Bu devlette kağıt kaybolmaz

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Bundan bir süre önce, Susurluk olayını araştıran Kutlu Savaş'a bir soru sormuştum. Sorum şuydu:

‘‘Susurluk olayı ile ilgili olarak elinizde herhangi bir belge var mı?’’

Bu soruyu sormamın nedeni şuydu. Acaba bundan önceki içişleri bakanı görevden ayrılırken, bazı belgeler ortadan kaldırılmış olabilir miydi?

MUTLAKA VARDIR

Kutlu Savaş şöyle ilginç bir cevap verdi:

‘‘Ertuğrul Bey, Türk idare sisteminin ilginç alışkanlıkları vardır. Bu devlette kâğıt ortadan kaldırılamaz. Her kâğıdın mutlaka bir yerde kopyası, fotokopisi vardır.’’

Savaş bu sözleri bir şeyi bilerek mi söylemişti bilmiyorum.

Ama son günlerde Başbakan Yılmaz'ın çevresinden gelen bazı sinyaller, Kutlu Savaş'ın önemli bazı kanıtlara ulaştığı izlenimini veriyor.

Mesela çok ilginç telefon kayıtları.

Mesela silahlarla ilgili bazı bilgiler.

Yılmaz da herhalde kendisine verilen bu bilgilere dayanarak, ‘‘15 gün içinde önemli gelişmeler olabileceğini’’ söylüyor.

Bu konuda Ankara kulislerinde dolaşan çok ilginç ipuçları var. Olayın hangi siyasi boyuta kadar tırmandığı, hangi parti yöneticilerinin telefon konuşmalarının çok önemli bağlantılar ortaya çıkardığı tek tek anlatılıyor.

Önümüzdeki günlerin gündemini işte bu ilginç bağlantılar belirleyecek.

Önceki akşam Kanal 7'de, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller ile eşi Özer Çiller'i dikkatle izledim.

Tansu Çiller ve eski İçişleri Bakanı Meral Akşener, iktidardan ayrıldıktan sonra çok farklı bir siyasi üslubu benimsediler.

DYP-ML

Çiller'i dinlerken zaman zaman, bir merkez sağ parti lideri değil de, sanki DYP-ML adlı bir örgütün liderini dinliyor gibi oluyorum.

Her ikisinin de ağzından 70 modeli bir solcu terminolojisi dökülüyor.

Durmadan, ne idüğü belirsiz bir oligarşi'den söz ediyorlar.

Durmadan askerlere yükleniyorlar. Durmadan kendi kendilerine yarattıkları hayali düşmanlarla, şeytan gibi gördükleri kartellerle, holdinglerle kavga ediyorlar.

Biz bunları çok yaşadık.

Kaybeden siyasetçi sertleşir. Sertleştikçe marjinalleşir.

Marjinalleştikçe, etrafındaki yalaka çekirdek kadro daha da yalakalaşır.

GERÇEK İÇTİHAT

İçine kapanan lider, bu yalaka çevreye daha da bağlanır.

Miting meydanlarında karşısına çıkan üç beş kişiyi, ‘‘bütün halk’’ zannetmeye başlar.

O marjinalleştikçe, yalakaları da marjinalleşir. O bağırıp çağırdıkça, yalakaların ‘‘Yaşşa’’ sesleri daha yükselir, daha derinden gelmeye başlar.

Bu psikoloji, siyasetçiyi daha cüretkâr kılar.

Manasız ‘‘hodri meydan’’lar çoğalır. ‘‘Haydi gelin hesap sorun’’ tarzı efelenmeler, diklenmeler artar.

Ama öte yandan, onu kaçınılmaz sonuna götüren gelişmeler adım adım ilerler.

Bir gün bakarsınız, örtülü ödeneği dolandıran bir şahıs 6 yıl hapse mahkûm olur.

Sonra hukuk çevrelerinden o gerçeğin sesi yükselmeye başlar.

‘‘Örtülü ödenekten para sızdıran suçlu da, bu parayı amaç dışı kullanan siyasetçi suçlu değil mi?’’

Sonunda iş gelir, dokunulmazlık zırhına dayanır.

O dokunulmazlık kalktığı an, hukukun eli siyasetçinin tenine dokunacaktır.

Bir bakarsınız ki, o cüretkâr siyasetçi, o durmadan hodri meydan diyen, etrafına efelenen siyasetçi gitmiş, yerine ‘‘Dokunulmazlıklar için evet demeyeceğiz’’ diyen bir başkası gelmiş.

İşte o an anlarsınız ki, bütün o efelenmeler, erkekseniz gelin demeler meğer, mezarlık kenarında çalınan ıslıktan başka bir şey değilmiş.

ÇÜNKÜ

Bir bakarsınız o ıslık kesilmiş, fiyaka bozulmuş.

Neden?

Çünkü bu devlet kâğıda düşkündür.

Çünkü bu devlette hiçbir kâğıt kaybolmaz. Mutlaka bir yerlerde, bir köşede, bir dolapta, bir kasada o kâğıdın bir kopyası vardır.

Birileri onu saklamıştır.

Yazarın Tüm Yazıları