GeriSeyahat ‘Zirveden Dünya’nın yuvarlak olduğunu görmek eşsiz bir duyguydu’
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
‘Zirveden Dünya’nın yuvarlak olduğunu görmek eşsiz bir duyguydu’

‘Zirveden Dünya’nın yuvarlak olduğunu görmek eşsiz bir duyguydu’

Hiç dağcılık deneyimi olmayan Arçelik CEO’su Hakan Bulgurlu, iklim krizi konusunda farkındalık yaratmak için Everest’in zirvesine tırmandı. Bu yolculuğu anlattığı ‘Tehlikeli Tırmanış’ isimli kitabı geçen ay yayımlandı. Bulgurlu “Zirve yolculuğundan bambaşka biri olarak döndüm” diyor.

Uzun zamandır iklim kriziyle ilgili araştırmalar yapan Arçelik CEO’su Hakan Bulgurlu, hem farkındalık yaratmak hem de geleceğe daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için 2018 yazında Everest’in zirvesine tırmanma kararı aldı. Daha önce hiçbir dağcılık deneyimi yoktu. 23 Mayıs 2019’da zirveye ulaşabilen birkaç bin şanslı insandan biri oldu.

Tecrübesini anlattığı kitabı geçen ay çıkan 49 yaşındaki Bulgurlu’yla bu özel deneyimini konuştuk.

Everest’e tırmanma fikrine yöneticilerinizi nasıl ikna ettiniz? Ailenizin ilk tepkisi ne oldu?

Konuyu ilk olarak Koç Holding’deki yöneticilerim ve ailemle paylaştım. Hazırlık için, önce yaklaşık 7.000 metreyle Amerika kıtasının en yüksek zirvesi Aconcagua’ya tırmandım. Aconcagua dönüşünde eşim Stephanie’yle planlarımı paylaştığımda ilk tepkisi “Çocuklarımın babasız büyümesini istemiyorum” oldu ama amacımı dinleyince beni destekleyip cesaretlendirdi. Rahmi Bey’in (Koç) ilk sorusuysa “Sör Edmund Hillary’nin (Everest’in zirvesine çıkan ilk kişi) durduğu yerde mi duracaksın” oldu. Dikkatli olmamı, en ufak bir riskte geri dönmemi istedi. Son olarak da babamla konuşarak iznini aldım.

‘Zirveden Dünya’nın yuvarlak olduğunu görmek eşsiz bir duyguydu’

Tırmanış öncesinde nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz?

Genel olarak, spor yaparım ve beslenmeme dikkat etmeye çalışırım ancak bu süreçte özel bir beslenme ve egzersiz programı uyguladım. Yüksek irtifaya vücudumu hazırlayabilmek için hipoksik çadırdan faydalandım, geceleri bu çadırda uyudum. Ayrıca tırmanış antrenmanları yaptım. Everest’in kuzey rotasındaki 3 kısımdan en zorlu olanı 2’ncisi. Tırmanılması neredeyse mümkün olmayan dik bir uçurum. Fakat Çinliler bu etaba yerleştirdikleri alüminyum merdivenle tırmanışı mümkün kılmış. Ben de bu zorlu etaba hazırlanmak için bir kopyasını İstanbul’dan yaklaşık bir saatlik mesafede, Ballıkayalar Kanyonu’nda dağcılardan destek alarak inşa ettim, burada deneme tırmanışları yaptım.

İlk zirveniz Aconcagua’da neler hissettiniz?

Zirveye varınca kendimi çok iyi ve canlı hissettim, muazzam bir andı. Fotoğraf ve video çekenlerle şakalaşıyordum. Ekipçe fotoğraf çektirmek için poz verirken dizim çıktı ve büyük bir panik yaşadım. Ekibimizin rehberiyse dağda tek başıma olduğumu ve bu sorunu kendi başıma halletmem gerektiğini söyledi. Bir şekilde dizimi yerleştirmeyi başardım ama zirvenin bir de inişi vardı. Önce ağrımasından ya da tekrar çıkmasından korktum ve temkinli adımlarla ilerledim.

‘Sarımsaklı yağ içtim’

Everest tırmanışı için geri sayıma başladığınız dönemde günlük hayatınız değişti mi?

Çok daha sıkı bir beslenme programı izledim, üstelik pek de hoşuma gitmeyen yeni alışkanlıkları içeriyordu. Örneğin; sabahları sarımsaklı zeytinyağı içmek, antrenman sonrası taze badem sütlü yulaf ezmesi yemek gibi. Öğle yemeğimde salata veya çorba vardı. Akşam yemeğindeyse ağırlıklı sebze... Takviye olarak magnezyum, D vitamini ve omega yağları içeren haplar kullandım. Ofisteki spor salonuna koşu bandı benzeri bir tırmanma aleti aldım, adım çalıştım.

Everest’te sizi nasıl bir ortam bekliyordu?

Ana kamp, Ay’ın yüzeyine benziyor; güneş doğarken de kayaların rengi yüzünden Mars’a. 5.000 metre yükseklikte düz, kayalık bir ova; hayvan, böcek, bitki hiçbir şey yok. Kampta yukarılarda kullanılandan daha büyük bir dizi turuncu çadır var. Bu çadırlarda uyku tulumu, masa, sandalye, telefon şarj etmek ve aydınlatma için elektrik var. Bunlar dağ ortamı için çok lüks.

‘Zirveden Dünya’nın yuvarlak olduğunu görmek eşsiz bir duyguydu’

Tırmanış sırasında sizi en çok ne zorladı? Hiç ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya kaldınız mı?

Son derece dik 2’nci etapla birlikte tabanları çivili kramponlarla yürüyor ve oksijen desteği kullanıyorsunuz. Karın, buzun olmadığı yerlerde kramponlar kayıyor. Yüksek irtifa nedeniyle oksijensizlik de vücudu ve beyni zorluyor. Fiziksel olarak çok zorlandığım anlar oldu, ancak en zoru duygusal kısmıydı. Hayatını kaybetmiş dağcıların bedenleriyle karşılaştım ve hayati tehlike yaşayan kişiler gördüm. Kendimi tahmin ettiğimden de büyük bir tehlikeye attığım gerçeğiyle yüzleştim. Çocuklarım gözümün önüne geldi. Kamp bölgesinde uyuduğum çadırın üzerine bir kaya parçası düştü ve çadırım parçalandı. Eğer üzerime isabet etseydi ölebilirdim. Bir başka büyük tehlikeyi ‘Kuzey Sırtı’ denen yere yaklaşırken yaşadım. Ayağımı bir ipten diğerine geçirmeye çalışırken kaydım. Karabina (halka ve kanca işlevine sahip ekipman) zirve takımıma takıldı. İpe bağlı olmadığım için kaymaya başladım. Var gücümle tutundum.

Dünyanın en yüksek noktasında neler hissettiniz?

Everest’in zirvesindeyken bir duygu karmaşasına giriyorsunuz. Dünyanın en yüksek zirvesine çıktığınız için coşkuya kapılıyor, adrenalin patlaması yaşıyorsunuz. Bir yandan doğanın gücüne ve güzelliğine hayran kalıyor, öbür yandan tüm çabalarınıza rağmen bir hiç olduğunuzu görüyorsunuz. Zirveden Dünya’nın yuvarlak olduğunu görebiliyorsunuz. Üstünde yaşadığımız gezegenin şeklini kendi gözlerimle görmek eşsiz bir duyguydu.

Yolculuğunuz size ne öğretti?

Yaşamak her şeyden kıymetli. Everest tırmanışından bambaşka biri olarak döndüm; dağın bana öğrettiği pek çok ders var. Öncelikle eşim ve çocuklarımla ilişkilerim artık çok daha iyi. Şimdi mutlaka onlar için zaman yaratıyorum; artık daha çok şey paylaşıyoruz. Everest, liderlik tarzımı da değiştirmemi sağladı. Çalışma arkadaşlarımı daha çok dinliyorum, uzmanlıklarına güveniyorum. İnsanlara ve sorunlarına karşı daha duyarlıyım. Everest deneyimim bana en yüksek zirvenin bile üstesinden gelmenin mümkün olduğunu gösterdi.

3 etkileyici durak

Bulgurlu, Everest’e tırmanmaya karar verdiği günle zirveye ulaştığı ana kadar gidip gördüğü yerler arasında kendisini en çok etkileyen üç şehri şöyle anlatıyor:

Mendoza: Aklıma ilk gelen Aconcagua’ya giderken uğradığımız Arjantin’deki Mendoza şehri. Sonu gelmeyen kızıl kayalıklarla dolu, tek bir ağacın olmadığı, çöl gibi bir bölge. Bölgede artık kar yağmadığını, buzulların yılda 30 santim küçüldüğünü ve bunun sonucu olarak yerli halkın ciddi bir su kıtlığı yaşadığını öğrendim.

Lhasa: Bir diğeriyse Everest’e giderken uğradığımız, dünyanın en yüksek şehirlerinden biri olan Tibet’teki Lhasa. Her yerde kameraların olduğu, inanılmaz kontrol altında bir yer. Her adımınızda takip edildiğinizi hissediyorsunuz. Şehir, tüm kısıtlamaların yanında büyüleyici bir yer. Dalai Lama’nın kışlık sarayı olan, şimdiyse insanların hac yolculuğu yaptığı ve kızıllı beyazlı tuğlalarla örülen Potala Sarayı da çok etkileyici.

Mallorca: Son olarak Everest öncesi ailemle zaman geçirmek için gittiğim İspanya’da, Mallorca’dan etkilendiğimi söyleyebilirim. Üzüm bağları bisiklet antrenmanlarımı keyifli kılmıştı.

False