Nasıl bu kadar hazırlıksızdık; eğitimlerde her şey çok kolaydı!

Güncelleme Tarihi:

Nasıl bu kadar hazırlıksızdık; eğitimlerde her şey çok kolaydı
Oluşturulma Tarihi: Şubat 19, 2023 07:00

6 Şubat’ta sabaha karşı yaşanan depremden birkaç saat geç haberim oldu. Telefon ekranıma düşen uyarıyla ayağa fırladım. O saatten sonra da hiçbir şey eskisi gibi değildi... Afetin büyüklüğünü fark edince koştuğum bölgede, kaosun içinde arama kurtarma çalışması yapabilmek için adeta yalvardım...

Haberin Devamı

Seyahatlerimde otelden ziyade orada yaşayanların evinde kalırım. Bu nedenle deprem bölgesindeki her şehirde, her ilçede bana kapılarını karşılıksız açmış, yemeğini paylaşmış bir ailem vardı. Olayın büyüklüğünü fark ettiğim anda tanıdığım tüm STK’lara yazdım. En hızlı Toplumsal Afet Platformu (TAP) döndü. İlk gün gece yarısına doğru gelen haberle yola düştüm.

Yeşilköy Atatürk Askeri Havaalanı’ndan askeri bir uçakla İncirlik Hava Üssü’ne indik ve servislerle İskenderun’a geçtik. Buraya kadar her şey çok hızlı ve gümbür gümbür gitti. Sonra AFAD’a ulaştık.
O saatten sonra bir tam günüm bir ekibe dahil olabilmek için çırpınmakla geçti ve o çok değerli saatler heba oldu gitti. Halbuki eğitimlerde her saniyenin altın değerinde olduğu öğretilmişti. İlkyardım ve arama kurtarma eğitimlerime rağmen bekliyordum...

Haberin Devamı

Kendimi atadım

Ertesi gün aynı uçakta geldiğim bir arkadaşın enkaza gidebildiğini görünce onun peşini bırakmadım. İlk enkaza kendi kendimi zorla da olsa atadım. Çalışma alanıma vardığımda çevredeki kimi erkekler elimden tutup yardım etmeye çalışıyordu. Sanki  afet bölgesinde değil, balo salonundayız! Bir enkazda yürüyemeyeceğimi düşünsem oraya gidip kimseye yük olmam. Eğitimlerime güvenmiş hatta kanyon sporcusu olduğum için eğer bir enkaza tepeden inmek gerekirse diye teknik malzememi de yanımda götürmüştüm. Tamamen erkek dünyasına ait enkaz alanları ve ağır iş makinelerinin olduğu ortamda iki katı savaşmam gerekti...

Nasıl bu kadar hazırlıksızdık; eğitimlerde her şey çok kolaydı

Müthiş gürültü vardı. Çalışan jeneratörler, kesilen demir sesleri, diğer tarafta sayısız ekskavatör, bir tarafta sönmemiş İskenderun Limanı yangınının dumanı ve ayağımızın altında devamlı sarsılan bir bina enkazı... Nefes alacak hava yok!

Saatler geçip hava karardığında jeneratörü açıp kapamayı öğrenmiş, kimsede olmayan düdüğümle sessizliği sağlamakla görevlendirilmiştim. O gece sabah 4’e kadar çalışmalar sürdü. En son ekskavatörle yıkılmış katları kaldıran iki kişi kalmıştık. Operatör ve enkaz altındaki yakınlarını bekleyen depremzedeler için düdük çalmaya devam ettim.  

Haberin Devamı

O gece uyuduğum son gece olduğunu bilmeden büyük bir yorgunlukla uykuya çekildim. Sonraki günler, kritik saatler... Enkaz altında bekleyen yaşayanların, en azından cenazesini almak isteyenlerin yardımımıza ihtiyacı vardı. Bizse nereyi kazmamız, nereye koşmamız gerektiğini bilemiyorduk. Bir yönlendirenimiz yoktu. Bazen bir tünele girip moloz atıyordum. Çoğu zaman düdüğümle sivilleri uzak tutmaya çalışıyordum. Bu arada halk, can havliyle birkaç kez kurtarma ekiplerinin olduğu merkezi bastı. 

Artık 5’inci günümde bir enkazdan iki kişi canlı olarak çıkarılmıştı ve ben hiç uyumamıştım. Dinlenmeye vakit yoktu. Burada işimiz bitince diğer enkaza geçtim ama çalışmak o kadar kolay olmadı. Ekip günlerce bekletildiğinden zapt edilemiyordu. İlk günüm aklıma gelince duydukları öfkeyi anlayabiliyordum. Ekip başımızın yürüyecek hali kalmamıştı. Ne ara enkazın başına geçtim; ne ara kepçenin üstüne çıkıp düdüğüm ve ben göreve başladık hiç hatırlamıyorum. Yardımcı ekip, bir kadından direktif almaya alışık değildi. Asla kontrol edilemiyorlardı. İlerleyen saatlerde sinirlerim gerilmiş, son nefes düdüğümü çalıp insanları sakinleştirmeye çalışırken bir ses duydum: “Beyefendi!” Bana diyordu! Kadın olduğumun unutulması için çok çaba sarf etmiştim ama bu kadarını ben bile beklemiyordum.

Haberin Devamı

5’inci gün artık organize olmaya yaklaşmıştık ama en başından itibaren sadece ses gelen yıkıntılara yönlendirilebilsek, başımıza tecrübeli bir görevli verilse, hangi binaya girilmiş, hangisinde canlı var yönlendirilsek, ne yapmamız gerektiği söylense, her şeyi kendimiz keşfetmek zorunda kalmasak...

İnanın herkese çok daha faydalı olabilirdik.

Nasıl bu kadar hazırlıksızdık; eğitimlerde her şey çok kolaydı

Dev yardım TIR’ları...

Nasıl bu kadar hazırlıksız yakalandık, aklım almıyor. Eğitimler sırasında her şey çok daha kolay görünüyordu. Yürüdüğüm enkazın altında canlı olma olasılığı ve onları duymamış olma ihtimalimle büyük bir vicdan azabı içindeyim. Çünkü içeriden çıkan herkes “Biz sizi duyduk ama siz bizi duymadınız” diyordu. Ölü
ya da diri hepsi yüzükoyun bulunuyordu... Deprem uzun sürdüğü için yatak odaları boştu. Kalkıp çıkmaya yeltenmişler; merdiven boşluğu ya da koridor gibi mukavemeti az yerlerde kalmışlardı.

Haberin Devamı

İnsanlar evinde duramamış, ekskavatörünü, hiltisini, hatta kablosunu kapıp gelmiş, tırnaklarıyla enkaz kazıyordu. Hayatımda görmediğim kadar büyük yardım TIR’ları gördüm ama nereye gideceğini bilmiyordu. Yetişemedim, yetişemedik...

Psikolojisi kaldırabilecek olan gitmeli

Böyle afet durumlarında herkesin yardımcı olmak isteğini anlayabiliyorum ancak psikolojisi bu yükü kaldıracak olanlar bölgeye gitmeli. Havaalanında duş alabileceğini düşünerek yanına şampuan alanından “Bize yiyecek verecekler mi, nerede yatacağız” diye soranlara neler gördüm… Yardıma gidecekseniz, yanınızda yiyeceğiniz, suyunuz olsun. Yerde yatmak için uyku tulumu ve matınızı alın. Tuvalet yok, hazırlıklı olun. Eğlenmeyin. Acılı insanların yanında gülmeyin. Onlarla tartışmayın. Bir enkaza çıkamayacaksanız geri hizmette çalışmayı tercih edin.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!