GeriSeyahat Bütün yollar Apollon’a çıkıyor...
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Bütün yollar Apollon’a çıkıyor...

Bütün yollar Apollon’a çıkıyor...

Tarih, burada bir heyula gibi karşınıza dikilecek. Apollon Tapınağı, olanca heybetiyle sizi karşılayacak. Bu tapınağı görmeden Didim’i görmüş olamazsınız. Ama unutmayın, bu kültür seyahati Altınkum’da serinlemeden tamamlanmaz.

Denizi sağınıza alarak güneye doğru yol almaya başladığınızda, Ege’nin, haritada nasıl bir dantel oluşturduğunu bir bakışta görürsünüz. Girinti ve çıkıntılar, yarımadalar, koylar, körfezler birbirini izler.
Dağlar denizlerin içine girmiştir. Ovalarsa İç Ege’ye dek adeta usul usul sızar. Her biri yeşilin bin bir tonunu barındırır ki, denizin mavisiyle ovanın ya da ormanların yeşili birbiriyle selamı sabahı kesmeksizin sizi oyalaya oyalaya alıp, ta ötelere götürür. Gözleriniz bayram eder, yüreğiniz serinler; ferahlarsınız.

Vurdunuzsa o yollara, İzmir’den, Kuşadası’ndan ya da Aydın’dan Söke’yi geride bırakarak Milas (sonra Bodrum!) yoluna girdiyseniz, Söke Ovası’nın bitiminde, Didim levhasını görünce sağa sapabilirsiniz. Akyeniköy, Akköy, derken, Söke Ovası’nı sağda bir görünmezliğe bırakarak kıyı boyu koyları izleyerek varırsınız Didim’e.

AKKÖY'DE BİR DERVİŞ

Bütün yollar Apollon’a çıkıyor...

Medusa'nın başı

Didim’e varmadan Akköy’de durup da sorarsanız, size oradaki kütüphaneyi gösterirler. Köylere kütüphaneler kurmak için yollara düşen, Söke’deki evinden ocağından ayrılıp kendini bu yola adayan Güven Pamukçu kurmuştur Akköy Kütüphanesi’ni. Önce, biraz yadırgansa da, bu yalnız adamı ve yaptıklarını köy ve köylü kabul etmiş, onu bağrına basmıştır.

Onun önerisiyle, tüm köylerimizden farklı olarak Akköy’de yazarlarımızın ve sanatçılarımızın adları sokaklara verilmiştir. Muzaffer İzgü’den Adnan Özyalçıner’e, Sennur Sezer’den Bedri Baykam’a birçok sanatçımızın adı, orada sokaklarda yaşar. Bana sorarsanız, Güven Pamukçu, bu aykırı adanmışlığıyla, derviş hırkasını giymiş de yollara düşmüş gibi.

TARİHİN AYDINLIĞI YÜZÜMÜZDE

Bütün yollar Apollon’a çıkıyor...

Milet Tiyatrosu

Akköy’den sağa, ovaya doğru yönelirseniz, uygarlığın ve bilimin beşiği antik Milet kentinin kalıntılarında bulursunuz kendinizi. Miletos’a biz Milet demekle yetiniyoruz ama o dönem aydınlanmasının çağımıza uzanan ışığı gizlidir orada. Bilimin, felsefenin, antik aydınlanmanın başkentlerinden biridir Milet ya da Miletos. M.Ö. 585’de, güneş tutulmasını önceden hesaplayıp bilen Thales oralıdır örneğin. Geometrideki bağıntıları ünlü. Bilimin, felsefenin, coğrafyanın, şehir plancılığının öncü isimleri Anaksimenes, Anaksimendros, Hekatalos, Hippodamos, oyun yazarı Aristides de Miletli’dir.
Yolu oraya düşürmek ve orada bugünkü sığlıklara, yüzeyselliklere bakıp, çağların derinliğiri görmek bence insanlığımızı tarihle ölçmek demek. Miletos’taki kalıntıların, o sessizlik içinde size fısıldayacağı mutlaka bir şeyler var.

Belki Büyük Menderes’in öte yakasına geçip Priene’yi de görebilirsiniz. Söke’den batıya önce oraya gidip, Milet’den Akköy’e ve oradan Didim’e ulaşmak da gezginler için akıllıca bir seçim olabilir. Hasılı, Söke Ovası’nda, iki büyük tarih merkezi çağların gerisinden bize hüzünle bakıyorlar: Onca gelişmeye, buluşa, bilimsel ve teknik ataklara karşın aydınlığın ve aydınlanmanın egemenliğinde bir dünya kuramadığımız için umutsuzca...

ESKİ DİDİM NEREDE?

Bütün yollar Apollon’a çıkıyor...

Sonra Didim tabii... Tarih, orada da bir heyula gibi karşınıza dikilecek: Apollon Tapınağı, olanca heybetiyle sizi karşılar. Bu tapınağı görmeden Didim’i görmüş olamazsınız. Antik Dydyma kentinin yüz yıl uğraşıp da yapımını yine de bitiremediği bu şaheserin sütunları, iç avlusu, geçitleri ve o devasa mermerlerin üzerindeki işlemelerin, heykellerin göz kamaştıran büyüsü sizi alır, o çağlara götürür. Ne büyük bir yaşamdır ki o, burada yalnızca ölümü anlatmak için karşımızda durmakta. Pirene’ye, Milet’e, Didim/Apollon Tapınağı’na bakarken, tarihin aydınlığını yüzünüzde hissedersiniz.
Üzülünecek yansa, yakın zamana ait tarihi yapıların korunmamış olması. Eski Didim, yani yüz, iki yüz yıl önceki Didim nerdedir? Boşuna aramayın, bulamazsınız. Didim’e ya da yöreye özgü Türk ya da Rum yapısı binalar hemen hemen hiç kalmamış gibi. Apollon Tapınağı’nın yanındakı bir sokak ve birkaç ev; benim görebildiğim, hepsi bu! Gerisi apartman!

KIŞ GÜZELLİĞİ

Apollon Tapınağı’ndan denize inen Didim’in en büyük caddesi, adeta kentin can damarıdır. Burada diğer caddeler o caddeye, ona paralel öteki caddeler de Altınkum’a iner. Altınkum, uzun, sere serpe yayılmış, geniş bir plajdır. Didim’in, batıdan doğuya tüm güney kesimini kaplar. Altınkum’da deniz sığdır. Özellikle çocuklu ailelerin tercihi bu nedenle. Plajda neredeyse bir tek taş bile bulmak olanaksız gibi. Özellikle yaz akşamları, büyük kalabalıkların sahili boydan boya arşınlamaları bir gelenek. Denilebilir ki, -özellikle yazın- Didim’in kalbi Altınkum’da atar.

Didim’de çok sayıda ve türde otel var. Bunlar, daha çok Altınkum kenarında ya da ona yakın yerlerde bulunur. Şunu hemen vurgulamakta yarar var: Yaz mevsiminde fiyatları diğer turistik yerlere göre ‘normal’ ya da abartısız olan bu oteller, mevsim dışı dönemde, yani ilkbaharda, sonbaharda ve kışın müşterilerine büyük indirim uygular. Kış sessizliğinde kendini dinlemek isteyenlerin ıssızlığa çekilirken cep kaygılarını bir yana koyabilecekleri bir yer Didim. Burada evler dahi diğer kıyı kasabalarına göre çok daha ucuza, hem de eşyalı olarak kiralanabilir.

EN İYİ BALIĞIN ADRESİ: AKBÜK

Didim merkezine 23 kilometre uzaklıktaki Söke-Milas yolunda ikinci bir sapaktan ulaşılabilen Akbük’se farklı bir güzelliğe sahip. Yörenin en iyi balıklarının çıktığı, pırıl pırıl suları olan eski adıyla Mandalya Körfezi, deniz güzellikleriyle karşılar sizi. 11 kilometre uzunluğundaki plajı, çok sayıdaki deniz tutkununu ağırlar. Akbük’te de başlıca geçim kaynağı turizm ve balıkçılık. Tarım, zeytincilikse geleneksel iş ve üretim alanları. Otel ve pansiyonların yanı sıra, kentin yamaçları çok sayıda siteyle çevrilmiş. Bu nedenle, yaz nüfusu yoğun bir yer Akbük. Burası da yoğun yapılaşmadan nasibini almış, doğal açıdan hırpalanmış pek çok kıyı beldenizden biri.

‘WHAT'S THIS?’

Didim’in temel geçim kaynakları turizm, balıkçılık ve tarım. Nüfusu, değişik yerleşimler sonucu karışık bir yapıda. Kurtuluş Savaşı sonrasında giden Rumların yerine gelen mübadiller, yerli Türkler’le yurdun başka köşelerinden gelip yerleşen insanlar, Didim’in nüfus yoğunluğunu oluşturuyor. Bunlara yabancıları da eklemek gerekir. Özellikle İngilizler, yerleşmek için Didim’i seçenlerden. Bugün Didim’de yerleşik büyük bir İngiliz nüfusu var. Öyle ki, Didim Belediyesi, ellerindeki kâğıtları gösterip, ‘What’s this?’ (Bu ne?) diye soranlara meram anlatmakta güçlük çektiği için ödeme uyarı kâğıtlarını ve makbuzları iki dilde basmak ihtiyacı duymuş.

False