Çağ ‘Durmadan üret ve paylaş’ diyor demesine ama esas önemli olan yaptığınız şarkıların kuşaklar boyu dinlenebilmesi değil mi?
Dijital âlemde uzun vadeli var olmak için bu böyle, emin olun. Bu noktadan hareketle, pek yakında yeni albüm müjdesi verecek Burcu Güneş’in, 90’ların o şahane şarkı kurgusunu da gözeterek modern sound’lara doğru bir akış içinde olduğunu görüyorum. Ben bu seçimi çok sağlıklı bulanlardanım.
‘Yaramaz’ teklisinde dinleyeni kısa sürede motive eden bir hisse odaklanmış. Neredeyse tamamı nakarat olan, akılda kalan bir şarkı. Burcu Güneş kariyeri boyunca şarkıları, ‘torna tezgâhından çıkmış ticari şarkılarla’ karıştırılmasın diye sınırlarını sert şekilde çizdi. Bu da içindeki, cıvıl cıvıl ve cesur olabilecek Burcu’yu bir miktar engelledi. Şimdi dijital platformların algoritma beklentilerine az daha yaklaşan bu şarkı üzerinden şunu söyleyeyim: Güneş, güçlü şarkılar üretme konusunda sıkıntısı olmadığından düzenlemelerde güncel sound’lara daha kararlı göz kırpabilir. ‘Yaramaz’ için de Türkçe olmayan bir rap kalıbının yerine; bilinen bir isimle Türkçe rap (trap) feat’i de düşünebilirdi. Orkestra solistliği terbiyesinin üstüne doğru şarkılar koyan birinin farklı sound’lar denemek hakkıdır. Ve çağ da öyle bir çağ...
TAŞ PLAKLARIN KRALİÇESİ
‘Tango ve taş plak tadında billur bir ses’ dendiğinde aklıma gelen özel bir yorumcu olmasının yanı sıra bir ‘ruh hali daveti’dir Sema Moritz şarkıları. Ağırlıklı olarak aşk acısının karanlık dehlizlerine girer. ‘Lacivert’ de o ruh halindekiler için uygun bir şarkı. Sözü ve müziği Emre Aksu’ya ait, eserin düzenlemeleriyse Erdinç Şenyaylar’a. Müzik sektöründe herkesin sevgi ve saygısını hak etmiş olan rahmetli Hasan Saltık’ın beğendiği ve Moritz’i, yayımlamak üzere ikna ettiği bir şarkı oluşu da, bu tekliye ayrı bir özen göstermemizi gerektiriyor. Seyyan Hanım’ın efsanevi ‘Hasret’ini modern imkânlarla okuyup kaydeden ve büyük bir esere kıymet katmayı başaran Sema’yı bu şekilde tanıyanlar oldu. Nedeniyse kendisinin ‘Hasret’ yorumunun ‘Hekimoğlu’ dizisinin can alıcı bir sahnesinde kullanılmış olmasıydı. Bence bu durum Moritz için hem avantaj hem de risk oluşturdu. Çünkü kimi gençler ne yazık ki daha önce Sema adıyla ve ‘Efsane Hanımlar (Ekho)’ albümünde okuduğu taş plak tadındaki eserleri Sema Moritz şarkısı olarak biliyor ve bundan sonra ne yaparsa yapsın o şarkılarla kıyaslanacak.
Shakira “Şarkıyı kaydetmek için stüdyoya girdiğimde yaza damga vuracağına, gelecek kaygısından sıyrılıp dans edeceğim günlerin yakın olduğuna inanmıştım” diyor ‘Don’t Wait Up’ için. Varyantlar ve dünya genelinde bir inip bir çıkan pozitif vakalar sebebiyle COVID-19’u zihnimizden çıkaramasak da Shakira haklı sanırım. En azından önlemimizi alıp eğlenirken zihnimizi özgür bırakmayı denemeli ve gelecek güzel günlere inanmayı sürdürmeliyiz.
Aradaki işbirlikleri ve parçası olduğu projeleri saymazsak 2017’de yaptığı ‘El Dorada’ sonrası ilk ve 2016 tarihli ‘Try Everything’ sonrası ilk İngilizce sözlü Shakira şarkısı ‘Don’t Wait Up’. Kendin için derhal bir şeyler yapmak ve akışına bırakıp kaygılardan sıyrılmaktan söz eden şarkı hem pandemi hem de yaz ruhunu yakalamayı başarıyor. Güçlü davullarla başlayan şarkıya sert syhthesizer’lar eşlik ediyor. Yaza damga vurup vurmayacağını bilmem ama mevsimlik DJ çalma listelerinde yer bulursa çalana puan getireceği kesin. Çünkü yerinden kalkmayı reddeden birinin dans etme kararı almasına yardımcı olacak denenmiş bir matematiği var.
Siz de havaya girmek istiyorsanız ‘Don’t Wait Up’ın Kanarya Adaları’nda çekilen videosunu izleyerek başlayın işe. İster şahane dans koreografilerine ve ortama isterseniz de Shakira’nın sörfüyle dalga peşinde koştuğu anlara odaklanın. Yeter ki bir şarkılık süre için de olsa kafanızı boşaltmayı başarın.
SEKSENLER BİLİMKURGUSU
Bastille, ‘Distorted Light Beam’ teklisi öncesi yayımladıkları bir dizi fütüristik tanıtım videosuyla yeni bir dönemin eşiğinde oldukları hissini vermişti. Şimdi yeni teklileri ‘Give Me The Future’da kendi geleceğini bugünden isteyen Bastille, ilginçtir ki bunu sound olarak 80’ler etkisinde bir şarkıyla başarıyor. Sözlerin alt metninden anladığımız sonsuz olasılıkla bağ kurmanın mümkün olduğu ve keşiflerin orada bir yerde sadece bizi beklediği... Son stüdyo albümleri ‘Doom Days’i 2019’da yayımladıktan sonra geçen aralıkta ‘Goosebumps’ EP’siyle sürpriz yapan grup şubat ayında bir Bastille belgeseli diyebileceğimiz ‘ReOrchestrated’ ile geldi. Belgeseldeki ana mevzu şarkılarının 50 kişilik orkestra ve koroyla icrası üzerinden Bastille’in kariyer yolculuğu (Amazon Music).
Son albümleri ‘Akustik Travma’nın üzerinden 3 yıl kadar geçti. 2019’u ‘Ölsem Yeridir’, 2020’yi de ‘Kazılı Kuyum’la geçiren Yüzyüzeyken Konuşuruz, kuşkusuz alternatiften anaakıma geçişte en hızlı kabul gören gruplardan biri olmayı başardı. Şarkıları çok dinleniyor, konserleri kapalı gişe oluyor. Son olarak bir süre önce bunu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda yine başardılar.
Geçenlerde 2021 teklileri ‘Sen Varsın Diye’yi yayımlayan grubun öncelikle hit üretimi konusundaki yeteneğine bir kez daha şapka çıkarıyorum. Şarkının genel enerjisi, kaydı, düzenlemesi ve görevini fazlasıyla iyi yapan nakaratı düşünüldüğünde ticari başarısızlık imkânsız bana kalırsa. Hatta nakarat bölümünün hemen ilk konserden itibaren seyirci tarafından ezbere söylenmesi hiç şaşırtıcı değil.
Yüzyüzeyken Konuşuruz bugün Türkiye’nin her yerinde büyük konserler verebilecek bir noktada. Yeni albümün zamanı geldi de geçiyor. Grupsa sonraki teklisini eylülde yayımlamayı planlıyor.
ESKİ GÜNLER GÜZELLEMESİ
Üzerinde 5 yıldır çalıştığı ‘Anadolu Funk’ albümünün ilki için “Türk insanının kendini bir aile gibi hissettiği o zamanları hatırlatmak istiyorum. Aslında sahip olduğumuz en büyük güçlerden biri olan birlik ve beraberlik çok şeyi olumlu şekilde değiştirebilir” diyerek giriyor lafa Evrencan Gündüz. Türk rock tarihine damga vurmuş Asım Can Gündüz’ün oğlu olma durumunu çoktan aştı ve on yıllar boyunca dinlenecek şarkılar yapma ve ‘albüm insanı’ olmaya inanan bir gelenekten geliyor. Bu nedenle hatalarından ders çıkarıyor ve onu en iyi ifade edecek sound ve bağlamın peşinden gidiyor. Adını ‘Anadolu Funk’ koyduğu albümünde Moğollar, Cem Karaca, Barış Manço, Yavuz Çetin gibi kıymetli müzisyenlere selam verip Anadolu ezgilerine başvurması ve sound’u funk’tan rock’a uzanan bir müzikal zemine oturtması bundan...
Mahalle kültürünün enerjisini özlediğini söyleyen genç müzisyen, komşunun komşuyu tanımadığı bir dönemde eski değerleri müzik yoluyla hatırlatmak istediğini de açıkça belirtmiş. Müzikal anlamda ustalıklı bir iş çıkardığını da söyleyeyim. Enerjisi gayet yüksek, karakteri çok belirgin bir albüm olmuş ‘Anadolu Funk’. Beni alıp 90’lı yılların canlı müzik açısından altın günlerine ve o zamanki şahane ruh halimize götürdü. Bundan da önemlisi müzikle bağlarını ‘yeni çıkan şarkılar’ üzerinden kuran dijital kuşağa, kendi akranlarından ve onların diliyle bir eski zaman güzellemesi ‘Anadolu Funk 1’.
Sonunda Karsu SuMusic
Karsu hem şarkıcı hem enstrümanist olarak çok geniş imkânlara sahip bir yetenek... Genellikle içinden geleni yaptığını, müziğe her zaman bir çocuk coşkusuyla sarıldığını görüyoruz. Türkçe cover’larını, seçtiği şarkıların hafızasına kattıklarını hayranlıkla izliyoruz. Başta ‘Jest Oldu’ olmak üzere hepsinin ne denli sevildiğini gayet iyi biliyoruz. ‘Bırak Beni Böyle’ kalbimize saplanan bir hançer gibiydi. ‘Siyah’ için de benzer şeyler söyleyebilirim. Şahsen ‘Karsu’ dendiği zaman o şarkılarla ve çok başarılı bazı cover’larla anıyorum kendisinin müziğini...
Öte yandan müzisyen olarak kapasitesi ve duruşu itibariyle kafasına eseni yapma ayrıcalığını da iyi kullanıyor. Örneğin pandemi öncesi Çağrı Sinci’yle birlikte ‘Ben Yanındayım’da rap söyledi. Üstelik parçanın rap bölümünü Sinci’ye bırakmadan kendi söyledi. Sonuç? Anlattığı dramatik kadın hikâyesindeki mesajın gücü ve Karsu’nun iyi niyeti neticesinde kabulümüz. Ancak rap söylemek o denli kolay bir iş değil. Derken, 2020’nin 23 Nisan’ı vesilesiyle bir şıklık yaparak Pinhani’nin ‘Ben Nası Büyük Adam Olucam’ını okudu. Hemen ardından da Sezen Aksu’nun ‘Gülümse’si geldi ki bence tek piyanoyla en güçlü yorum da oradaydı.
Şimdi ‘Sonunda’ ile karşımızda. Şarkıya bütün olarak baktığımızda nakaratı, düzenlemesi yerli yerinde; yazlık, orta tempolu, trendlerle barışık. Ancak Karsu’yu Karsu yapan vokal üslubunun yerinde yeller esiyor. Bence bir Karsu şarkısı olduğunu bilmeden dinlediğimizde ‘Bunu kim söylüyor’ diye düşünmemeliyiz. Ya da ‘Her kim söylese olurmuş’ diye...
PANDEMİ SONRASI KULÜP HAVASI
İki yıl önce yayımladığı ‘No:6 Collaborations’ta bizi moda sound’lara doyuran; kâh dans kâh hiphop coşkusu vaat eden Ed Sheeran son teklisi ‘Bad Habits’te akustik gitar dokunuşunu öne çıkarmış diyebilirim. Sheeran’ın deyimiyle ‘Pandemi sonrası kulüp havası’ diyebileceğimiz bu sound tanıdık bir synthesizer bölümüyle de gayet düz ve tahmin edilebilir bir şarkı üretmiş. Ticari anlamda bu bir eksi midir, zaman içinde göreceğiz ancak dinlenme rakamlarına bakacak olursak gidişat o yönde değil. Parçanın köşesiz düzenlemesi ve tahmin edilebilir akışı zaten ‘ideal yaz hiti’ tanımı olabilir. ‘Bad Habits’in video’sunda ‘Joker’ karakterinin etkisiyle gördüğümüz kostüm ve makyajıyla Ed Sheeran’ın şarkı sözlerinde verdiği mesajsa şu: “Kötü huylarım beni; içi boş sohbetlere, pişmanlığa ve yalnızlığa mahkûm ediyor ama hepsinin sebebi sizsiniz!”
Küçüğüm (Tekli) / Adamlar Sony Music Türkiye
Sezen Aksu’nun 1993’te yayımlanan ‘Deli Kızın Türküsü’ albümü hem sanatçının en iyi albümlerinden biri hem de altında imzası olan Attila Özdemiroğlu, Aşkın Arsunan, Özkan Uğur, Fuat Güner, Erkan Oğur, Meral Okay, Onno Tunç, Gülten Akın, Şehrazat, Sertab Erener, Levent Yüksel gibi müzik insanlarıyla bir ‘rüya takım’ yapıtıdır. Yine de bu albümün ortaya çıkmasında Sezen Aksu’dan sonra en önemli dokunuşu Uzay Heparı yapmıştır. Birçok parçanın altındaki aranjör imzasının yanı sıra genel sound üzerindeki etkisi de büyüktür. Albümün yayımlanmasının üzerinden bir yıl geçmeden, 24 yaşında kaybettiğimiz Heparı ile özdeşleşmiş şarkısıysa ‘Küçüğüm’dür.
Son şarkı olarak yer alan ve Heparı’nın piyanolarını yazıp çaldığı, düzenlediği özel bir eser olarak aradan geçen 28 senede klasikleşmiştir.
ŞARKIYLA İYİ BİR BAĞ KURMUŞLAR
Peki, Adamlar gibi yeni nesil bir rock grubu, kendi şarkılarıyla ve geniş hayran kitlesiyle öne çıkmışken ‘Küçüğüm’ün cover’ını yapmaya karar vermesinin nedeni nedir? Muhtemelen şarkıyla kurdukları bağ ve iyi bir cover’da olması gerektiği gibi sound ve icrada farklı bir dokunuş üretip şarkının hafızasına katkıda bulunma ihtimalleri. Başarmışlar mı? Hedefe ulaştığı söylenebilir. Neredeyse tamamı iyi bir nakarat gücündeki şarkıya dozunda gitarlarla, alametifarikaları olan üst üste kaydedilmiş vokallerle ve akan zamanı çağrıştıran bir düzenlemeyle Adamlar imzasını atmış!
Geçen sonbaharda atıyla ve gökdelen plazaların arasında söylediği baladıyla videosunda aşka sığınıp ‘Küçük Bir Yol’ arıyordu Hadise. Bu şarkının yer aldığı üç parçalık ‘Aşka Kapandım’ adlı EP’deki ‘Sen Hiç Yorulma’ ve içinde “Aşka kapandım” sözünün geçtiği ‘Olsun’ da bir aşk baladıydı... Bu üç parçadan çıkardığım sonuçları paylaşmak isterim... Aşk baladlarından oluşan bu konsept albümde boş şarkı yoktu. Sözleri, bu konuda usta olarak gördüğüm Devrim Karaoğlu’na ait (İki şarkıda Yıldız Tilbe ve Mete Özgencil’in de katkıları var), Hadise’nin sound’u ve tarzı açısından cuk oturmuş modern ama damardan şarkılardı.
Geldiği noktada Hadise için ‘ekran yüzü’ ya da ‘kadrolu jüri üyesi’ dememiz mümkün değil. Vasat şarkılarla yetinmiyor ve esas işinin hakkını sonuna kadar veriyor.
Şimdi yaza girmiş ve geleceğe dair umutları yeşertmişken Hadise’den hareketli şarkılar bekliyor olabilirsiniz. ‘Hay Hay’ aşktan söz ederken “Yürümüyorsa hay hay, git ama yaşananları da zor unutursun” diyen bir şarkı olarak orta/yüksek temposuyla beklentinizi karşılayabilir. Tıpkı Karaoğlu gibi işinin ehli olan bir diğer şarkı fabrikası Ersay Üner de söz, müzik ve düzenlemede güzel bir iş çıkarmış. Hadise’nin tiril tiril elbisesiyle klasik bir otomobilin üzerine uzandığı videosu da şarkının haletiruhiyesine hizmet ediyor. YouTube’da üç günde 3.5 milyon izlenmesi Şenol Korkmaz’ın çektiği videonun, şarkının itici gücüyle rekora koşacağının habercisi. Zaten dijital dinleme platformlarında da benzer bir başarı gösteriyor ‘Hay Hay’.
RAP’ÇİYE SON VEDA
Ölen müzisyenlerin ardından ‘yeni’ albümlerinin yayımlanması insanda iki farklı duygu uyandırıyor. Kendisinden yeni bir şeyler dinleyemeyecek olmanın hüznü, kısa süreliğine de olsa, yerini mutluluğa bırakıyor. Sonra da düşünüyorsun: “Acaba hayatta olsaydı bu albüm piyasaya bu şekilde mi çıkardı? Falanca şarkı bu şekilde mi finalize edilirdi?” Bunu bilmek mümkün değil belki... Ama şarkıların ‘yeni’ olarak yüklenmesi ve bu şarkıları milyonlarca kez dinleyen hayranlar söz konusu olunca, yapımcılar açısından hiçbir şey fark etmiyor.
Uzun süredir bir geri dönüş albümüne hazırlanan ama nisanda trajik bir şekilde aramızdan ayrılan DMX için durum biraz farklı... ‘Exodus’ın jet hızıyla yayımlanmasından da anlayabileceğiniz gibi, bu albüm neredeyse hazırdı. Pandemi döneminde ‘Verzuz Battle’da (Bir hiphop atışması web yayını) gördüğü ilgi sonrası prodüktör Swing Beatz’le birlikte rap’çi Snoop Dogg’un Los Angeles’taki stüdyosunda bir araya gelen DMX, işi zaten ilerletmişti. Şimdi dinleyince görüyoruz ki albüme eklenen eşliklerle bu, ölümden sonra bitirilen veda albümü ve saygı albümü karışımı bir şey olmuş. Rap’in mihenk taşlarından DMX gibi karizmatik bir şahsiyetin son albümünde yer almak için Alicia Keys, Jay Z, Nas, Lil Wayne, Snoop Dogg gibi birçok önemli ismin sıraya girmesini anlayabiliyor, bu saygı duruşunu samimi buluyorum. Ticari yanını bir kenara bırakacak olursak ortaya çıkan iş DMX’e görkemli bir veda olmuş. Jay Z ve Nas’in katkısıyla oluşan ‘Bath Salt’ın sözlerini dinleyince insanın “Dünyada ölüm var” diyesi geliyor.
Kademeli normalleşmeyle birlikte açık alan konserleri de başladı. HES kodu, sosyal mesafe ve hijyen koşullarını yerine getirmek kaydıyla katılabildiğimiz bu tür etkinliklere Zorlu Performans Sanatları Merkezi’ndeki Vestel Amfi’sinde, ücretsiz Euro 2020 maç gösterimleri, stand up’lar, DJ performansları ve konserler de eklendi. Ayın ikinci yarısı itibariyle biletli konserlere başlayan Zorlu PSM’de 25 Haziran’da Sena Şener, 30 Haziran’da Korhan Futacı, 3 Temmuz’da Büyük Ev Ablukada ve 9 Temmuz’da Gripin konserlerini izleyebileceğiz.
İBB’nin ‘İstanbul Bir Sahne’ etkinliğinin galası tam kapanma nedeniyle dijital ortamda gerçekleşmişti. Şimdi dijital ilk gösterimler ve sokak konserleri eşzamanlı ilerliyor. Ünlü, ünsüz başvuran herkese açık olan konser serisinde bugüne kadar Taner Öngür, Zeynep Mansur, Eda Baba, Melis Danişmend, Balık Ayhan gibi isimleri izleme fırsatı bulduk.
Yaz sonuna kadar sürecek etkinliklerde The Ringo Jets, Koliva, Ayna, Elçin Orçun, Su Soley, Burcu Tatlıses, Evdeki Saat, Lara Di Lara, Selin Sümbültepe, İstanbul Arabesque Project, Merve Çalkan, Güney Marlen, A Capella Boğaziçi gibi sevilen isimleri sürpriz mekânlarda ücretsiz izlemeye hazır olun.
Temmuzda kapılarını açmaya hazırlanan İstanbul KüçükÇiftlik Park; #uzakduryakınıma mottosuyla ve ekime kadar oturma düzeninde gerçekleşecek birçok konserin yanı sıra sinema, tiyatro, gazino ve yeme içme etkinlikleriyle şehrin göbeğinde festival tadı yaratacağa benziyor. Normalleşmenin bir sonraki kademesinde izin çıkması ve sokağa çıkma yasağı saatlerinin esnetilmesiyle konser yapmaya başlamayı planlayan Dorock XL gibi büyük performans salonları da heyecanlı bir bekleyiş içinde.
Merakla beklenen albümlerinden biri 30 Temmuz’da yayımlanacak ikinci Billie Eilish albümü ‘Happier Than Ever’ kuşkusuz. Kendisini küresel yıldız haline getiren ve hemen her şarkısıyla Eilish’in başarısını perçinleyen ilk albüm ‘When We Fall Asleep Where Do We Go?’ sonrası müzisyen tarafıyla öne çıkmayı hedefleyip daha geniş düşünen Eilish, önceden yayımladığı üç tekliyle birlikte öncü kuvvetlerin dördüncüsü ‘Lost Cause’u da sonunda paylaştı. Şarkının lansmanını da arkadaşlarıyla TikTok’a çeker gibi takılarak partileme görüntüleri verdiği videosuyla eşzamanlı olarak yaptı.
GERİ DÖNÜŞ YOK!
‘My Future’, ‘Your Power’ ve ‘Therefore I Am’le birlikte ‘Lost Cause’u dinlediğimde perspektifi geniş, rock’tan ve yer yer blues riff’lerinden, hatta cazvari dokunuşlardan beslenen bir ‘iyi’ pop albümünün arifesinde olduğumuzu hissediyorum. Zaten Eilish’in yükselişini kapsayan ilk dönemini yakından takip eden herkesin kolayca göreceği üzere bu zirve oyunundan geri dönüş yok. Billie Eilish dijital dönemin avantajlarını da kullanıp markasını ve müzisyen kimliğini ustalıkla yönetti, bu başarıyı fazlasıyla hak etti. Daha önemlisi, kitlesi için yapaylıktan uzak bir rol model olmayı başararak yükseklerde demir atacağını da çoktan gösterdi. Temmuz sonunda ‘Happier Than Ever’ın yaratacağı etkiyle ‘hiç olmadığı kadar mutlu’ olmayı hedefliyor.
‘Lost Cause’a dönecek olursak... Bağırmadan şarkı söylediği, ‘serin’ durduğu, ‘minimalist’ takıldığı bir şarkı ve yine kendi kuşağı için mesaj nitelikli sözler içeriyor. Moda tabiriyle ‘toksik ilişkiler’ üzerine iki çift laf etmiş. Bulunan bahanelerin, dilenen özürlerin ilişkinin taraflarına zarar verdiğini söylüyor ve ekliyor: “Kimsenin değişmesi gerekmiyor. İlişkide mutluluğun sırrı, tarafların kendini özgürce ifade edebileceği bir ortam yaratmak...” İstiyor ki kendisine hayran olan akranları duygusal olarak harap olmasınlar. Şimdiden 2022’nin 3 Şubat’ında başlayacak ‘Happier Than Ever’ Dünya Turnesi’nin programını ilan eden Billie Eilish yaz aylarını da boş geçirmeyecek, müzik festivallerine katılacak.
YENİ ‘MUTLULUKLAR’ ARIYOR
Bir müzisyen olarak vizyonuna, bu coğrafyadan beslendiği kadar evrensel de olmayı başarmasına, birden çok enstrümana ustalık derecesinde hâkim oluşuna hayranlık duymamak elde değil Barış Demirel’in. ‘Barıştık Mı’ konseptiyle Avrupa’nın birçok kentinde festival ve konserlere katılmış, 2019’da Montreux Caz Festivali’nde sahnenin tozunu attırıp ayakta alkışlanmış olsa da farklı türlerle ve birçok değerli müzisyenle etkileşim içine girmekten geri kalmıyor. Bu noktadan hareketle sound olarak solo çizgisinin ilk albümü diyebiliriz ‘Mutluluklar’ için. Da Poet’le ortak prodüktörlüğü de albüme özel ilgi göstermenize vesile olmalı.