GeriSeyahat Tuz çölünde ilerleyen ciplerimiz buzda yuvarlanan topları andırıyordu
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Tuz çölünde ilerleyen ciplerimiz buzda yuvarlanan topları andırıyordu

Tuz çölünde ilerleyen ciplerimiz buzda yuvarlanan topları andırıyordu

Rehber Mine Karahan, Türkiye’de turist gezdirse de asıl sevdiği şey kendi başına yurtdışında gezmek. Geçen kış bir arkadaşıyla çıktıkları Güney Amerika turunda üç ayda 10 ülkeyi gezmişler. Onu en çok etkileyen yerlerden biri, bir buz pistini andıran görüntüsüyle Bolivya’daki Salar de Uyuni Tuz Çölü olmuş. Bu gezide, bir günde dört mevsimi yaşayıp coğrafyadaki çeşitliliğin tadını çıkarmışlar.

Mine Karahan, 32 yaşında. 12 senelik rehber. İşi, Amerikalı turistlere Türkiye’yi gezdirmek. Hobisi yurtdışında gezginlik. Sırf seyahati sevdiği için diplomat olmak istemiş, üniversitede uluslararası ilişkiler eğitimi görmüş. Gülümseyerek, "Dışişleri kısmet değilmiş, ben de gezgin ve rehber oldum" diyor. Gezginliğe erken başlamasının nedenlerinden biri de rehber olan ağabeyi. 17 yaşındayken, ağabeyi, "Artık kendi ayaklarının üzerinde durmalısın, al sana para, bu da uçak biletin" deyip onu Japonya’ya göndermiş: "Tek başına İstanbul’dan Ankara’ya bile gitmemiştim. Amsterdam aktarmalı, sekiz saat beklemeli bir uçuşla Japonya’ya ulaştım. Üç ay kalıp Japonca kursuna da gittim."

Henüz 20 yaşındayken ona bir tur görevi verilmiş ve böylece rehberliğe ilk adımı atmış: "Sonra Budapeşte, Viyana, Prag turları verildi. Birkaç kez Fransa derken, böyle olmuyor ve bu turlar beni kesmiyor, dedim. Çünkü kendi programımı kendim yapmak istiyordum. Turlar sonuçta bir işti ve başkalarının sorumluluğunu taşıyordum. Sürekli kitap karıştırıp, ezberleyip, sabah grup otelden çıkmadan her yeri görüp, şaşırmayacak hale gelmem gerekiyordu. Bu beni çok strese sokuyordu. Ama ben herkes gibi gezmeyi seviyordum. Herkes gibi otobüse trene bineyim, şehir halkıyla konuşayım, nerede yenilip içileceğini sorayım, onlar gibi yaşayayım istiyordum. Hostelde kalıp gezginlerle tanışmak, onlardan fikir almak istedim. Kendi başınıza seyahat ederken, herhangi bir yere gidesiniz yokken bile yolunuzu değiştirip, aaa burası güzelmiş deyip oraya da gidebiliyorsunuz."

ÜÇ AYDA 10 ÜLKE

Bu nedenle rehberlik ettiği turlarda bilmediği yerlere gitmeme kararı aldı. Keşif duygusunu, iş dışında yaşamaya başladı. Önce bavulunu bir kenara bırakıp, kendine 55 litrelik bir sırt çantası aldı. Çok az eşyayla gezmeye başladı. Zamanı sınırlıysa, yola çıkmadan bilgilenip, rezarvasyonlarını ayarlamayı tercih ediyor. 2007’nin aralık ayında, arkadaşı Pırıl Yay’la çıktığı Güney Amerika gezisi de böyle. Üç ayda 10 ülkeyi gezmişler. Uçak biletini çok uzun süre önce ayarlamışlar, Lonely Planet’in "South America On the Shoe String" kitabını yurtdışından getirtip okumuşlar. Sadece Ekvador’da ilk gidecekleri otelde yer ayırtmışlar. Bazı uçak biletlerini pass olarak almışlar. Bu da gezginler için güzel bir bilgi: "Amerika’da bir acente buldum. Önceden gideceğiniz yere bakıp karar veriyorsunuz, örneğin Rio’dan Salvador’a gibi. Dört uçuş için 500 dolar ödedik, normalde biletlerden herbirinin fiyatı 800 dolar. Arjantin Havayolları’ndan da yedi uçuş aldık, bu sayede de yüzde 50 kazançlı çıktık. Pass uçuş Türkiye’de hiç bilinmiyor. Gezginlere tavsiyem Amerika merkezli bir seyahat acentesi bulup onlar üzerinden biletlerini almaları. Çünkü en büyük masraf, bilet."

İkili seyahat sırasında kalacak yerlerde çok seçici olmamayı öğrenmiş. Çok erken kalkıp geç yatarak zamanı iyi değerlendirmişler. Bazı günler çok yorulup hastalanmışlar da. Özellikle 4 bin metre yüksekteki La Paz’da burun kanaması ve baş ağrısı yaşamışlar. Çok spontan davranmadıklarını, belirli bir plana göre gezdiklerini söylüyor Mine Karahan.

DÜNYANINEN YÜKSEK BAŞKENTİ

Bolivya’ya sınır geçişini Peru’dan yapmışlar: "Önce La Paz’a gittik. Dünyanın en yüksek başkenti. Buradan Sucre’ye geçtik. Kent halkı, biz beyazız ayrılmak istiyoruz, diyor. Yılbaşı gecesi oradaydık. İnanılmaz bir sofra, müthiş bir şişe Bolivya şarabına kişi başı altı dolar ödedik. Sonra Potosi’ye gitmek istedik. Burada maden turlarına katılmak mümkün. Biz vakitsizlikten ve yorgunluktan direkt Uyuni kentine geçtik. Çok zorlu bir yolculuktu, bu bölgede hiçbir konfor aramamak lazım. Örneğin otobüs bozkırın ortasında mola veriyor. Tuvalet yok, doğayla baş başasınız. Uyuni’de kişi başı 70 dolara bir safari turuna katıldık. Tur, Atacama Çölü’nün başlangıcına, yani Şili sınırına kadar sizi götürüyor. Aslında sadece Tuz Çölü’ne de gidebilirsiniz, daha pahalı ve konforlusunu seçebilirsiniz ama biz zaten Şili’ye gidecektik, bütçemiz de sınırlıydı."

GÖRDÜĞÜM EN ETKİLEYİCİ YER

Tur önce dünyanın ilk buharlı trenlerinden birinin hurdalarının bulunduğu "Cementerio de los trenes" yani Tren Mezarlığı’na uğramış. Fotoğraf molasının ardından, San Cristobal köyünü gezmişler. Sömürge döneminden kalma kilisesi, gümüş madeni olan köyde halk madencilikle geçiniyormuş. Ardından tuz kaynaklarının bulunduğu Colchani kasabasını ziyaret etmişler. Mine Karahan hayatında en etkilendiği yeri, tuz çölünü ilk gördüğü anı şöyle anlatıyor: "Uçsuz bucaksız bir arazi. Yüzeyi tuz kaplı. Araçlar bunun üzerinden gidiyor. Mantar gibi onlarca cip, adeta buzpateni sahasında kayan toplar gibi. Salar de Uyuni’de 10 milyar tonluk tuz rezervi var ama sadece 25 bin tonu işlenebiliyor. 10 bin 582 kilometrekarelik alanı kaplıyor, yüksekliği 3 bin 650 metre ve dünyanın en büyük tuz çölü. Biz gezerken yağmur vardı ve zemin ıslanınca buz gibi görünüyor. Böyle bir şey görmedim, çok iddialı söylüyorum, göreceğimi de sanmıyorum. Çölün ordasında bir mola yerinde durduk. Bir tuz otel yapmışlar. Her şey tuzdan. Oradan Isla del Pescado’ya (Balıkçı Adası) geldik. Adada sadece kaktüsler, taşlar ve birkaç dinlenme yeri var."

HER YER TUZ REZERVİ

Burada öğlen yemeğinin ardından araçla bir süre daha gidip tuz çölünün dışına çıkmışlar. Yine minik kasaba ve köylerden geçmişler. Sonra, konaklayacakları Tayka De Piedra bölgesine ulaşmışlar. Mine Karahan bu bölge için uyarıyor: "Konfor aramamak lazım. Mesela banyo yok. Ertesi gün yola çıkıp San Juan Chiguana tuz rezervlerinden sonra birçok minik göllerden geçtik. Kayaları aştık zaten ortada bir yol yok, fakat şoförler yön bilerek gidiyordu. İnanılmaz bir yoldu, sürekli yağmur yağdı. Canapa, Hedionda, Chiarkota, Honda and Ramaditas gibi irili ufaklı göllerden geçtik. Bunlarda flamingolar ve bir çok enteresan kuş gördük. Arada tilkiler de çıkıyor karşınıza. Öğle yemeğini göllerden birinin kıyısında, sağımızda Thunupa Volkanı, solumuzda flamingolarla yedik. Bu volkan Aymara inancına göre kutsalmış. Uzun uzun yol aldıktan sonra kalacağımız yere geldik."

SICAK SU İLAÇ GİBİ GELİYOR

Hem yükseklik hem de tuz çölünün kuruluğu, hava sıcaklığını etkiliyor. Bolivya’da yaz olmasına rağmen gece hava çok soğukmuş. Ertesi sabah saat 04.00’te çıkarak Tatio Gayzerlerine ulaşmışlar: "Çok sıcak bir su çıkıyor. Buharı bile o soğukta bize çok iyi geldi. Gün ağarmadan biraz yol gittik 07.00’de gün ağardığında çok güzel manzaralar başladı. Sonra sıcak su göllerinin olduğu Termas Polques bölgesine ulaştık. Burada sıcak banyo yapılabiliyor, güzel tesisler var. Kahvaltıdan sonra Laguna Colorado’ya gittik. İspanyolca renkli göl demek, rengini bakır ve başka mineralerden alan kırmızı bir göl burası. Gölde flamingolar vardı. Ardında Laguna Verde’ye (yeşil göl) ve oradan da Şili sınırına ulaştık. Dünyanın gerçek anlamda en kuru çölü olan San Pedro de Atacama’dan sınır geçişi yaptık."

EN SEVDİĞİ 5 YER

á Buenos Aires á Kyoto á Barcelona á Bruggeá Machu Pichu (Peru)

neyle seyahat ediyor

Uçak ve toplu taşıma araçlarıyla

seyahatte ne okuyor

Rehber kitap, roman

ne yiyor, ne içiyor

yerel lezzetler

ne giyiniyor

bol cepli, rahat pantolon, kolay kuruyan tişörtler

nerede kalıyor

Hostel, pansiyon, bazen çadır

çantasının vazgeçilmezleri

Harita, MP3 çalar, sudoku

kimle seyahat ediyor

Yalnız veya yakın bir arkadaşı ile

ne alıyor

Buzdolabı mıknatısıyerel kağıt para

False