Bir eski hikâyedir bu

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Üzerinden henüz birkaç gün geçti ama, bakmayın: Bu gidişle son olarak Yargıtay Başkanı Mehmet Uygun'un dile getirdiği sorun yani ‘‘yargıç ve savcıların maaşlarının, görevlerinin ve onurlarının gerektirdiği düzeye yükseltilmesi’’ meselesi tazeliğini yitirmez.

Çünkü Türkiye'miz, ‘‘sorunların bilindiği, tartışıldığı, yanıtlarının bulunduğu ama çözümlerinin hiçbir zaman uygulanmadığı’’ bir ülkedir.

Yani hastalık belli... Tedavi yolu belli... Ama sıra hastanın tedavisine gelince kimse elini kımıldatmıyor...

Nitekim şöyle bir hafızamızı tazeleyelim deyince karşımıza ne çıktı biliyor musunuz?

Biz unutmuşuz ama, bu yüzden utanç verici olaylar yaşamışız. Örneğin yargıçların ve savcıların maaşlarının kabul edilebilir asgari düzeyin bile altında olması yüzünden yargıçlar ve savcılar 1993 yılının Nisan ayında topluca eylem yapmak zorunda kalmışlar. Önce Diyarbakır'daki 30 yargıç ve savcı, TBMM Başkanlığı'na ‘‘Maaşlarımız insanca yaşamamıza yetmiyor. Gereğini lütfen yapın’’ mesajı içeren dilekçe göndermiş. Onları Sakarya'da görevli 200 kadar yargıç ve savcının Ankara'ya telgraf yağdırma eylemi izlemiş. Derken Adana, Gaziantep, Şanlıurfa ve Hakkâri'deki yargıç ve savcılar bu eyleme destek vermişler.

Yani biz devlet olarak, ‘‘haklının hakkını vermekle’’ görevlendirdiğimiz kişileri, haklarını sokakta aramaya zorlamışız.

Bundan daha utanç verici bir şey olabilir mi?

Dahasını söyleyelim: O sırada Adalet Bakanı olan Seyfi Oktay, aynen Mehmet Uygun'un şimdi söylediklerine benzer sözleri o zaman Bakanlar Kurulu'nda söylemiş, ‘‘Manava borçlu hâkim adalet dağıtamaz’’ demiş.

Şimdi emekli olduğunu bildiğimiz bir eski Yargıtay üyesi var: Çetin Aşçıoğlu... Yıllarca bu konuda yazdı didindi. Hatta sözünü ettiğimiz toplu eylemden çok önce ‘‘Yargıç ve savcıların özlük haklarını düzeltin, maaşlarını yükseltin. Aksi halde bu adalet mekanizması çöker, sizler de altında kalırsınız’’ diye özellikle politikacılara uyarıda bulundu.

Ama mutad üzere o söyledi, o dinledi.

Biz bu feryatları öteden beri duyar, ‘‘Adalet mekanizmasına saygısı olmayan bir devlet kendine hukuk devleti diyebilir mi?’’ derdik de, bilmediğimiz bir şeyi dün Altan Öymen dostumuzun Milliyet'teki yazısından öğrendik:

Eskiden ‘‘milletvekili ödeneği’’ ile ‘‘yargıç ve savcı maaşı’’ birbirine bağlı idi. Yani milletvekili ödeneğinin yükseltilmesi için yargıç ve savcı maaşlarını yükseltmek zorunluydu. Meğer ‘‘yargı bağımsızlığı’’ kavramı gibi ‘‘yargıç ve savcıların maaşlarını milletvekillerinin ücret ve ödeneğine bağlayan mekanizma’’ da eski Yargıtay Başkanı ve 12 Eylül dönemi Adalet Bakanı Cevdet Menteş'in elinde can vermiş.

Ne yapalım... Her mesleğin böyle ‘‘hayırlı evlat(!)’’ları çıkıyor.













Yazarın Tüm Yazıları