Eşsiz koylarıyla Urla ve Karaburun...

Günlerden pazar ve insanın içini kıpır kıpır eden bir hava! Kasım ayında olmamıza rağmen İzmir’de adeta kışa değil de yaza giriyormuşuz gibi bir hava hâkim. Motorcular için “Bu havalar kaçmaz!” dedirten havayı yakalamak için garajda duran motosikletlerin yola düşme zamanı… Bu kez istikamet, kartpostallara ilham veren kasaba Urla ve Karaburun köyleri...

Haberin Devamı

İlk olarak gideceğim rotayı Urla’nın tertemiz deniziyle bilinen Demircili köyü olarak belirledim. Demircili’ye gitmeyi özellikle tercih ediyorum çünkü bu yol, araba geçmediği zamanlarda öyle sakin ve öyle güzel oluyor ki, motosiklet kullanıyor olmasam her seferinde kendimi o yeşilliklerin içine atmak geliyor. O anlarda sanki şehirden çok ama çok uzaklarda, o eşsiz yolda tek başıma sürüyormuşum hissine kapılıyorum ki, bu da bir motorcu için eşsiz bir duygu... Her seferinde yaptığım gibi kaskımın vizörünü aralayıp tertemiz havayı tüm hafta depolamak üzere içime çektim. Ardından ilk kahve molamı vermek üzere Demircili yolu üzerinde, mis kokan yeşilliklerin içerisinde yer alan Yörük Aile Evi’ne rotamı çevirdim. Siz de şehrin karmaşasından ve anlamsız stresinden uzaklaşmayı tercih edenlerdenseniz, bir hafta sonu rotanızı Demircili’ye çevirmeyi asla ihmal etmeyin. Ayrıca yaz aylarında soğuk ve tertemiz suyu ile aklımızda yer eden Demircili koyunda bir kez dahi olsa denize girin derim. İzmir’in bunaltan sıcaklarında soğuk suyunun inanılmaz bir serinleme yarattığını söyleyebilirim.

Haberin Devamı

Eşsiz koylarıyla Urla ve Karaburun...

Demircili’den Urla’ya uzanan keyifli bir sürüşten sonra, soluğu kartpostal misali güzelliği ile ün salmış Urla İskele’de aldım. Urla’yı solumak, alışkanlık yapmakla kalmaz aynı zamanda insanı adeta bir şair, bir ressam kısacası romantik bir sanatçı yapabilir. Çünkü Urla, renkleriyle, şarap bağlarıyla, eşsiz Enginar Festivali ve taptaze balıkları ile dillere destan güzellikte bir tatil beldesidir. İçine girdiğiniz anda sizi etkisi altına alır ve aniden “Bir emekli olsam da buraya taşınsam” düşüncesi aklınıza giriverir. Hiç anlamazsınız bile, bir bakmışsınız Urla’yı sanki orada yaşayan biri gibi dostlarınıza anlatır olmuşsunuz.

Urla İskele’den sonraki rotamı, Urla’nın sakin köyü Gülbahçe olarak planlamıştım. Ama son anda biraz yol yapmak üzere ilk durağımı Karaburun’un bir tanesi Kaynarpınar koyu olarak değiştirdim. Dönüşte sırasıyla Ardıç, Mordoğan, Balıklıova ve Gülbahçe köylerine uğradım. Karaburun yolundaki virajların ne kadar meşhur olduğunu motorcular bilir. Bir yanda deniz bir yanda yeşilliklerle dolu bir doğa ve yüzünüzde gülümsemeye sebep olacak virajlar…

Haberin Devamı

Eşsiz koylarıyla Urla ve Karaburun...

Hiç mola vermeden sürüş yaptığım için Kaynarpınar’a vardığımda üzerimde tatlı bir yorgunluk vardı. Ama her seferinde olduğu gibi Kaynarpınar’ın beni benden alan manzarası, bir anda tüm yorgunluğumun yerini anlatılamaz bir keyifle değiştiriverdi. Oradaki sükunet, denizin iyot kokusu ve sonsuzluk hissi veren manzara, insanın ruhunu iyileştirmeye yeter de artar bile. Çay molasından sonra kalbim Kaynarpınar’da kalarak yoluma koyuldum.Kaynarpınar’dan sonraki koy yine Karaburun’a bağlı ve yazlıkların bulunduğu huzur dolu Ardıç. Ardıç plajına nazır tepede, yazın bittiğine dalgalar eşliğinde bir kez daha şahit oluyorum.

Sırada Mordoğan koyu var. Yine motorcular bilir, İzmir’de yılın ilk günü “Madrun” yani “Çılgın Sürüş” adıyla ilk sürüşünü yapmak isteyen sürücülerin durağıdır burası. 1 Ocak günü sabah erkenden buluşulur ve rota Mordoğan’dır. İskelede bulunan güzel manzaralı kafelerden birinde oturup hep beraber keyif yapılır ve hatıra fotoğrafları çekilir. Bu kez bahardan kalma bir havada henüz Ocak ayı gelmeden keyif yapmayı ihmal etmedim. Mordoğan’a uğrayıp Roma Cafe’de, taze çay eşliğinde güzel manzaranın tadını çıkarmanızı tavsiye ederim.

Haberin Devamı

Mordoğan koyundan sonra Urla’nın balıklarıyla ve un kurabiyesiyle ünlü koyu Balıklıova koyu karşıladı beni. Hem de ne karşılama, yavaş yavaş öğlen olmuştu ve meşhur balıkçılar dopdoluydu. O kalabalıkta motorumla rahatça duramadığım için çıkış yolunda Balıklıova’ya uzaktan bakıp günün ve manzaranın keyfini çıkardım. Son durağım, Urla’nın sıcacık Gülbahçe köyü idi. Balıklıova’da yapamadığımı yaptım ve motorumla sahile çıkarak rahatça fotoğraf çekilebildim. Köyün o salaş güzelliği, bir anda sizi alıp uzaklara götürüveriyor. Gülbahçe’de sahilde bulunan motellerde konaklayabilir ve taze taze tutulan balıkların tadına bakabilirsiniz.

Şehirden uzakta kafanızı sıfırlamak ve ruhunuzu tazelemek için Urla’nın ve Karaburun’un masmavi koylarını sırasıyla turlamanızı şiddetle öneririm. Neden mi? Çünkü eve döndüğümde ben aynı ben değildim. Can dostum motorumla 180 kilometre yola rağmen eskisinden daha dinç ve mutlu hissediyordum.

Eşsiz koylarıyla Urla ve Karaburun...

   

Yazarın Tüm Yazıları