◊ ETİLER’E YENİ MEKÂN GELİYOR
Zorlu’ya epeydir gelmiyordum. Yılbaşı süslerinde bu yıl çıtayı hayli yükseltmişler.
Her yer ışıl ışıl, rengarenkti.
Bir yandan pek hoş, bir yandan da bu denli coş aydınlık karşısında kabarık elektrik faturasını düşünüyor insan, “Ne kadardır?” diye...
Zorlu’daki Cantinery’ye oturur oturmaz tanıdık çok fazla simayla karşılaştım.
Onlardan biri de Alaçatı’daki Isla’yla yollarını ayıran Andım Korkut.
Yeni bir projeye başlıyormuş Andım: Pixi.
Bu konu hakkında defalarca yazılıp çizildi.
Bir bakıma, “muhteşem bir küslük”. Çünkü herkesin bir şekilde merakını gıdıklıyor.
Küslüğün nedeni olarak Ceylan’ın “Üç Maymun” filmini Demirkubuz’un senaryosundan çaldığı iddiası sürekli dillendirildi.
Hatta iki yönetmenin filmlerindeki sahneler aracılığı ile birbirlerine laf soktukları söylendi.
Nuri Bilge Ceylan şimdiye kadar bu konuda hiç konuşmadı.
“Kış Uykusu” filminin kitabında yayınlanan günlüklere kadar (Olkan Özyurt / 10 Haber).
“Tabii ki öyle bir şey yok” diyen Ceylan’ın şu sözleri dikkat çekiciydi:
2000’lerle birlikte New York’ta tekrar ortaya çıkıp tüm dünya metropollerine yayılan modern türü ise daha başka.
Ortak özellikler malum: Mekânın tabelası yok. Giriş kapısı ortalıkta değil.
Kuaför, çiçekçi, kuru temizlemeci ya da bir pizzacının içinden mekâna erişim sağlanıyor.
Yani her isteyen anında oraya ulaşamıyor.
İstanbul’un “speakeasy” olayına giriş 101 dersi ise artık tarih olan Gizli Kalsın ile olmuştu.
Emirgan Pizza’nın içindeki içecek dolabı aynı zamanda mekânın giriş kapısıydı.
Penceresiz, hayli küçük mekân kısa sürede dile düştü.
İLK OLAY: ALEYNA NEREYE GİTSİN?
Önce Demet Akalın, Aleyna Tilki’nin “Benim ölmemi istiyorlar” şeklindeki açıklamasına istinaden adres gösterdi: “Amerika’da yaşayacaksan orada hayatına devam et.”
Sonra da burada yaşamanın raconunu hatırlattı:
“Ama bence burada yapabileceğin çok şey var. Bence kimseyi de suçlama. Yani kimse seni Türkiye’de iç çamaşırlarıyla sahnede görmek istemiyor.”
Buna karşılık sosyal medya takipçisi tipik bir tepki olarak Akalın’ın eski mayolu pozlarını filan gündeme soktu ama bu da gereksizdi hani.
Bir yorumu eleştirmenin ilk şartı karşı tarafa, “Bak bak, senin de nelerin vardı” demek değil ki...
Oysa esas mevzu, bir sanatçının bir meslektaşına “Amerika’ya git” teklifinde bulunabilmesi.
Kısaca ve apaçık:
Son 15 yılda hem ünlüler (Jared Leto, Cara Delevingne ve Justin Bieber gibi) hem de Instagram takipçisi yüksek bohem gezginler sayesinde yıldızı daha da parlayan Meksika’daki Tulum’un özeti hemen hemen bu.
Tulum’a sıkça gidenlere bakarsınız, “Burası çoktan bitti...”
Ama çoğunluk için Tulum’a gidiyor olmak halen bir havalı bir durum ve hatta sohbetlerde statünü ortaya koymanın en gözde yollarından biri, “Geçen hafta Tulum’daydım” diye lafa başlayarak...
Bitip bitmediği bilinmez, ama Tulum’a ayak basmadan önce bu küçük sahil kasabasının hızlı yükselişine dair okuduklarım aslında şu kısır döngü gerçeği bir kez daha ortaya koyuyor:
Sakin ve kendi halindeki kasabayı önce orta halli bohem gezginler keşfeder. Orada küçük işletmeler açarak kasabaya belli bir kalite ve zevkin gelmesini sağlarlar.
Her yerde irili ufaklı inşaat sesleri. Ünlü otel markası Faena’nın yakında burada olduğunu duyuran dev reklam panoları. Bisikletleriyle oradan oraya sürüklenen turistler. Bodrum Gümbet’teki kaosu anımsatan ve kapıdan “gel gel” yapan bazı fena barlar.
Bir noktadan sonra birbirinin aynısı gibi duran etnik bohem kıyafet satan dükkânlar.
Okyanus tarafına çıktıkça her şeyin önüne geçen hayli Instagram manzarası bir ortam.
Ve doğanın orta yerinde olduğunuzu anımsatan rakunlar, sivrisinekler... Tulum’a dair her şey aslında yarınki yazıda olacak.
Bugün başka bir Tulum deneyimimi anlatacağım: Temazcal’i.
NEYMİŞ BU?
Temazcal bin yıllık bir ritüel. Sadece Meksika değil, Latin Amerika kültürünün önemli bir parçası.
Şimdi böyle yazıyorum ama, başlangıçta hiçbir şey bilmeden, sıfır bilgiyle katıldım Temazcal seremonisine.
Apaçık engellendiğini söylüyor.
Bazı menajer ve organizatörlerin onu konserlere çıkarmadığını anlatıyor.
İsim vermeden sadece bazı göndermelerde bulunuyor.
Aleyna isim vermedi ama bu konuşmayı üzerine alan menajer Haluk Şentürk topa girip şöyle dedi: “Aleyna kendi kendisinin katili!”
Haliyle bu isyan videosu ilginç bir duruma dönüştü.
HİZAYA GETİREN TONDA
Bir yandan Aleyna’yı samimi buldum.
Ama bir yandan da Haluk Şentürk’ün ismi geçmediği halde bu kadar hızlı ve üstelik sert bir şekilde yanıt vermesi düşündürücüydü.
O etkinlikler arasında en çok öne çıkanlar Wynwood’daki Mana’da yapılan Red Dot Miami ve Art Basel’dan sonra ikinci en büyük katılımcıya sahip olan Art Miami.
Elbette her ikisi de bir Art Basel etkisi ve gücünde değil.
Sadece şu gerçeğin farkına varmamızı sağlıyorlar:
Büyük bir etkinlik peşinden gelenlere de fırsat kapılarını açıyor. Onlara da alan açıyor.
Çünkü sektör çok büyük.
Benzer şekilde kurumlar, hatta oteller de yan etkinlikler yaparak bu sanat haftasında kendini göstermeye çalışıyor.
Mesela Faena Oteli’nin kâr amacı gütmeyen kuruluşu Faena Art’ın gerçekleştirdiği sanat olayları.