GeriSeyahat Boğayı Öldür / Mehmet Mollaosmanoğlu
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Boğayı Öldür / Mehmet Mollaosmanoğlu

Boğayı Öldür / Mehmet Mollaosmanoğlu

Aksiyon-gerilim romanlarının başarılı yazarı Mehmet Mollaosmanoğlu Boğayı Öldür’de rüyalarınıza girecek bir aksiyon-gerilim öyküsü anlatıyor!

Mehmet Mollaosmanoğlu’nu daha önce yazdığı ve hepsi de benzer temalara sahip olan arkeolojiyle kuantum fiziğini, medeniyetler tarihiyle dünyanın bilinmeyen alternatif tarihini iç içe geçiren, felsefi açılımlarla derinleşen ve yüksek bir aksiyonla soluk soluğa ilerleyen gerilim romanlarıyla tanıyoruz. Mollaosmanoğlu’nun hayranlarına müjdemiz var. Çünkü yazarın yeni romanı olan Boğayı Öldür de öncekileri aratmayacak mistik bir öyküye ve gerilim duygusuna sahip. MÖ 67 yılının Kilikya’sı ile bugünün Silifke’si arasında yaşanan Boğayı Öldür, binlerce yıl önce şekillenen bir kaderin doğa üstü öyküsünü anlatıyor.

Günümüzde dünya nüfusunun büyük çoğunluğu semavi dinlerden birine, yani Müslümanlık, Hıristiyanlık ya da Museviliğe mensup. Semavi dinler tek tanrılı dinler anlamına geliyor ve Musevilikten bu yana insanoğlunun üzerinde etkili. Peki ya bu üç semavi dinden biri olmasaydı, bugün insanlık neye inanıyor olurdu? Cevap, binlerce yıl öncesinin kadim medeniyetlerinde saklı olabilir mi? Daha önce de kadim medeniyetler, reenkarnasyon, kuantum fiziği ve yıldızlardan gelen yaşamlar üstüne yazdığı farklı gerilim-aksiyon türündeki romanlarıyla tanıdığımız Mehmet Mollaosmanoğlu, okuyucusunu yine kökeni binlerce yıl öncesinde saklı olan gizemli ve mistik bir maceraya sürüklüyor. Soluk soluğa okunan Boğayı Öldür, şimdi artık unutulup gitmiş olsa da binlerce yıl önce Anadolu’nun kadim medeniyetlerini etkisi altına almış olan Mitraizm ile tanıştırıyor bizi. Ve ‘Romalılar Hıristiyanlığı kabul etmemiş olsaydı dünyanın büyük çoğunluğu Mitras dinini seçecekti ve o zaman da dinler ve medeniyetler tarihi çok farklı gelişecekti,’ savının altını çiziyor.

Günümüz Silifke’sinde başlayan öykü M.Ö. 67 yılının Kilikya’sına uzanıyor ve yeniden günümüzde sona eriyor. Boğayı Öldür, yalnızca kadim medeniyetler ve tarihle değil; astroloji, astronomi, dinler tarihi, reenkarnasyon, rüyalar ve mistisizmle de iç içe geçen bir hikayeyi, aksiyon yönü de yüksek bir gerilim formatında anlatıyor.

Boğayı Öldür, elinizden bırakamayacağınız ve soluk soluğa okuyacağınız bir aksiyon-gerilim romanı. Öte yandan, dinler ve medeniyetler tarihi ile satanizm kavramı üstüne yaptığı ilginç felsefi açılımlarla da okuyucusunu düşündürmeyi başarıyor. Astroloji, astronomi, reenkarnasyon, evrenin işleyişi gibi konular üstüne de doyurucu bilgiler veriyor. Ancak bu ilginç romanın en güzel yanlarından biri de her biri son derece özgün karakterleri… Boğayı Öldür, zaman zaman Jean-Christophe Grangé ve Dean Koontz romanlarını anımsatsa da Anadolu’nun binlerce yıllık tarihinden beslenen özgün yanıyla da benzerlerinin arasından sıyrılıyor. Boğayı Öldür hem kadim evrensel sırlar üstüne düşünmemizi sağlayan felsefi bir yana hem de soluk soluğa ilerleyen bir aksiyon-gerilim öyküsünün özelliklerine sahip. Zaman zaman insanın kanını donduracak denli korkunç olmayı da başaran romanın öte yandan mizahi bir tonu da var.

Konusu:

O gün Silifke’de ölüm kokusu vardı ve Ferruh Hanveli ölmeye yattı. Ne var ki gelen Azrail değil Pontus Prensesi Pervin oldu. Yalnız olayın biraz karışık olduğunu söylemede fayda var; çünkü o anda genç kız tam iki bin yıl evvel rüyasında Ferruh’u görüyordu. Ya da Ferruh iki bin yıl evvel prensesin rüyasına giriyordu, hangisine aklınız yatarsa artık...

 

     Peki, birisinin rüyasına girip onun hayatını değiştirmek mümkün mü?

     Ya rüyalarda aşkla birbirine bağlanmak?

     Dahası, rüyalar gelecekteki soruların bugünkü yanıtları mı?

 

     Siz bunları düşünedurun, Prenses, Ferruh’tan bir şey istedi; Boğa’yı öldürmesini... Bu ne demekti?

 

     Ferruh, içine çekildiği muammayı çözmek için üst kat komşusu Astrolog Kardelen Beylerbeyi ve onun köpeği Arşi ile beraber büyük bir maceraya atıldı... Muvazenesiz Ferruh, üşütük Kardelen, cırtlak sesli Arşi’ye bir de mahallenin Deli Nigar’ı katılınca, İblis bile panikledi. Erdemli'deki Kanlı Divane Obruğu bir anda cesetle doldu...

 

     Astroloji de Boğa’nın ölümü İblis’in doğumunu simgeliyordu ve hem yeryüzünün hem de gökyüzünün kaderi, zıvanadan çıkmış bu dört dünya varlığının elindeydi artık.

 

     Akıl oyunlarıyla işlenmiş tebessüm ederek okuyacağınız sıra dışı bir gerilim.

 

False