Dakika bir AB’den gol bir

UZUN söze gerek yok. İşte, birinci madde:

Malların serbest dolaşımı.

Üzerine düştüğü notta, her ne kadar, ‘bu sıralama karara yönelik bir önyargı içermiyor, sıralama her zaman değişebilir’ dese bile, görüşme takvimi, Türkiye açısından tam bir hayal kırıklığı.

3 Ekim’de AB ile görüşmeler başlıyor da, nasıl başlıyor?.. 3 Ekim yaklaştıkça, gerginlik artıyor. Ortada dolaşan çerçeve belgesi, değil her geçen gün, her geçen saat, Brüksel-Ankara hattında yeni arızalara yol açıyor. Çünkü, belge üzerinde sürekli değişiklik yapılıyor. Her değişiklik, Türkiye’ye ek yükümlülük getiriyor.

Bunun da ötesinde, AB görüşmeleri çıkmaza sokmak gibi, bir tavır içinde. Sanki, Türkiye’ye, ‘eee, yeter artık’ dedirtmek isteyen bir eğilim.

LİSTEDEKİ İLK MADDE

Bu eğilimin bir göstergesi, Türkiye ile başlayacak görüşmelerde, temel alınacak konular. Görüşme konuları, başlıkları ya da onların deyimiyle, chapter sıralaması son biçimini alıyor. Ya da, eldeki son taslaktaki durum.

Ankara’ya iletilen son taslakta, görüşme konularında yeni bir sıralama var. Daha önce ilk olarak görüşülecek konular bilim, teknoloji gibi, nispeten kolay aşılacak konular iken, son taslakta AB’nin tavrını gösteren bir sıralamaya gidiliyor. İş biraz daha çetrefil hale geliyor.

Son taslakta, görüşmeler önce, malların serbest dolaşımı, maddesiyle başlıyor.

İkinci madde, yine AB’nin itiraz ettiği, emeğin serbest dolaşımı. Buna AB zaten başından beri itiraz ediyor. Hatta, tam üyelik olsa bile, yine hemen hayata geçmeyecek bir madde. Halen bazı tam üye ülkelere bile, örneğin Polonya’ya, gelecek yıllarda uygulanacak bir madde.

Bunlar Türkiye-AB arasında aylardır tartışılan ve ilişkileri belirsizliğe, hatta çıkmaza iten maddeler.

ÖNCE KIBRIS

Daha günaydın demeden, perdeyi malların serbest dolaşımı ile açmanın Türkçesi şu:

‘Güney Kıbrıs’a önce limanları ve havaalanlarını aç, görüşmelere ondan sonra geçelim.’

Aylardır tartışılan ve her geçen gün yeni gerginlik tohumlarının ekildiği, liman ve havaalanlarının Güney Kıbrıs’a açılması konusunu, AB gündemin birinci maddesine taşıyor.

‘Ya açarsın ya da görüşmeler başlamadan tıkanır’ anlamında. Başka hiçbir açıklaması yok.

Elbette, Güney Kıbrıs sözü geçmiyor. Ancak, malların serbest dolaşması için, liman ve hava alanlarının açılması şart. Açılmadıkça, malların serbest dolaşımı mümkün olmuyor, olmadıkça da, daha ilk rauntta tıkanma!..

Birinci maddede tıkanma, görüşmelerin tümünü kilitliyor.

YAPTIRIM BUDUR

AB, her fırsatta ya bildiri yayınlayarak ya ikili görüşmelerde vurguluyarak, ‘liman ve hava alanlarını Güney Kıbrıs’a açın’ diyor. Ankara buna sürekli itiraz ediyor.

Artık itiş-kakışa dönüşen bu süreç, şimdi çok ciddi bir nitelik kazanıyor. Çerçeve belge taslağına giriyor. Net bir yaptırım haline geliyor.

Bu yaptırım, Türkiye’nin AB karşısında yerine getirmesi gereken bir yükümlülük. Çünkü, Çerçeve Belge taslağının değişik bölümlerinde, döne dolaşa, birkaç kez bu yükümlülük vurgulanıyor.

Belgenin daha ilk cümlesi şöyle:

‘Bu görüşmeler, ele alınan konuları Türkiye’nin yerine getirme kapasitesine bağlı olarak yürür. Görüşmelerin hızı, Türkiye’nin üyelik şartlarını yerine getirmesine bağlıdır.’

Ankara, havaalanlarını ve limanları açmaya yanaşmadığına göre, daha ilk madde ile birlikte, görüşmelerin hızının kesileceği ortada.

Böyle bir durumda, konu sıralamasının başına, ‘sıralamada önyargı yoktur’ diye bir ifade koymak, alay eder gibi.

Madem önyargı yok, o zaman Türkiye’nin üzerinde durduğu en duyarlı konu, neden ilk madde?..

İlk madde, ilk yokuş. İlk madde, AB’nin ilk golü. Golden sonrasını, bilen varsa, beri gelsin!..

Belirtmek gerek, bu taslakta henüz anlaşma yok.
Yazarın Tüm Yazıları