Cennet Sicilya’da üç gün

Tüten kükreyen volkan Etna... Yamaçlarına kurulu muhteşem bağlar... Konuksever şarap üreticileri. Üç gün boyunca Sicilya’nın altını üstüne getirdik, harika yemekler yedik ve mükemmel şaraplar içtik. Darısı bir dahaki gelişimin başına.

Haberin Devamı

Evet, konumuz gene Sicilya... Nasıl olmasın? Dünyaca ünlü İtalyan şarapları uzmanı Walter Speller, ben, Müge Akgün ve Horace dergisi yazarlarından Donatella Codonescu’dan oluşan küçük ekibimizle tam üç gün boyunca bağ bağ dolaştık...
Son iki geceyi Etna Dağı’nın eteklerindeki Etna Gulf&Spa Resort’ta Sicilya Şarap Birliği’ne bağlı diğer 200 üretici ve dünyanın farklı ülkelerinden gelen 60 konukla birlikte geçirdik... Etna’ya çıktık. Harika yemekler yedik, mükemmel şaraplar içtik ve daha da önemlisi müthiş insanlarla tanıştık... Buna bir de adanın doğal güzelliklerini, şirin kasabalarını, özgün mimarisini, ören yerlerini ekleyin ve tüm bu güzellikleri bir sayfaya sığdırmaya çalışın...
Birini yazsam diğerinin boynu bükük... Madem seçmek mümkün değil, o zaman sırayla gitmeli...

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55ea7bb8f018fbb8f882e99e

1.gün: Yakışıklı ve konuksever Alberto

İlk durağımız Palermo yakınlarındaki Tasca D’Almerita Bağları. Adanın beş ayrı bölgesinde şarap üreten ailenin şarapçılığa başlaması 1830’lara uzanıyor. Bugün işin başında Kont Lucio Tasca ve oğulları Guisseppe ile Alberto var.
Tasca ailesinin ilk gözağrısı Tenuta Regaleali bölgesine gitmek üzere yola çıkıyoruz. İki saatlik yolculuğumuz göz alabildiğine uzanan bakımlı bağların ortasında yükselen kunt bir yapının önünde bitiyor. Geceyi burada geçireceğiz. Tüm odaların ortadaki büyük avluya açıldığı Sicilya mimarisinin tipik örneklerinden bu tür yapılara adada baglio dendiğini ve Fas mimarisinden esinlendiğini sonradan öğreneceğim. Nefes bile almadan bağları gezmeye çıkıyoruz. 400-800 rakımlık tepelerin yamaçlarına yayılmış 500 hektar nasıl gezilebilirse öyle, ciple.
Yakışıklı, zeki, kibirden nasibini almamış genç bir adam Alberto... Ve inanılmaz konuksever.
O akşam ailenin emektar aşçısının elinden çıkma müthiş yemekler yiyor, Tasca şarapları içiyoruz. Köpüklü Almerita Brut’ten başlayarak tatlıya uzanan onlarca şarap, hepsi de harika yemekler eşliğinde... Regaleali Bianco, Nozze d’Oro, Rosso del Conte, Sallier de la Tour, ailenin Salina Adası’ndaki bağlarında üretilen tatlı Malvasia Capofaro... Bir süre sonra not tutmayı bırakıp yemeğin keyfini çıkarıyorum... Hem o akşam hem de ertesi sabah tadımını yaptığımız ve yıllanmalarını damağımızda hissettiğimiz sekiz Chardonnay için söyleyebileceğim tek şey, hepsinin de ortalamanın çok çok üstünde olduğu.

Haberin Devamı

2.gün: Bu lokantaları bir kenara yazın

Yola koyuluyoruz gene. Rotamız Agrigento. Burası sadece şarap değil Valle dei Templi adı verilen Roma kalıntılarıyla aynı zamanda Unesco’nun Dünya mirası listesine de girmiş bir bölge. İlk işimiz bizi bekleyen bir arkeologla ören yerini gezmek. Son yıllardaki çalışmalarla bu Roma kalıntısının tarihinin eski Yunan’a dayandığını belirlenmiş. Kısa tarih turundan sonra bölgedeki şarap üreticileri birliğinin önde gelen isimleriyle birlikte bağları geziyor ve öğle yemeği için vadiye kuşbakışı bakan Acropolis lokantasına gidiyoruz... Lokantanın adını bir yana yazın derim.
Yemeklere 1969’da kurulmuş yaklaşık 400 üyeli birliğin ürettiği şaraplar eşlik ediyor doğal olarak... Balıkla iki yılı çelik tanklar iki ayı da şişelerde dinlendirilen yüzde 100 Grillo üzümünden mamul Fileno Grillo, etle yüzde 100 nero d’avola üzümleriyle yapılmış Aynat içiyoruz. Bu ikisinin de adını yazın lütfen...
Ve ver elini Caltagirone... Sicilya’nın dik merdivenleriyle ünlü seramik kasabası.. Hemen hemen tüm dükkanlarda adaya özgü seramik nesneler satılıyor. Merkez çok cıvıltılı ama arka sokaklar handiyse ıssız... Doğup büyüdükleri sokakları terk etmek istemeyen yaşlılar dışında halkın büyük bölümünün ovada kurulu yeni şehre taşındığı söyleniyor. Sokakları birbirine bağlayan merdivenlerden ine çıka soluğu iki genç şefin Michelin yıldızlı Coria adlı lokantasında alıyoruz. Breh breh breh... Onun da adını ekleyin listeye...

Haberin Devamı

3.gün: Şaraptaki Donatella’yı sevmedim

Sabahın köründe gene yollardayız. İtalya’nın en büyük şarap üreticilerinden Zonin Bağları’na gidiyoruz bu kez. Asıl olarak kuzey İtalya’da şarapçılık yapan Zonin ailesi 20 yıl kadar önce adaya yatırım yapmaya karar vermiş ve Principe di Butera adındaki bu bağları kurmuş: 600 hektarlık bakımlı bağların ortasına kurulu yapımevi son teknolojiyle donatılmış. Dünya pazarında önemli bir yer tuttuklarından her milletten şarapseverin damak tadına uyacak şaraplar üretiyorlar. Güzel ama akla kazınmayacak cinsten...
Sonraki durağımız İtalya’nın en güçlü adamlarından Signor Panerai’nin  Fuena del Psciotto bağları. Bağlardan çok Roma döneminden kalma şaraphaneye vuruluyoruz. Vadiye kuşbakışı bakan şaraphanede harika bir öğle yemeğinde şarapların tadına bakıyoruz... Şarapların adı içime sinmiyor bir türlü... Aynı zamanda Milano Moda Haftası’nın da başkanı Panerai İtalyan tasarımcıların adını koymuş şaraplara... Donatella Versace, Valentino, vs. Nefis bir yemeğe Donatella’nın eşlik etmesi fikri bile iştihamı kapatıyor. Ama iki yıl sonra ne yapıp edip buraya gelmek için takla atacağım kesin.

Yazarın Tüm Yazıları