BİR SORUDAN FAZLASI | Neden torunumuz bize karşı bu kadar kaba?

Güncelleme Tarihi:

BİR SORUDAN FAZLASI | Neden torunumuz bize karşı bu kadar kaba
Oluşturulma Tarihi: Mart 24, 2023 12:26

Aile büyükleri ile genç nesiller arasında kuşak çatışmaları toplumda oldukça sık gözlemlenen bir durum. Özellikle büyükanne ve büyükbabalar torunlarının kendilerine karşı kaba ve saygısız tutumlar içinde olmasından şikayetçi. Peki böyle durumlarda hatayı kimde aramalı? Aile büyüklerinde mi, anne-babalarda mı, torunlarda mı? Bir Sorudan Fazlası serimizin bu bölümünde torunlarının tavırlarından şikayet eden büyükanne ve büyükbabalarla konuştuk.

Haberin Devamı

Pek çok kişinin büyükanne ve büyükbabası ile yaşadığı, unutamadığı güzel anıları vardır. Birlikte gidilen oyun parkları, anne ve babadan saklanan ufak tefek yaramazlıklar, yazlık ziyaretleri, gizliden yedirilen şekerler, çikolatalar ve dahası…

Tüm bu yaşanmışlıklar, iki nesil arasında oldukça sağlam bir bağ oluşturur. Fakat torunlar belli bir yaşa geldikten sonra dengeler değişebilir. Alınan hediyelere burun kıvrılabilir, bir teşekkür çok görülebilir. Hatta bazen güzel sözler yerini kötü sözlere bile bırakabilir. Peki böylesi bir durumda hatayı nerede aramak gerek?

Önce torunlarının değişen tavırlarından şikayet eden aile büyüklerini dinledik ardından konuyu Uzman Klinik Psikolog Buse Akçil ile mercek altına aldık...

‘SEVGİ DOLU BÜYÜTTÜĞÜMÜZ ÇOCUK, ROBOT GİBİ MEKANİK BİR ŞEYE DÖNÜŞTÜ’

Haberin Devamı

Hayri L. (67)

Benim iki oğlum var, ikisinin de birer çocuğu var. Oğullarımdan biri benimle aynı şehirde diğeri ise şehir dışında yaşıyor. İkisi de birer yıl arayla çocuk sahibi oldu. Eşim ve ben haliyle bizim yanımızda olan torunumla daha çok ilgilendik. Tüm bakımını üstlendik, ilk göz ağrımız olduğu için hep üzerine titredik. Çocukken o da bize çok düşkündü ama büyüdükçe nedense bizden uzaklaştı.

Eşim de ben de bu duruma o kadar üzülüyoruz ki... Bir kere gelse halimizi hatırımızı sorsa dünyalar bizim olacak. Onu sadece iki-üç haftada bir evlerine ziyarete gittiğimizde görüyoruz, o da odadan çıkarsa… Yarım ağız “Hoş geldiniz” deyip odasına geri dönüyor. Ne yanımızda oturuyor ne bizimle birlikte yemek yiyor. Ama bayramlarda ya da doğum gününe yakın sıcak davranmaya başlıyor. En sevdiği kişiler biz oluveriyoruz.

Biz de her seferinde tav olup hediyeye boğuyoruz. Sevgi dolu büyüttüğümüz o çocuk gitti robot gibi mekanik bir şeye dönüştü. Hani makinenin içine para atıyorsun da parana göre ürünü alıyorsun ya aynı ona benziyor, parayı verince birkaç dakikalığına sevgi satın alıyoruz. En çok canımızı yakan ise bize karşı çok kırıcı konuşmaya başlaması…

Diğer torunum bizden uzakta ve ona bebekken neredeyse hiç bakmadık, sadece özel günlerde ve tatillerde vakit geçirdik. Fakat bize karşı o kadar saygılı ki arada telefon açar halimizi hatırımızı sorar. Para verdiğimizde itiraz eder almak istemez.

Yıllarca baktığımız torun parayı havada kapıyor, hiç faydamızın olmadığı torun, “Bu çok fazla hiç gerek yok” diyor. Geçen gün büyük torunuma, “Sana o kadar baktık, büyüttük hiç mi kıymeti yok?” dedim. “Ne yapalım yani herkes torununa bakıyor, zaten sizin göreviniz değil mi?” dedi.

O kadar üzüldüm ki onca emek çaba boşa gitmiş. Vatana millete hayırlı bir evlat yetiştirmeye çalışırken nasıl böyle hayırsız ve nankör biri haline geldi aklım ermiyor.

‘VARLIĞIMIZI GÖRMEZDEN GELMESİ CANIMIZI ÇOK YAKIYOR’

Ayten K. (64)

Haberin Devamı

İki çoğumdan üç torunum var. Eşimle birlikte hepsine eşit davranmaya çalışıyoruz. Birine ne yapıyorsak diğerlerine de aynısını yapıyoruz. Bu konuda çok titiziz. Hiçbirini diğerlerinden ayırt etmiyoruz. Bunu ne kadar söylemek doğru bilmiyorum ama hepsinin eğitim masraflarına ciddi şekilde destek oluyoruz. Hatta eşim üçüne her ay yüklü denebilecek miktarda harçlık veriyor.

Bu yıl liseye başlayan torunumuz kuzenlerinden çok farklı. Diğer ikisi; eğitim masrafları, harçlıklar, aldığımız hediyeler için teşekkür ederken o asla teşekkür etmiyor. Hatta son birkaç yıldır ona aldığımız doğum günü hediyeleri için, “Bana bunu mu layık gördünüz?”, “Ben böyle şeyler mi giyiyorum?”, “Beceremiyorsanız hediye almayı bırakın” gibi cümleler kurdu. “Çocuk işte” deyip geçiştirdik ama çok üzdü beni…

Haberin Devamı

Ona karşı kötü bir davranış sergilemediğimiz halde böyle davranması beni o kadar çok yaralıyor ki… Son yaşadığımız olay ise bardağı taşırdı. Olayı anlatmak istemiyorum ama çok kaba davrandı. Eşim de çok öfkelendi, “Terbiyesizlik etme” diye sertçe bağırdı. Yapmaması gerekiyordu ama artık kendini tutamadı. Torunumun yaptığı büyük terbiyesizlikti…

Bu durumu kızımızla konuştuk. Kendisine farkında olmadan torunumuzu kızdıracak bir şey yapıp yapmadığımızı sorduk. Bize bir şey yapmadığımızı, ergenlik çağında olduğunu ve idare etmemiz gerektiğini söyledi. Doğrudur, bu zamanlar zor geçer. Fakat bu biraz aşırıya kaçıyor artık…

Torunumuzu seviyor ve başarılarıyla övünüyoruz. Ancak varlığımızı görmezden gelmesi ve bize kötü davranması çok incitiyor. Üstelik davranışlarının incitici olduğunun farkında bile değil. Kızım da bu konu özelinde çok üstüne gitmiyor.

BİR SORUDAN FAZLASI | Neden torunumuz bize karşı bu kadar kaba


‘KIZ-ERKEK FARK ETMEDEN SÜREKLİ KÜFÜR EDİYORLAR, UYARINCA DA DÖVECEK GİBİ DAVRANIYORLAR’


Necla B. (58)

Haberin Devamı

Yeni kuşağın nankör ve saygısız olduğunu düşünüyorum. Mesela biz küçükken yaşlı bir teyze ya da amca gördüğümüzde elindeki poşetleri alır evlerine kadar götürürdük, yardımcı olurduk. Okulda bunlar öğretilirdi bize. Annemiz babamız da hep bunları söylerdi. Otobüste, trende, vapurda yaşça büyüklerimize yer verirdik. Şimdi bunlar var mı?

Bir de sürekli küfür ediyorlar. Her cümleyi küfürle bitiriyorlar. Otobüslerde kız-erkek fark etmeden bol bol kötü söz duyuyorum. Uyarınca da dövecek gibi davranıyorlar. Toplum içinde böyle konuşulur mu?

Bunlar hep her istediklerini elde ettikleri için oluyor. Anne ve babaları suçlu... Biz eskiden bir oyuncak alabilmek için harçlık biriktirirdik, ay sonunu beklerdik. Şimdi öyle mi? Ne isterlerse telefondan tek dokunuşla elde ediyorlar, nasılsa baba ya da anne ceplerinden parayı eksik etmiyor.

Haberin Devamı

Bu saygısızlardan ne yazık ki bir tane bizde var. Gelecek yıl liseye başlayacak ama hep burnunun dikine giden bir çocuk. Bana ve dedesine karşı davranışları çok kötü… Uyarınca bağırıyor, çağırıyor.

Bir-iki kez arkadaşıyla konuşurken çok kötü küfürler ettiğini duydum. Eşime de bir kez arkasından küfür etti. Kısık sesle söyledi, biz duymadık sandı… Ama duyduk, o an bir şey yapmadık. Güzellikle söylesen anlamıyor, biraz sert yapınca işler daha kötüye sarıyor.

Kızıma da çok kızıyorum. Daha torunum doğmadan her şeyi eksiksiz olsun diye kitaplığına kadar aldı. Çocuk hiçbir şeyin eksikliğini görmedi. Onları da anlıyorum, "Çocuğum benim çektiğimi çekmesin" kaygısından yapıyor ama bunun bir sınırı olmalı... İşte biraz olsun zorluğu yaşatmayınca böyle şımarık ve saygısız oluyorlar. Kızıma da anlatınca, “Benim oğlum öyle değil, benim oğlum yapmaz öyle şeyler” diyor. Ben artık alıştım ama eşim bu davranışları kaldıramıyor.

‘BABAMA VE ANNEME YAPTIKLARINDAN SONRA NASIL ONLARA KARŞI KİBAR OLABİLİRİM?’

Sinan E. (39)

Babam çok zor bir çocukluk geçirmiş. 7-8 yaşlarında menenjit hastalığına yakalanıyor. Hastalığın etkisiyle de işitme kaybı yaşıyor. Ne yazık ki bu sorun hâlâ devam ediyor. Hangi doktora gittiysek hangi cihazları kullandıysak, ne yazık ki olumlu bir sonuç alamadık.

Ailesi o zamanlar babamın hastalığını yeterince ciddiye almamış. Tüm bunları şimdilerde iki çocuk babası olarak düşündüğümde aklım almıyor. Çocuğunuz kötü bir hastalık geçiriyor, üstüne bir de işitme kaybı yaşıyor ve siz bunu yeterince önemsemiyorsunuz. Anne ve babalığı geçtim, bu nasıl bir insanlık?

Maddi durumları kötü olsa "İmkanlar böyleymiş" diyeceğim ama böyle bir şey de söz konusu değil. Dedemin o yıllarda memlekette arsaları, evleri ve kendi iş yeri var. Özetle ailenin hali vakti yerinde, bugün bile…

Aradan yıllar geçiyor babamla annem tanışıp evleniyor. Evlendikten sonra memleketten İstanbul’a taşınıyorlar. Arkalarından dedem ve babaannem dışında halamlarla amcalarım da geliyor. Dedem her çocuğuna birbirine yakın mesafede birer ev alıyor. Anlayacağınız memleketteki büyük aile artık İstanbul’da yeni hayatına başlıyor.

Ben dünyaya gelmeden anneme yapmadıkları kalmıyor. Sürekli tartışmalar ve iftiralar… 5-6 yaşlarında annemin benimle dertleşip ağladığını hatırlıyorum. Önceleri annemin biraz abarttığını düşünürdüm ama zamanla gördüklerim ve duyduklarım dedemle babaanneme karşı davranışlarımı şekillendirdi. Onlara karşı artık iyi niyetli olamıyorum. Hatta bir gün anneme “Bize karşı neden bu kadar tavırlı ve sert? Biz ona ne yaptık?” diye sormuşlar.

Haklarını yiyemem; direkt olarak bana bir şey yapmadılar, kötü bir söz bile söylemediler, sevgilerini de her zaman gösterdiler. 
Fakat bu bana hep yapmacık geldi. Gördüklerim ve duyduklarımın üç-beş kuruş para, hediye ve güzel sözlerle hafızamdan silinmesi mümkün değil. Şimdilerde benden bir şey istediklerinde asla yapmıyorum. “Gel seni görelim” derler ama gitmem. Çocuklarımı da göstermem. Aile büyükleri biraz sorunu kendilerinde de aramalı…

BİR SORUDAN FAZLASI | Neden torunumuz bize karşı bu kadar kaba


‘TETİKLEYİCİ UNSURLAR OLUMSUZ DAVRANIŞLARI DOĞURABİLİR’

Görülen o ki araya kuşak farkı girince insanların birbirini anlaması zorlaşıyor. Peki yaşanan gerginliklerde sorunu kimde aramalı? Aile büyüklerinde mi, anne-babalarda mı, torunlarda mı?

Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum Uzman Klinik Psikolog Buse Akçil, “Sorunu tek bir yerde aramak doğru değil. Tetikleyici unsurlar olumsuz davranışları doğurabilir. Çocukların en büyük rol modelleri ebeveynleridir. Yine aynı şekilde ebeveynlerin de en büyük rol modelleri kendi ebeveynleridir. Bu bir döngüdür” dedi.

Akçil, şu önemli bilgilerin altını çizdi:

-- Ebeveynler kendi almadıkları saygıyı çocuklarına verirken zorlanabilirler. “Sen çocuksun, sus konuşma” gibi cümlelerle çocuğun duygu ve düşüncelerini ifade etmelerine fırsat vermeyen ebeveynlerin, saygı eğitimi vermedikleri çocuklarından saygı görmeleri zorlaşır. Fakat her şeyden önce çocuklara özsaygıyı öğretmek gerekiyor. Özsaygısı gelişmiş çocuklar, başkalarını hor görmeye ya da incitmeye gerek duymaz.

-- Çocuklara saygı kavramını öğretirken de karşısındakini dinlemeyi ve görgü kurallarını öğretmek gerekiyor. Yapmış olduğu davranışın karşısındakinde yaratabileceği olumsuz duyguları anlatarak farkındalık kazandırılması lazım. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli unsur; aile çocuğa saygının sınırlarını öğretirken sınırları çok iyi çizmeli. Gülünecek yerde gülünecek, ağlanacak yerde ağlanacak… Bu gibi durumlarda ebeveynin sınır koyması, yaptığı davranışın neden yanlış olduğunu anlatması, çocuğun bu süreçte sınırlarla tanışmasını destekler.

‘YAPILAN EN BÜYÜK HATA ÇOCUKLA EKSİK İLETİŞİM KURULMASI’

Ebeveynlerin genelde çocuklarıyla eksik iletişim kurduğunu da vurgulayan Buse Akçil, “Çocuğunuzla açıkça ve net bir şekilde konuşmalısınız. ‘Büyüklerine bağırman saygısızca bir davranış, ailemizde bu kabul edilemez’, 'Büyüklerine hoş geldin dememek saygısızca bir davranış, bu sana yakışan bir şey değil’ gibi cümlelerle yapmış olduğu hangi davranışın olumsuzluğa yol açabileceğini ifade etmek gerekiyor” dedi.

Çocuğa problem çözme becerisi kazandırılması gerektiğinin de altını çizen Akçil, “Yaşadığı hayal kırıklığı ve öfkesini saygısızca yansıtıyorsa kendisiyle anlayabileceği bir konuşma yapılmalı. Örneğin duygularını ifade edebileceği oyunlar oynanabilir. Hatta siz çocuk olun o büyükanne ve büyükbaba olsun. Bu sayede yaşadığı duyguyu yansıtacak, siz de çocuk olarak bu süreci nasıl yönetebilir kısmında verdiğiniz cevaplarla ona rol model olarak destekleyici bir tutum sergilemiş olacaksınız” ifadelerini kullandı.

Ayrıca Akçil, çocukların sadece sergilemiş olduğu olumsuz davranışlarda onlarla iletişime geçilmemesi gerektiğini de ifade ederek, “Saygılı davrandıkları her davranış sonrasında söyleyeceğiniz olumlu cümleler bu davranışı destekleyecek ve çocuğunuz ya da torununuzun tutumlarını olumlu anlamda etkileyecek” dedi.

‘ERGENLER, KUŞAK FARKINDAN DOLAYI BÜYÜKLERİYLE EN ÇOK ÇATIŞAN GRUP’

Aynı tutum ve davranışlar lise çağındaki ergenlerde de görülebiliyor. Bu yaştaki gençlerde durumu sadece 'Ergenliktendir' deyip geçiştirmek doğru mu?

Buse Akçil, “Ergenler, bu süreçte kuşak farkından dolayı büyükleriyle en çok çatışan grup. Büyükler yaşam tecrübeleriyle ergenin hayatında yer almak isterken ergen ‘Ben biliyorum, benim fikrim var’ düşüncesiyle büyüklere sınır koymak isterler” dedi. Akçil, şöyle devam etti:

"Aile büyükleri bu sınırı saygısızlık olarak görmemeli... En önemlisi ergenin sesini duymalı, onu dinlemeye ve anlamaya çalışmalı. Anlaşıldığını hisseden ergen, anlamaya başlayacak ve büyüklerinden duyduğu saygıyı onlara mutlaka geri verecektir. Özellikle saygısız tutumlarda bulunan ergeni geçiştirmek doğru bir yaklaşım değil. Yaptığı davranışın oluşturabileceği duygularla empati kurmasını sağlayarak farkındalık kazandırılmalı. Göstermiş olduğu saygısız davranışlara karşı sınır koyulmalı. Sınırlarla tanışmayan ergen, büyüklerinin ona karşı gösterdiği hoşgörü ve anlayışı asla anlamayacaktır."

‘GÜNÜMÜZ ÇOCUKLARININ YAŞADIĞI EN BÜYÜK PROBLEMLERDEN BİRİ SEVGİYİ MADDİ ŞEYLERLE BAĞDAŞTIRIYOR OLMALARI’

Aile büyükleri tarafından çocuğun her istediğinin yapılması ve sürekli hediyeler alınması zamanla negatif bir etkiye neden olur mu?

Bu soruma “Günümüz çocuklarının yaşadığı en büyük problemlerden biri sevgiyi maddi şeylerle bağdaştırıyor olmaları” cevabını veren Buse Akçil, “Büyüklerin aldığı hediye ve maddi destekle birlikte çocuk sevgiyi maddeyle almayı öğreniyor. Bunu öğrenen çocuklar bir şey alınmadığında sevilmediğini düşünmeye başlıyor ve kaygılanıyor. Zamanla tutum ve davranışları da değişiyor” dedi. Akçil, şu bilgilerin altını çizdi:

"Almaya alışan çocuk sevgiyi maddeyle bağdaştırdığı için madde gittiğinde sevginin de gideceğini düşünüyor. Çocuğa sevgi kavramının maddeyle aşılanması çok yanlış. Onu o olduğu için sevdiğinizi hissettirmeniz gerekiyor. Kurduğumuz sevgi temelinde en büyük değerin özdeğer olduğunu göstermelisiniz. Çocuğa çok hediye alıyor olmanız sizi daha çok seveceği anlamına gelmez. Hediye aldınız diye size direkt saygı gösterecek diye de bir şey yok. Ona vereceğiniz en güzel sevgi dili; 'Seninle oynamayı, seninle sohbet etmeyi ve seninle zaman geçirmeyi seviyorum' demek olacaktır."

 Fotoğraflar: iStock

BAKMADAN GEÇME!