Dr.Başak Demiriz

Meditasyon... Çok kolay, çok faydalı

11 Mart 2016
Meditasyonu gereksiz ve saçma buluyor olabilirsiniz. Ancak yapılan güncel bir araştırma, meditasyon yaparken beynin hafıza, empati ve stresle ilgili bölgelerinde ölçülebilir yapısal değişiklikler olduğunu, meditasyon sonrası insanların daha iyi hissettiğini ortaya koydu. Rahatlamak için harekete geçmeye ne dersiniz?

Meditasyon deyince aklınıza ne geliyor? Çoğumuzun pek ilgilenmediği, belki gereksiz, saçma, boş veya fazla ruhani bulduğu bir konu. Oysa güncel bir araştırma, meditasyon yaparken beynin hafıza, empati ve stresle ilgili bölgelerinde ölçülebilir yapısal değişiklikler olduğunu, meditasyon ardından insanların daha iyi hissettiğini ortaya koydu.
Sözü geçen araştırmanın ekibinden Harvard Tıp Fakültesi öğretim görevlisi Sara Lazar, “meditasyon denince insanın aklına huzurlu olmak ve fiziksel olarak gevşemek geliyor.
Oysa meditasyonun, bunlara ek olarak gün boyu süren mental ve psikolojik faydaları da var. Beynin yapısındaki değişiklikler bunu ispatlıyor” diyor.


FAYDALARI NELER?

Yazının Devamını Oku

Orantısız kızgınlık!

4 Mart 2016
Kızgınlık duygusu engellememiz gereken bir his değil yeter ki kontrollü bir şekilde doğru ifade edilsin.

Çoğu kişi duygularını kontrol edemeyip de “orantısız” kızgınlık yaşadığında hiç ummadığı, istemediği ve sonradan pişmanlık duyduğu şeyler yapabiliyor.
Şiddeti artarak, karşındakini azarlamak, terslemek, avaz avaz bağırmak, küfretmek, elindekileri fırlatmak, karşındakinin üstüne yürümek, duvara, kapıya, insana yumruk, tekme atmak, saldırmak, hatta öldürmeye teşebbüs etmek “orantısız” kızgınlık sonucu yapılan davranışlar.
Oysa kızgınlık, bu davranışların hiçbiri yapılmadan da ifade edilebilir.

Bilişsel-davranışçı psikoterapi akımın, insan duygu ve davranış-larını anlamamızı sağlayan, günümüzün psikolojisinde en çok kabul gören teorisine göre bilmemiz gerek şeyler var:
1 Olaylara bakış açımız irrasyonel olduğunda bunları rasyonel olanlar ile değiştirebiliriz.
2 Düşüncelerimiz duygularımıza yol açar.

Yazının Devamını Oku

Biriktirmek ve atamamak bir hastalık mı?

26 Şubat 2016
Ne zaman ne lazım olacak kestiremediğim için evde birçok şeyi saklıyorum. Evliliğimizin ilk zamanları bu çok ciddi bir problem değildi ama gün geçtikçe biriktirdiğim şeylerin sayısı, evde kapladığı yer artınca eşimle ciddi problemler yaşamaya başladık.

Danışan: Eskileri, kullanmadığım şeyleri atamamak, biriktirmek gibi bir huyum var. Evliliğimizin ilk zamanları bu çok ciddi bir problem değildi ama gün geçtikçe biriktirdiğim şeylerin sayısı, evde kapladığı yer artınca eşimle ciddi problemler yaşamaya başladık. Evi çöp eve dönüştüreceksin diyor. Ben de kendimden hiç mutlu değilim.
Dr. Başak: Neleri biriktiriyorsunuz mesela?
Danışan: İleride lazım olacağını düşündüğüm ne varsa.

BİRÇOK ŞEYİ SAKLIYORUM

Dr. Başak: Bu oldukça geniş bir tanımlama, ileride nelerin lazım olabileceğine nasıl karar veriyorsunuz?

Yazının Devamını Oku

Zor zamanlarda mutlu olabilmek

19 Şubat 2016
Aynı başlıklı yazımın ilkini 2014’te yazmıştım. Zaman geçiyor, zor zamanlar geçmiyor demek ki.

Bir psikolog olarak görevim, rahatsız oldukları duygu durumlarını değiştirmek isteyen insanlara, arzu ettikleri hedefe ulaştıracak, bilimsel araştırmalarla etkili olduğu ispatlanmış teknikleri aktarmak. En zor zamanlarında onlara destek olmak.
Bugünlerde bana danışan insanlar çoğunlukla mutsuz olduklarından şikayet ediyor.
Korkular var, kaygılar var, hüzün var, kızgınlık var, çaresizlik var.
Seanslar sırasında bu olumsuz duygular ile baş etme/hayata devam edebilme üzerine çalışıyoruz. Amaç, dış dünyayı değiştiremezken iç dünyada huzur bulmalarına yardımcı olmaya çalışmak.
Psikolojik sağlık ve psikolojik dayanıklılık konusunda araştırma yapan bilim insanları diyor ki; zor ve beklenmedik olaylarla başa çıkma yöntemlerimiz birbirimizden farklı olsa da, eninde sonunda hepimiz belli yoğunlukta bir acı yaşarız.
Bazı kişiler bu acıların üstesinden daha kolay gelir ve bu zor olayları daha kolay atlatır. Bazıları ise kendini yenilmiş, bitmiş ve hatta yolun sonuna gelmiş bile hissedebilir, hayata tekrar uyum sağlamaları daha uzun zaman alabilir.
Psikolojik sağlamlık, dayanıklılık zor olaylarla baş etmede önemli bir faktör.

Yazının Devamını Oku

Sevgililer günü ve yalnızlık problemi

12 Şubat 2016
Bayramlar, doğum günleri ve diğer özel günler insanların daha da yalnız hissetmesine yol açabilir. Bu sevimsiz hissin üstesinden gelmek için farklı yollar deneyebilirsiniz. Önerilen tüm yolları denediniz ve işe yaramıyor mu? Öyleyse bir de aşağıdaki 3 maddeye göz atın...

1) Sosyal becerilerinizi ve sosyal kaygınızı gözden geçirin

Bazı insanların yalnız olmasının ana nedeni, sosyal becerilerinin çok gelişmemiş olmasıdır.
Bu kişiler, insanların arasında rahatsız hissetmesi veya utangaçlık, kaygı gibi olumsuz duygular yaşaması nedeniyle topluluklardan kaçınır. Çoğu insan için doğal olan günlük, sıradan konuşmalar bile bu kişilere zor gelebilir.
Böyle bir durum içindeki kişiye sokağa çıktığı andan itibaren insanlarla iletişim içine girmelerini öneririm.
Örneğin bakkala gittiğinde 1-2 cümle fazladan konuşmaya çalışması, apartmanında karşılaştığı komşusuna gülümseyerek bakıp halini hatırını sorması gibi minik denemelerle insanlarla iletişimini artırması, kaygısının azalmasına yardım edebilir.
Daha sonra, iş arkadaşlarıyla minik sohbetler, aile ortamlarında daha fazla konuşmak gibi adımlar atılabilir.
Bazı kişiler için sohbet açmak bile çok zordur.

Yazının Devamını Oku

10 soruda psikoterapi nedir ne değildir

5 Şubat 2016
Psikoloğa gittiğini saklamak ya da hiç gitmemek, psikolojik problemlerin doğası ve psikoterapi süreciyle ilgili eksik/yanlış bilgilerden kaynaklanıyor.

Bu yazımın amacı, sık sık karşılaştığım bu yanlış ve eksik bilgilerin yerine doğru bilgiler sunmak.

1 Psikoloğa gitmek delilik işareti değildir. Psikoloğa gitmeyi refüze eden birçok kişi psikoloğa gidenlerin deli, zayıf, aklını, iradesini kullanamayan, ağır sorunları olan insanlar olduğunu düşünür.
Oysa psikolojik sıkıntı yaşamanın akıllı, iradeli olmayla ilgisi yoktur. Fiziksel sağlığımız elimizde olmayan nedenlerden zaman zaman nasıl bozuluyorsa, ruh sağlığımız da çeşitli nedenlerden bozulabilir. Kimse durup dururken mutsuz, depresif, öfkeli, stresli, kaygılı olmak, ilişki problemleri yaşamak, işte, okulda başarısız olmak istemez. Psikoloğa giden kişiler, bu tip sorunlarla baş etmenin bilimsel araştırmalarla ispatlanmış yollarını öğrenirler.
2 İnsanlar basitçe ya deli ya da normal olarak sınıflandırılamaz. Ruh sağlığı kavramı çok geniş bir yelpazede incelenir. Ruh sağlığı, sadece ruh hastalığının olmaması demek değildir. Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre, ruh sağlığı olan kişi, kapasitesini tamamıyla kullanabilir, normal yaşam stresleriyle başa çıkabilir, verimli olarak çalışabilir, bulunduğu çevreye katkıda bulunabilir.
Bu tanıma baktığımızda ruh sağlığını beden sağlığına benzetebiliriz.
Örneğin gözünüz tam görmüyorsa kendinize “kör” demezsiniz, bir göz doktoruna gidip görme fonksiyonlarınızı değerlendirir, ne kadar göremediğinizi tespit eder ve tam olarak görebilmek için ne yapmanız, kaç derece gözlük takmanız gerektiğini ortaya çıkarırsınız. Doktorunuzun tavsiyesiyle doğru gözlüğü alır ve yaşamınıza eksiksiz devam edersiniz.
Psikoloğa gittiğinizde de şikayetlerinizi bildirir ve bunlar için alınması gereken önlemleri öğrenirsiniz.


Yazının Devamını Oku

Tecavüz

29 Ocak 2016
Tecavüz, cinsel şiddet, taciz, sarkıntılık, şiddet önlenebilir: Eğitimle, düşünce yapısının değişmesiyle, nedenlerinin ortadan kalkmasıyla...

Bir gün balıkçının biri nehirde balık tutuyormuş. Birden aşağıya doğru akan nehirde, suyun üstünde kalmaya çalışan bir kişi görmüş. Hemen koşmuş, elini uzatıp bu kişiyi suyun kenarına çekerek kurtarmış. Kurtulan kişi balıkçıya teşekkür etmiş ve yola koyulmuş. Balıkçı üstünü kurulayıp balık tutmaya devam etmiş.
Daha birkaç dakika geçmeden yardım isteyen başka bir ses duymuş. Bir bakmış başka bir kişi nehirden aşağıya sürükleniyor. Hemen ona da yardım edip kurtarmış. Aynı senaryo bütün öğleden sonra devam etmiş. Balıkçı ne zaman balık tutmaya dönecek olsa, başka bir yardım çağrısı duyup yardıma koşmuş.
En sonunda kendi kendine şöyle demiş: “Bu böyle olmaz, ben en iyisi tepeye gidip neler oluyor, neden bu adamlar nehire düşüyor asıl onu ortaya çıkarayım.”
Tecavüz, cinsel şiddet, taciz, sarkıntılık, şiddet önlenebilir: Eğitimle, düşünce yapısının değişmesiyle, nedenlerinin ortadan kalkmasıyla.
TECAVÜZÜN NEDENLERİ DE
ÖNLEMLERİ DE EVRENSEL
Ülkemizde “Tecavüze karşı eğitim”le ilgili neler yapıldığını araştırmak için, internete bu kelimeleri girdiğimde sadece tecavüz haberleri karşıma çıktı. Dünyada neler yapıldığını öğrenmek için bu kelimelerin İngilizce’sini girdiğimde ise bu konuya özel birçok eğitim programıyla karşılaştım.

Yazının Devamını Oku

Her ailenin kuralları olmalı!

22 Ocak 2016
Kar tatilleri, karne tatilleri çocuklarımızla daha fazla vakit geçirebileceğimiz fırsatlar doğuruyor. Özellikle yoğun çalışan anne-babaların bu dönemlerde işlerine ara verip ya da izin alıp çocuklarına zaman ayırmalarının önemi, faydası çok büyük... Bu tatilleri hem çocuklarınızla eğlenmek, ilişkilerinizi güçlendirmek, özlem gidermek, onları daha iyi tanımak hem de onları eğitmek, şekillendirmek, önemsediğiniz değer yargılarını öğretmek, kısacası oya gibi işlemek için değerlendirebilirsiniz.

Çocuklarımızın hayatındaki o en değerli zamanları, yani tatilleri en verimli şekilde kullanabilmek için çatışmaları, didişmeleri, inatlaşmaları en aza indirmemiz gerek. Çatışmaları azaltmanın etkin yolu ise sınırları, kuralları belirlemek...
Okula giden her çocuk kurallara alışıktır, bu nedenle “benim oğlum/kızım evde kurallara hiç uymuyor” diyorsanız, kuralları uygulamakta bir sorun yaşıyorsunuz demektir. Ya da hiçbir kural koymadığınızın farkında bile değilsiniz!
Eğer kurallarınız var ama kimse uymuyorsa kuralları uygulamanın da kuralları olduğunu hatırlayın... Öncelikler, kurallar net olmalı: Odanı toplu tut yerine “Yatağını topla, eşyalarını dolabına yerleştir”; geç kalma yerine “Saat 6’da evde ol” gibi...
Kurallar direkt olmalı... İstersen biraz kitap oku yerine “Bugün 1 saat kitap okumanı istiyorum”; benimle böyle konuşmanı hiç sevmiyorum yerine “Benimle böyle konuşma” demek gibi...
Ayrıca kurallarda süreklilik olmalı, bir gün yapıp bir gün yapmamanın kabul edilebilir olduğu fark edildiğinde o kuralın işlevselliği kalmaz.
Son olarak, kurallarda pazarlık olmamalı. Anne ve baba, kuralı aynı şekilde uygulamalı ve kurala uyulmadığında ne gibi sonuçlar olacağı çocuklarla önceden konuşulmalı...

Yazının Devamını Oku