GeriSeyahat Pembe salyangozlara kulak verin
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Pembe salyangozlara kulak verin

Pembe salyangozlara kulak verin

İstanbul sokaklarında gezerken karşınıza dev, pembe renkte salyangozlar çıkarsa şaşırmayın. Hatta onlara yaklaşın çünkü bu salyangozlar size bir şeyler anlatmaya çalışıyor.

Dünya metropollerinden biri olarak kabul edilen İstanbul’un baş döndüren temposunu İstanbullu iyi bilir. Kimi zaman isyan eder yaşamın bu hızına, kimi zaman da kaçıp gitmek ister. İşte bu dev salyangozlar ‘Yavaş Yaşam’ akımını benimsetmek amacıyla İstanbul sokaklarına geldiler.


Toskana Vadisi Yavaş Yaşama Dönüş Sergisi”nin parçası olan salyangozlar bizlere ‘Yavaş Yaşam’ konseptini tanıtmayı ve farkındalık yaratmayı hedefliyor.

Dünya metropollerinden biri olarak kabul edilen İstanbul’un baş döndüren temposunu İstanbullu iyi bilir. Kimi zaman isyan eder yaşamın bu hızına, kimi zaman da kaçıp gitmek ister. İşte bu dev salyangozlar ‘Yavaş Yaşam’ akımını benimsetmek amacıyla İstanbul sokaklarına geldiler.


1990’ların başında İtalya’da başlayan ‘Yavaş Yaşam’ akımı gittikçe hızlanan ve durmaya cesaret edemediğimiz hayata karşı bir hareket. Bu felsefeyi benimseyenlerin yavaşlamaktan kasıtları yavaş hareket etmek değil; bir yandan hızlı teknolojik gelişime duyarlılık gösterirken bir yandan da hayatımızda kaybetmek üzere olduğumuz değerlerin, otantikliğin ve çevrenin korunduğu bir şehir planlama ve yaşam tarzı olarak karşımıza çıkıyor. Temel amaç ise, yaşamımızı ve yaşam alanlarımızı sürdürülebilir kılmak.

Emaar Türkiye CEO’su Ozan Balaban, Yavaş Yaşam Sergisi projesini tüm detaylarıyla anlattı.

 

Bu arada salyangozları yakından görmek isteyenler için bir not; Geri dönüşümlü plastik kullanılarak tasarlanmış pembe salyangozlar, Bebek, Nişantaşı, Bağdat Caddesi, Yeşilköy ve Bahçeşehir sokaklarında dolaşacak. 3 Temmuz’da ise evlerine dönecekler.

 

/images/100/0x0/55eb21c9f018fbb8f8ad422e
‘Yavaş Yaşam’ konsepti nedir?

 

Öncelikle şunun altını çizmekte yarar var. Yavaş yaşam derken dur’maktan söz etmiyoruz. Söz konusu olan yüksek tempolu yaşam biçiminden an’ın farkına varılan bir konsepte taşınmak. Hız ve teknoloji çağında yaşıyor olmak avantaj olduğu kadar dezavantajlarla da dolu. Çünkü “zaman” ve “ben” arasında derin bir uçurum yaratıyor. “Ben”i yaşamın dışına zorlayan bir tempo söz konusu. Kendimize sınırlı sürelerde zaman ayırıyor, sevdiklerimizi görmek için bile özel etkinlikler yaratmak zorunda kalıyoruz. Her geçen gün akşam yemeğini bir arada yiyebilen aile bireyleri olmaktan uzaklaşıyoruz. Çocuğunu günde bir, iki saat görebilen, işyerlerinde masaları karşılıklı olduğu halde konuşmak yerine e-mailler aracılığıyla ‘iletişim’ kuran, komşusunun adını bile bilmeyen, hazır yemekler atıştıran kısacası telaş içinde yaşayan bireylere dönüşüyoruz. O yüzden şöyle bir durup, yaşadığımızın farkında olup olmadığımızı sorgulamak durumundayız. ‘Yavaş Yaşam’ akımı yaşama dair sorular sormamızı, yeniden hatırlamamız gerekenler olduğunu söyleyen bir akım.

 

Bu akımın nasıl ortaya çıktığına ve nasıl bir seyir izlemekte olduğuna gelince:

Farkındalığa dönük ilk kıvılcım İtalya’da 1980’lerin sonunda başlıyor. Ve temel olarak yavaş, küçük ama sürdürülebilir olma fikrine odaklı. Tabii Avrupa’dan yola çıkan bu hareket kısa sürede tüm dünyaya yayıldı ve genişleyerek ‘keyifli bir yaşam prensibine’ dönüştü. ‘Yavaş Yaşam’ hayatın tüm alanlarına yayılan bir felsefe olarak günden güne gelişiyor. Kent merkezinin araç trafiğine kapatılması, yerel tadların ve sürdürülebilir enerjinin kullanıldığı Yavaş Şehir’ler; uçak yerine tren yolculuklarının nostaljisini yaşamaya çağıran Yavaş Yolculuk’lar; daha az yakıt harcayan ve daha aşağıdan uçan uçaklarla ‘Yavaş Uçuş’lar ; ya da  Yavaş Arabalar, Yavaş Tasarım ve Moda, Yavaş Ev gibi prensipleri ‘Yavaş Yaşam’ felsefesinin bir devamı; ya da bu gelişmenin bir ürünü olarak tanımlayabiliriz.

 

Dünyanın en önemli ve en büyük metropollerinden biri olan İstanbul için bu konsepte ne kadar ayak uydurabilir?

 

Zaten bu nedenle İstanbul’un ‘Yavaş Yaşam’la tanıştırmak istedik. Dünyanın en güzel kentlerinden biri İstanbul ancak herkesin bildiği gibi baş döndüren bir temposu var. İstanbullular bu tempoya alışkın bir tutum sergiliyor ve ayak uydurmaya çalışıyor ancak aynı zamanda iş hayatında, trafikte, telefonda hep bir yerlere yetişme telaşı içinde geçen yaşam biçiminden oldukça şikayetçi.

 

Tempoya son vermek elbette mümkün değil. Ama hiç olmazsa bu telaşın farkında olmak, yaşamın çok daha özenli geçirilmesi gerektiğini hatırlamak da önemli bir adım değil mi? Bizim Toskana Vadisi Projesi ve Pembe Salyangozlar aracılığıyla yani “Toskana Vadisi Yavaş Yaşam Sergisi” ile bunu hatırlatmak istedik.

 

Ayrıca telaş çemberinde yaşayan tek kent İstanbul da değil. Bu yazık ki artık yeni dünya düzeni. Dolayısıyla günümüzde yüzde 100 bir yavaş yaşamdan söz etmenin imkanı yok. Ama bu konuda atılabilecek pek çok olumlu adım var. Örneğin hayatın koşturmaca içinde harcanamayacak kadar değerli ve eşsiz olduğunu hatırlamakla, asıl kaçırılmaz olanın hayatın kendisi olduğunu anımsamakla başlayabiliriz. Yeter ki bu yönde bir farkındalık olsun…

 

İstanbul o kadar hızlı bir şehir ki, aslında İstanbul’u yaşayanlar değil, şehir insanları hızlı yaşama sürüklüyor gibi… Siz ne düşünüyorsunuz?

 

Katılıyorum. Ama bir yandan da ‘bu şehir’ ve ‘insanlarının’ birbirini kışkırttığını, söyleyebiliriz. Birinden birinin ortada bir seçenek daha olduğunu, gerektiğinde yavaşlayarak yeni bir denge yaratılması gerektiğini söylemesi gerekiyor.

 

Peki, İstanbul’u ‘Yavaş Yaşam’ şehri haline getirmek ne kadar doğru?

 

‘Yavaş Yaşam’, hayata saygı ve özen gösteren bir felsefeyi temsil ediyor. Çok hızlı ve büyük bir kent olduğu için İstanbul’u bu dengenin dışına itmek, böylesine güzel bir kente haksızlık etmek olur. Bizim asıl amacımız aslında İstanbul gibi büyük bir metropolü Yavaş Yaşam şehri haline getirmek değil. Şehrin yüksek temposunda koşmaya devam ederken, kişilere yaşamlarını ertelememeyi, kendileri ve aileleri için soluklanmalarla yaşamlarının keyfini çıkartmalarını hatırlatmak. Dolayısıyla herkese Pembe Salyangozların yavaşlama öğüdüne kulak vermesini öneririm.

 

 

Pembe salyangozlara kulak verin

 

Dünyada ‘Yavaş Yaşam’a ayak uydurabilen ve bu felsefeyi kabullenen şehirler var mı nereler?

 

Dünyada yavaş yaşam akımı hızla yükselen bir trende dönüştü. Hayatın pek çok alanına da yansıdı. Hatta yukarda belirttiğim gibi Yavaş Şehir konsepti de bunlar arasında. Yavaş Şehir’leri çevreye duyarlı, sürdürülebilir enerjinin kullanımı ve fast-foodlara yer vermeyen, nüfusu 50 bin kişiyi aşmayan kentler tasarımı olarak özetlemek mümkün. Ancak sürekli değişen ve gelişen bir konseptten söz ettiğimizi dolayısıyla Yavaş Şehir kavramının da genişlediğini belirtmeliyim. Dünyanın ilk Yavaş Şehri 1999’da Toskana'nın Chianti şehri oldu. Türkiye’de de Seferihisar Yavaş Şehir olarak seçildi. Ancak Konut projeleri olarak bakarsak, Toskana Vadisi Projesi ile bu konsepti ilk kez biz uyguluyoruz.

 

Salyangozlar neden pembe? Yoksa ‘hayata pembe gözlüklerle bak’ anlayışıyla mı ilerliyorlar?

Altı sanatçıdan oluşan Cracking Art Group’un başlattığı bir çalışma bu. 1993’te Milano’da Renzo Nucara (Crema / İtalya), Marco Veronese (Biella / İtalya), Alex Angi (Cannes / Fransa), Carto Rizzetti (Brüksel/ Belçika), Kicco ( Biella / İtalya)ve William Sweetlowe (Ostenda / Belçika)’den oluşan bir ekip tarafından kurulan grup, insanları yaşadıkları dünyaya karşı “farkındalık” yaratmak amacıyla yola çıktı. Neon bir pembe rengi seçme nedenleri doğada bir kontrast yaratmak ve dolayısıyla “farkındalık” hedefinin altını çizmek. Bildiğiniz gibi sergi Türkiye dışında Fransa, Belçika, Çek Cumhuriyeti ve ABD gibi pek çok ülkede sergilenen Pembe Salyangozların topladığı övgüler bu hedefe ulaşıldığını gösteriyor.

 

Görsel olarak çok sevimli duran bu salyangozlar bizleri nerelerde bekliyor olacak?

 

Toskana Vadisi Yavaş Yaşam Sergisi kapsamında İstanbullura yaşadıkları kenti ve yaşam biçimlerini sorgulamaya davet eden Pembe Salyangozlar’ın ilk durağı 1 Haziran’da Bebek Parkı oldu. Salyangozlar Bebek Şenliği’ni de renklendirdikten sonra sırasıyla Nişantaşı, Bağdat Caddesi, Yeşilköy ve Bahçeşehir sokaklarında sergilenecek. Geri dönüşümlü plastik kullanılarak tasarlanan Salyangozlar 4 Temmuz’da Toskana Vadisi’ne geri dönecek.

 

 

False