Arkadaşlar birbirlerini neden kıskanır? Bu duygunun altında nasıl bir psikoloji yatıyor?

Hepimiz doğamız gereği sevdiklerimizi zaman zaman kıskanırız. Çok küçükken kardeşimizi, okula başlayınca arkadaşlarımızı, âşık olunca sevdiğimizi… Yani kıskançlığın yaşı yok, cinsiyeti yok, çocukken de yaşanıyor 70 yaşına geldiğimizde de.  Peki ama çok sevdiğimiz arkadaşlar birbirlerini neden kıskanır? Bu duygunun altında nasıl bir psikoloji yatıyor? Arkadaşlar arası yaşanan kıskançlık masum mu yoksa hastalıklı bir durum mu? Uzm. Dr. Seda Ülgen’den almadan önce yakın arkadaşlarının kıskançlıklarına maruz kalanların hikayelerini dinleyelim.

Haberin Devamı

 

‘ADIMI BİLE KISKANIYOR, HER YAPTIĞIMI TAKLİT EDİYORDU’

Sema Y. (51)

Benim kıskanç insanlara hiç tahammülüm yok ama nedense bu insanlar beni bir şekilde buluyor. Çok örnek verebilirim ama en iyisi ben size en son kıskanç arkadaşımı anlatayım.

Bizim yaşadığımız siteye yeni taşınmışlardı. Kızı da benim kızımla aynı yaştaydı. Hemen bir kurabiye yapıp ‘Hoş geldin’ demeye kahveye gitmiştim ve o andan itibaren ayrılmaz ikili olmuştuk. Aynı şeylerden hoşlanıyorduk, hamilelikten itibaren ikimiz de hemen hemen aynı deneyimleri yaşamıştık kızlarımızla ilgili. Kafalarımız uyuşmuştu. Acayip gülüp eğleniyorduk. Bir tek ortak olmayan yanımız onun evliliğinde mutsuz olması benim ise mutlu olmamdı. Eşi onu herkesle kıyaslıyor, çoğu zaman başkalarının yanında aşağılıyordu. Ben de onun bu mutsuz tarafına yardımcı olmaya çalışıyordum.

Haberin Devamı

Her günümüz beraber geçiyordu. Başka arkadaşlarımla buluşmaya gitsem bozuluyordu ama bu beni önceleri rahatsız etmemişti. "Bana çok değer verdiğinden öyle" diye düşünüyordum. Ve her gittiğim yere onu da davet etmeye, ortamlara onu da dahil etmeye başladım. Yaklaşık yedi ay sanki kırk yıldır dostmuşuz gibi harika günler geçirdik. Ve yedi ay sonra arkadaş balayımız sona ermeye başladı. Önceleri küçük küçük iğnelemeler yapıyordu. Sonra benim tanıştırdığım ve sayemde ortamlarına soktuğum arkadaş çevremde beni bozmaya başladı. Hatta daha önce onunla paylaştığım fikirleri ve düşünceleri sanki kendisininmiş gibi ortaya atıp kredi yükseltme çabasına girişti.

Aradan dört beş ay daha geçtiğinde artık kopyala yapıştır aşamasına geçmişti. Kızıma ne alırsam aynısını ve aynı rengini aldığı yetmiyormuş gibi, ben ne giyersem benzerini bulup ertesi günlerde giyiyor ve “Sende gördüm, hoşuma gitti kendime de aldım” demek yerine “Uzun süre önce almıştım ama gardırobumda unutmuşum” diyordu. Bir keresinde kombimiz bozulduğu için üç gün yıkanmamış yağlanmış saçlarımı at kuyruğu şeklinde toplamıştım. Hemen aynı akşam kısa saçları ile zar zor at kuyruğu yapmıştı.

Haberin Devamı

Artık kopyalaması sınırları aşmaya başlamıştı. Son olarak aslında adının benimki gibi Sema olacağını ama son anda annesinin vazgeçip kendi ismini koyduğunu ama kendisini her zaman bir Sema gibi hissettiğini söyledi, iyi mi?

Ondan üstün bir yanım yoktu bence. Beni neden kendine rakip seçtiğiyle ilgili aklıma tek bir şey geliyordu. O da onu her fırsatta yeren ve “Sen şöylesin, bak şu kişi şöyle diyen” kocasının beni de bu kıyaslamalardan birine ya da birçoğuna örnek vermesi olasılığıydı. Adam karısını sinir etmek için her türlü kıyası yapan bir tipti çünkü. Bu kıyaslamalar da onun beni artık arkadaş olarak değil rakip olarak görmesini ve yaptığımı yapıp, giydiğimi giyerek kendince bir yarışa girdiğini gösteriyordu. Kızı da annesinden gördüğü ya da aynı kıskançlık genlerini taşıdığı için kızımı kıskanıyordu, benim garibim pek anlamıyordu ama bir gün kızım bir gösteride dans edip çok alkış aldığında "Ben dans edemiyorum" diye ağlamaya başlayınca kıskançlığını saklayamadı. Onlar çocuk ve o yaşta böyle kıskançlıklar normal ama annesinin çocuk gibi yarışa girmesi beni çok sinir etmeye başladı.

Haberin Devamı

Sonuçta benden daha iyi olduğu konu başlıkları seçmeye çalışıp sitedeki diğer komşuları etkileme, onların kendisiyle daha iyi arkadaş olmasını sağlama ve o atmosferde bir şekilde lider olma çabasına girişti. Ve tesadüfen öğrendim ki herkesle dedikodumu yapıp, "Şu konuda çok beceriksiz, bu konuda titiz değil" tarzı şeylerle beni gözden düşürmeye çalışmıştı. Aslında herkes ona gülüyordu. Gözden düşen kendisiydi.

Bana gelince, bir şekilde arkamdan konuştuğunu ve konuştuklarını öğrendiğimi bilmesini sağladım ama asla kavga etmedim. Sadece sessizliğimle ani ve yıkılmaz bir Berlin Duvarı inşa ettim. "Neden böyle oldu?" diye sormasına bile gerek kalmadı. Beni dedikodunun en hasını yaptığı kişiyle kahve içerken gördüğünde Bizans oyunlarının sona erdiğini anlayacak kadar akıllıydı çünkü. Zaten ondan sonra da bağlarımız tamamen koptu, etrafında hiç arkadaşı kalmadı, bir müddet sonra siteden de taşındılar ve tamamen hayatımdan çıktı

Haberin Devamı

Arkadaşlar birbirlerini neden kıskanır Bu duygunun altında nasıl bir psikoloji yatıyor

‘KISKANÇLIK ARKADAŞLIĞI ZEHİRLEYEN BİR SARMAŞIK GİBİDİR’

Duygu Y. (33)

Benim çok yakın bir arkadaşım var çok da seviyorum kendisini ama kıskançlığı öyle bir hal aldı ki ona karşı sevgimi sorgulamaya başladım.

Öyle içten içe kıskançlık da değil. Beni kıskandığını o kadar belli ediyor ki bunu sezinlememek mümkün değil. Önceleri "Olur o kadarcık" diyordum ama artık sınırları zorluyor. Bence arkadaşlar arasında kıskançlık zehirli bir sarmaşık gibi. Yavaş yavaş zehirleniyorsun ve etrafını bir sarmaşık gibi dolaşarak ilişkiyi zehirliyor.

Mesela beraber alışverişe gidiyoruz, ben bir şeyler deniyorum, onun fikrini soruyorum "Çok güzel, yakıştı" ya da "Pek yakışmadı" gibi yorum yapmıyor ama sonra 3-4 gün sonra aynı şeyi kendine almış oluyor. Ben utancımdan "Bu benim geçen gün baktığım şey" diyemiyorum ama o almaya utanmıyor. Ya da mesela beraber bir yere gidiyoruz, beğendiğim bir köşede fotoğrafımı çekmesini istiyorum, ikimizinkini de çekiyoruz ama aynı yerde mutlaka kendi de fotoğraf çektirmek istiyor ve hemen sosyal medyaya koyuyor. O koyunca ben aynı yerde aynı pozu verdiğim birebir aynı fotoğrafı koymak istemiyorum. Bunun gibi binlerce olay anlatabilirim size.

Haberin Devamı

Çok iyi bir insan, benim kötülüğümü asla istemez, en zor anımda istesem yanımdadır, beni çok da seviyor biliyorum ama insan çok sevdiği arkadaşını neden bu kadar kıskanır? O benim arkadaşım, ikizim değil ki. Ben onun farklılıklarını seviyorum o ise aynı ben gibi olmaya çalışıyor. Arama mesafe koymak istiyorum koyamıyorum, konuşayım diyorum kalbi kırılır diye çekiniyorum ama böyle devam ettikçe de ondan iyice uzaklaşıyorum ve bu da hiç hoşuma gitmiyor.

YETMİŞ YAŞIMA MERDİVEN DAYADIM ARKADAŞIM BENİ İLKOKUL ÇOCUĞU GİBİ KISKANIYOR

Nur H. (68)

Ben 68 yaşındayım, yaklaşık 20 yıl önce oğlumun çocuğuna bakmak için Ankara’ya geldim. Kreşe gidene kadar torunuma baktım ama sonra buradaki imkânlar hoşuma gittiği için ev tuttum ve kış aylarında da Ankara’da yaşamaya devam ettim. Boş zamanlarımı değerlendirmek için birkaç kursa yazıldım. Daha önceden de amatör olarak resim yaptığım için bir tane de resim kursu ekledim aktivitelerime. Bu kurslarda birçok arkadaşım oldu, hepsini de çok sevdim ama son zamanlarda kıskançlık yüzünden hoşuma gitmeyen şeyler yaşadım.

Ben bankadan emekliyim, çalıştığım dönemlerde özellikle kadınlar arasında kıskançlık olurdu. "O şunu giydi yakışmadı, bu bana daha çok yakıştı, terfi almaya o değil ben layığım" gibi kıskançlıklardı. Ama resim kursuna başlayınca 60 yaş üzerine kadınlar arasında yaşanan kıskançlık krizlerinin rengini biraz değişmiş buldum ve şaşırdım. Aramın çok iyi olduğu bir arkadaşım vardı bu kursta. Önceleri beni seviyor gibi görünüyordu ama sonra yavaş yavaş beni kıskandığını hissetmeye başladım.

Benim yaptığım resim güzel olunca ve hocadan övgü alınca ağzını burnunu büzmeye başladı. Her yaptığım şeye bir kusur bulmaya benim modumu düşürmeye çalışıyordu. Kurstan başka bir arkadaşım bunu fark etmeme vesile oldu çünkü ben onu beni seviyor sanıyordum ve insan sevdiği arkadaşını kıskanmazdı. Hem artık birilerini kıskanacak yaşı çoktan geçmemiş miydik biz?

Bu yaştaki koca koca insanların öğretmenin gözüne girmeye çalışması, sınıfın en iyisi olmak için gece gündüz çizim yapması, daha iyi yapanı görünce sinirden ne yapacağını şaşırması hatta öğretmenin gözünden düşürmeye çalışmasını görünce şaşkınlığım kat kat arttı.

70 yaşıma merdiven dayıyorum ama kendimi resmen ilkokul çocuğu gibi hissediyorum, ben o yaşlarda bile kimseyi böyle kıskanmadım. Bence bu normal bir kıskançlık değil ve insana zarar verir. O böyle yaptıkça ben iyice soğudum ondan ama tabii ki çocuk gibi küsmedim, sadece aramıza mesafe koyuyor eskisi kadar vakit geçirmiyorum.

Arkadaşlar birbirlerini neden kıskanır Bu duygunun altında nasıl bir psikoloji yatıyor

‘SÜREKLİ MAAŞLARIMIZI KIYASLAYIP GÜÇ GÖSTERİSİ YAPIYOR’

Murat B. (29)

Bu kıskançlıklar genellikle kadınlar arası yaşanır diye bilinir ama yanlış. Benim üniversiteden bir arkadaşım var, filmlere konu olacak kadar hastalıklı boyutta bir kıskançlığı var bana karşı. Kıskanmak için neden beni seçti hiç anlayamadım ama sanırım temeli üniversitede yaşadığımız bir olaya dayanıyor.

Ben üniversitenin ilk yılında bir kızla çıkmaya başlamıştım, 3 yıl boyunca da birlikteydik. Meğer bu arkadaşım benim sevgilimi ilk gördüğünde ona aşık olmuş. Biz ayrıldıktan sonra bunu ancak itiraf etmişti ama demek ki içten içe kıskanmış. Benim okulda çok arkadaşım vardı onun ise benden başka çok samimi arkadaşı yoktu. Kızlarla aram çok iyiydi, beni çok severlerdi, o ise biraz tutuktu, çok konuşamaz muhabbet edemezdi. Okul böyle devam etti ve bitirdik ama sonra yine görüşmeye deva ettik.

İkimiz de işe girdik, evlendik, çocuklarımız oldu ama o üniversitedeki kıskanç arkadaşım hiç büyümedi. Mesela sürekli maaşımı sorup kendi maaşının daha yüksek olduğu ile övünüyor, güç gösterisi yapıyor. Zam dönemlerinde ne kadar zam alacağım konusunda benden daha meraklı. “Şirket bana bonus verdi, şirket altıma araba çekti, şirket tatile gönderiyor” gibi cümleleri duymaktan gına geldi. Şimdi sanki bunları duyunca benim onu kıskanmam gerekiyor gibi düşünebilirsiniz ama bende öyle bir duygu mevcut değil. Ben onun adına sevinirim, tebrik ederim o kadar.

Aslında bu huyları nedeniyle çok sık görüşmüyoruz ama sosyal medyadan birbirimizi takip ediyoruz. Buluştuğumuzda sürekli kendini, nasıl mükemmel bir hayatı olduğunu anlatıyor ama nedense benim yaptığım her şeyi kıskanıyor ve aynısını yapıp bana gösteriyor.

Ben bir yere gidiyorum, güzel fotoğraflar çekiyorum mesela, iki gün sonra aynı yerde fotoğraf paylaşıyor, eşimle yurt dışına tatile gidiyoruz, kısa bir süre sonra aynı ülkeden bir tatil fotoğrafı gecikmiyor. Artık eşimle dalgasını bile geçiyoruz. Bir fotoğrafımızı çekip sosyal medyaya koyarken ben "Bak iki güne bu fotoğrafın aynısı onun sayfasında olacak" diyorum, eşim "İki güne kalmaz yarın görürüz" diyor.

Ben arkadaşlarımın bir yerlere gittiğini görünce "Ne güzel yerlere gitmiş geziyor" diye sevinirim, belki "Çok güzel yerlermiş biz de bir ara gidelim" derim ama bu kıskançlık değil imrenmektir. Güzel bir işi olduğunda "Aferin ona çalıştı çabaladı" derim, kimseyi kıskanmam. Zaten bu kadar kıskandığım bir arkadaşım da gerçekten arkadaşım olamaz. Arkadaşım, dostun dediğin kişiyi kıskanmazsın ki, bence sevmediğin, asla iyiliğini istemediğin arkadaşını kıskanırsın. Bu arkadaşımı bir türlü hayatımdan çıkaramıyorum ama onu ne sosyal medyada ne gerçek hayatta görmek istiyorum.

‘KISKANIYORSA EN YAKIN ARKADAŞIN DEĞİLDİR’

Gönül N. (41)

Ben arkadaşlarımın beni kıskandığını düşündüğümde yavaş yavaş onlardan elimi ayağımı çekiyorum. Benim de bu yaşıma kadar böyle kıskanç arkadaşlarım oldu ve ben bunu normalleştiremedim, çünkü eğer biri seni kıskanıyorsa bunun adı sevgi olamaz. Hani hep derler ya "Seven insan kıskanır" diye, ben buna hiç inanmıyorum. Yani beni böyle sevmesin kimse, eğer bir arkadaşın seni kıskanıyorsa o senin en yakın arkadaşın değildir.

Arkadaşlar birbirlerini neden kıskanır Bu duygunun altında nasıl bir psikoloji yatıyor

‘KISKANÇLIĞINDAN AMELİYAT OLUP ZAYIFLADI’

Esin M. (34)

Benim çocukluk arkadaşımın böyle kıskançlıkları var, çocukken de kıskanırdı büyüdükçe kıskançlığın dozunu artırdı ama artık çekilmez bir hal aldı. "Çocukluktan beri tanıyorum, geçmişimiz var bunca yılın hatırına görmezden geleyim" diyorum ama bir yere kadar sabredebiliyorum. İnsanın her şeyini mi kıskanır bir insan?

Hani makyajı, kıyafeti, parayı pulu geçtim fiziksel özelliklerimi de kıskanıyor ama bunu beni yaralamaya çalışarak yapıyor. Mesela "Senin bacakların, kolların ne kadar ince, belin çok ince çocuk gibisin, omuzların düşük" gibi fiziksel özelliklerimi sıralıyor ama aslında kendisi hep daha ince olmak için uğraşıyor.

Benim zayıflığımı kıskanıyor ki ben zayıf değilim bu arada ona göre zayıfım diyelim. Ben bugüne kadar bir kere onun kilosunu değil dalga konusu yapmak bu konuda tek kelime etmedim. O ise benim zayıflığımı içten içe kıskanıyor ama üstünü bu şekilde örtmeye çalışıyordu. Sonra ne mi oldu, önce bacaklarını inceltmek için yağ aldırdı ama belini de inceltmesi gerekiyordu tabii. Aynı ben olması için çok kilo vermesi gerekiyordu onun için mide ameliyatı olmaya karar verdi.

Ameliyat sonrası kilo verdi ve benim bir kopyama dönüştü. O her zaman giymek isteyip de giyemediği kıyafetlerden almaya başladı ama tarzı aynı benim tarzım. Zayıfladıkça "Bak bu pantolonlar bana daha çok yakışıyor, ya da bluz bende çok güzel durdu, benim omuzlarım daha geniş ya" diye kıyaslamalarına devam etti. Böyle böyle iyice soğuttu beni kendinden. Bir elmanın içine kurt girince o elma çürümeye mahkumdur ya aynı onun gibi arkadaşlar da birbirini kıskanmaya başlayınca o arkadaşlıktan hayır gelmiyor ve tıpkı elma gibi çürümeye mahkûm oluyor.

* * * * *

Peki çok yakın arkadaşımızın sürekli bizi taklit etmesi, aynı şeyleri yapması ve bunu gözümüze sokmasının altında nasıl bir psikoloji yatıyor?

Uzm. Dr. Seda Ülgen, yakın arkadaşlarımızın bizi kıskanması ve hayatlarımızı kopyalamasının temelinde bizde gördükleri o ışıltılı duyguları kendi hayatlarında yaşayabilme, bizim durduğumuz yerdeki gibi hissedebilme duygusunun yattığını, kendi dünyalarında kendilerine dair hissettikleri o değersizlik, sevilmeme, umursanmama, başarısızlık gibi duyguların kendi kimliklerinden uzaklaşmasına neden olduğunu ifade etti.

Bu normal ve masum bir kıskançlık mı?

Bunu söyleyebilmek için neyin, nasıl kullanıldığının önemli olduğunu belirten Ülgen, bunu bir örnekle açıkladı:

“Size zarar vermek üzere olan bir böceği öldürebilmek, masum ve doğal bir davranış olarak kabul edilebilirken, sizi rahatsız eden her canlıyı öldürmeye kalkmanız hastalıklı bir duruma dönebilir. Ortak paydada öldürmek var. Kıskançlık için de aynı durum geçerli.”

Hissedilen kıskançlık iki taraftan birinin yaşamında yıkıcı rol alıyorsa sorun olarak kabul edilmesi gerektiğini, kıskanan tarafın kendi hayatının gerçeklikleri ile yüzleşip kendi için iyi olanları seçmediği sürece sanal bir yaşama hapsolacağının farkında olması gerektiğini ifade eden Ülgen, arkadaşını aşırı kıskanan kişinin karşı tarafın hayatını yıksa da birebir kopyalasa da arzuladığı duyguyu elde edemeyeceğini, derinlerde eksikliğin mutsuzluğunu ve öfkesini yaşamaya devam edeceğini ifade etti.

Ülgen, kıskançlığın o yıkıcılığa geçme haline ‘patolojik’ denildiğini çünkü, sonuçta iyi hissedilen gerçek bir duygunun olmadığını, kimsenin yaşantısına iyileştirici bir etkisi olmadığı gibi tam tersi zarar verdiğini söyledi.

Arkadaşlar birbirlerini neden kıskanır Bu duygunun altında nasıl bir psikoloji yatıyor

Peki bu şekilde arkadaşının kıskançlığına maruz kalan ve bundan rahatsız olan kişiler ne yapmalı? Arkadaşı ile bu durumu konuşup rahatsızlığını dile getirmeli mi yoksa görmezden mi gelmeli?

Ülgen, kaç yaşında olursak olalım, bu durumu niye yaşadığımızı sorgulamamız, başımıza geldiğinde fark edip kısa dönemde yönetebiliyorsak sorun olmadığını ancak sürekli benzer kişileri hayatımıza çekiyorsak ya da aynı kişinin bize hissettirdiklerine rağmen artık bize toksik gelen ilişkiyi sürdürmeye devam ediyorsak o zaman odağımızı kendimize de çevirmemiz gerektiğini ifade etti ve bunun nedenlerini sıraladı:

“İlişkilerimiz denge üzerine kurulu değildir, ilişkimizde kurtarıcı rolü üstleniyor, o kişinin hayatından, yaşadıklarından, sorunlarından, olumsuz duygularından kendimizi sorumlu hissediyor olabiliriz. Yardım etmek, destek olmak başka bir şey, sorumlu hissetmek, yükünü taşımak bambaşka bir şey. Erkenden olgunlaşmak, büyümek zorunda kaldıysak, yeterli duygusal destek alamadıysak, kendimiz ile ilgili olumlu şeyleri yeterince hak görmüyorsak, kolay suçluluğa düşebiliyorsak ve bu gibi durumlarda sağlıksız olan ilişkinin sürmesine katkıda bulunuyor olabiliriz. Terk edilme korkusuna sahip olabiliriz. Kendimizde onarmamız, dönüştürmemiz gereken bu yönün farkında olmamız lazım.”

Yazarın Tüm Yazıları