncesizse, biz mi düşüneceğiz.

Fransız mallarına, Fransız çıkarlarına boykot en doğal hakkımız.

Fransız mallarını, daha doğrusu Fransa'da üretilen malları elbette almayacağız.

Almayacağız ki, bizim canımızın acıdığı gibi onların da canı acısın.

Citroen'i, Peugeot'yu, ithal edilen Renault'yu, Türkiye'de üretilmeyen Lacoste'u, Carrefour'u, Alcatel'i, Air France'ı boykot edeceğiz.

Courchevel'de, Val d'İsere'de kaymayacağız.

Paris'i seyahat planlarımızdan çıkaracağız.

Nice'te ev kiralamayacağız.

Cannes'a, St. Tropez'ye tekne bağlamayacağız.

Bizim almadığımız her bir Fransız malı, gitmediğimiz her bir Fransız kenti bir Fransız'ı işsiz bırakacak.

Onların da canı yanacak.

Ve umarız ki, Başbakanımız da artık Renault Safrane ile değil, yerli malı Renault Megane ile gezecek.

Her yiğidin şarap içişi farklı

BİRLEŞMİŞ Milletler restoranında şarap servisi yapılıyor. Fakat masaya gelen kadehlerin her birinde bir sinek var.

İsveçli aynı kadehte yeni bir şarap istiyor. İngiliz yeni bir kadehte, yeni bir şarap istiyor.

Finli sineği çıkarıp şarabı içiyor.

Rus'sa şarabı sinekle beraber içiyor.

Çinli sineği yakalayıp yiyor, şarabı içmiyor. İsrailli sineği yakalayıp Çinli'ye satıyor, Çinli'nin şarabını Rus'a.

Yunanlı şarabın üçte ikisini içiyor ve sineği gösterip kadehin değiştirilmesini istiyor.

İrlandalı sineği ezerek şaraba karıştırıyor ve şarabı İngiliz'e ikram ediyor.

İskoç şarabı sinekli içiyor, sinek boğazına takılınca, ‘‘Eyvah şimdi içtiğimi kusmak zorunda kalacağım’’ diyor.

Türk şarabı sinekle içiyor. Amerikalı kendisini uyarınca garsonu, ardından vaktinde uyarmadığı için Amerikalı'yı dövüyor.

Amerikalı Birleşmiş Milletler restoranını dava ediyor ve 5 milyon dolar kazanıyor.

Fransız ise o sırada tuvalette Ermeni ile iş bitiriyor!

Azeriler bizimle mi?

ERMENİ diasporası ABD Temsilciler Meclisi'nde soykırım yalanlarını kabul ettirmeye çalışırken, bu köşeden Haydar Aliyev'e seslenmiş ve Azerbaycan'daki ABD çıkarlarını engellemesi tavsiyesinde bulunmuştum.

Aliyev de hemen yanıt yollatmış ve her ortamda bu girişimleri yaptığını ve bu konuda en az Türkiye kadar büyük hassasiyet gösterdiklerini söylemişti.

Şimdi kazık Fransa'dan geldi.

Umarım Aliyev'in sözü sözdür ve Fransızlara karşı uygulanacak politikada Türkiye ile birlikte hareket eder.

Bir taşla birkaç kuş

FRANSIZ Parlamentosu'nun kararı hafife alınacak bir karar değil.

Bugün için Türkiye'ye karşı bir karar olmadığı söylense bile, Profesör Hasan Köni, bunun uzun vadede Türkiye'den ve Azerbaycan'dan toprak talebi ile noktalanacak bir sürecin hukuki başlangıcı olduğunu söylüyor.

Yani ufak ufak atılacak bu gibi adımlar, yarın öbür gün Türkiye'den bir parçanın koparılması ile sonuçlanabilir.

Bu da Türkiye'nin Kuzeydoğu ve Güneydoğu'sunun Türkiye'den ayrı adlar altında koparılmasının ilk adımıdır.

Yani Sevr'dir, yani 1920'li yıllarda Roma, Paris ve Londra'da yapılan bir dizi görüşmenin 80 yıllık gecikmeyle uygulamaya konulan kararlarıdır.

Bu aynı zamanda Türkiye'yi isteseler de, istemeseler de almak zorunda oldukları Avrupa Birliği'nden Türkiye'nin kendi isteğiyle uzaklaşmasını sağlama planıdır.

Bunun adı en hafif tabiriyle ‘‘alçaklıktır’’.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Bazı gazeteciler meslektaşa düşmanlık diye bir gazetecilik standardına sarılmadığı zaman.

Yazarın Tüm Yazıları