GeriSeyahat Kraliçeler kasabasında çikolatadan bir festival
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Kraliçeler kasabasında çikolatadan bir festival

Kraliçeler kasabasında çikolatadan bir festival

Porto’daki kötü havayla asılan yüzüm sürpriz bir kasabaya gelince nasıl güldü? Benim için en tehlikeli dükkânlar neden buraya toplanmış? Çikolatadan heykel olur mu? Cevaplar Obidos’ta.

Şansa bakar mısınız, sen taa İstanbullardan Portekiz’e kalk gel; hava kapalı olsun. Raporlar Lizbon’u günlük güneşlik gösteriyordu ama Lizbon’dan oraya ulaşana dek yine bardaktan boşanırcasına yağmaya başladı. Hem de tüm gün...

Asık bir suratla, yıllanmış Porto şarabımızı yudumluyor, hiç dinmeyecek yağmurun dinmesini bekliyoruz. Bilgili ve görgülü rehberlerimiz Nail ve Hüseyin alternatif arayışında. Obidos kasabasına uğrayalım, yolumuzun üstünde. Lizbon’a 85 km kala ve yağmur yok şu an oralarda, geç bile kalsak bir göz atabiliriz, en azından teselli mükâfatı olur.

KADININ ELİ DEĞDİĞİ İÇİN GÜZEL

Kraliçeler kasabasında çikolatadan bir festival

Uzaktan hemen seviyorum Obidos’u, yüksek kale duvarları içinden fırlayan apartmanlar görünmüyor. Nitekim UNESCO koruması altındaymış. Şansımız yüzümüze gülmeye başladı herhalde ki, kasaba girişinde bir faaliyete rastlıyoruz. Meğer ertesi gün ‘Obidos Çikolata Festivali’ açılışı varmış.

1210’da Portekiz Kralı Dinis, yengemiz Kraliçe Urraca’ya evlilik yıldönümü hediyesi olarak mücevher gibi ufacık Obidos’u tüm geliriyle hediye etmiş. Urraca’dan sonra kraliçeden kraliçeye veraset yoluyla geçen bu kasabanın adı, ‘Vila das Rainhas’ yani ‘Kraliçeler Kasabası’ olarak kalmış.

“Kadınların eli değdiği için güzeldir bizim kasabamız” dedi kitapçı/manav. Tüm ikinci el kitaplar limon sandıkları içinde. Dükkânda hem sebze hem kitap satılıyor, hiç böylesini görmemiştim. Benim için çok tehlikeli bir yer; tüm günümü geçirebilirim. Ama çikolata festivali başlayacak gitmeliyiz.

DÜNYANIN EN ÖNEMLİ ŞEFLERİ BURADA

Kraliçeler kasabasında çikolatadan bir festival

Kale duvarları içerisinde, sadece 3 bin kişinin yaşadığı bir kasaba düşünün. Taş sokaklar, çiçekler ve sarmaşıklarla bezenmiş mücevher gibi evler. Çikolata yapım ve tadım kurslarına dünyanın en önemli şefleri davetli. Hatta bir Fransız çikolata ustası Türk olduğumuzu duyunca hemen içeri koştu; bir kâse çikolata getirdi: “Lütfen hepsini alınız; içinde sizin fındığınız var.” Gerçekten de yediğimiz en leziz sütlü çikolataydı. Sokaklarda jazz band’lar, kilise meydanında mini konserler derken insanlar mırıl mırıl dolmaya başladılar küçük kasabaya.

Beni en çok etkileyen de küçücük kasabada üç müze ve iki sanat galerisi olması. Biz ‘Abilio de Mattos e Silva Museum’a gideceğiz. Hikâyesi hoş: Ressam ve tiyatro kostümü tasarımcısı Abilio de Mattos ve karısı, dekoratör Maria Jose Salavisa, büyük ilham aldıkları Obidos’a yerleşirler. Abilio de Mattos’un ölmesinin ardında, karısı Maria Jose Salavisa, merkezdeki, eski belediye sarayı olan büyük evlerini müze olması için Obidos’a hibe eder. Müzede çikolata heykeller varmış, gidip bakalım.

LİKÖRDEN SONRA FİNCANLAR DA MİDEYE

Kraliçeler kasabasında çikolatadan bir festival

İnanılması güç ve gerçekten de müthiş bu çikolata heykeller. Duvarda Abilio de Mattos’un orijinal kostüm çizimleri, önünde o çizimin çikolatadan insan boyu heykeli. Her bir heykelde dakikalarca durarak inceledim.

Çok keyifli bir gün geçirdik ve güzel çekimler yaptık. Vasat altı turistik bir yemekten sonra örf ve âdetlere uyarak çikolata fincanlarda Abidos’un meşhur vişne likörünü içtik ve sonra da fincanlarımızı yedik. Lizbon’a dönerken çikolata tadında hatıralar damaklarımızda..

TÜRKİYE'NİN KADERİ

Obidos’ta senede bir yapılan bu organizasyon, bu sene 16 Nisan-3 Mayıs tarihleri arasındaydı. ‘Uluslararası Obidos Çikolata Festivali’ne her sene 100 bin kişi katılıyormuş. Aklıma bizim fikir babası ve kurucusu olduğumuz ve tamamen amatör gayretlerle meydana getirdiğimiz, beş senede 30 bin ziyaretçiye ulaşan ‘Alaçatı Ot Festivali’ geliyor. (Maalesef) resmi niteliği de olması gerektiğinden az müdahale şartı ile Alaçatı Belediyesi’ni de protokol imzalamadan aramıza katma fikrinin büyük bir hata olduğunu şimdi anlıyorum. Türkiye’nin kaderidir: Güzelim kasaba ve köylerin beton yığınına dönüşmesinin, festival adı altında zevksiz ve sakil şenlikler düzenlenmesinin altında mahalli belediyelerin cehaleti yanında, görgü ve gusto eksikliği yatar. Politika gene çirkin oyununu oynamış ve bu sene Çeşme Belediyesi 6 senedir karşılıksız amatör ruhla çalışan biz kurucu ve yürütücülere haber bile vermeden işe el atmış; festival birdenbire bir ay geriye alınmış. Nitekim, “Allah’ın sopası yok ki” derler ya, yağmur yüzünden sönük geçmiş festival. Martın erken olduğunu bile düşünememişler, yangından mal kaçırırcasına yapmak istemişler. İşin içinde, sahiplenme, rol kapma, çıkarlar, hatırlar vs var tabii. Biz olsak amatör ve çalışkan ruhumuz ile böyle bir hatayı asla yapmazdık. Ama artık olmayacağız gibi görünüyor... Neyse...

False