Önce tavlıyor, ardından büyülüyorlar; sonra adımız deliye çıkıyor

Güncelleme Tarihi:

Önce tavlıyor, ardından büyülüyorlar; sonra adımız deliye çıkıyor
Oluşturulma Tarihi: Şubat 18, 2024 07:00

Uzun zamandır ‘çok kediliyim’. Medeni halim bekâr. Bu yıl 51 yaşıma giriyorum. Dünya Kediler Günü vesilesiyle belirteyim; evet, ben bir ‘kedili kadın’ım ve bundan da çok memnunum...

Haberin Devamı

Daha gençken “Kaç kedin var” dediklerinde söylemezdim. Utanıyor muydum ne... Bir de pis zannederler diye ödüm kopardı (ki bundan hâlâ endişe duyarım). Üniversiteyi bitirip iş aramam ve ne yapacağıma karar vermem gereken yıllarda da çok çok uzak ve hadsiz bir akrabamız bana “Bir planın olmalı, yoksa anca böyle kedi bakarsın” demişti (sanki kötü bir şeymiş gibi), onun yarattığı bir travma da olabilir tabii.

Wikipedia’da ‘kedili kadın’ (cat lady) tanımı şöyle: “Çoğunlukla orta yaşlı veya yaşlı; hiç evlenmemiş veya dul/boşanmış, birçok kediye sahip, kültürel bir arketip.” Genelde yalnız olmayı seçmiş değil de ‘aşkı bulamamış’, ‘istenmemiş’, hayatından böyle memnun değil de ‘çaresiz’ diye bakılan kadınları aşağılamak için kullanılırdı. Hatta bazı durumlarda ‘deli’ (crazy) sıfatı da eklenerek: Kedili deli kadın ya da ‘crazy cat lady’... Ama artık devir değişti. Ve en önemlisi de cinsiyetsizleşti. Artık tanıdığım-tanımadığım, ünlü-ünsüz, kadın-erkek birçok kişi ‘kedili kadın/insan’a dönüştü. Hatta artık tek kediniz olması bile yetiyor, tek şart kedinize deli olmak.

Haberin Devamı

Geçen hafta İngiliz Elle dergisinin internet sitesinde yükselen kedi çılgınlığıyla ilgili bir yazı vardı ve artık ‘kedili kadın’lığın ‘cool’ bir şey olduğundan bahsediyordu. Malum Time dergisinin yılın kişisi seçtiği Taylor Swift, derginin kapağına üç kedisinden biri olan Benjamin Button ile poz verdi. Sarah Jessica Parker, son dizisi ‘Just Like That’teki minik rol arkadaşını sahiplendi. Moda dünyası da bu ara kedilere taktı, podyumlarda kedili kazaklar, çantalar yürüdü vs. vs...

Önce tavlıyor, ardından büyülüyorlar; sonra adımız deliye çıkıyor

‘Seçilmişlik hissi...’

Peki, neden kedi? Okuduğum makaleler arasında Washington Eyalet Üniversitesi’nde insan-hayvan etkileşimlerini araştıran Dr. Patricia Pendry’nin söyledikleri hem farklı hem de pek hoştu: “Kedilerin bize verdiği incelikli ve bir bakıma öngörülemeyen tepkiler, kendimizi seçilmiş ya da ‘özel’ hissetmemizi sağlıyor. Ayrıca tepkisinin ortaya çıkması zaman aldığından, kedinin ne yapacağını bilme arzusunun bizi büyülediğine de inanıyorum. Eylemlerinin doğası ve zamanlaması daha az öngörülebilir olduğundan, neredeyse bağımlılık yaratan bir şekilde büyülenip kalabiliyoruz. Kendimizi koparamıyoruz çünkü o mırıltı, o özel sürtünme her an olabilir.” Yani resmen bizi tavlıyor ve peşlerinden koşmamızı sağlıyorlar...

Haberin Devamı

Bazı araştırmacılar insan yavrularıyla paylaştıkları fiziksel özelliklerden dolayı kedigilleri sevimli bulduğumuzu öne sürüyor. Büyük gözlere ve oyuncu davranışlara içgüdüsel olarak tepki veriyoruz. Ayrıca kedinin yalvarma sesi, 220-520 hertz (Hz) civarında özel bir yüksek frekansa sahip. Bu da 300-600 Hz’deki insan bebeği ağlama sesine çok yakın. Beynimiz bebeğin ağlamasına tepki verecek şekilde programlandığından bir kedinin benzer frekans aralığında çıkardığı sese kayıtsız kalamıyoruz.

Mükemmel yaratıklar. Sevenleri çok, doğru. Ama bir de Eros var... Bir asansöre kapatılıp 6 dakika boyunca tekmelenerek öldürülen. 6 dakika! Ayağınızı 6 dakika boyunca indirip kaldırmayı deneyin, ölmek için ne kadar uzun bir süre olduğunu anlarsınız.

Haberin Devamı

Enis Batur’un ‘Kediler Krallara Bakabilir’ adlı kitabından şu satırları paylaşmak isterim sizinle: “Her şey
iyi de diyeceksiniz kedi sevmek nedir? Kedi sevmek insanları, sokakları ve şeyleri sevmekten farklı bir şey mi? Bilge Karasu, ‘kedi sevmek, kedinin, kendisini seven (kendisinin de sevdiği) kişi karşısındaki umursamaz bağımsızlığını baştan kabul etmek demektir’ der bir masalında, ben bu farklı sevme biçimini bundan daha iyi tanımlayan bir cümleye rastlamadım bugüne dek. Sahip olmayı yadsıyarak ya da sahip olmamayı göze alarak sevmek insanoğluna pek güç gelir. Sevgiyle mülkiyet duygusu öteden beri ortak yaşardır onda, sevgi bağını çoğu kez de tek yanlı, gerçek bir bağ haline sokmaya alışmıştır. Sevdiği kişinin bağımsızlığına da kendi bağımsızlığına da kolay kolay katlanamaz. Bunu eleştiri, suçlama konusu saymamak gerek;
gene de insanlar, eninde sonunda, kedi sevenler ve sevmeyenler olarak da pekâlâ ikiye ayrılabilirler.”

Haberin Devamı

‘Günler günlerin ardından...’

17 Şubat Dünya Kediler Günü’ydü. Ama atladıysanız da üzülmeyin, salı yani 20 Şubat Dünya Evcil Hayvan Günü’nde telafi edebilirsiniz. Elbette bize her gün hayvanlar günü ve onları sevmek için evde yaşamalarına, hatta evcil olmalarına bile gerek yok, farkındayız. Ama onları görmeyi, karınlarını doyurmayı, haklarını savunmayı, koruyup kollamayı hatırlatan her vesileyi de memnuniyetle karşılıyor, kutluyoruz. Ve bir kedi kadar duyarlı, bilge ve zarif, bir köpek kadar sevecen, önyargısız ve iyi niyetli olabilmemiz dileğiyle...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!