GeriSeyahat Zanzibar'da üç gün
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Zanzibar'da üç gün

Zanzibar'da üç gün

Kış soğuğundan kaçıp kolayca erişilebilecek, keşfetmeye değer tropik adalardan biri Zanzibar. Her beğeniye, bütçeye uygun konaklama seçeneği var. Doğaseverlere baharat bahçeleri ve rengârenk deniziyle sürprizler sunuyor.

Benim için Zanzibar, ismiyle bile karizmatik, egzotik, sempatik yerlerden biridir. Darüsselam’dan adaya 2 saatlik feribot yolcuğuyla geçtim. Balayı için gitseydim 40 dakikalık uçak yolculuğunu tercih edebilirdim. Feribot yolculuğu sanıldığı kadar korkunç değil, temiz, sorunsuz. Sıradaki yerinizi koruyup bilet almayı becerirseniz tabii. Adanın Darüsselam’dan daha egzotik olacağını düşündüm ve yanılmadım da. Ama büyülenmediğimi de söylemeden edemeyeceğim: Turkuvaz deniz, beyaz kum, tropik bir iklim… Her şey çok güzel ama şehirdeki keşmekeş biraz yorucu maalesef.

HALKLA ÖLÇÜLÜ İLETİŞİM KURUN

Halkın bir kısmı çok sempatik, sürekli iletişim kurmak isterken bir kısmı tepkili. Fotoğraflarının çekilmesine izin vermiyor, “çekme” diye bağırıyor. Herkesin ağzında aynı sözcükler: Jambo ya da mambo, yani ‘merhaba’; Hakuna matata yani “sorun yok.” Önce “ne tatlı kelime, köpek alıp adını jambo koyayım” diye düşünürken birkaç gün sonra “Bir kişi daha mambo, jambo derse döveceğim” dedirttiler. Kimi turistler korkup halkla iletişim kurmuyor. Ben ise yardım, sohbet taleplerini reddetmedim. Sadece plajda uyurken, uyandırıp bir şeyler satmaya çalışmaları, elini verince kolunu alamaman, arkadaşımla sohbetime bile izin vermemeleri beni biraz yordu, yalan söyleyemeyeceğim! Ama sattıkları incik boncuk gerçekten güzel. Özellikle de yerel giysileri kanga.
Bir de saldırganlaşanlar var... Fotoğraf çeken turisti taşlayanlar. En iyisi iletişime geçmek isteyen Zanzibarlılarla mesafeli sohbet, fotoğraf karesinde görünmekten bile rahatsız olanlardan uzak durmak.
Türkiye kışa girdiğinde yazı yaşayabileceğiniz en güzel tropik adalardan biri Zanzibar. Hem çok uzak değil, hem daima sıcak. Türkiye’yle arasında saat farkı bile yok. Her keseye uygun. Bir yanda lüks oteller, bir yanda ekonomik ağaç evler, barakalar. Tüm gün güneşlenmek, otellerin kumsalda düzenlediği yoga, pilates, voleybol organizasyonlarına katılmak mümkün. Şnorkelle suyun altındaki renkli dünyayı seyredebilir, paranıza kıyıp kafesli köpekbalığı dalışı yapabilirsiniz.

BALAYI SEÇENEĞİ

Gün batımlarının güzelliğine parmak basmadan edemeyeceğim. Sürekli geçen kocaman Afrika takalarının tıngırtısıyla, bembeyaz kumlarda uzanırken günü batırmak gerçekten çok keyifli. Deniz, kum, güneş seyahati için çok güzel bir seçim olan Zanzibar; bir de programa yunuslarla yüzme, baharat bahçesi turu ya da subasar orman safarisi eklendiğinde tadından yenilmez hale gelecektir. Taş Şehir’e en fazla yarım gün ayırınca hem bir haftalık keyifli bir seyahat hem de balayını geçirmek isteyenler için farklı bir deneyim olacaktır. Önümüzdeki aylarda balayı için Zanzibar’a gidecek arkadaşlarımın içlerinin biraz rahatladığını umuyorum. Latin Amerika’dan sonra atraksiyon açısından zayıf olduğu söylenebilir. Fakat her yer atraksiyon sunmak zorunda değil. Aralık ortasında bavulları kapıp, Zanzibar’a gitmek yine de güzel bir fikir olacaktır!

Sokak lezzetleri

Şehirde hâkim olan sushi, Hint mutfağı ve kafeler dışındaki yemek alternatifi sokak ve meydanlardaki tezgâhlar. Seyyar satıcıların yaptığı Afrika pizzası, ne olduğunu anlayamadığım tropik meyve ve sebze sularını yiyip içmekte bir sakınca yok. Çok temiz değil ama değişik tatlar! Özellikle Afrika pizzası dedikleri şey, yurdum pidesinden hallice; kıyma, soğan, havuç, mayonez ve yumurtadan yapılıyor ve leziz. Tabii tezgâhlarda çamurlu ellerle havuç, soğan doğranmasa daha da iyi olabilir!

Taş Şehir’in hüzünlü mirası

UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki başkent Stone Town birkaç saatte gezilebilecek küçük bir yerleşim. Köle Pazarı; Afrika tarihiyle ilgili hüzünlü ama öğrenilmesi gereken bilgiler veriyor. Herkesin yüzüne, vücuduna bayılarak sürdüğü jojoba yağının çok eskiden köleleri bağladıkları ağaçtan üretilmesi beni sarsan bilgilerden biri oldu. Köleleri jojoba ağacına bağlayıp, kırbaçlayarak hangisi daha güçlüyse onu satıyorlarmış. Kölelerin, çocuklarıyla tutuldukları minicik pencereli, alçak tavanlı odaları görmek de insanın canını acıtıyor!
Baharat pazarı zannettiğim kadar büyük bir alan çıkmayınca, değişik baharatlar, sabun, muz çayı gibi farklı birkaç şey alarak arka sokaklarda gezmeye devam ettim. Sokaklar çok kalabalık, ara sokaklar oldukça dar ve hava kararırken biraz ürkütüyor. Ama yine de çok korkacak bir şey yok. Biz iki kız gece gündüz dolaştık, problem yaşamadık. Ama Afrika’dır sonuçta, dikkatli olmakta fayda var! Biraz daha uzun etekleri, çok açık olmayan kıyafetleri tercih ettim.

False