İspanya'dan nasıl puan alırız?

İLK kez 24 takımla düzenlenen ve genişlemeden dolayı büyük kalite ve skor farklarının oluşacağı endişesiyle başlanan Avrupa Şampiyonası, beklentilerin tam zıttı biçimde devam ediyor:

Haberin Devamı

İlk hafta sonunda 3 farklı kazanan yok, hatta 90 dakikaya toplam 3 gol sığan müsabaka sayısı sadece dört. Turnuva sert geçmiyor, henüz direkt kırmızı kart yok; ama gol ortalamasını 1.89’da tutan kıran kırana tertemiz bir futbol var ortada.

Her maçta ter var, gözyaşı var, kavga var, ama belden aşağı değil. Bugün turnuva aniden bitse ve 24 takım uçaklarına binip evine dönse, herkes ülkesinde coşkuyla karşılanacak belki de.

24 ekip içinde galip gelen var, yenilen var. Gol atan var, yiyen var. Ama koşmayan, mücadele etmeyen yok. Herkes koştu, herkes çalıştı, herkes çabaladı. İlk müsabaka performansından utanacak tek bir takım yok sanırım. Ya da belki de tek bir takım var. O da, maalesef “biz bitti demeden bitmez” deyip henüz başlayamayan bizim takımımız...

Turnuvada Romanya’nın, Arnavutluk’un, İzlanda’nın yaptığı mücadeleden, akıttığı terden söz etmeye gerek yok. Zaten onların elindeki en büyük koz, mücadeleleri. Ama Fransa da, Almanya da, İngiltere de, İtalya da çok mücadele etti ilk maçlarında. İtalya Belçika’ya karşı 120, Almanya, Ukrayna’ya karşı 113, İngiltere, Rusya önünde tek kale oynamasına rağmen 111 kilometre koşarken, bizimkilerin 102 koşması akıl almaz. 113’le 102 arasındaki fark nedir derseniz, biz 11 kişi oynarken, onların 12 kişi oynaması diye özetleyebilirim kabaca!

Futbolu tabii ki koşu mesafesi üstünden açıklamak çok yetersiz kalır, elbette onlarca faktör daha var önemli.

Ama çabayla ilgili her istatistikte berbatız ilk maçlara göre:

Hırvatlara karşı bizim orta saha oyuncularımızdan Ozan 8, Selçuk 5, Oğuzhan 3 top kazanırken, Badelj tek başına üçünün toplamı kadar (16) top kazanmış 90 dakikada. Şampiyonlar Ligi şampiyonu Modriç’in de 15 top kazancı var.

Eğer İspanyollar’a karşı da bu takım elbiseli-kravatlı oyunumuzu sürdürürsek, eğer “olmadan olmuş” tavrımızda ısrar edersek hiçbir şansımız olamaz kesinlikle. Futbolda kalitenizle fark yaratmanız için koşmanız, çabalamanız gerek önce.


MANTALİTE HEP AYNI
İspanya koçu Del Bosque, milli takıma sert bir neşter darbesi vurması gerektiğini söyleyenlere, “yumuşak geçiş” argümanıyla yanıt veriyordu hep. “Evet bir revizyon olacak, ama sert olmayacak bu dönüşüm” diyordu. Euro 2016’ya bu yumuşak geçişin sinyalleriyle başladılar zaten: Artık Xavi’nin yerinde Fabregas, Diego Costa’nın yerinde Morata var.

Ama mantalite aynı:

Sonsuza kadar paslaşıyorlar. Oyunun neredeyse tamamını üçüncü bölgede, hatta tamamen İspanyollar’a özgü bir alan olan “dördüncü bölge”de oynuyorlar artık.

Neredeyse rakip ceza alanının içinde de sürüyor paslaşmaları.

Bu pas trafiğini kesmek için uzmanlığı top kazanmak olan agresif bir ön libero şart.

Fransa’da Kante, Almanya’da Khedira, İngiltere’de Dier, Polonya’da Krychowiak var. Bizde bu tipte bir oyuncu yok maalesef. Daha doğrusu bir tek Mehmet var, ama onu da manasızca stoperde değerlendiriyoruz. İspanyollar’a karşı şansımız olması için sahada gezen orta saha generallerine değil, merkezde ısıran Mehmet’e ihtiyaç var.


ŞİLİ GİBİ ŞANSIMIZ OLABİLİR
AYRICA İspanyollar’ı yenmek için 2014 Dünya Kupası’ndaki Hollanda hezimetlerine değil, Şili müsabakalarına odaklanmamız gerekiyor bizim. Çünkü bizim futbolumuz da oyuncu tipolojimiz de, “Güney Amerika’nın İspanya’sı” Şili’ye benziyor esas. 

Bundan iki yıl önce İspanyollar’ı daha ilk 45’te 2-0’a mahkum eden Şili takımında 1.80’in üstünde oyuncu yoktu. Aynen bugün turnuvada boy-kilo parametresinde sonuncu olan cılız ve yetenekli Türkiye gibi.

İspanya top onlarda olduğunda kusursuza yakın. Ama topu yitirdiklerinde çabuk koşan değil ama çabuk düşünen Oğuzhanlarla, Ardalarla, Hakanlarla oyunu süratli oynayabilirsek aynen Şili gibi şansımız olabilir İspanyollar’a karşı. Üstelik Şili’ye göre bizim önemli bir artımız da var: Çalhanoğlu’nun etkili frikikleri. Kısa İspanya takımına karşı bir fırsat da buradan doğabilir şüphesiz.

24’lü oynanan son büyük turnuva Amerika 94’te en iyi üçüncülerin arasına girmek için 4 puan yetmişti. Bugün de görüntü öyle gibi. Öyleyse İspanya’dan 1 puan koparırsak ikinci tur şansımız güçlü olacak hâlâ.

Ama İspanya’dan 1 puanı kopartmak için savaşmamız gerekiyor kesinlikle. Sahanın her yerine basmamız, hayatımızın maçını oynamamız. Eğer bu çabayı sahaya koyarsak, kaybetsek de kaybetmeyiz inanın. Yeter ki savaşın...

Yazarın Tüm Yazıları