EKONOMİ

Meclis'te bütçe görüşmeleri... Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz açıklamalarda bulundu

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi kapsamında Meclis'te konuşuyor. Yılmaz "Dezenflasyon politikalarımızın devamlılığı sağlanarak 2025 yılında istikrar dönemine geçilecek; enflasyondaki gerileme hız kazanacak, öngörülebilirlik artacak ve 2026 yılında enflasyon yeniden tek haneye çekilecektir" dedi.

Yılmaz'ın açıklamaları şöyle:

2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Gazi Meclisimize sunulmuş, Plan ve Bütçe Komisyonunda yoğun bir mesaiyle görüşülerek kabul edilmiştir.
Orta Vadeli Program ile On İkinci Kalkınma Planı hedef ve politikalarını gözeterek, 2053 vizyonu doğrultusunda, topyekûn kalkınma anlayışıyla hazırlanan 2024 yılı Bütçesi’nin Genel Kurul görüşmelerine bugün itibarıyla başlamış bulunuyoruz.
Sözlerimin başında, komisyon görüşmelerinde görüş, yapıcı eleştiri ve önerileri ile sürece katkı sunan tüm milletvekillerimize teşekkür ediyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bugün itibarıyla başlayan görüşmelerin, ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
2024 Yılı Bütçesi, Hükümetlerimizin 22’nci, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin 6’ncı, Türkiye Yüzyılı’nın ilk bütçesidir.
AK Parti hükümetleri döneminde aralıksız olarak yapılan 22 bütçe, sahip olduğumuz siyasi istikrarın en önemli göstergelerinden biri olmuştur.

Bu siyasi istikrar beraberinde ekonomik istikrarı da getirmekte, büyüme ve sosyal refah artışına katkı sunmaktadır.
Plan ve programlarımızda olduğu gibi bütçe hazırlığı sürecinde de katılımcılığa azami ölçüde önem verilmiş, çeşitli alanlarda öne çıkan hususlar bütçe çalışmalarımıza yansıtılmıştır.
2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, “dirençli şehirler, güçlü ekonomi ve sağlıklı toplum” anlayışıyla hazırlanmıştır.
Bu çerçevede bütçemiz, her alanda inşa, ihya ve Türkiye’nin büyümesini önceleyen kalemleri içermektedir.
Bütçemiz; depremle yıkılan şehirlerimizi daha iyi şekilde yeniden ayağa kaldıran, geleceğe dönük afet risklerini azaltan, maliye ve para politikaları koordinasyonunu güçlendiren bir anlayış içerisinde, makro finansal ve fiyat istikrarını sağlama hedefiyle uyumlu bir yapıdadır.
2024 yılı bütçesi; yatırımı, istihdamı, üretimi ve ihracatı destekleyen, kapsayıcı bir kalkınma yaklaşımına sahiptir.
Bütçemizde, istikrarlı büyümenin sağladığı imkânların, insan odaklı ve sosyal refahı artırıcı bir yaklaşımla toplumun bütün kesimleri ile paylaşılmasına öncelik verilmiştir.
İşçisi, memuru, emeklisi, esnafı, çiftçisi, çocuğu, genci ve yaşlısıyla toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçları gözetilerek hazırlanmış, 81 ilimizin, her bir yöremizin gereksinimleri düşünülmüştür.

"EKOSİSTEMİ DESTEKLEYECEĞİZ"

2024 yılı bütçemizi; milli teknoloji hamlesi, enerji ve gıda arz güvenliği, yeşil ve dijital dönüşüm gibi stratejik alanlarda milletimize verdiğimiz sözleri yerine getirmek için kullanacağız.
Çığır açan teknolojiler başta olmak üzere her alanda reel sektörümüzün yanında olacak üretim ekosistemimizi destekleyeceğiz.
Ülkemizin her köşesinde huzur ve güven ortamını korumaya devam edeceğiz.
Zengin kültürümüze ve değerlerimize sahip çıkarak aile kurumuzu sağlamlaştıracak, zararlı akımlara karşı nesillerimizi koruyacağız.
Küresel ve bölgesel dengelerin belirleyici ülkesi olarak diplomaside aktif rolümüzü sürdüreceğiz.
Ekonomi politikalarımızı güçlü bir eşgüdüm ve kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz.
Yatırım ortamını iyileştirecek, güven ve istikrar iklimini daha da güçlendireceğiz.
Ülkemiz ve milletimiz için ihtiyaç duyulan yatırımlara kaynak ayıran ve sosyal yapıyı güçlendiren bütçe teklifimizin bir kez daha hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Konuşmamda; öncelikle küresel ekonomi ve Türkiye ekonomisi üzerindeki değerlendirmelerin ardından, 2024 yılı bütçemizde öngördüğümüz ana hususlara değineceğim.
Dünya ekonomisi, 2020 yılında küresel salgının etkisiyle gerçekleşen ekonomik daralmanın ardından 2021 yılında yüzde 6,3'lük bir büyümeyle toparlanma göstermiş, 2022 yılında ise bir miktar ivme kaybıyla yüzde 3,5 oranında büyüme kaydetmiştir.
Bu büyüme hızındaki azalmanın, bu yıl ve önümüzdeki yılda da devam etmesi beklenmektedir.
Nitekim Uluslararası Para Fonu, IMF’nin güncel tahminlerine göre dünya ekonomisinin 2023 yılında yüzde 3,0 ve 2024 yılında yüzde 2,9 oranında büyümesi öngörülmektedir.
OECD, sıkı finansal koşullar, zayıf ticaret büyümesi, düşük iş ve tüketici güveninin küresel ekonomilere zarar vermeye devam ettiğini belirtmekte, bu çerçevede 2023'te önceki beklentilerden daha fazla yavaşlama olacağını öngörmektedir.

Güncel verilere göre OECD, küresel büyümenin bu yıl yüzde 2,9'dan 2024'te yüzde 2,7'ye gerileyeceğini, 2025'te ise reel gelirdeki toparlanma ve düşük faiz oranları nedeniyle yüzde 3'e yükseleceğini tahmin etmektedir.
Küresel büyümenin büyük ölçüde hızlı büyüyen Asya ekonomilerine bağlı olmaya devam etmesi, özellikle Avrupa’nın zayıf büyüme performansını sürdürmesi beklenmektedir.
Küresel ekonomik ortamda salgın sonrası yaşanan yapısal sorunlar azalmakla birlikte devam etmektedir.
İşgücünün verimliliği düşmekte, jeopolitik gerilimler ile savaşlar bölgesel riskleri artırmaktadır.
Yapay zekâ kullanımı ve dijitalleşme gibi teknolojik gelişmeler emek piyasası ve şirketler üzerinde kısa, orta ve uzun vadeli etkilere neden olmaktadır.
Salgın sonrası dönemde hareketlilik ve ertelenmiş talep artışı kaynaklı olarak küresel ticarette önemli bir toparlanma gerçekleşmiş, 2022 yılında dünya mal ve hizmet ticaret hacminde yüzde 5,1'lik bir artışla salgın öncesi seviyelere dönüş eğilimi gözlenmiştir.
Öte yandan, OECD verilerine göre 2023 yılının ilk yarısında yıllıklandırılmış mal ticareti hacmi yüzde 1,9 oranında gerilemiştir.

Küresel hizmet ticareti hacminin ise Asya’daki seyahat trafiğindeki normalleşmenin turizme olumlu katkısıyla, yüzde 6,6 oranında artacağı tahmin edilmektedir.
Üçüncü çeyrek verileri, Amerika Birleşik Devletleri, Japonya ve Güney Kore'de ticaret hacminin büyümesinde bir miktar toparlanma kaydedildiğini, Çin'in ticaret büyümesinin daha yavaş ancak hala pozitif olduğunu, buna karşılık Almanya, Fransa, İspanya ve Hollanda'da ticaret hacimlerinde daralma gerçekleştiğini göstermektedir.
Bu gelişmeler ışığında, OECD reel ticaret hacmindeki büyümenin 2023 yılında yüzde 1,1 olacağını tahmin ederken IMF 2023 yılında gelişmiş ekonomilerdeki yavaşlama ve jeopolitik gerilimler nedeniyle küresel mal ve hizmet ticaretinin yüzde 1'in altında büyümesini öngörmektedir.
2024 yılı küresel mal ve hizmet ticaretine ilişkin tahminler ise daha olumlu bir görünüme işaret etmektedir.
IMF tarafından 2024 yılında mal ve hizmet ticaretinin yüzde 3,5, OECD tarafından ise reel ticaretin yüzde 2,7 oranlarında büyüyeceği öngörülmektedir.

PETROL TAHMİNİ

Salgın sonrası dönemde jeopolitik gerilimler ve arz sorunlarına bağlı olarak birçok ülkede tarihsel zirvelere ulaşan küresel enflasyon son dönemde aşağı yönlü bir seyir izlemeye başlamıştır.
Ancak hedeflenen seviyelere ulaşmak için daha fazla çaba ve zaman gerekeceği değerlendirilmektedir.
Küresel çekirdek enflasyon göstergelerinde genel olarak ılımlı bir seyir izlenmekle birlikte, hizmet fiyatlarının diğer kalemlere göre daha dirençli olduğu gözlenmektedir.
Yüksek enflasyon oranlarının devam etmesi nedeniyle küresel ekonomide parasal sıkılığın bir süre daha devam etmesi beklenmektedir. Diğer yandan 2024 yılında gelişmiş ekonomilerde faiz artırımlarının sonlandırılması beklentisi yaygın hale gelmektedir.
Bilindiği gibi, 2022 yılının ilk yarısında petrol varil fiyatları 73 dolar seviyesine kadar gerilemiştir.
Son dönemde ise Brent petrol varil fiyatları küresel arz fazlalığı sebebiyle 80 doların altına gerilemiştir.
Böylece ilk 11 ayda ortalama Brent petrol fiyatı 82,9 dolar olup 2023 yılı için OVP tahminimiz olan 82,3 dolar ile uyumludur.

İlerleyen dönemde petrol fiyatlarının, Rusya ve Ukrayna ile Orta Doğu'daki gelişmeler, ABD'deki üretim seviyeleri, OPEC'in üretim kesintileri, küresel talebi etkileyen ekonomik aktivite ve ticaret gerilimlerinin seyrine bağlı olarak hareket etmesi beklenmektedir.
Bununla birlikte, Ukrayna ve Orta Doğu’daki savaş ortamının genişlemesi gibi jeopolitik risklerdeki artışlar, özellikle enerji ve gıda fiyatları üzerinden küresel enflasyonu ve dolayısıyla küresel ekonomiyi olumsuz etkileme potansiyeli taşımaktadır.

"TÜRKİYE’NİN PERFORMANSINDAKİ OLUMLU AYRIŞMA GÖZE ÇARPMAKTADIR"

2022 yılında küresel büyümedeki ivme kaybına, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle tedarik zincirinde yaşanan aksaklıklara ve başta enerji ve gıda olmak üzere emtia fiyatlarındaki olumsuz gelişmelere rağmen, Türkiye ekonomisi zamanında alınan tedbirlerle bu zorlu dönemde büyümeye devam etmiştir.
İktisadi faaliyetin canlılığını sürdürmesiyle ülkemiz 13 yıllık kesintisiz büyüme başarısı göstermiş, 2022 yılında yüzde 5,5'lik büyüme oranıyla OECD ülkeleri ortalamasının oldukça üzerinde bir performans sergilemiştir.
Bu dönemde gelişmekte olan ülkelerin ortalama yüzde 4,1, gelişmiş ülkelerin ortalama yüzde 2,6 oranında büyüdükleri düşünüldüğünde, Türkiye’nin performansındaki olumlu ayrışma göze çarpmaktadır.
Salgın sonrası dönem büyümelerine bakılacak olursa, dünya ekonomisinin 2020-2022 döneminde kümülatif olarak yüzde 7 büyümesine karşın, Türkiye ekonomisi kümülatif olarak yaklaşık yüzde 20 büyüme kaydederek, küresel ekonomilerden olumlu ayrışmıştır.

"MİLLİ GELİRİMİZ 1 TRİLYON 76 MİLYAR DOLAR SEVİYESİNE YÜKSELMİŞTİR"

Dünya genelinde ve özellikle en büyük ticaret ortaklarımızın bulunduğu Avrupa ekonomilerinde durgunluk endişeleri devam ederken, Türkiye ekonomisi 11 ilimizde yaşanan deprem felaketlerine rağmen, Orta Vadeli Program hedefleriyle uyumlu bir büyüme performansı sergileyerek 2023 yılında da kesintisiz büyüme eğilimini sürdürmektedir.
2023 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 5,9 oranında büyüme kaydeden ekonomimiz 13 çeyrektir kesintisiz büyüme eğilimini sürdürmektedir.
2023 yılının ilk dokuz ayında, yurtiçi talep ve hizmet sektöründeki önemli katkı ile Türkiye ekonomisi yüzde 4,7 oranında büyüme kaydetmiş, yıllıklandırılmış milli gelirimiz 1 trilyon 76 milyar dolar seviyesine yükselmiştir.
Yılın üçüncü çeyreği itibarıyla, Programımızla uyumlu bir patikada, büyümede daha dengeli bir kompozisyon ortaya çıkmakta, üçüncü çeyrekte tüketim ivmesinin hız kesmesi, makine teçhizat yatırımlarındaki güçlü artış öne çıkmaktadır.
Sağlıklı ve sürdürülebilir büyümenin temel yapı taşlarından olan ve özel önem verdiğimiz makine teçhizat yatırım harcamaları 2023 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 23,7 oranında artmış ve 15 çeyrektir kesintisiz büyümeye devam etmektedir.

Ayrıca, net mal ve hizmet ihracatının ekonomik büyümeye yaptığı daraltıcı yöndeki katkının bir önceki çeyreğe göre azalması ile ana sektörlerin tümünde büyümenin gerçekleşmesi öne çıkan diğer unsurlardır.
Neticede yılın tamamında ekonomimizde Orta Vadeli Program hedefimiz olan yüzde 4,4 büyüme oranına ulaşılacağı beklenmektedir.
Küresel siyasi ve ekonomik huzursuzlukların yaşandığı bir ortamda, Türkiye ekonomisinin yüzde 4,4 büyüme hedefiyle, IMF'nin 2023 yılı için gelişmekte olan ülkeler için öngördüğü yüzde 4 büyüme tahmininin üzerinde bir performans sergilemesi öngörülmektedir.
2024 yılı için ise ekonomimizin üretim ve talep yönüyle dengeli bir görünüm sergileyerek, büyümeyi sürdürülebilir kılan net ihracat ve sabit sermaye yatırımlarının desteğiyle, yüzde 4 büyüme oranına ulaşması hedeflenmektedir.

2023 yılı genelinde jeopolitik gerilimlerle emtia fiyatlarında yükseliş ihtimali küresel enflasyonist görünüm üzerinde riskleri canlı tutarken, merkez bankalarınca atılan sıkı politika adımları karşılığını tam anlamıyla alamamıştır.

"ENFLASYONDA BELİRGİN DÜŞÜŞ BEKLENMEKTE"

Küresel enflasyonist etkilerin hissedildiği 2022 yılı Ekim ayında yurtiçi tüketici enflasyonu, özellikle kur gelişmeleri, küresel arz kısıtlamaları, artan kredi büyümesi ile canlı iç ve dış talebin etkisiyle son yılların en yüksek seviyesine ulaşmıştır.
Türkiye ekonomisinde 2022 yılı sonunda TÜFE yıllık artış oranı, baz etkisi yanı sıra küresel enerji ve gıda fiyatlarındaki gelişmelerle birlikte yüzde 64,3 olarak gerçekleşmiştir.
2023 yılında, döviz kurunda yaşanan gelişmeler, hizmet enflasyonundaki katılık, gıda fiyatlarındaki yüksek seyir, vergi düzenlemeleri ve maliyet baskılarına bağlı olarak güçlenen atalet etkisi enflasyon görünümünde belirleyici olmuştur.
Bu bağlamda, 2023 yılı Haziran ayında başlatılan parasal ve miktarsal sıkılaştırma, seçici kredi uygulamaları ve makroihtiyati çerçevenin sadeleştirilmesiyle enflasyon beklentilerinin ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması hedeflenmiştir.
Para ve maliye politikaları arasındaki şeffaf ve güvenilir eşgüdüm ile 2024 yılının ikinci yarısından sonra enflasyonda yıllık bazda belirgin bir düşüş beklenmekte, bu dönemden itibaren kalıcı bir dezenflasyon sürecine geçilmesi öngörülmektedir.

"ENFLASYON 2026'DA TEK HANEYE ÇEKİLECEKTİR"

Nitekim açıklanan güncel veriler son aylarda bir düşüş eğiliminin başlamış olduğunu göstermektedir. 2022 yılında açıklanan aylık enflasyon oranlarının ortalaması yüzde 4,26 düzeyindeyken son üç ayda açıklanan aylık enflasyon oranları ortalaması yüzde 3,82 düzeyindedir.
Bu oranının önümüzdeki aylarda enflasyon oranlarının açıklanmasıyla daha da düşeceğini öngörmekteyiz.
Bu süreçte, dezenflasyon politikalarımızın devamlılığı sağlanarak 2025 yılında istikrar dönemine geçilecek; enflasyondaki gerileme hız kazanacak, öngörülebilirlik artacak ve 2026 yılında enflasyon yeniden tek haneye çekilecektir.
Bu doğrultuda, enflasyonu istikrarlı ve tek haneli seviyelere çekmek için tüm politika araçlarını kararlı bir şekilde uygulamaya devam edeceğiz.

Dünya geneli ekonomik görünümdeki sorunlar ve jeopolitik gerilimlere rağmen dış ticarette pazar payımızı artırmayı sürdürüyoruz.
2000’li yılların başında 30 milyar dolar seviyesindeki ihracatımız, 2022 yılında 254,2 milyar dolar seviyelerine ulaşmıştır.
Bu dönemde ülkemizin dünya ihracatından aldığı pay da artış eğilimi göstermiştir.

Dünya genelindeki mal ihracatındaki payımız 2000’li yılların başında yüzde 0,4 düzeyinde iken 2021 yılında ilk kez yüzde 1’in üzerine çıkmış, 2023 yılı ikinci çeyreğinde ise çeyreklik bazda yüzde 1,05’e yükselmiştir.
2023 yılında, Kovid-19 sonrası dünya genelinde uygulanan genişletici politikaların yerini daraltıcı politikalar almış, küresel büyüme ve ticarette ivme kaybı yaşanmıştır.
Bu dönemde, özellikle ana ihracat pazarımız olan Avrupa bölgesinde ekonomik aktivitede yavaşlama gözlenmiştir.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen Ocak-Kasım ayları arasındaki ihracatımız geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 0,7’lik düzeyde artmıştır. Orta Vadeli Program tahminimize yakın seyreden ihracat değerimizi ilerleyen yıllarda daha üst seviyelere çıkarmayı hedefliyoruz.
İthalat tarafında ise yılın ilk aylarındaki artış eğiliminin tersine döndüğü görülmektedir. Bu eğiliminin devam etmesiyle cari işlemler dengemizde son aylardaki olumlu görünümün sürmesini bekliyoruz.
Cari işlemler açığındaki Mayıs ayı sonrasında yaşanan toparlanma, aylık bazda iki defa cari işlemler fazlası verilmesini, mal ve hizmet ticaretine ilişkin dış dengenin iyileşmesini sağlamıştır.
Önümüzdeki süreçte cari işlemler dengesi açığının azalmaya devam etmesi öngörülmektedir.

2023 yılı Ocak-Eylül dönemi cari işlemler açığı 40,8 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Ekim ayında ise cari işlemler dengesinin fazla vereceği tahmin edilmektedir.
Bu doğrultuda, yılsonunda cari işlemler açığının 42,5 milyar dolar olan Orta Vadeli Program tahmin değerinin bir miktar üzerinde de olsa yakın bir gerçekleşme yaşanacağı öngörülmektedir.
Bununla birlikte, cari işlemler dengesinin milli gelire oranının da Orta Vadeli Program tahmini olan yüzde 4’e yakın bir oranda gerçekleşmesi beklenmektedir.
Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı büyüme stratejimiz doğrultusunda, büyümede dengelenme, ithalata bağımlılığı azaltma ve cari işlemler açığını kalıcı olarak düşürme yolunda çalışmalarımıza devam etmekteyiz.
Bu kapsamda yüksek teknoloji ürünlerinin üretimine yönelik yatırımlarımızı, ihracatçılarımızın finansmana erişimini ve hizmet ihracatımızı güçlü bir şekilde desteklemeye devam ediyoruz.
Son dönemde attığımız emin adımlarla, Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi Programını yeniden yapılandırarak hayata geçirdik.

Buna göre, yatırım projeleri için teknoloji/strateji puanları dikkate alınarak, toplam yatırım tutarı en az 1 milyar lira olan yatırım projelerine aracı bankalar kanalıyla Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi tahsis edilebilecektir.
Program kapsamında 3 yıl boyunca toplam 300 milyar lira limit tahsis edilmesi öngörülmektedir.
İlave olarak, ihracatçılarımıza destek olmak üzere, Eximbank’ın sermayesini artırarak günlük reeskont kredi limitini 10 katına çıkarmak suretiyle 3 milyar liraya yükseltmiş bulunuyoruz.
Aynı zamanda, Kredi Garanti Fonu uygulamasında ihracat yapan ve ithalata bağımlılığımızı azaltma yönünde üretim yapan KOBİ’leri önceliklendirmeyi sürdürüyoruz.
Eylül ayında kredi garanti limitini KOBİ’ler için 100 milyon liradan 150 milyon liraya yükseltirken; KOBİ dışı büyük işletmeler için 350 milyon liradan 500 milyon liraya çıkarmış bulunuyoruz.
Bütçe performansındaki iyileşmeler ile birlikte oluşacak mali alanla da öncelikli olarak yatırım, ihracat ve sosyal refahı arttırıcı harcamalara tahsis edecek ve bununla birlikte kamu harcamalarında en üst düzeyde tasarrufa ve verimliliğe önem vereceğiz.

Enflasyonla mücadele konusunda kararlı adımların atıldığı bu dönemde, işgücü piyasalarımız olumlu görünümünü korumakta, ekonomimiz istihdam oluşturma kabiliyetini güçlü bir şekilde sürdürmektedir.
Genç istihdam da dâhil olmak üzere istihdam artmakta, işsizlik oranları gerilemeye devam etmektedir.
2023 yılında, yaşanan deprem felaketi sonrasında, işgücü piyasasında alınan önlemler sayesinde, istihdam kaybının sınırlı düzeyde kalması sağlanmıştır.
Bu kapsamda, deprem ve emeklilik ile ilgili düzenlemeler sonrasında, mevsim etkilerinden arındırılmış aylık verilere göre Ocak-Eylül döneminde istihdam 504 bin kişi artmış, işsizlik oranı ise 0,9 puan azalarak yüzde 9,1’e gerilemiştir. Bugün, konuşmamın hemen öncesinde açıklanan, Ekim ayına ait en son güncel işsizlik oranı ise yüzde 8,5 olmuştur.
Bu oran Kasım 2012'den bu yana 11 yılın en düşük oranıdır.
Bu eğilimler doğrultusunda ve yılın dördüncü çeyreğine ilişkin bazı öncü göstergeler ışığında 2023 yılı geneli için işsizlik oranının da Orta Vadeli Programda öngördüğümüz yüzde 10,1’den daha düşük bir seviyede, tek haneli olarak gerçekleşeceğini beklediğimizi de ifade etmek istiyorum.

Önümüzdeki dönemde daha güçlü ve daha müreffeh bir Türkiye için işsizlikle mücadeledeki kararlılığımızı ve istihdam dostu politikalar izlemeyi sürdüreceğiz.
Bu doğrultuda, On İkinci Kalkınma Planı, Orta Vadeli Program ve Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı gibi temel politika belgelerimizde, istihdamın ve işgücüne katılımın artırılması temel hedeflerimiz arasında yer almaktadır.
İşgücü piyasasını doğrudan etkileyen istihdam teşviklerinin ve yapısal dönüşüm adımlarının etkisiyle işgücü piyasası göstergelerindeki iyileşmenin daha da hızlanması beklenmektedir.
Böylelikle, gelecek beş yılda istihdamın yıllık ortalama 1 milyon kişi artış göstermesi ve 2028 yılında işsizlik oranının yüzde 7,5’e gerilemesi hedeflenmektedir.

Türkiye ekonomisi güçlü yapısını sadece yatırım, istihdam, ihracat ve büyümeyle değil, aynı zamanda finansal yapısının sağlamlığıyla da korumaktadır.

Bankacılık sektörümüz riskleri yönetebilecek bir esneklikte faaliyetlerini sürdürmektedir. Sektör Ekim ayında yüzde 18,4’e ulaşan sermaye yeterlilik rasyosuyla güçlü bir sermaye yapısı sergilemeye devam etmektedir.
Vatandaşlarımızın tasarrufları değerlendirilirken sadece kâr odaklı olunmaması, mali riskler gözetilirken toplumun yararına olan faaliyetlerin finansmanının ihmal edilmemesi de önem arz etmektedir.
Dünya ölçeğinde finansal sektörün çevresel, sosyal ve yönetişim bağlamında nasıl bir rol üstlenmesi gerektiği gündemdeki yerini korumaktadır. Bu bağlamda da bankalarımız tarafından faaliyetlerinde toplum yararının gözetilmesi önemli ve öncelikli bir konudur.
Toplumsal Yatırım Notu çalışması ile tasarruflarımızın toplumun yararına olan ihracat, yatırım, sosyal konut, kentsel dönüşüm, gençler ve kadınlar öncelikli olmak üzere girişimcilik gibi toplumun ihtiyaç duyduğu öncelikli alanlarda değerlendirilmesi ve Türk lirasının önceliklendirilmesinin Merkez Bankamız tarafından desteklenmesi gündemdedir.
Önümüzdeki dönemde katılım finansa yönelik uygulamaları ve mevzuat altyapısını daha da geliştirecek, sektörün reel sektöre katkısının daha da artırılmasını temin edeceğiz.

Diğer taraftan, tüm dünyada ön plana çıkan sürdürülebilir finansman ihtiyacı için On İkinci Kalkınma Planında da yer verildiği üzere Çevresel, Sosyal ve Yönetişimsel kriterleri gözeterek sürdürülebilir finans alanında sektörümüzün kurumsal kapasitesini güçlendireceğiz.
Bu kapsamda, dünyada giderek yaygınlaşan yeşil finans yanında sosyal etki tahvilleri ve mavi bonolar gibi etki yatırımı araçları yoluyla finansal sistemimizi geliştireceğiz.

Son dönemde uyguladığımız politikaların etkisiyle yatırımcı güveni artmış, ülkemizin CDS primi belirgin bir şekilde gerilemeye başlamıştır.
Ülkemize uluslararası sermaye girişi hızlanmış, rezervlerimiz güçlenmiş, kur oynaklığı azalmış ve finansman koşulları iyileşmiştir.
2023 Mayıs sonu itibarıyla, 98,5 milyar dolar seviyesinde olan Merkez bankası rezervleri de 1 Aralık tarihi itibarıyla toplam 140,1 milyar dolar ile tarihi rekor seviyesinde gerçekleşmiştir.
Fiyat istikrarını sağlamaya yönelik adımlar kademeli olarak uygulamaya alınırken devam eden jeopolitik risklere rağmen Türkiye’nin 5 yıllık CDS primi gerilemeye devam etmektedir.

primi 350 baz puanın altına gerileyerek, Mart 2021’den sonraki en düşük seviyelerde seyrini sürdürmektedir. 6 Aralık itibarıyla Türkiye’nin 5 yıllık CDS primi 334,5 seviyesindedir.
Fiyat istikrarının korunması finansal istikrarın sağlanması açısından da en önemli faktörler arasında yer almaktadır.
Bu amaçla parasal sıkılaştırma sürecine devam ediyor, makroihtiyati çerçevede de sadeleşme yolunda adımlar atmayı sürdürüyoruz.
Parasal sıkılaştırma ve makroihtiyati politikalarda sadeleştirme sürecinin bir sonucu olarak TL mevduatın payında son 5 ayda artış eğilimi görülmüştür.
Uluslararası Ödemeler Bankası veri tabanına göre, Türkiye’nin kamu borcunun milli gelire oranı 2023 yılı ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre 5,1 puan gerileyerek yüzde 33,8 seviyesinde gerçekleşmiştir.
Ayrıca, ilgili oran gelişmekte olan ülke ortalaması olan yüzde 66,1 seviyesine göre oldukça düşük düzeyde bulunmaktadır.
Hanehalkı borçluluğunda da Türkiye benzer şekilde gelişmekte olan ülke ortalamalarına göre düşük bir riskliliğe sahiptir.

Uluslararası Ödemeler Bankası verilerine göre, 2023 yılı ikinci çeyreğinde Türkiye’de hanehalkı borcunun GSYH’ya oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre 0,5 puan azalarak yüzde 11,8’e gerilemiştir.
Aynı dönemde, gelişmekte olan ülkelerin ağırlıklı ortalaması ise yüzde 47,4 olarak gerçekleşmiştir.
Türkiye’nin reel sektör borcunun GSYH’ya oranı, 2022 yılı ikinci çeyreğine göre 11,1 puan azalarak 2023 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 55,7’ye gerilemiştir. Çin hariç gelişmekte olan ülke ortalaması ise aynı dönemde yüzde 60,5 düzeyinde gerçekleşmiştir.
Aynı zamanda, Türkiye AB tanımlı genel yönetim borçluluk seviyesi açısından benzer ülkelere göre olumlu ayrışmaktadır.
AB tanımlı genel yönetim borç stoğumuzun GSYH’ya oranı 2023 yılı ikinci çeyreği itibarıyla yüzde 34 ile birçok ülkenin oldukça altında seviyelerde kalmaya devam etmektedir.
AB üyesi ülkelerde bu oran yüzde 83,1 seviyesinde gerçekleşmiştir.
Depreme yönelik harcamalar nedeniyle bir miktar artış gösterse de, bu oranın 2023 yılsonu itibarıyla AB ülke ortalamasının oldukça altında kalmaya devam etmesi beklenmektedir.

Konuşmamın bu bölümünde 2022 yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifine ilişkin temel büyüklükleri sizlerle paylaşmak istiyorum. 2022 yılında;
• Bütçe giderleri 2 trilyon 943 milyar lira,
• Bütçe gelirleri 2 trilyon 800 milyar lira,
• Bütçe açığı 143 milyar lira,
• Faiz dışı fazla 168 milyar lira olarak gerçekleşmiştir.
Görüldüğü üzere, bütçe açığının milli gelirimize oranı 2022 yılında yüzde 1 düzeyinde gerçekleşerek, gelişmiş ve gelişmekte olan çok sayıda ülkeden olumlu yönde ayrışmıştır.
Bu oran Maastricht Kriterlerinin oldukça altında olup, 2022 yılında bütçe açığının GSYH’ya oranı Avrupa Birliği üyesi ülkelerde ortalaması yüzde 3,3 olarak gerçekleşmiştir.
Ülke bazında bakıldığında, söz konusu oran İtalya’da yüzde 8, İzlanda’da yüzde 4,1, Birleşik Krallık’ta yüzde 4,7, Fransa’da yüzde 4,8, Almanya’da yüzde 2,5 olmuştur.

2023 yılı sonunda;
• Merkezi yönetim bütçe giderlerinin 6 trilyon 563 milyar lira,
• Merkezi yönetim bütçe gelirlerinin 4 trilyon 930 milyar lira,
• Bütçe açığının 1 trilyon 633 milyar lira,
• Faiz dışı açığın 987 milyar lira olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
Orta Vadeli Programda bütçe açığının milli gelirimize oranının yüzde 6,4 seviyesinde gerçekleşmesi öngörülmüş olup, yılsonunda gelir ve harcama gerçekleşmelerine bağlı olarak bu oranın yüzde 6’nın altında gerçekleşmesi beklenmektedir.
2023 yılında meydana gelen deprem felaketi için öngördüğümüz 762 milyar lira tutarındaki harcamalar hariç tutulduğunda ise, bütçe açığının milli gelirimize oranının yüzde 3,4 düzeyinde gerçekleşmesi öngörülmektedir.
Bununla birlikte, gelir tahsilatımızdaki olumlu görünüm ile bu oranın yüzde 3,4’ten daha düşük seviyede gerçekleşmesini bekliyoruz.

Konuşmamın devamında, Kentsel Dönüşüm Başkanlığı da dahil edildiğinde, 227 adet kamu idaresinin bütçelerinin yer aldığı 2024 yılı merkezi yönetim bütçe kanunu teklifimize ilişkin temel büyüklüklere değinmek istiyorum.
2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinde öngörülen bütçe giderleri 11 trilyon 89 milyar lira, bütçe gelirleri 8 trilyon 437,1 milyar lira olarak öngörülmüş olup, bütçe açığının GSYH’ya oranı yüzde 6,4 olarak hedeflenmektedir.
Asrın Felaketi sonrasında deprem hasarlarının giderilmesi ve afet risklerinin azaltılması amacıyla 2024 yılında 1 trilyon 28 milyar lira harcama yapılması planlanmaktadır.

Bu harcamaların GSYH’ya oranı yüzde 2,5 olarak hesaplanmakta olup söz konusu harcamalar hariç tutulduğunda bütçe açığının GSYH’ya oranı yüzde 3,9 seviyesinde öngörülmektedir.

Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifimiz ile Kesin Hesap Kanunu Teklifimizin Komisyonumuza sunuşu esnasında, Sayıştay Başkanlığı tarafından hazırlanan idare denetim raporlarına ve bu raporlara ilişkin genel değerlendirmelerimize de değinmek istiyorum.

Sayıştay Başkanlığımız 2022 yılında, merkezi yönetim kapsamında toplam 198 kamu idaresinin denetimini gerçekleştirmiş olup Genel Raporlar ve merkezi yönetim kapsamında olmayan kurumlar da dâhil olmak üzere Meclisimize toplam 226 Rapor sunmuştur.

Sayıştay tarafından 2022 yılında merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerine ilişkin toplam 1.070 bulgu tespit edilmiştir.
2021 yılı raporlarında 1.614 olan bulgu sayısı, titizlikle yapılan iyileştirme, düzeltme ve alınan diğer tedbirlerle 1.070’e düşürülmüştür.

İdare denetim raporlarında bulgu konusu yapılan hususlara bakıldığında; başta muhasebe kayıtlarında yapılan hatalardan kaynaklanan tespitler olmak üzere, kamu idarelerine ait taşınır ve taşınmaz mal kayıtlarında yapılan hatalar ile personel mevzuatına ilişkin iş ve işlemlerde yapılan hataların ön plana çıktığını görüyoruz.

Söz konusu hatalardan kaynaklanan bulguların en aza indirilmesi için merkezi yönetim kapsamında eğitim, sistem güncellemeleri ve mevzuat düzenlemeleri başta olmak üzere gerekli tedbirleri alıyoruz.
Yine 2021 yılında Sayıştay tarafından tespit konusu edilen, merkezi yönetim kapsamındaki idarelerden faaliyet raporu yayımlamayan kamu idaresi sayısı 4 iken, 2022 yılında merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerimizin tamamının faaliyet raporu yayınlaması sağlanmış ve raporlar kamuoyuyla paylaşılmıştır.
Hükümetlerimiz döneminde, son 21 yılık süreçte, mali disiplin anlayışımıza kararlılıkla devam ederken, bütçelerimizi de hizmet bütçeleri olarak hazırlayıp uyguladık. Bu dönemde de aynı anlayışla hazırladığımız bütçe teklifini Yüce Meclisimizin takdirine sunuyoruz.

Şubat ayında meydana gelen depremler, 14 milyon insanımızın yaşadığı, 11 ilimizi, 124 ilçemizi, 6 bin 929 köy ve mahallemizi doğrudan etkileyen, tarım ve sanayi üretimimizin, tarihi ve kültürel mirasımızın beşiği olan bir bölgede büyük bir yıkıma neden olmuştur.
Yıkımın ekonomimize maliyetine dair ilk tahmin, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığımızın hazırladığı rapora göre, 104 milyar dolar düzeyindedir.
Depremin ilk anından itibaren acil müdahale kapsamında devletimizin bütün imkânları seferber edilmiş, deprem bölgesindeki ihtiyaçların karşılanması için yoğun çaba sarf edilmiştir.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız, AFAD, TOKİ, belediyelerimiz, valilerimiz ve ilgili kurumlarımız depremin açmış olduğu yaraların hızla sarılması amacıyla koordineli bir şekilde çalışmıştır.
Depremzedelerimize yönelik taşınma, kira ve nakdi yardım destekleri hızlı bir şekilde temin edilmiştir.

Bölgede yaklaşık 6,6 milyon bağımsız bölüm içeren 2,4 milyon civarı yapının hasar tespiti yapılmış olup deprem sonrası kalıcı konutların ilk temeli 28 Şubat 2023 tarihinde, oldukça kısa bir zaman zarfında atılmıştır.
İlk konutların teslimi de depremden yalnızca bir buçuk ay sonra, 23 Mart 2023 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle gerçekleştirilmiştir.
Depremden etkilenen illerimizde 30 Mayıs 2023 tarihinde başlayan Hak Sahipliği sürecinde 767.430 talep değerlendirilmiş olup, taleplerin tümü ilgili komisyonlar tarafından incelenmiştir.
Bu taleplerin 441.862’si kabul edilmiş olup, diğer hak sahipliği başvuruları, yargısal süreçlerin tamamlanmasının ardından netleşecektir.
Afetten zarar gören şehirlerimizde yaptığımız istişareler sonucunda zemin etütleri yapılmış güvenli yerlerde Yerinde Dönüşüm projesini de başlattık.
Hibe ve kredi desteği vererek vatandaşlarımızın evlerini yerinde yenilemelerini sağlıyoruz. Bunu yaparken öncelikle depremden zarar gören şehir merkezlerimizin tekrar canlandırılmasını hedeflemekteyiz.

Yerinde Dönüşüm projesi kapsamındaki krediler, iki yıl ödemesiz olmak üzere on yıl vadeli ve faizsiz olarak belirlenmiş olup, hibe ve kredilerin %10'u peşin, geri kalanı ise inşaat ilerleme seviyesi esas alınarak ödenecektir.
Sizlerle Yerinde Dönüşüm projesi kapsamında yapılan başvuruların güncel sayısını da paylaşmak istiyorum. Gelinen noktada E-Devlet üzerinden başvuru sayısı 250 bine yaklaşmış durumdadır.
Güvenli yerleşim alanlarında Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, TOKİ ve Emlak Konut eliyle 200 bin konutun inşası hızla devam etmekte olup yapımı biten konutların da en kısa sürede vatandaşlarımıza teslim edilmesi planlanmaktadır.
Depremin yaralarını sararken, aynı zamanda alanında uzman akademisyenlerimizle birlikte çalışarak, yerleşime açılacak alanlarda deprem ve diğer afet risklerinin tespiti yapılmıştır. Güvenli yerleşim alanları için, planlama ve tasarım süreçleri “Dirençli Şehirler” yaklaşımımıza uygun bir biçimde en ayrıntılı şekilde tamamlanmıştır.

2002 yılından bugüne değin Hükümetlerimiz döneminde en öncelikli meselemiz eğitim olmuştur.

"MEB'İN BÜTÇESİ 100,2 MİLYAR LİRAYA YÜKSELTİLMEKTEDİR"

Eğitim bütçemizi 2002 yılında 7,6 milyar lira olarak devraldıktan sonra, eğitime verdiğimiz önemi yansıtacak şekilde Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi 2024 yılında 1 trilyon 90,2 milyar liraya yükseltilmiştir.
Tüm çocuklarımızın kaliteli eğitime erişimini sağlamak amacıyla okullarımızın fiziki imkânlarının iyileştirilmesi, yeni derslik yapımları, eğitim yapılarının depreme karşı güçlendirilmesi, okulların bilişim altyapılarının iyileştirilmesi gibi faaliyetlerin finansmanı için Milli Eğitim Bakanlığı yatırım bütçesi yüzde 117 artışla 46,1 milyar liradan 100,2 milyar liraya yükseltilmektedir.

Öğretmenlerimizin kariyer olanaklarını artırmak üzere Öğretmenlik Meslek Kanunu yürürlüğe koyulmuş; böylece, 2023 yılı Temmuz ayı itibarıyla öğretmenlerimize maaşlarında, uzman öğretmen olduklarında yaklaşık 2.900 lira, başöğretmen olduklarında ise yaklaşık 5.800 lira ilave artış sağlanmıştır.
Aynı zamanda nicelik olarak öğretmenlerimizin sayısı artırılmış, 2002 yılında 510 bin olan toplam öğretmen sayımız, 2023 yılı Kasım ayına gelindiğinde 1 milyon 33 bine çıkarılmıştır.
Mevcut durumda uzman öğretmen sayımız yaklaşık 508 bine, başöğretmen sayımız yaklaşık 64 bine ulaşmıştır.
Yükseköğretime erişimin artırılmasında da önemli mesafe kaydedilmiştir.

2002 yılında ülkemizde 76 üniversite mevcut iken Hükümetlerimiz döneminde bu sayı 129 devlet, 79 vakıf ve Milli Savunma Üniversitesi ile birlikte 209’a yükselmiştir. Devlet üniversitesi sayısı da yine bu dönemde 53’ten 129’a çıkarılmıştır.
2023-2024 eğitim öğretim dönemi itibarıyla yükseköğretim görmekte olan öğrenci sayımız yaklaşık 8 milyona ulaşmıştır.
Ülkemizde yükseköğrenim öğrencilerinin faydalandığı yurt yatak kapasitesi 2002 yılı sonunda 182 bin iken 2023 yılında 955 bine ulaştırılmış, bu alanda yaklaşık yüzde 424’lük bir artış sağlanmıştır.
Avrupa’daki bazı ülkelerin yurt kapasitelerine baktığımızda; yaklaşık sayıların İspanya’da 91 bin, Hollanda’da 113 bin, Almanya’da 290 bin, Fransa’da 365 bin, İngiltere’de ise 550 bin düzeyinde olduğu görülmektedir.
Ülkemizdeki yurt kapasitesinin ise yakın bir gelecekte 1 milyonu aşacağını öngörmekteyiz.
Üniversitelerimizin Ar-Ge ve yenilik kapasitelerini güçlendirerek araştırma altyapısı yatırımlarına hız kesmeden devam ediyor, Araştırma Üniversitelerini destekleyerek 20 devlet üniversitesine ilave bütçe tahsis ediyoruz.
Son 21 yılda attığımız uzun vadeli kararlı adımlar ile birlikte büyük bir teknoloji ekosistemini inşa etmekteyiz.

GÜNCELLENME

Bunları da beğenebilirsiniz

Son Dakika Haberler