GeriSeyahat Karun gibi zengin Sardes
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Karun gibi zengin Sardes

Karun gibi zengin Sardes

Tarihin en zengin krallarından Karun’un yaşadığı, Dünya üzerinde paranın ilk kez kullanıldığı Lidya’nın başkenti Sardes antik kenti, kuruşlundan bu yana geçen 3 bin yıla karşın tüm görkemiyle ayakta. Bugün Manisa’nın Salihli ilçesi sınırlarında bulunan kent, İzmir’den iki saat mesafede.

Bir zaman tünelinde yürüyor gibiyim. Daha biraz önce günümüzdeydim. Tapınağın bekçisi ile çay içip sohbet etmiştim. Yürüdüğüm yol, beni hızlı bir şekilde geçmişin gizemli labirentlerine götürüyor, yüzyıllar hızla geriye doğru akıyordu sanki. Bu duygular içinde tapınağın ağaçlarla kaplı yolunu bitirdiğimi fark ediyorum. Girişinde özenle işlenmiş bir sütun başı geçmişe yolculuğumun ilk adımı. Sütun başını geçince önüme çıkan yolun sonundaki iki büyük sütuna doğru ilerliyorum. Bir iki dakika sonra sütunların yanına varınca, iki değil tam 16 sütun olduğunu görüyorum. Çoğu ortadan kırılarak sağa sola savrulmuş. İki tanesi ise zamanın tüm yıpratıcı etkilerine karşı ayakta duruyor. Yapımına Helenistik dönemde başlanan ve dönemin en büyük 7 tapınağından biri olan Artemis tapınağı, hiçbir zaman tam olarak bitirilememiş. Sütunlardan daha eski bir tarihe sahip olan bir de sunak var burada. Sütunları arkamda bırakıp tapınağın arkasındaki kalenin bulunduğu akrapolis tepeye doğru tırmanmaya başlıyorum. Kale duvarlarının başladığı yere kadar gidiyorum. Aşağılardaki nehrin kenarındaki tarlayı sürmeye çalışan çiftçi günümüzle geçmişi ayıran bir ince bir çizgi gibi. Tarlanın kenarındaki Sart Çayı’nın dağlardan altın tanecikleri taşıyan bir zamanların azgın nehri Paktalos olduğuna inanası gelmiyor insanın. İLK PARA KARUN ZAMANINDA BASILDIİ.Ö 1200- 750 yılları arasında yaşayan ve uzun dönem Batı Anadolu’yu egemenliği altına almış Lidya krallığının başkenti olan Antik Sardes kentinin tüm kalıntıları, ayaklarımın altında. Heredot, kentin adının, Troya’nın yıkıldığı yıllarda yörenin kralı olan Lydus’tan geldiğini yazar. Lidya’nın son kralı, Pers akınları sonucunda kentin yıkılmasından sonra öldürülen Kroisos’tur. Lidya onun döneminde tarihinin en görkemli günlerini yaşadı. Kimdir bu Kroisos? Kim olacak şu bizim hazineleriyle meşhur Karun. Tarihte madeni paranın ilk kez kullanıldığı yer Lidya krallığının başkenti olan Sardes’tir. Yani parayı başımıza Lidya’lılar sarmış ve bunu da Sardes’te yapmışlar. İlk sikkelerin Kroisos zamanında basıldığı düşünülüyor. Dönemin en zengin krallığı olmasının ise iki ana nedeni var. Birincisi Bozdağlar’dan Paktalos çayı yardımıyla getirilen altın cevherinin koyun postları aracılığıyla toplanarak hazineye aktarılmasıydı. Lidya’lılar ise Paktalos’daki altını tuttuğu her şey altında dönüşen efsanevi Frig kralı Midas’ın çayda ellerini yıkamasına bağlıyorlardı. Lidya’lılar altını işleme becerisine de sahiptiler. Yapılan kazılarda bulunan ve İ.Ö. 6. yüzyıla tarihlenen altın arıtma atölyeleri Kroisos dönemine denk geliyor. altın ve gümüşü ayrıştırmayı başarmış olan Lidya’lılar bu atölyelerde yılda birkaç yüz kilo altını ayrıştırarak sikke basımına hazır hale getirebiliyorlardı. İkinci neden ise kentin dönemin önemli ticaret merkezlerinden biri olmasıydı. KARAYOLU KENTİ İKİYE BÖLÜYORBulunduğum tepedeki patika yoldan, antik kentin en görkemli yapıtı olan Gymnaseion’a doğru inmeye başlıyorum. Sardes antik kentinin tam orasından geçen İzmir-Ankara karayolu, bu görkemli yapıtlardan oluşan kenti ne yazık ki ikiye bölmüş. Kompleksin karşında trafikten fırsat bulup karşıya geçmeye çalışırken hemen yakınımdaki evdeki kalabalık dikkatimi çekiyor. Merak ediyorum. Bir sünnet düğünüymüş Ve yemek zamanıymış. Davet ediyorlar. Hiç hesapta olmayan bir şekilde öğle yemeğimi bir düğün evinde yiyorum. Komplekse girdikten sonra sağdaki yolu takip ediyorum. Sardes’in en görkemli yapıtı olan Gymnaseion, bir kısmı restore edilmiş bir spor ve hamam kompleksi. Etrafı ise birçok dükkân tarafından çevrilmiş durumda. Gymnaseion duvarının dibinde önce bir restoran görüyorum. İlerledikçe hırdavatçı dükkânı ve Yakup’un dükkânı olmak üzere bir çok dükkân çıkıyor karşıma. Her şey çok canlı. Yıllardır Anadolu’yu dolaşırım hâla görmediğim bilmediğim çok şey var. Her gezimde başka bir sürprizle karşılaşıyorum. Yol bitince bir kapıdan geçerek sinagoga benzeyen bir yapının içine giriyorum. Burası İ.S. 2 yüzyılda kentin Musevi nüfusu için yaptırılmış. Duvarları renkli taşlardan süslerle kaplı sütunlu koridorlara sahip sinagog, İ.S. 5. yüzyılda kullanılmaz hale gelmiş.BİR YAPI BU KADAR GÖRKEMLİ Mİ OLURAvludaki küçük Aslan heykellerini fotoğrafladıktan sonra biraz ilerideki merdiveni kullanarak duvarın üzerine çıkıp Gymnaseion’un önünde bulunan yemyeşil bir alana iniyorum. Bir zamanlar sporcuların idman yaptıkları bu alan şimdi sadece yeşil otlarla kaplı. Avluya inince ilk kez tam karşıdan ve bu kadar yakından gördüğüm Gymnaseion’un görkemi adeta nefesimi kesiyor. Bir yapı bu kadar görkemli ve bu kadar mı estetik olur! Biraz önce içinden geçtiğim mahalleyi düşünüyorum. 2 bin 500 yıl önce insanlardaki estetik kaygısının nedeni neydi acaba? Ya da biz neden bu kadar estetik yoksunuyuz? Yapının içindeki sütunlar bile muhteşem gözüküyor. Yaklaştıkça yapının görkemi artmaya başlıyor. Yapının her bir santimi bile özenle işlenmiş. Mermer sütunlarda yapılan kıvrımlar büyük bir becerinin ve emeğin ürünü. Yapının ortasındaki iki sütunun arasında bulunan kapıdan geçerek arka tarafa geçiyorum. Gymnaseion’la her şey çok özenle ve buraya gelenlerin tüm beklentileri karşılanacak şekilde planlanmış. Yapının arka tarafında iki basamaklı büyük bir havuz bulunuyor. Burada biraz zaman geçirdikten sonra aradaki patikadan geçerek buradaki gezimi bitiriyorum. Çıkışa doğru giderken bu antik çağın görkemli kentini ziyaret edenlerin sayısının neden bu kadar az olduğunu sormadan edemiyorum kendi kendime. Çıkışta dönüp şöyle bir bakıyorum geriye. Koca Gymnaseion binası bana sanki “gitme” der gibi geldi birden. Neden böyle hissettiğimi anlamaya çalıştım. Etrafıma baktım. Benden başka kimse yoktu bu gün. Bir zamanların görkemli yapıtları şimdi yapayalnız bir şekilde kendileriyle anılarını paylaşacak birkaç kişiyi bile özlemle bekliyor. Anadolu coğrafyasının bu efsanevi kenti, ne yazık ki her gün onu ziyarete gelecek birkaç kişiye bile muhtaç. Bırakın Türkiye’nin başka yerlerini, izmir ve Manisa’da bile böylesine önemli bir dünya kültür mirasına sahip olduklarının bilincinde olanların sayısı bile çok az. Yolunuz izmir’e veya Manisa’ya düşerse ne yapıp edin bir gününüzü bu antik kente ayırın. Kenti gezdikten sonra neden bu kadar ısrar ettiğimi anlayacaksınız. NASIL GİDİLİRSardes antik kentinin kalıntıları, Manisa’nın Salihli ilçesi sınırları içinde. Salihli’ye 10 km uzaklıkta olan kent, İzmir- ankara yolunun 72. kilometresinde. Sart Mustafa ve Sart Mahmut köyleri ile iç içe. Kent yol tarafından ikiye bölünmüş. Önce Artemis tapınağına gidin. Köyün içinden geçerek birkaç dakika içinde tapınağın girişine varabilirsiniz. Ayrı yerlere oldukları için tapınak ve Gymnaseion’a giriş ayrı ücretlendiriliyor.Önümüzdeki haftasonu nereye? (5-6 Şubat)istanbul’DAN...Aladağ-Abant’a: 4 Şubat saat 21.00’de istanbul’dan hareket, gece 01.00 civarı Bolu’ya varış. Cumartesi Aladağ’a tırmanış. Aladağ Göleti çevresinde iki saatlik yürüyüşün ardından yemek molası ve Gölcük’e geçiş. Gölcük’te göl kenarında yürüyüş ve serbest zaman. Akşam dileyenler için Karacasu Termal’de aile banyosu ve kaplıca imkanı. Pazar günü kahvaltı sonrası Abant’a hareket. Abant’ta göl kenarında yürüyüş, kızakla kayma ve faytonda gezinti. Sucuk-ekmekli öğle yemeği sonrası Abant Yaylası’nda birbuçuk saatlik yürüyüş ve istanbul’a dönüş. Fiyatı 225 lira (Ulaşım, konaklama, öğle yemeği, akşam yemeği, Milli Park giriş ücretleri, çevre geziler, rehberlik, sigorta) Tel: (212) 243 68 85 www.deepnature.com Kastamonu-Daday’a: 4 Şubat saat 22.00’de istanbul’dan hareket, ertesi sabah saatlerinde Kastamonu’ya varış. Serbest zamanda ata, bisiklete ya da ATV’ye binme imkanı sonrası Daday merkezinde halk eğitim merkezi, köy çarşısı, Yumurtacı Göleti, Ballıdağ Tepeliği ve Soğucova Yaylası gezileri. Pazar, Kastamonu’ya hareket. Candaroğlu Mahmut Bey Camii, Kasaba Köyü, Şerife Bacı Anıtı, Liva Paşa Konağı gezilerinin ardından istanbul’a hareket. Fiyatı 169 lira (Ulaşım, konaklamai seyahat güvence paketi, çe
False