İlkiz Özcan Sönmez
İlkiz Özcan Sönmez
İlkiz Özcan Sönmez

“Hatasız kul olmaz…”

Birçok anne daha hamilelikten itibaren her şeyin mükemmel olması hayalini kurmaya başlar. Çocuğun büyüyüşü ile birlikte bu korkular evrilir ama endişe tükenmez.

Haberin Devamı

İnsan bir twite neden cevap verir? Ya hiç katılmadığı için ki çoğumuz cevap vermekle uğraşmak yerine, geçer gideriz, bazen bu kişiyi takip etmeyi bırakırız. Ya tam olarak aynı fikirde olduğumuz için o zaman da retweetler geçeriz, cevap yazmaya gerek yok.

Cevap yazmak için bir yanımızla onayladığımız ama içimizde bir başka yerin de tetiklenerek “Hayır!” diyerek baş kaldırdığı yerler olmalı. Bugün severek takip ettiğim Hürriyet Aile’de komşu köşenin sahibi Serap Duygulu’nun şu twiti içimde bir yerlere dokundu.

“Çocuklar yanlış yapabilir onlar çocuk. Asıl büyükler yanlış yapıyorsa çok tehlikeli. O zaman doğruya giden bütün yollar kapanmış demektir.”

Dokundu ki hem yanıt verdim,

“Çocuklar ve büyükler de zaman zaman yanlış yapabilme hakkını kendilerine versinler bence. Fark edip, telafi etme becerisi değerli”

Haberin Devamı

hem de üzerinde uzun uzun düşündüm ve duygularımı sizlerle paylaşmaya karar verdim.

Twitterda yazdıklarımızı yüzkırk karaktere sığdırmak için çaba harcadığımızdan, içimizden gelenin bir kısmını kırptığımız yargılarımızı, aklımızdaki ve kalbimizdeki şekliyle tam olarak karşı tarafa vermek güç tabii. Yaşanan şiddet örneklerini, düşündüğümde tamamen hak vermekle birlikte, yazılanlarda içimi rahatsız eden şey karşıma çıkan çocuğuna farklı yaklaşan birçok anne babaydı sanırım... Konu oradan çıktı ama aklım bambaşka yerlere gitti. 

Birlikte koçluk çalışması yaptığımız ya da eğitimlerime katılan anne babaların büyük kısmında hata yapma endişesini gözlemlerim. Çocuklarına davranışlarına dair sorularının satır altlarında “Acaba ben yanlış mı yapıyorum?” korkusu okunur.

Birçok anne daha hamilelikten itibaren her şeyin mükemmel olması hayalini kurmaya başlar. Çocuğun büyüyüşü ile birlikte bu korkular evrilir ama endişe tükenmez.

Daha bebeği beklerken “Ya emziremezsem, ya sevemezsem, ya bağlanamazsak…” endişeleri bebeği kucağına alır almaz yerini “Ya sütüm yetmezse, doyuramazsam, ya uyutamazsam, ya fiziksel, zihinsel becerilerini geliştiremezsem, ya yetersiz bir anne olursam…” düşüncelerine bırakır. Farklı kaynaklar da bu duyguları iyileştirmek yerine daha da derinleştirir.

Haberin Devamı

Birkaç ay sonra “İşime geri dönersem hata mı yapmış olurum, bebeğime kim bakacak, kimse ona benim gibi bakamaz, işimi onun için bırakırsam daha iyi bir anne olur muyum?” soruları belirmeye başlar.

Belli aşamalardan geçilip çocuk büyüdükçe, “Ya emziği bıraktıramazsam, uyku eğitimi veremezsem, ya tuvalet eğitimini iyi veremezsem, ya asi, şımarık bir çocuk olursa, ahlaklı yetiştiremezsem, saygısız olursa ya eşim, annem beni eleştirirse…”

Çocuk biraz daha büyüyüp, kendini ayrı bir birey olarak çatışmalarla ortaya koydukça, kendine hata yapma şansı tanımayan anne babanın işi daha da zorlaşmaya başlar. Kendini sorgulama devam eder, bu kez endişeler “Ya yanlış yaparsam ve çocuğumun öz güvenini zedelersem?”, “Övsem mi övmesem mi?”, “Cezalandırsam mı yoksa ne yapsam?”, “Nasıl disiplin uygulayacağım?” noktalarına yoğunlaşır.

Haberin Devamı

Ebevynlik rolümüzle, sorumluluğumuz elbette çok yüksek, endişeler yerinde, bu konularda bilgi sahibi olmak, uzmanlardan destek almak da önemli. Hata yapmaya tahammülü olmayan ebeveyn olmak ise farklı bir durum.

“Mükemmel ebeveyn” kendine hata yapma şansını tanımazken, elbette çocuğunun hata yapmasına da göz yummayacaktır! Çocuğun kendisinden beklenen, ulaşması gereken bir çok hedefi vardır, üstelik çocuğunun iyiliği için bunları gözetmek, takipçisi olmak ve her başarıda gururlanmak mükemmel bir ebeveynin görevidir. Okul öncesi eğitimi, okula alışması, derslerini çalışması, ödevlerini yapması, takdir alması, derli toplu olması, arkadaşlarına karşı yardımsever olması, eşyalarına sahip çıkması, biraz sessiz olması, öğretmenlerine, ailesine, büyüklerine saygılı olması, sanatı sevmesi, bir müzik aleti çalması, mutlaka sporda başarılı olması, mümkünse şöyle bildiğimiz anladığımız bir meslek dalında en iyi üniversitenin yüksek puanlı bir bölümünü kazanması, iyi bir iş ve iyi bir eş sahibi olması… Bir de bütün bunların yanısıra kendisi için yapılanlara şükretmesi, arkadaşlarının düştüğü hatalara düşmemesi ve mutlu olması… Ne kadar zor, değil mi?

Haberin Devamı

Mükemmeliyetçilik duygusu, insanın hem kendisini hem de çevresindekileri kalıpların, kuralların içine sokmasına neden olur. Annelik ya da babalık içinde rahat edemediğiniz, şartlar değişse de kendi kurallarınızın dışına çıkamadığınız, esneklik gösteremediğiniz dapdaracık bir elbiseye dönüşür. Hem kendisine hata yapma hakkı tanımayan, hem de eşini dostunu bunaltan etrafındakileri uzaklaştıran birine dönüşme tehlikesi vardır.

Oysa ebeveynlik bir öğrenme ve büyüme sürecidir. Sadece çocuk büyüttüğümüz değil, bambaşka tecrübelerle (bir başkası uzaktan bakıp, tecrübelerinize hata da diyebilir), öğrenme fırsatları ile kendimizi tanıyarak kendimizi büyüttüğümüz bir süreçtir. Ebeveynlerin çocuklarına doğru bir rol model olması çok değerlidir, bunu biliyoruz zaten. Ama sadece doğru olmaya çalışmak mı?

Haberin Devamı

Biz ebeveynler, çocuklarımıza hatalarımızla da model olamaz mıyız?

• Kendimizi her şekilde sevip kabul ederek, çocuğumuza hatalarımızla sevilmeye değer varlıklar olduğumuzu öğretebiliriz.

• Çocuğumuza karşı yaptığımız bir hatanın farkına vararak, ondan özür dileyip, farklı davranmayı seçebiliriz ve gerçek özür dileme becerisi ancak bu şekilde kazandırılır.

• Yaptığımız hataları telafi etme yollarımızı çocuğumuzla paylaşarak, ya da sadece yaptıklarımızı izleme fırsatı vererek telafi edebilme becerisini kazanmayı öğretebiliriz.

• Hataya “tecrübe” ve “kazanım” gözüyle bakmayı yani kişisel bakış açısını değiştirmeyi deneyimlemesini sağlayabiliriz.

• Günümüzde biraz naif bir düşünce belki ama çocuğumuza insanların değişebileceği mesajını verebiliriz.

• Her insanın içinde biraz iyilik, biraz kötülük duygusu olduğunu, hangisini öne çıkaracağımıza karar verme gücünün içimizde olduğunu gösterebiliriz.

• Her hatadan, başarısızlıktan sonra bile ayağa kalkma ve devam etme gücüne sahip, yani öz güveni sağlam çocuk yetiştirebiliriz.

• Hata yaptığınızda örneğin çocuğunuza bağırmak gibi, sizi uyarma yetkisini ona verebilir ve kendinizi çocuğunuzdan öğrenecek şekilde açık tutarak, ona ne kadar değer verdiğinizi gösterebilirsiniz.

Birkaç twitten sonra bakış açılarımızın aynı olduğunu netleştirdiğimiz Serap Duygulu’ya bu yazıya ilham olduğu için ayrıca teşekkürler…

“Çocuğumla Nasıl Konuşursam Beni Dinler?” kitabının yazarları sevgili Adele Faber & Elaine Mazlish’den beni daima yüreğimden vuran bir son söz:

Bir ebeveyn her “Doğru yapmadım. Keşke deseydim ki…” dediği sefer otomatik olarak yeni bir şans kazanır.

Çocuklarla yaşamda çıkmaz sokak yoktur. Daima yeni bir şans vardır.