Erdoğan Erdoğan’a karşı

Demirel, ülkemizin en dayanıklı siyasetçilerden biri olmuştur.

Haberin Devamı

Köy kökenlidir ama Cumhuriyet ona, özgüveni çok yüksek bir kentli olma fırsatı vermiştir. “Laik Müslüman” dır. 27 Mayıs darbesinde iktidardan indirilen siyasi iradeyi, iktidara geri taşımıştır. Bir siyasetçinin başına gelebilecek her şey, onun başına gelmiştir. Demirel’in bazı sözleri, söylendiği gün hafife alınsa bile “zamanlar üstüdür”. Çünkü dedikleri, hayatın kendisidir. Hayat ise, en hayalperestin bile hayal edemeyeceği kadar çok sürprizlerle doludur. Bugünlerde onun “Siyasette 24 saat bile uzun zamandır” sözü aklımdan çıkmıyor. Son bir ay içinde ne kadar çok şey oldu değil mi? 

BİLİN BAKALIM: DÜNYANIN 5. BÜYÜK ÜLKESİ KİM OLACAK?

1970’li yıllarda İran Şahı Rıza Pehlevi, petrol fiyatlarının hızlı artışını örgütleyerek ülkesini bol paraya kavuşturmuştu. Akan paradan cesaret alarak, Batı gazete ve dergilerine verdiği ilanlarla “Dünyanın 5. büyük ülkesi kim olacaktır” sorusunu soruyor ve İran olacaktır cevabını veriyordu. Şah demokrasiye inanmıyordu. Diktatörlük meşalesi, Batı’nın püflemesiyle söndü. İran’da bir “İslami inkılâp” oluştu. Ama bu sefer de İslamistler Batı’nın başına bela oldu. Neyse. İran bugün, yüzde 100’ü aşan enflasyonu ve kuruyan döviz kaynaklarıyla, fakirleşen “petrol zengini” bir ülkedir. Eski Tahran Belediye Başkanı Dr. Mühendis “sert adam” Ahmedinejat gitti. Yerine Batıcı “Ilımlı Molla” Hasan Ruhani Cumhurbaşkanı oldu.

DÜNYA’NIN 10. BÜYÜK EKONOMİSİ KİM OLACAK?

Kemalizm, Türkiye’ye giydirilen bir deli gömleğidir” diyen Batı, bu gömleği Türkiye’nin üstünden çıkaracağına inandıkları R.T.Erdoğan’ı bağrına bastı. O’na AB’nin kapısını araladı. Karşılığında Erdoğan’dan Türkiyeli Kürtlere ve Kıbrıslı Rumlara istediklerini vermesi ricasında bulundu. Bunlar olursa sıcak-soğuk yabancı para Türkiye’ye akacaktı. Halkı sıkıntıya girmeden (yani ulusal tasarruf oranı artmadan) millet hızla zenginleşecekti. İnanışa göre “yabancı para ile ustanın aklı” birleşince, Türkiye Dünya’nın 10. büyük ekonomisi olacaktı. Bunun için, birinci 10 yılda başbakan olan Erdoğan’ın, ikinci 10 yılda başkan olması şarttı. Bu arada “sessiz İslami devrim” de planlandığı gibi gelişiyordu. Derken hiç beklenmedik bir şekilde ortaya bir Gezi Parkı direnişi çıktı. “Kusura bakmayın ben değişmem” diyen Erdoğan’ın kusuruna Batı baktı. Gezi direnişi Kürt açılımında inisiyatifin elden kaçmasına sebep oldu. Parasal rüzgârlar ters esmeye başladı. 
Son Söz: Başarı, başarının kurdudur. 

Yazarın Tüm Yazıları