GeriSeyahat Buradayken Ege ve Akdeniz’e sarılıyormuşum gibi hissediyorum
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Buradayken Ege ve Akdeniz’e sarılıyormuşum gibi hissediyorum

Buradayken Ege ve Akdeniz’e sarılıyormuşum gibi hissediyorum

Aslı Eriş (26) İzmirli bir gıda mühendisi. Doktor anne-babası kendilerini hayata ve doğaya adamış. Ona yolculuk sevgisini aşılayan, babası. Zaten her fırsatta birlikte yola çıkıyorlar. Aslı Eriş’i haftasonlarında İzmir’de aramayın boşuna, çünkü her hafta başka bir yerde... "Haftasonu geldiğinde ’hadi’ diyoruz ve ciplere doluşup yola çıkıyoruz. İzmir çevresinde, üç-beş saatlik mesafelerde, dağlarda keşfedilecek ne kaldıysa, oraya gidiyoruz.

Bazen de kendimize bahane yaratıyoruz, bir şeyler kutlamak için" diye anlatıyor yolculuk tutkusunu. Daha doğrusu doğaya, kirlenmemişliğe, saflığa olan tutkusunu. Aslı Eriş, Hürriyet Seyahat için Beydağları’nda ciple turu anlattı.

Beydağları İzmir’e çok yakın değil aslında değil mi?

- O haftasonu biraz daha uzağa gidelim, Girdev’in ötesini keşfedelim dedik. Beydağları İzmir’den yaklaşık 500 kilometre mesafede. Çok görkemli bir coğrafya. Ege ve Akdeniz’e sarılıyormuşum gibi hissediyorum Beydağları’ndayken. Toprak yollarda birçok sürpriz çıkıyor karşınıza. Göller, muhteşem manzaralar, başak tarlaları, toprak yollar, nehirler insanın içinde inanılmaz bir coşku yaratıyor.

En güzel manzaralar nerede başlıyor bu rotada?

- Avlan Gölü’nden itibaren her an muhteşem. Yoldaki manzaralar insanı çıldırtıyor resmen. Hiç görmediğimiz çiçekler, ağaçlar, göller... Tabii en şanslı olanlar en önceki ciptekilerdi. Beş-altı araçla çıkınca, en arkadakiler muhtemelen her şeyi sarı toz bulutunun arasından görüyor. Ama o güzelliğin karşısında tozu falan unutuyorsunuz.

Cipler kiralık mı yoksa gruptan birilerine mi ait?

- Sürekli seyahat ettiğimiz birkaç arkadaşımızın cipleri var. Ama, "Arabam yok, nasıl geleceğim" diyenleri de gözü yaşlı bir şekilde geride bırakmıyoruz. Mutlaka bir cipte yer buluyor onlar da. Bu yollara normal otomobille gitmeyi pek önermiyorum. Hem birçok yerden geçemez, hem de içindekiler o doğada olmanın, offroad yapmanın zevkini alamaz. Biz resmen "Nereye girsek de çamura saplansak, cipi ve kendimizi nasıl zorlasak" diye bakıyoruz bu yolculuklarda.
/images/100/0x0/55ea79c0f018fbb8f882669b

Parkuru nasıl seçtiniz Beydağları’nda? Belli bir rotanız var mıydı?

- Hayır, yoktu. Karşımıza çıkan, gözümüze kestirdiğimiz her yola girdik. Haritadan bakıyoruz, kura çeker gibi seçiyoruz. Bazen de bir yerde dururken etrafı tarayıp, uzakta bir nokta görüp "hadi oraya" diyoruz. Yangın yollarından falan geçerek gidiyoruz. Ciplerin giremediği yol olmadığı için "buraya gidemeyiz" diye bir durum yok. Zaten hepsinin vinci var, biri saplanırsa öbürü onu çekiyor.

Macera yaşadınız mı peki bu gezide?

- Tabii! Bir şelaleye girdik. Daha doğrusu bir nehirdi. Ciplerle içinden geçmemiz gerekti. Cipler, motorun üstüne kadar suya girdi. Dizelle çalıştığı için motorda şnorkel var, o yüzden sudan etkilenmiyor. Bir gün de cipleri bir düzlüğe park ettik. Meğerse orası kurumuş bir bataklıkmış. İlk anda bir şey fark etmedik ama bir süre sonra bir baktık, cipler yavaş yavaş gömülüyor.

Bu parkurun ilk sürprizi hangisiydi sizin için?

- Kesinlikle Avlan Baraj Gölü! Turkuvazla yeşil arası bir rengi var. 1000 metrenin üzerinde bir göl, ağaçların arasında saklı bir sürprizdi. Bu seyahatin en güzel anılarından biri odur bence.

En çok hoşunuza giden diğer yer neresiydi?

- İkinci gün Arykanda’yı gördük. Arykanda, bir tepenin üzerinde kurulu bir antik şehir. Hikayelerini bilmiyorum ama zevkli ve sefalarına düşkün insanlarmış, onu biliyorum. Bir amfitiyatro kurmuşlar; en tepede ve öyle bir manzarası var ki, anlatılır gibi değil. Tiyatronun hemen arkası yamaç, sıradağlara bakıyor. Kentin agorası, hamamı, binaları çok net gözüküyor. Keşke Kültür Bakanlığı buralarda daha iyi bilgilendirme yapsa. "Şu tarihte bulunmuştur, bu tarihte kazılmıştır, şöyle olduğu sanılmaktadır" şeklinde bilgiler var sadece.

HER YERDE KALDIK

Kamp yerlerinizi nasıl seçiyorsunuz?

- Tamamen keyfimize göre! "Hadi burada kalalım" şeklinde oluyor. Nereyi beğenirsek, orada duruyoruz. Ama her yer o kadar güzel ki, beğendiğimiz her yerde kalsak haftalar sürerdi bu gezi.

Kamp yerlerinde nasıl geçiyor gün?

- Herkes kendi hobisiyle uğraşıyor. Birkaç kişi dağ bisikletine biniyor, bazımız yoga ve meditasyon yapıyor. Kimi yürüyüşte, kimiyse bütün gün yatıyor... Herkes kafasına göre takılıyor anlayacağınız. Akşamları da ateşin etrafında yemek yiyip sohbet ediyoruz. Ya da yanımızda getirdiği aletlerle müzik yapıyoruz.

Neler bunlar?

- Melih’in Hindistan’dan getirdiği bir davulu var. Gerisi içi kum v.s. dolu kutular, yumurtalar falan. Bu sefer herkes kendi uydurduğu bir müzik aleti getirmişti. O güzel gecede, yıldızların hemen altında ne yapsanız sıkılmazsınız zaten.

Gece nerede uyuyorsunuz?

- Her yerde! Çadırda, hamakta, çimenin üstünde, uyku tulumunda, cipin tavanında...

Yemekler?

- Biz vejetaryeniz, harika sebze yemekleri yapıyoruz. Bu grupta vejetaryen olmayanlar da vardı ve kimse aç kalmadı. Hatta "yeşil çay grubu" ve "nescafe grubu" diye bölündük.

En sevdiği 5 yer

Varanasi Girdev Yaylası ve Beydağları

Mardin Petra (Ürdün) á Kahire

seyahatte ne okuyor

Yurtdışında rehber olacak bilgiler okuyor. Yurtiçi gezilerde aydınlanma ve kişisel gelişimle ilgili kitaplar okuyor.

ne dinliyor

Gittiği yerin yerel müziklerini dinliyor.

ne giyiyor

Çok rahat giyiniyor. Bol, çok cepli, kirlendiğinde dert etmeyeceği pantolonlar giyiyor. Bir de yedi senedir eskitemediği botları var.

ne yiyor, ne içiyor

Patates, mantar, peynir, sebze yiyor.

neyle seyahat ediyor

Uçak, cip ve her türlü lokal transport aracı.

nerede kalıyor

Çadırda kalmayı seviyor.

kimle seyahat ediyor

"Hadi" dendiğinde, nereye gittiğini bilmese de heyecan ve mutluluk duyan herkesle. En sevdiği yol arkadaşları babası, Melih Eriş, Hüma Tunç ve Ömer Alkan.

çantasının olmazsa olmazları

Fener, pusulalı çakı, uyku tulumu, su matarası.
False