GeriSeyahat Tuna dalgalarında vals ve romantizm
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Tuna dalgalarında vals ve romantizm

Tuna dalgalarında vals ve romantizm

Avrupa’nın, belki dünyanın en ünlü, adına efsaneler üretilen, valsler yazılan, bazen uğruna dökülen kanla boyanan, kıyısındaki her şehir kalelerle kuşatılmış, kahramanlık hikayelerinin ve romantizmin membaı Tuna Nehri’nde yola düştüm bu kez. Viyana’dan başlayan turumuz Bratislava, Budapeşte çizgisinde, orta çağdan kalma mimari dokusu iyi korunmuş kaleleri, şatoları, kiliseleri, masalsı evleriyle bir düş yolculuğuydu sanki...

Çiçek Pasajı’nda çok yıllar önce Madam Anahit’in akordeonundan dinlediğim Valurile Dunarii bestesi, ‘Tuna Dalgaları’ sürükledi beni bu romantik sulara. İstanbul’dan Viyana’ya uçtuk, kısa bir yolculuğun ardından Tuna Nehri’nde sırtı geniş bir semendere benzettiğim, üç katlı, şirin Fidelio adlı gemimize ulaştık. Yolculuğumuz boyunca aç-kapa yapmayacağımız bavullarımızla, açılır pencereleri Tuna sularına bakan loş kabinlerimize yerleştik. Büyük gemilerin kalabalığından, gürültüsünden, telaşından eser yok. 

Tuna dalgalarında vals ve romantizm


Cruise turizminin yeni yıldızı, butik hizmeti, şehirlerin kalbine uzanan rotasıyla kültür turizmine meyleden nehir turlarının gözde etabı Tuna’da; 7 gece 8 gün süren romantik yolculuğumun günlüğünü tuttum.... Karaya ilk adımımız imparatorluk şehri Viyana’ya; tarih, kültür, müzik, doğa ve seçkin zevklerin gözlerinizi kamaştırıp, ruhunuzu okşadığı müze şehre. Tuna sularının durulup en geniş sınırına ulaştığı, ona rengini ve ruhunu veren şehir. Dünyanın en pahalı markalarının satıldığı geniş, ışıl ışıl caddeleri, tarihi şık pastaneleri, restoranları, şık kıyafetleri içinde kahvelerini yudumlarken etrafını müstehzi süzen insanlarıyla biraz kibirli, asil şehir. Şehirleri adım adım gezmek, ona dokunmak lazım ya hani; o hissi en çok yaşayacağınız şehirlerden...

Tuna dalgalarında vals ve romantizm


Dev bir müzik kutusu

Schönbrunn Sarayı önündeki noel pazarı ilk durağımız. Önde renkli pazar, arkada görkemli saray, insanların doğal selfi platformu; objektiflere gülümseyen onlarca yüz. Sanılanın aksine Noel pazarları alışveriş için uygun fiyatta değil. Hofburg imparatorluk sarayı bahçesi, hemen paralelindeki doğa tarihi müzesi ve sanat tarihi müzesinin ortak meydanında Viyana’nın en renkli pazarları kurulu. Şehrin en görkemli, gece gündüz en yoğun kalabalığı çeken Noel pazarı, Rathaus Meydanı’nda, belediye binası önündeki. Şehrin en ünlü restoranları, kafeleri, sanat merkezleri, lüks otel ve mağazalarının yoğunlaştığı Stephan Platz meydanı, noel pazarlarının ışıltısıyla gece bir başka güzel. Fotoğrafçılar en güzel karelerini bu meydanlarda alıyor.

Dünyanın en yaşanabilir şehri

Piyango değil, opera ve klasik müzik biletleri satıyor bir opera sahnesinden fırlamış, özel kostümleri içinde, meydanı turlayan gençler. Sokak çalgıcılarından, lüks mağazalardan yükselen noel şarkıları, arada geçen şıkır şıkır koşumlarıyla faytonlar meydanı bir film sahnesine çeviriyor, geceye romantizm katıyor, zamanda yolculuğa çıkarıyor insanı. Pazarların kurulduğu meydanlarda gezinen eli tetikte, arazi üniformalı asker ve polisler dikkat çekiyor. Geçen yıl Almanya’daki bir Noel pazarına yapılan intihar saldırısı geliyor aklımıza; güvenlik önlemleri sıkı. Viyana’nın son 8 yıldır 8. kez ‘Dünyanın En Yaşanabilir Şehri’ seçildiğini hatırlatıyor rehberimiz. Anlatılmaz yaşanır türünden bir şehir yani.

Tuna dalgalarında vals ve romantizm


Gülün Adı’na ilhan veren manastır

Gemide her akşam Noel kutlaması var. Sonraki liman, Umberto Eco’nun ‘Gülün Adı’ romanına ve ondan uyarlanan filmine ilham kaynağı olan, dünyanın en ünlü barok manastırına ev sahipliği yapan Melk Kasabası. Tuna boyu muhteşem köy ve kır manzaralarına, gotik kalıntılara tanık olduğumuz Wachau vadisi film şeridi gibi akıp gidiyor önümüzden. Melk’in girişindeki konuk evinin duvarlarındaki çetele ve rakamlar dikkatimizi çekiyor. 1501 yılında iki katlı evin çatısına kadar yükselmiş Tuna’nın taşan suları; onu işaret ediyor. Şirin bir köprüden geçip daha şehre girmeden, solda, tepede o görkemli Benedict Katedrali karşılıyor bizi.

Tuna dalgalarında vals ve romantizm


10 yerden biri

Şehrin sokakları masal diyarını andırıyor. Tarihi postane binası üzerindeki figür ve kabartmalarla bir mimari harikası. Manastıra 15 dakikalık dik bir tırmanış gerçekleştiriyoruz, manzara muhteşem. 1089’da Benedict rahiplerine hediye olarak inşa edilmiş, inşasında 1 milyon taş kullanılmış. UNESCO Dünya Kültür Mirası anıt yapıdaki kütüphane 200 bin cilt nadide kitap koleksiyonuyla her yıl binlerce turisti 5 bin nüfuslu bu şirin kasabaya çekiyor. Gülün Adı kitabına ilham veren manastır, kitapseverler için ölmeden önce görülmesi gereken 10 yerden biri. Ortaçağdan bugüne mimarisi değişmeyen kütüphane bir gezginin yorumu ile; Harry Potter filmindeki fantastik Hogwarts Kütüphanesi kadar büyüleyici.

Arslan yürekli Richard

Üçüncü durağımız Durnstein. Avusturya sınırları içindeyiz hala. Daha gemimiz kıyıya yanaşmadan tepesinde yükselen harap ama görkemli kalesi, eteklerinde üzüm bağları, surlarla çevrili mimari harikası evleri ve kiliseleri ile kalbimizi fethediyor bu küçük orta çağ şehri. Taştan örülmüş bir kemerin, onu takip eden tünelin içinden kalbine giriyoruz bu şarabi şehrin. Tuna’yı tepeden süzen şehrin küçük meydanında Noel pazarı kurulmuş, sıcak şaraplar içiliyor, Noel şarkıları söyleniyor. Kalesine tırmanış meşakkatli. Avusturya Dükü 6. Leopold, esir aldığı İngiltere Kralı Arslan Yürekli Richard’ı burada hapsetmiş. Kilometrelerce öteden görünen çan kulesiyle mavi-beyaz manastır şehrin gurur abidesi.

Viyana kibirli, Budapeşte içten

Tuna Nehri Viyana’nın kıyısından geçiyor ama aşk şehri Budapeşte’nin kalbini Eros’un sihirli oku misali tam ortasından ikiye bölüyor; Buda ve Peşte. İki yaka da muhteşem fotoğraf veriyor gemimiz gece limana yanaşırken. Budapeşte Parlamentosu, 96 metre yüksekliği, 691 odası, uzunluğu 20 kilometreyi bulan merdivenleriyle dünyanın üçüncü büyük parlamento binası. Altın renginde bir mücevher kutusu parıltısında göz kamaştırıyor; Tuna’nın sularıyla oynaşırken var mı benden güzel havasında. Zincirli köprünün yanı başına demir atarken gemimiz; güvertede, yıldızlı gökyüzünün altında, onunla yarışan Tuna’nın incisi, ışıltılı şehri bir büyük şenlik havasında coşkuyla koşturup çektiğim fotoğraflar ruhumu çoktan doyurdu bile. Daha gündüzü vardı bu tarihi, müze şehrin.

Tuna dalgalarında vals ve romantizm


Buda labirentleri

40 yıldır Noel pazarları Budapeşte’nin büyük bir festivaline dönüşmüş; kasım ortasından 31 Aralık’a kadar açık. Ahşap kabinlerden oluşan pazarlar, yerel yemekleri, sıcak şarapları, ev tatlıları, el yapımı hediyeleri ile iğne atsan yere düşmez hale getiriyor şehrin meydanlarını. Budapeşte’nin İstiklal Caddesi; Vaci Utka. Restoranlar, kafeler ışıl ışıl, müzik her yerde. Tuna Nehri’nin bu şehirdeki 15 gerdanlığından en parıltılısı, Zincirli köprüden içime manzarayı sindire sindire Buda’ya geçtim. Buda Kale Tepesi, Kraliyet Sarayı, Mattias Kilisesi, Balıkçı Burcu Tabyası’nı fotoğraflayıp Peşte’yi Buda’dan süzdüm bu kez. Buda Kalesi yer altı labirentleri Macar Kralı Mattias’ın Vlad Tepes’i; nam-ı diğer Dracula’yı esir tuttuğu yer. Tuna’nın ortasında sadece yayalara açık ada Margaret. Budapeşte Parlamentosu, 100 yıllık bir mimari şaheser. Çevresini ağır ağır dolaşıp, kare kare fotoğraflamak isteyeceğiniz çok fazla detayı var. Şehir bir heykeller cenneti aynı zamanda; adım başı harika sanat eserleriyle burun buruna geliyorsunuz. Ünlü şairleri Josef Atilla heykelinin yanı başına oturup arkada parlamento binası, şık bir selfi yapıyorum. Dünyanın en güzel kafesi New York Cafe birkaç sokak ötede.

Macaristan’ın ilk başkenti

Yeni limanımız Estergon. Osmanlı dönemi bir kahramanlık destanına, mehter müziğine adını veren Estergon Kalesi’ne tırmanıyoruz. Osmanlı hakimiyeti aralıklarla 140 yıl sürmüş şehirde. 1241’deki Moğol istilasına dek Macaristan’ın başkentiymiş Estergon. Türk izleri, Türk sesleri arıyoruz ama nafile. Kaledeki bazilika 1828’de inşa edilmiş, Macar kralları burada taç giymiş; bunu gösteren bir büyük heykel var Slovakya toprakları ve Tuna nehrini tepeden seyreden arka bahçesinde. Kalenin hemen dibinde, Tuna rıhtımında minaresi yıkık bir camii restore ediliyor.

Tuna dalgalarında vals ve romantizm


Fotojenik şehir Bratislava

Sabahın ilk ışıklarıyla Bratislava’da uyanıyoruz. Dönüşe geçeceğimiz Viyana’dan önceki son limandayız. Slovakya’nın başkenti. Dünyada iki başkente komşu tek başkentin ismi beni çocukluğuma götürüyor. Benimle yaşıt AGA radyomuzun üzerinde yazılı bir istasyon adıydı Bratislava. Türkçe yayın yapan Komünist radyo istasyonu. Şehre tepeden bakan dört kuleli yapı, Bratislava Kalesi. Tuna üzerindeki UFO formundaki UFO gözlem kulesi bulunan asma köprü de meşhur. 11 Macar kralının taç giydiği St. Martin Katedrali eski şehrin girişinde. Önündeki havuz barışı simgeleyen yapı ise Başkanlık Sarayı. Mavi Kilise, şehrin görülmesi gereken mimari anıtlarından

False