Stefan Zweig'ın yeniden parladığı an

Güncelleme Tarihi:

Stefan Zweigın yeniden parladığı an
Oluşturulma Tarihi: Mart 16, 2017 15:20

Son haftalarda ‘çok satanlar’ listelerinde en az üç eseriyle karşımıza çıkıyor. 1881 Viyana doğumlu öncü düşünür, üretken edebiyatçı Stefan Zweig’a olan ilgi dikkat çekici derecede yoğunlaşmış durumda. Romanları, öyküleri, gezi notları, günlükleri, anıları, denemeleri ve tarihten önemli kişilerin biyografileriyle insanlık tarihine yalın hümanizmin temsilcisi olarak geçmiş, savaş karşıtı ve iyimser bir yazar olan Zweig’ın alametifarikası nedir?

Haberin Devamı

Bir, iki yıldır ülkemizin ‘çok satanlar’ listesinde boy gösteren ‘Pi’ veya ‘Fi’ başlıklı kitapların yanındaki inatçı (!) müdavim, 1941’den gelme ‘Kürk Mantolu Madonna’nın yanı sıra, son zamanlarda iki, hatta üç kitabıyla 1881 Viyana doğumlu Stefan Zweig’ı da görüyoruz. Zaman tünelini aşmış bu yapıtların bugün de o denli ilgi görmesi her ne kadar Türk okurunun edebi çeşitliliği sevdiğinin bir göstergesi olup geniş ufkunu sevindirici biçimde dışa vuruyorsa da kimilerimizce ‘şaşırtıcı bir fenomen’ olarak da görülebilir...

Aslına bakılırsa, hiç de öyle değil! 1900 yılında başladığı yazarlık serüvenine, edebiyatın tüm türlerinde sayılması güç miktarda yapıt vermiş olan Zweig, ilk kez 1943’de Burhan Arpad tarafınca dilimize kazandırılmasının ardından, Avrupa’dan sonra Türkiye’de de büyük ilgi görmeye başladı. Yazarın günümüze kadar uzanan bu olağanüstü sevingenliğini sadece kurgusal yapıtlarına bağlamak ise yanlış olur.

Haberin Devamı

Şurası kesindir ki Zweig’ın öykü ve romanlarının önemli bir bölümünde kadın başkişilerinin çok özel bir konumu vardır. Genellikle sağlam karakterli olmakla birlikte çoğunda görülen derin tutkular, öykülerde açığa çıkan kaderlerini belirler. Ne var ki, kimi eleştirmenlere göre bu başkişiler, okurlarında kuvvetli bir kadın hakları bilincine de yol açmıştır! Ancak çoğu bir solukta okunabilen öykü, uzun öykü (novella) ve kısa romanları Zweig’ın geniş yazın dağarının sadece bir bölümüdür. Anıları, günlükleri, gezi notları, denemeleri ve Gorki, Freud, Hesse gibi döneminin aydınlarıyla mektuplaşmalarının yanı sıra, bu ilginç yazarı özel bir konuma yerleştiren ve Türk okurları tarafınca çok sevilen yapıtları, neredeyse romanlaştırılmış gibi duran biyografileridir. Bunların arasında en çok okunanlar ‘Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski’ ile ‘Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar: Casanova, Stendhal, Tolstoy’, keza öğrenci ve araştırmacılarımız için önemli birer referans kaynağı oluşturan Joseph Fouché, Erasmus, Maria Stuart veya Magellan gibi kişiliklerin ayrıntılı yaşamöyküleridir.

Haberin Devamı

Stefan Zweig’ın Avusturya ve Almanya’daki ilk ‘çok satar’ı 1927’de yayımlanan ‘Yıldızların Parladığı Anlar’dır. Alt başlığı ‘Beş Tarihsel Minyatür’ olan bu kitapçık kısa sürede 250 bin adet basılarak, gördüğü büyük ilgi üzerine yazar tarafınca genişletilip 1940’lı yıllarda 14 bölüme ulaşmıştır. Diğer birçok kitabı gibi dilimize birkaç kez çevrilmiş olup keyifle okunan bu seçki, kimi ilginç tarihi olaylar hakkında bilmediğimiz nice ayrıntı içermekte. Aralarında ‘Bizans’ın Fethi’ de yer alan, Dostoyevski’nin idam cezasından affedilişi (‘Bir Yiğitlik Anı’) ve Lenin’in 1917 devrimi ön gününde Rusya’ya dönüşü (‘Mühürlü Tren’) gibi olayları da konu edinen, kendileri de birer yıldız gibi parlayan bu ‘minyatür’ler birer küçük edebiyat başyapıtıdır.

Haberin Devamı

Ama sadece bu tür tarihsel anlatılarla örnek biyografileri, öykü ve romanları değildir, Stefan Zweig’ı o denli değerli kılan... 20. yüzyılın ilk yarısından çeşitli kesitler içeren ‘Dünün Dünyası’ başlıklı özgeçmişinin yanı sıra, mektuplarıyla günlüklerinde döneminin Avrupa felsefesi ve kültürüne birer anıt dikerken, yalın hümanizmin yaşamımızdaki öneminin altını çizmesidir, onu öne çıkaran. Ne yazıktır ki bu değerli fikir adamı ve yazar, en verimli çağında Hitler rejiminin o dayanılmaz baskılarının altında gittikçe ruhsal bunalımlara girer ve Nazi faşizminin özgür düşünceyi yok etme girişimleri üzerine vatanından ayrılma durumunda kalmasından öte, o çok sevdiği Avrupa’sının çöküşüne dayanamayarak 60 yaşında sığındığı Brezilya’da 1942’de eşiyle birlikte yaşamına kıyar. Ölümünden kısa bir süre önce tamamladığı ‘Satranç’ başlıklı uzun öykü, Nazi karabasanını yeren belki de tek yapıtıdır: Anlamlı imgeler taşımakta olan ‘Schachnovelle’de, Gestapo’nun bir tecrit hücresinde aylarca kalmış olan Dr. B., orada tesadüfen bulduğu bir kitaptan ezberlediği satranç hamleleri aracılığı ile hürriyetine kavuştuktan sonra kendini beğenmiş bir dünya şampiyonunun tahtını sallayacaktır!

Haberin Devamı

Bu popülarite nereden?
İlginçtir ki Avusturyalı kentsoylu Yahudi bir aileden doğma olan Stefan Zweig; gençliğinde yazdığı bir oyunda kendi dini inançlarını işlemesinin üzerinden yirmi yıl geçmesi ve ancak 1936’da kaleme aldığı ‘Gömülü Şamdan’ başlıklı uzun öyküsüyle bu halkın diaspora sorununa değinmesi dışında, Yahudilik ile ilgili konulara pek yer vermez. Bunu acaba, dostları Freud veya Schnitzler gibi birçok Avusturyalı dindaşının yeğlemiş olduğu özümleme dürtüsüne mi bağlamak gerekir? Yoksa en belirgin özelliği olan evrenselliğe, kendini bir Avrupa vatandaşı saymasına mı? İkinci varsayım daha doğru olsa gerek zira Zweig’ın en büyük düşü, zaman zaman dile getirdiği, ülkeleri arasında sınırları olmayan bir Avrupa özlemiydi! Diğer bir tasarısı tüm Avrupa metropollerinde şubeleri olacak uluslararası çaptaki bir üniversite olmuştu ki, bu olanaklardan doğabilecek karşılıklı değişim programlarıyla sadece eğitimin evrenselleşmesi değil, genç insanların değişik kültürleri bizzat o coğrafyalarda tanıması için ilk adımlar atılabilecekti. Bu geniş ufuklu öngörülerinin gerçekleşmesi için Zweig’ın ölümünden neredeyse 10 (Avrupa Kömür ve Çelik Birliği, 1951) ile koca 45 yıl (Erasmus Üniversite Takas Programı, 1987) geçmesi gerekecekti!

‘Bir umut yazarı’
Tüm bunları sıralamışken, Stefan Zweig’ı Türk okurları için o denli önemli yapan, popüler kılan özellikler apaçık biçimde ortaya çıkıyor... Kültürlerarası yaklaşım düşleri bir yana, akıcı yazma biçemi, hassas gözlemler ve ayrıntılı mekân ile ustalıklı karakter betimlemeleriyle donattığı öykülerinde okura keyifli anlar yaşattığının altını çizen Ahmet Arpad, babasından devraldığı Zweig çevirmenliği ve hayranlığı çerçevesinde yazarın 75’nci ölüm yıldönümünde geçtiğimiz ay Viyana’da yapılan anma toplantısında konuyu şöyle değerlendirmişti: “Zweig, kolay okunan bir yazardır; roman, öykü, hatta denemelerde çok bilmişlik taslamaz ve bu bağlamda en zor konuları abartısız, anlaşılır biçimde sunar. İşte bu nedenledir ki, Türk okuru tarafınca benimsenip ‘bizden biridir!’ kanaatini uyandırmaktadır. Yapıtları iyimserlik içerir, ümit doludur...”
Savaş karşıtı ve birleştirici olan Zweig, ilkesel olarak iyimser olup, aslında ‘bir umut yazarıdır’. En başta bu nedenle, ancak aynı zamanda da Avrupa uygarlığına karşı duyduğu hayranlığı ile ülkelerarası uzlaşı umudu, onu Türk insanı için bir çeşit düşünce önderi yapmıştır. Barışın ve iyiliğin gücüne inanır, okurunu yüreklendirip avutur, ona umutsuz anlarında yaşama coşkusu verir. Gene Arpad’ın sözleriyle, “Avusturya’nın bu en ünlü yazarının özgürlüklü görüşleri huzursuz yüzyılımızda her zamankinden daha çok geçerli!”

Haberin Devamı

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre ölümünün üzerinden 70 yıl geçmiş olmasıyla, hakkındaki yasal telif kısıtlaması 2013’te kalkmış, Stefan Zweig da sayıları günden güne artan irili ufaklı yayınevleri arasında paylaşılamaz olmaya başlamıştır! Kısa bir internet taramasında bunların sayısının 50’ye vardığı ortaya çıkıyor. Salt Türk yayıncılık tarihine bir not düşmek amacıyla onları burada sıralamak istedik: Adam, Akılçelen, Alakarga, Alfa, Altın Post, Avesta, Aylak, Ayrıntı, Babil, Bilgi, Broy, Can, Cem, Doğu Batı, Edebi Şeyler, Everest, Evrensel Basım Yayın, Hece, İmge, İnsan, Kabalcı, Kutup Yıldızı, İş Kültür, İthaki, Kırmızı Kedi, Kolektif Kitap, Koridor, Librum, Mariana, Nilüfer, Oda, Palet, Palto, Remzi, Say, Pupa, Panama, Sarmal, Sayfa 6, Siyah Kuğu, Tekin, Tutku, Ulak, Yaba, Yason, Yeşil Elma, Yordam, Zeplin.

Stefan Zweigın yeniden parladığı an
Stefan Zweigın yeniden parladığı an
Stefan Zweigın yeniden parladığı an
Stefan Zweigın yeniden parladığı an
  

Mutlaka okunması gereken 5 Stefan Zweig kitabı

◊ Dünün Dünyası, (çev. Gülperi Sert), Can Yayınları
◊ Yıldızın Parladığı Anlar,
(çev. Ahmet Arpad), Everest Yayınları
◊ Gömülü Şamdan, (çev. Regaip
Minareci), İş Bankası Yayınları
◊ Bir Kadının Yaşamından 24 Saat,
(çev. Ahmet Arpad), Koridor Yayıncılık
◊ Satranç, (çev. Ahmet Cemal),
İş Bankası Yayınları

Zweig’ın Türk yayıncıları

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre ölümünün üzerinden 70 yıl geçmiş olmasıyla, hakkındaki yasal telif kısıtlaması 2013’te kalkmış, Stefan Zweig da sayıları günden güne artan irili ufaklı yayınevleri arasında paylaşılamaz olmaya başlamıştır! Kısa bir internet taramasında bunların sayısının 50’ye vardığı ortaya çıkıyor. Salt Türk yayıncılık tarihine bir not düşmek amacıyla onları burada sıralamak istedik: Adam, Akılçelen, Alakarga, Alfa, Altın Post, Avesta, Aylak, Ayrıntı, Babil, Bilgi, Broy, Can, Cem, Doğu Batı, Edebi Şeyler, Everest, Evrensel Basım Yayın, Hece, İmge, İnsan, Kabalcı, Kutup Yıldızı, İş Kültür, İthaki, Kırmızı Kedi, Kolektif Kitap, Koridor, Librum, Mariana, Nilüfer, Oda, Palet, Palto, Remzi, Say, Pupa, Panama, Sarmal, Sayfa 6, Siyah Kuğu, Tekin, Tutku, Ulak, Yaba, Yason, Yeşil Elma, Yordam, Zeplin.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!