Katolik kadınların isyanı

Güncelleme Tarihi:

Katolik kadınların isyanı
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 15, 2019 11:59

Almanya’da Katolik kadınlar yüzyıllardır yaşanan ‘eşitsizliğe’ karşı isyan bayrağı açtılar. İlk ‘ayaklanma’ Münster’de başladı. 5 Katolik kadın öncülüğünde, “Maria 2.0” sloganıyla Katolik kilisesinde kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ve Katolik din adamları tarafından girişilen cinsel istismarların örtbas edilmesine son verilmesi için Münster’deki Heilig-Kreuz Kilisesi’nin önünde ‘kilise grevi’ başlatıldı.

Haberin Devamı

Katolik kadınların isyanı
İLK etapta 18 Mayıs’a kadar sürdürülmesi planlanan ‘kilise grevi’ boyunca kadınların kiliselerin içine girmemesi, ayinleri kendi aralarında kiliselerin önünde papazsız yapmaları ve kiliselerde üstlendikleri fahri görevleri o tarihe kadar durdurmaları kararlaştırıldı.
Münsterli Katolik kadınlara Almanya’nın çeşitli kesimlerinden tam destek geldi.
Büyük kentlerin yanı sıra küçük yerleşim birimlerinde de kadınlar, ‘eşitlik istiyoruz’ diyerek ‘kilise grevine’ katıldı.
Katolik kadınlar, Hıristiyan aleminin ruhani lideri Papa Franciscus’a da bir mektup yazarak, kendilerine papaz, piskopos, başpiskopos olarak görev verilmesi yolunun açılmasını talep ettiler.
Katolik din insanlarına evlenme izi verilmesini de.
Tabii Katolik kadınların bu kararlı tutumu “İkinci bir ‘Reformasyon’ hareketi mi?” sorusunu da beraberinde getirdi.
Katolik kilisesinin toplumsal yaşama baskıyı artırması ve Endülyans (para karşılığı günah affetme ve cennetten parsel satma) gibi, işi teokratik çürümeye kadar vardırması üzerine genç Alman din adamı Martin Luther, 1517 yılında eleştirisel bir manifesto yazarak Wittenberg’de kilise duvarına asıp, ‘Reformasyon’ hareketini tetikledi.
Hıristiyanlığı günün koşullarına uygun bir hale getirilmesi için başlatılan ‘Reformasyon hareketi’ yalnız Almanya’da değil, başta birçok Avrupa ülkesi olmak üzere dünyanın çeşitli kesimlerinde Protestanlığın doğmasına yol açtı.
*
Evet, işte Almanya’da Katolik kadınlar, Katolik kilisesinin de çağın koşullarına uygun bir biçimde ‘kendini yenilemesini’ istiyorlar şimdi.
İşte o yüzden de Almanya’da Katolik kadınların başlattığı ‘kilise grevi’ bazı çevreler tarafından ‘ikinci bir ‘Reformasyon’ hareketi’ olarak nitelendiriliyor.
Başta Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere dünyanın çeşitli kesimlerinde ‘kadın hareketleri’ yaşandı daha önceki dönemlerde.
*
Ben ilk ‘kız-kadın hareketi’ni Fransa’nın Strasbourg kentinde tıp öğrenimi yaparken yaşadım.
1971 yılındaydı.
Yalnız erkek öğrencilerin oturduğu bir yurtta kalıyordum.
Kızların girmesi yasaktı.
Bir gün öğleden sonra yurda döndüğümde bütün katlar kızlarla doluydu.
“Ne oluyor?” diye sorduğumda, birkaç kız birden “Artık biz de burada kalmak istiyoruz” yanıtını verdiler.
O günden sonra bizim yurt da kızlı-erkekli oldu.
Birkaç hafta sonra, sonradan ilçe olan Konya’ya bağlı Derebucak kasabasında yaşayan ve tam bir Anadolu insanı olan babamdan aldığım mektupta, “Seni yurttan atacaklarmış. Ulan ben seni oralara karı-kızla gününü gün edesin diye mi gönderdim?” sitemi vardı.
Hemen yurt yönetimine gidip, 18 yaşın üzerinde olduğumu ve niçin babama böyle bir yazı gönderdiklerini sordum.
“Bir hata olmuş. Özür dileriz” dediler.
En fazla iki yılla sınırlı olduğu halde, onlardan, “Oğlunuz öğrenimi boyunca istemesi halinde bu yurtta kalabilir” içerikli bir yazı aldım ve tercüme ettiğim metni Strasbourg’daki Türkiye’nin Daimi Temsilciliği’nde mühürletip babama gönderim.
*
Almanya’da kadınlar daha önceki yıllarda da ‘eşit haklar’ için sokaklara döküldüler.
6 Haziran 1971 tarihli Stern dergisine Alman Ceza Yasası’nda ‘Madde 218’ olarak bilinen ve 3 yıla kadar hapis cezası öngörülen kürtaj yasağı ile ilgili yasal düzenlemeyi protesto etmek için ünlü-ünsüz 374 kadın “Biz kürtaj yaptırdık” diyerek suç işlediklerini ilan edip, uygulamaya rest çektiler.
Daha sonraki günlerde, haftalarda, aylarda, “Bedenimiz bizimdir” diyerek, politikacıları ve hukukçuları uygulamada esnekliğe gitmeye zorladılar.
*
Almanya gibi gelişmiş bir sanayi ülkesinde kadınların 1962 yılına kadar herhangi bir bankada kendileri adına hesap açtırma hakları yoktu.
Eşlerinin onayı olmadan herhangi bir iş yerinde çalışma hakları da yoktu daha yaklaşık 40 yıl öncesine kadar.
Kadınlar, ‘kafa tutmaları’ sayesinde 1977’de yapılan yasal düzenlemeyle bu alanda eşitliğe ve özgürlüğe kavuştular.
Birçok ülkede olduğu gibi Almanya’da da hala kadın-erkek eşitliği konusunda farklı alanlarda ciddi eksiklikler vardır.
Kadınların ‘dik duruşları sayesinde’ bu eksiklikleri de gidereceklerinden hiç şüphe yoktur.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!