Ayşe Arman'la Yarım Kalan Hayatlar
Bugün hayatımın en mutlu günlerinden biri!
Bugün Yarım Kalan Hayatlar yeniden başlıyor.
Hem de yenilenmiş olarak, burada
www.hurriyet.com.tr/kelebek'te
Benim için bir tür "iyilik hareketi. "
İmkanım olduğu sürece de devam etmek istiyorum.
54.hafta

Hastaya doğru tıbbı yaklaşım kadar sevgi de önemli

03 Mayıs 2017

Hastaya doğru tıbbı yaklaşım kadar sevgi de önemli

Memorial Sağlık Grubu Medstar Antalya Hastanesi Hematoloji ve Kemik İliği Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. İhsan Karadoğan

Son derece renkli bir kişilik Profesör Dr. İhsan Karadoğan. İnsan, ondan bir iki saatlik sohbette, yüzlerce şey öğrenebiliyor.

Yeni, yenilikleri takip eden, bir şeyleri abartma huyu olmayan, gerçekçi ve çok güven veren bir doktor. Üstelik sevgi dolu.

Hem başında olduğu merkeze, hem de yaşadığı şehre, yani Antalya’ya çok bağlı. Antalya’da doğuyor. Ama tekrar gelmesi ve yerleşmesi üniversite döneminde oluyor. O zamandan beri de orada. Şimdi de, zor durumdaki insanların hayat kalitelerini yükseltebilmek için gece gündüz demeden çalışıyor. Hoca müthiş biri, aynı zamanda bir adrenalin bağımlısı, çok acayip sporlar yapıyor, ama dünyanın en normal şeyiymiş gibi anlatıyor. Ailesine bağlılığı da takdire şayan. Eşinden söz ederken gözleri parlıyor. Hep hayata bu kadar bağlı olması ve insanlara şifa vermeye devam etmesi dileğiyle…

Hastaya doğru tıbbı yaklaşım kadar sevgi de önemli

Antalya sizin için ne ifade ediyor?

-Çok şey! Hatta her şey! Şekillenmemde çok önemli yeri var. Halen çalışmakta olduğum hematoloji alanıyla ilgili tüm eğitimimi bu şehirde aldım. Ailem, akrabalarım, sevdiğim dostlar burada yaşıyor. Bence Antalya, bu ülkenin yaşanılacak en güzel yerlerinin başında geliyor. Muhteşem bir doğayla iç içesiniz. Her mevsim sizi mutlu edecek bir iklim. Büyük şehirlerde olan her türlü sosyo-kültürel olanaklara sahipsiniz ve karşılığında büyük şehirlerin vazgeçilmezi olan trafik, gerilim, yaşam pahalılığı gibi bedelleri ödemek zorunda değilsiniz. Daha ne ister insan? Bana bu kadar katkıları olan bu şehre, kısmen de olsa borcumu ödeyebilmek için alanımla ilgili hizmetlerimi hep bu şehirde yaptım. Bundan da çok mutluyum…

Ne güzel anlattınız! Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okudunuz. İhtisasınızı da, iç hastalıkları ve hematoloji alanında yaptınız. Bu alanları seçmenizin özel bir sebebi var mı?

-Okumayı, yazmayı çok seviyorum. Teoriğe de fevkalade ilgim var. Bunlar da beni iç hastalıkları ve ardından da hematoloji branşlarını tercih etmeye yönlendirdi. Tabii hocalarımın da etkisi var. O kadar başarılı ve özel hocalarım vardı ki, yolumu belirlemem hiç de zor olmadı. Tıpkı Antalya tercihimde olduğu gibi, hematoloji tercihim de beni çok mutlu etti. Verdiklerinizin karşılığını alabildiğiniz bir branş…   

Türkiye’de kan bankacılığı ne durumda?

-Kan bankacılığı, tıpkı ilaç sektörü gibi, tıbbın en önemli lojistik desteklerinden birini oluşturuyor. İlaç sektöründen en önemli farkı, tek kaynağının “insan” olması. Yani ilaç gibi endüstriyel olarak üretilememesi. Günümüzde ilerleyen teknolojiye rağmen kan ve kan ürünleri olmadan birçok branşta hasta tedavi edebilmek mümkün değil. Biz 96’da Türkiye Kan Merkezleri ve Transfüzyon Derneği’ni kurup bu alanda çalışmaya başladığımız zaman, maalesef ülkemizin durumu iyi değildi. Kan bileşenleri üretecek teknoloji ve bilgi birikimi olmadığı için, yüzde 95 oranında “tam kan” tedavi ürünü olarak kullanılıyordu. Bu tarihten sonra derneğimizin Sağlık Bakanlığı’yla yürüttüğü eğitim çalışmalarını, günümüz koşullarına uygun yasal düzenlemeler izledi. Ve 2007’de çıkarılan yasayla Kızılay, Bölge Kan Bankacılığı sistemini kurmakla görevlendirildi.

Gelinen son nokta nedir?

- Artık ülkemizde de gelişmiş ülkelerde olduğu gibi “tam kan” yerine yüzde 95 oranında “kan bileşenleri” kullanılıyor. Modern kan bankacılığının temel hedefi, hastalarımızın gereksinimi olan kan ürünlerinin, gönüllü bağışçılardan alınarak, uygun teknolojiyle istenen sayıda, kalitede, yerde ve zamanda güvenli bir biçimde üretilmesini, saklanmasını sağlamak. Eksikleri olmakla birlikte bu hedefe önemli ölçüde ulaşıldı...

Harika! Peki kan ve kan ürünlerinin desteği, kan hastalıklarının tedavisinde ne kadar önemli?

-Çok çok önemli. Hatta yaşamsal derece de önemli! Hematoloji kan ve kanın üretildiği yer olan kemik iliğinin hastalıklarıyla ilgilenir. Bu hastalıkların ortak özelliği, kan hücrelerinin yeterince üretilememesi ve veya fonksiyonlarının bozulmasıdır. Bu nedenle kan ve kemik iliği hastalıklarında, kan ve kan ürünlerine olan gereksinim çok fazladır ve hematoloji bu ürünlerin en sık kullanıldığı branşların başında gelmektedir.

Yıllardır bu konuda verdiğiniz eğitimlerin karşılığını alabildiğinizi düşünüyor musunuz?

-Büyük bir mutlulukla “Evet” diyebilirim. Kan bankacılığı ve transfüzyon alanındaki ilerleme gerçekten çok başarılı! Ancak burada, her şey sadece sağlık çalışanlarıyla sınırlı değil. Bu sistemin başarısı için gönüllü kan bağışı sayısının yeterli olması çok önemli. Bu ise tamamen toplumun bilinçlendirilmesi ve duyarlılığıyla ilgili. Kan bankacılığı teknolojisi önemli ölçüde tamamlandığı halde ne yazık ki istenilen gönüllü bağışçı sayısına ulaşılabilmiş değil. Bu alanda yapılacak çalışmalar çok önemli. Bu noktada medya desteğine ihtiyacımız var…

Hastaya doğru tıbbı yaklaşım kadar sevgi de önemli

HASTAMIN EŞİ BRONZ HEYKEL HEDİYE ETTİ

Merkezi’nizde tedavi olan hastanız Maria iyileşince eşinin hediyesi ne oldu?

-Maria, lenfoma nedeniyle tedavi ettiğimiz bir hastamız. Tedaviye tam yanıt verdiği için yaklaşık 4 yıldır hastalık olmaksızın takip ediyoruz. Eşi de uluslararası tanınmış bir heykeltıraş. Maria başarılı bir tedavi sonrası iyileştikten sonra eşi, “Yaşam Ağacı” adını verdiği büyük bir bronz heykel yaptı. Bu heykeli, Antalya halkı adına Büyükşehir Belediye Başkanımız Menderes Türel’e Antalya’nın sağlık turizminde de lider bir kent olmasının simgesi olarak armağan etti. Bu heykel, Atatürk Kültür Merkezi’nin önünde sergilenmekte…

AZ CÜMLEYLE ÇOK ŞEY İFADE EDEN HOCA

Sizi tanımlayan cümlelerden biri “Çok az cümleyle çok şey ifade eden hoca.” Bu kolay kazanılan bir özellik değil. Siz nasıl ulaştınız bu konuma?

-Sanırım “empati” en uygun sözcük. Hastalarımı bilgilendireceğim zaman, mümkün olduğunca kendimi onların yerine koyuyorum ve “Doktor, ne şekilde ifade etse, ben en iyi anlardım?”” diye düşünüyorum. Aynı olayı, her hastanın yaşına, eğitimine, sosyo-kültürel durumuna göre ayrı sözcüklerle ifade etmek daha doğru oluyor. Gereken bilgi ve mesajları en kısa ve anlaşılır yoldan vermeyi hedefliyorum. Eğer gereksiz yere konuyu uzatacak olursanız, bazen önemli mesajlar algılanamadan kaybolabiliyor…

Hastaya doğru tıbbı yaklaşım kadar sevgi de önemli

HASTA-DOKTOR İLİŞKİSİNDE EN ÖNEMLİ KRİTER DÜRÜSTLÜK

Hastalarınızın sizi “Ciddi, güvenilir, dürüst, kuralları olan doktor” olarak tanımlıyor. İnsanlara bu güveni verebilmek için dikkat ettiğiniz unsurlar neler?

-Valla ne diyeceğimi ben de bilemedim. Bu şekilde tanınmaktan çok mutluyum. Hasta-doktor ilişkisinde, güveni belirleyen en önemli özelliğin, dürüstlük olduğunu düşünüyorum. Hastalarım hangi yaşta, eğitimde, olursa olsunlar; hastalıkları, tedavi seçenekleri ve onları bekleyen riskler konusunda elimden geldiğince onları doğru bilgilendirmeye çalışıyorum. Maalesef hastalarımın çoğu kan ve kemik iliği kanseri hastaları. Bir yaşam mücadelesi vermek zorundalar. Hastalar size güvenerek geldikleri zaman, gelecekle ilgili hep olumlu şeyler duymak ve riskleri sizin kesin olarak çözebileceğinizi varsaymak istiyorlar. Tıpta, özellikle de kanser hastalarında, hiçbir zaman riskleri sıfırlamak ve tüm tedavilerden yüzde 100 yanıt almak mümkün değil. Hekim olarak siz, aslında yüzde 90 başarı şansı olan bir tedavi uygulanacağını ama yüzde 10 kadar hastanın bu tedaviye yanıt vermeyebileceğini söylediğiniz zaman, hastaların önemli bir bölümü bu riski bile duymak istemeyip “Size güveniyoruz. Siz bir şekilde halledersiniz değil mi?” diyorlar. Duymak istediklerini söylemediğiniz zaman hayal kırıklığı yaşıyorlar.

Siz yine de dürüst davranıyorsunuz, öyle mi?

-Evet. Çünkü zamanla bu dürüstlük, ilerideki güvenin temel taşını oluşturuyor. Sanırım “az konuşan doktor” sıfatında bu durumun da katkısı var. Ama hastane dışı ortamda böyle değilim. Keyif aldığım dostlarımla beraber olduğum bir ortamda çevremdekiler beni susturmakta güçlük çeker!

KARIMA MİNETTARIM

Deniz ve tekne tutkunuzun da var. Sizin için ne ifade ediyor?

-Aslında vazgeçilmezim “deniz”.  Bana huzur ve mutluluk veriyor. Tekne ise beni denize en yakın tutan araç olarak kıymetli. Sanırım yaşamın sadece denizlerde olduğu günlerde var olan genler, bende hala aktif olarak çalışıyor. Denizin olmadığı yerde sanki yaşayamaz ve mutlu olamazmışım gibi hissediyorum kendimi.

Motosiklet kullanıyorsunuz 30 yıldır, paraşütle de atlıyorsunuz, fırsat buldukça tüplü dalış da yapıyorsunuz… Adrenalin sporlarına düşkünlüğünüzün sebebi ne?

-Adrenalin içeren sporların yoğun çalışma yükünü unutturduğu kesin ama tek sebep bu değil. İçimden geliyor! Doğayı çok seviyorum ve onu standart dışı farklı açılardan keşfetmek de eğlenceli oluyor.

Sabahı akşamı olmayan, sorumluluğu ağır bir meslekte şahane bir aileye sahip olabilmenin sırrı nedir?

-Tek kelimeyle şans! Tanıştığımız zaman eşimin, benim bu atipik çalışma tempoma katlanması dışında, tuhaf hobilerimi hoş karşılamaktan öte, onlara aktif olarak katılıp desteklediğine tanık olursunuz. Ben ve çocuklarım, eşimin bize gösterdiği özen için ona minnettarız. Ailemin tüm güzelliklerindeki en büyük katkı kendisine aittir.  

Hastaya doğru tıbbı yaklaşım kadar sevgi de önemli

KANSER TEDAVİSİNİ BİR BÜTÜNLÜK İÇİNDE YAPIYORUZ

Sizin merkezinde onkoloji ile hematoloji aynı çatı altında hizmet veriyor. Bunu böyle tercih etmenizin bir açıklaması var mı? Ve Türkiye’de başka örnekleri var mı? 

-Günümüzde modern kanser tedavisinin tek bir hekim tarafınca verilmesi mümkün değil. Başarı için birçok bölümün birlikte çalışması gerekiyor. Zincirin bir halkasının olmaması veya zayıf olması, tüm başarıyı yok edebiliyor. Erişkin hematoloji hastalarının büyük bir çoğunluğunu, kan ve kemik iliği kanserleri oluşturuyor. İster solid organ kanseri, ister kan kanseri olsun, temel tanı, tedavi ve destek yaklaşımları benzerlik gösteriyor. Bu nedenle biz, bu kanser hastanesini planlarken tüm hastalarımız için ortak bir yapılanmayı doğru bulduk. Alanında uzman akademik isimlerin bir arada olduğu hekimler, bu hasta grupları için özel bakım deneyimine sahip. Hem tıbbi hem de sosyal açıdan doğru bir yaklaşımla onlara dokunabilecek, hemşire ve hasta bakım personeliyle kanser tedavisini bir bütünlük içerisinde yapıyoruz. Dünyanın en iyi ve deneyimli merkezleriyle aynı sistemi uyguluyoruz. Ülkemizde de bu anlamda çok önemli bir örnek teşkil ettiğimizi düşünüyorum.

Merkezinizdeki tedavi yaklaşımı ne?

-En modern ve güncel tedavilerin, ekip anlayışı içinde sevgiyle hastalarımıza sunulması. Aslında hastalarımızın, bizim onlara önerdiğimiz tıbbi tedavi seçeneklerinin uygunluğunu bilmesi ve değerlendirmesi oldukça zor. Bu açıdan yaptıkları en önemli şey, bize güvenmek. Ama bizim onlara olan sevgimizi, ölçüp değerlendirebiliyorlar! Eğer sevgimizi onlara göstermeyi beceremezsek, doğru tıbbi yaklaşımı sergiliyor olsak bile, bize olan güvenlerini kaybedebiliriz ve tedavi başarımız olumsuz etkilenebilir. Bu yüzden ekip olarak tedavi başarısında olması gereken tıbbi yaklaşımın yanı sıra bunu, onlara sevgiyle sunmanın öneminin de farkındayız.

BİREYE ÖZGÜ TEDAVİ

Merkezinizin benimsediği “Bireye özgü tedavi” anlayışının esası nedir?

-Kan kanseri tek bir hastalık değil. Yüzlerce farklı kan ve kemik iliği kanseri var. Her birinin belirtileri, bulguları, klinik gidişleri, tedavi seçenekleri ve tedaviye yanıtları birbirinden farklı. Ayrıca tanıları aynı olsa bile, hastanın yaşı, eşlik eden hastalıkları ve kullandığı ilaçlar gibi başka faktörler de söz konusu. Biz de, merkezimizde tedavi seçeneklerini belirlerken, her bir hasta için bu faktörleri tek tek belirleyip, o hasta bazında en ideal tedaviyi saptamaya çalışıyoruz. Örneğin; 20 yaşında bir lösemi hastası için en uygun tedavi yaklaşımı kemik iliği nakliyken, 65 yaşında aynı tanıya sahip başka bir hastada uygun bir seçenek olmayabilir. Biz; kanser tanı ve tedavisine yönelik tüm klinikleri ortak bir felsefeyle bir araya getiren, bilimselliği, ileri teknolojiyle birleştirerek, insan sevgisini ön planda tutan, Türkiye’nin en gelişmiş kanser merkezlerinden biriyiz. Tek bir tedavi yönteminin tüm hastalara iyi geldiği modelinin yerine, yenilikçi ve bireye özgü tedavi olanaklarını benimsiyoruz.

SOSYAL AKTİVİTE, TEDAVİNİN VAZGEÇİLMEZ PARÇASI

Hastaların sanatsal faaliyetler ve sosyal aktivitelerle buluşması iyileşmelerine yardımcı mı oluyor?

-Kanser tedavileri, çok uzun bir süreci kapsayan ve bu dönemde de hastanın birçok sıkıntıyla karşı karşıya kalmasına neden olabilecek özellikte. Bu nedenle tedavinin olumlu sonuçlanması ve başarıya ulaşmasında hastanın istekli, doktoruyla güven ilişkisi ve iyi bir iletişim halinde olması da çok etkili. Tedavi sürecinde hastayı sosyal aktivitelere yönlendirmek; hem tedavi başarısını olumlu etkiler hem de hastalara hasta olduklarını unuttur. Yaşama bağlanmaları, tedaviye uyum sağlamaları ve aldıkları tedavinin yan etkilerini daha az hissetmelerine de yardımcı olur. Biz merkezimizde, sosyal aktiviteleri, tedavimizin vazgeçilmez bir parçası olarak kabul ediyoruz.

HEDEFE YÖNELİK AKILLI İLAÇLAR    

Kan kanserlerinde hedefe yönelik (akıllı) ilaçların varlığı, sonuç almakta etkili oluyor mu?

-Elbette! Örneğin, kronik myelositer lösemi adını verdiğimiz bir hastalıkta, 2000’li yılların başından beri çok müthiş bir gelişme oldu. Eskiden kemik iliği nakli yapılmadığı zaman, kemoterapiyle yaşam şansı olmayan bir hastalıktı. Hastaların ileri yaşı nedeniyle de kemik iliği nakli yapılabilme şansı çok azdı ya da çok az hasta bundan yararlanabiliyordu. Şimdi ise bu hastalar tıpkı bir tansiyon hastası gibi, her gün, ağız yoluyla alınan ve hedefe yönelik özellikteki ilaçlar sayesinde, hemen hemen normal yaşamlarını sürdürebiliyor.

YILDA 4 BİN KEMİK İLGİ NAKLİ YAPILIYOR

Kemik iliği naklinde ne durumdayız? İlik temininde ne kadar başarılıyız?

-Son yıllarda açılan kemik iliği nakli merkezlerinin sayısındaki artışa paralel olarak, kemik iliği nakli sayılarında da artış oldu. Yılda 4 bin kadar nakil yapılıyor. Merkezlerin deneyimlerinin artmasıyla sadece nakil sayıları değil, nakil başarısında da önemli ilerleme sağlanmış durumda. Ama nakil için uygun verici temininde sıkıntı devam ediyor. Yurtdışı kemik iliği bankalarından verici bulmak, toplumlar arası genetik farklılıklar nedeniyle zor oluyor veya çok geç kalınmış olduğundan hasta yarar göremiyor. Türkkök projesi ile Kızılay bünyesinde oluşturulan kemik iliği bankası bu anlamda iyi bir umut oldu. Gönüllü bağışçı sayısının artmasıyla artık hastalarımız için kendi ulusal bankamızdan hücre bulmaya başladık ve başarılı nakiller yaptık. Bu sayı arttıkça yurtdışı bankalara olan bağımlılığımızın azalacağına ve daha kolay uygun hücre bulacağımıza inanıyorum.

Türkiye’de kemik iliği konusunda yapılması gereken neler var?

-Ulusal kemik iliği (kök hücre) bankamızın desteklenmesi gerekiyor. Tıpkı kan bankacılığında olduğu gibi, kök hücre bankacılığında da toplumun bağışçı olma konusunda duyarlılığı ve medyanın desteği çok önemli. Henüz ülkemizde allojenik kordon kanı bankacılığı yok. Sağlık Bakanlığımızın bu projeyi destekleyerek gelişmesini sağlaması, özellikle çocuklara yapılacak nakiller açısından çok yararlı olacaktır. 

DEMİR EKSİKLİĞİ KONUSUNDA FARKINDALIK ARTTIRILMALI

Ülke insanının ve kadınlarının en önemli sorunlarından biri de anemi ve demir eksikliği… Bu konuda insanlara ne tavsiye edersiniz?

-Farkındalığın arttırılması gerekiyor. Demir eksikliği, tüm dünyada çok yaygın bir problem. Bu sağlık sorununda en önemli risk gruplarını çocuklar ve kadınlar oluşturuyor. Gelişmiş ülkelerde bile, üreme çağındaki kadınların dörtte birinde demir eksikliği görülüyor. Ancak Türkiye’de bu sayı çok daha fazla. İşin kötü tarafıysa, demir eksikliği sanki kadınlarımızın kaderiymiş gibi kanıksanmış durumda. Çoğu bu yüzden kaybettikleri iş potansiyelinin farkında bile değil. Aldıkları yetersiz ve uygunsuz tedaviler nedeniyle sorunun ortadan kaldırılmasına yönelik umutlarını da yitirmiş durumdalar. Oysa demir eksikliğinin tanısı da, tedavisi de çok kolay. Ancak bazen kolay şeyleri yönetmek zor olabiliyor. Demir eksikliği de onlardan biri…

Demir eksikliği hastalık değil. Peki bir hastalık belirtisi mi?

-Evet, hastalık değil, bir bulgu. Ama önemli ya da önemsiz birçok hastalık, demir eksikliğine yol açabilir. Bu nedenle, bir kişide demir eksikliği var demek yeterli değil. Bunun hangi hastalık sebebiyle oluştuğunu saptamak gerekiyor. Bazen altından kanser gibi önemli bir hastalık da çıkabiliyor. Bu durumda da demir eksikliğine yol açan hastalığın belirlenmemiş olması, en önemli yanlışlardan birini oluşturuyor. Diğer birkaç yanlış ise, tedavi sürecinde yaşanıyor. Demir vererek, demir eksikliği sorununu giderseniz bile, altta yatan hastalığı belirleyerek tedavi etmediğiniz takdirde demir eksikliğinin tekrar oluşmasını engelleyemezsiniz. Bu durum sanki, dibi delik bir kovaya su koymaya benziyor. Siz ne kadar su koyarsanız koyun, kovanın altı delik olduğu için sürekli kayıp kaçınılmaz. Bu nedenle altta yatan hastalığın eğer mümkünse tedavisi, kovadaki deliğin kapatılması, hastaya demir vermek kadar önemli…

İlaç tedavisi her hastaya özel mi uygulanmalı?

-Evet. Demir eksikliği tedavisinde yapılan en önemli yanlışlardan biri de, demir ilaçlarının kullanımı sırasında oluşuyor. Günümüzde demir ilaçları ağızdan ve damardan olmak üzere iki önemli yolla hastaya veriliyor. Ancak yıllardır gelişmiş ülkelerde yan etkileri nedeniyle terk edilmiş olan, “kas içi demir iğnesi enjeksiyonu” ne yazık ki ülkemizde hala sıklıkla kullanılıyor. Öncelikli olarak bunun terk edilmesi çok önemli. İlaç tedavisinin uygulanış şekillerine bakacak olursak, ağız yoluyla verilen demir ilaçlarının etkisi oldukça iyi ancak bunun uygulaması bir o kadar da zor. Bu nedenle ağızdan ilaç tercih edilen hastaların doğru seçilmesi ve etkili kullanım konusunda eğitilmesi gerekiyor. Ağız yolu ile ilaç kullanmak için uygun olan hastaların, ilaçlarını alırken bazı kurallara uyması çok önemli. Ağızdan uygulanan demir ilaçlarının mümkün olduğunca aç karnına ve yemekten 1 saat önce alınması gerekiyor. İlaçla birlikte çay, kahve, süt tüketiminden kaçınılması da şart. Bu ilaçların etkili olması için doktorun tedavi için verdiği uygun süre boyunca kullanılması, kansızlığın ortadan kaldırılabilmesi için en az 1-2 ay tedavi alıp ardından demir depolarının doldurulması için en az 4-6 ay daha devam edilmesi gerekiyor. Tedavinin erken kesilmesi en sık yapılan yanlışlardan biri. Bu ilaçların çoğu mide bağırsak sisteminde rahatsızlıklara yol açabildiği için hastalar ilacı kullanmayı bırakıyor. O nedene ağızdan tedaviye uyum sağlayamayan veya bu tedaviyi tolere edemeyen hastalarda damardan demir tedavisine geçilmesi gerekiyor. Geçmişte kullanılan bazı demir iğnelerine bağlı olarak bildiren ağır alerjik yan etkiler, bu ilaçlara karşı gereksiz bir korku ve önyargıya neden olabiliyor. Günümüzde kullanılan yeni jenerasyon damardan demir ilaçlarıyla bu risk yok denecek kadar az. Demir eksikliği konusunda farkındalığın arttırılması çok yararlı olacaktır.

Hastaya doğru tıbbı yaklaşım kadar sevgi de önemli

SON 24 SAATTE MAGAZİN GÜNDEMİ

Koç Burcu
21 Mart - 20 Nisan

Kişisel farkındalığınızı arttıracak, bilgi kazanmanızı sağlayacak, ama bu esnada bütçenize çok fazla zarar vermeyecek şeyler planlamalısınız. Tüm...Koç Burcu - Bugün

Boğa Burcu
21 Nisan - 20 Mayıs

Başarınızı diğerleriyle de kutlayabilirsiniz. Bilgi toplamalı, bilgilerin gerçekliğinden emin olmalı ve başladığınız işleri bitirmelisiniz. Fark yaratmak istiyorsanız,...Boğa Burcu - Bugün

İkizler Burcu
21 Mayıs - 20 Haziran

Evinizde ve özel ilişkilerinizde yapacağınız değişiklikler duygusal anlamda istikararı sağlayabilir. İş birliğine açık olmanız durumunda, evinizi veya yaşadığınız yeri...İkizler Burcu - Bugün

Yengeç Burcu
21 Haziran - 22 Temmuz

Önemli detayları atlamadığınızdan emin olun. İstediğinizi açık açık ortaya koymak işe yarar çözümler üretmenizde size yardım edebilir....Yengeç Burcu - Bugün

Aslan Burcu
23 Temmuz - 23 Ağustos

Duygusal anlamda motive bir gündesiniz. Yanlış nedenlere dayalı değişiklikler yapmak doğru olmayabilir. Olayları doğru değerlendirmeli, daha alçak...Aslan Burcu - Bugün

Başak Burcu
24 Ağustos - 23 Eylül

Sahip olduğunuzdan daha fazla paranız varmış hissine kapılmayın ve aşırı harcamalardan kaçının. Sizi motive eden kişilerle görüşebileceğiniz bir hafta...Başak Burcu - Bugün

Terazi Burcu
24 Eylül - 23 Ekim

Bu hafta sonu, önemli kişisel değişiklikler yapmanız durumunda kendinizi çok iyi hissedebilirsiniz. Sizi bekleyen güzel bir gelecek varken lüzumsuz...Terazi Burcu - Bugün

Akrep Burcu
24 Ekim - 22 Kasım

Dış etkilere bağlı duygusal durumlarla uğraşabileceğiniz bir hafta sonundasınız. Bazı kişilerin yapacağı son dakika değişiklikleri sizi asıl uğraşmanız gereken işlerden...Akrep Burcu - Bugün

Yay Burcu
23 Kasım - 21 Aralık

Duyduğunuz her şeye inanmamalısınız. Belli anlaşmalar yapmadan ya da bazı sözler vermeden önce, kendi araştırmanızı bizzat yapmanızda fayda var. Bu hafta sonu, elinize...Yay Burcu - Bugün

Oğlak Burcu
22 Aralık - 20 Ocak

Endişelerinizi dile getirerek olaylara netlik kazandırabilir ve doğru kararlar alabilirsiniz. Eviniz ve ailenizle bağlantılı konularla ilgilenirken daha sorumlu davranmalısınız....Oğlak Burcu - Bugün

Kova Burcu
21 Ocak - 18 Şubat

Çok fazla bilgi paylaşımı size ters şekilde geri dönebilir ve size bazı bedeller ödetebilir. Bu hafta sonu, sevdiğiniz kişilerle ilişkilerinizi...Kova Burcu - Bugün

Balık Burcu
19 Şubat - 20 Mart

Bu hafta sonu, bazı işleri ele alış veya uygulayış biçiminizi ya da bilgi edinme ev haber alma yöntemlerinizi gözden geçirebilirsiniz. Bu sayede kendinizi...Balık Burcu - Bugün