Koşsaydın Sergen

Trabzonspor teknik direktörü Vahid Halilhodzic “Burada bazı şeyleri anlamıyorum. Mesela futbolcuların antrenman temposuna tepki göstermesine anlam veremiyorum” diyor.

Haberin Devamı

Ayıp ediyorsun. Hemen anlatalım hocam: Biz çalışmayı sevmeyiz. Çalışanı hiç sevmeyiz.
Bizde, bir veli toplantısı ablası vardır Vahid Hocam. Zeki insanların çalışkan olmadıklarına dair inancın kaynağı bizzat odur.

Bu abla, bir gün, tembel oğlu yüzünden kendi içini rahatlatmaya çalışırken “Aaa lütfen, ‘zeki’ değil ‘çalışkan’ o çocuk bi kere. Esas zeki olan benim oğlan, hiç çalışmadan hep beş alıyo” demiş, hepimizi inandırmıştır. Bizim de işimize gelmiştir. Zekiyse niye çalışsındır.

Yetenekli futbolcuların çalışmasının gerekmediği fikrini de Sergen Yalçın zerk etmiştir bünyelere. Onunla hikâyemiz şahane başlamıştı oysa. Futbol oynadığı yıllarda onu seyretmenin şans olduğunu düşündüğümüz çok zaman oldu. Olağanüstü yetenekliydi, aklınız almaz. Mesele de tam burada başladı, yetenekliyse niye çalışsındı.

Çalışmayacağını kesin olarak anladığımız günlerde onunla ilgili tutunacak başka dallar bulduk. “Bana koş diyorlar, ama anlatamıyorum ben koşunca yoruluyorum” cümlesini ilk duyduğumuzda çok hoşumuza gitti. Yetenekli olduğu kadar zekiydi demek. “Bobo. Bobo’nun adı güzel”. Sevimliydi de. Kendiyle barışıktı. Komikti. Yaşasındı yorumcu Sergen.

Öyle olmadığını zaman içinde anladık. Bitmek bilmez biçimde uzadı çalışmayı küçümseyen hatta aşağılayan ifadeleri. Antrenmandan kaçma hikâyeleri gına getirdi. “Ben isteseydim”le başlayan cümleleri giderek sevimsizleşti. “Ohooo ben isteseydim”, “Çalışsaydım”, “Ben koşsaydım.” Koşsaydın Sergen, koşabiliyorsan koşsaydın. O kadar kolaysa yapsaydın.

Giderek tembelliğe övgüye dönüştü olma biçimi. Yorumculuğundaki ciddiyetsizlik sinir bozmaya başladı. Kendisinden başka kimseyi tanımıyordu, yorumcu olmak için ööle her futbolcuyu bilmek, maçları izlemek filan gerekmiyordu zaten.

Sonra, geçen sene Gaziantepspor’u çalıştırmaya başladığında yeniden umutlandık. “Memlekette dünya gözüyle gördüğümüz en büyük yetenek, doya doya izleyemedik. Bari teknik direktör olarak içimizdeki ukdeyi biraz olsun gidersin” diye düşündük. Ama işte Sergen Yalçın’ın çalışmakla ilgili derdi olduğunu unuttuk.

Bu sene, kendisini devlet televizyonunda futbol yorumcusu ve dizi oyuncusu olarak görmekteyiz. Seçilen iki sektörün tesadüf olduğunu düşünmek saflık olur.
Bunu da söylemeden edemiyciğim. Galatasaray teknik direktörü Prandelli için “Karizması, albenisi olmayan birini aldılar” demiş. Resimli sözlükte “karizma” ya da “albeni” maddesinin yanına koyulacak fotoğraf kesinlikle Prandelli’nin olur. O kadar karizmatik bir adam. Töbeler olsun.

İşte böyle Vahid Hocam. Biz aha o gün, orda, o ablaya “E tembel ablacım senin o oğlan” diyemediğimiz için, bu memlekette çalışmadan başarmak marifet sayılmıştır. Sürekli, zekâya ve yeteneğe güzelleme yapılması bundandır. Zekâya, yeteneğe bayıldığımızdan değil, çalışmaya niyetimiz olmadığından.

“Futbolcular çok iyi bir mesleğe sahipler. Bunun da bazı bedelleri var” demişsin Hocam. İstediğin bedeli ödesinler ama canımsın bizimkilere “Çalış” deme.
Zeki ve yetenekliler çalışmaz Hocam, aşk olsun. Aptallar ve yeteneksizler çalışır. Aptal çalışkana örnek Albert Einstein, yeteneksiz çalışkana örnek Cristiano Ronaldo’dur.

Yazarın Tüm Yazıları