Cüneyt Ülsever: Kamuoyunu yönlendirme sanatı

Cüneyt ÜLSEVER
Haberin Devamı

TÜRKİYE'de çok geçerli bir sanat var: Kamuoyunu yönlendirmek! Bu sanatı başta medya ve siyasetçiler olmak üzere sanatçılar, bürokratlar ve enteller başarıyla icra ediyorlar. Tabii ki saydığım mesleklerde yer alan herkesi kastetmiyorum. Ancak, yönlendirme gayretine düşmeyenler büyük bir azınlık!

Yönlendirmeden kastım ise gelecek ile ilgili uyarı yapma veya düşünce aktarma gibi olumlu çağrışımlar yapan bir çabaya girişmek değil. Hayırlı anlamda kamuoyu yönlendirme işlemine soyunabilecek birikime sahip insanımız zaten çok az.

Benim kastım, gerçeği işine geldiği şekilde veya işine geldiği kadar gösterme; gerçeği gizlemek için dikkatleri başka yöne çekme; ‘‘gerçek’’ uydurma; olanı değil ısmarlanmışı haber yapma; yorum ile haberi boğma gibi manipülasyon içeren gayretler. Bu tip faaliyetler maalesef siyasette de, medyada da çok yaygın.

UMUT operasyonu ile başlayalım. Türkiye bir anda toplumsal ayıbı olan faali meçhul cinayetlerde büyük bir adım atmış gibi yaptı. Hepimiz çok heyecanlandık. Katiller(!) torbadan tombala çeker gibi birer birer ortaya döküldü. İran büyük düşman olarak ilan edildi. Sanıklar, İsa'yı kimin çarmıha gerdiği hariç, tüm faali meçhul cinayetleri üstlendiler. İçişleri Bakanı bomba patlatmaktan bahsetti. Nüfuz odaklarına işaret etti. Sonuç? Şimdi kafalar daha karışık, kimse nasıl yorum yapacağını dahi bilmiyor. Türkiye bağırsaktemizliyor, devlet içindeki klikler birbirine madik atmaya mı çalışıyor, siyasiler şan şöhret peşinde mi koşuyor, yoksa bunların hepsi birlikte mi oluyor; kimse bir şey anlamadı. Bu arada Belçika'dan Fehriye Erdal'ı niye alamıyoruz; bu soru ile ilgili bir cümlelik olsun resmi açıklama hálá ortalarda yok!

Kopenhag meydan muharebelerine ne demeli? Kimileri, kavgaları Reha Muhtar ve arkadaşlarının kışkırttığı konusunda güçlü iddiaları olduğunu belirtiyorlar; o ise bu iddialara cevap vereceği yerde iddia sahiplerini karalama çabasında. İstanbul cinayetlerini de medyanın kışkırttığı iddiaları ortaya atılmıştı. Ardı gelmedi! Ayrıca, yerde yaralı yatan arkadaşına yardım etmeye çalışan İngiliz'e bizim serseri dayak atarken; polisin nasıl seyirci kaldığını ekranlarda hepimiz kendi gözlerimizle izlemiştik.

Bunun dışında soyunduğu için haber olmak yerine haber olmak için soyunmayı tercih eden sanatçı kızlarımız, sırf adı ortaya atılsın diye polemik yaratan entellerimiz, vücut kaslarını teşhir ederek deprem konusunda bilimsel görüş açıklayan bilim adamlarımız, sadece konuşmuş olmak amacıyla demeç veren siyasilerimiz, muazzam spor başarılarını para dilenerek rezil eden spor kulüplerimiz insana ‘‘Bir başkadır benim memleketim!’’ cümlesini sık sık kurduruyor.

Bana öyle geliyor ki; belki de dünyada gazete başına en fazla köşe yazarının düştüğü ülkemizde insanımız ‘‘hormonlu domates’’ kadar ‘‘yorumlu habere’’ de itibar ediyor. İnsanımız kendi kendine düşünmeyi ve görüş oluşturmayı sevmiyor!

Bu gerçeği doğru tespit edenler de ‘‘kamuoyunu yönlendirme sanatını’’ fütursuzca icra ediyorlar.

Yazarın Tüm Yazıları