‘Gastronomik değerler korunmuyor’

Güncelleme Tarihi:

‘Gastronomik değerler korunmuyor’
Oluşturulma Tarihi: Ocak 20, 2023 13:16

Çeşitli eğitimler için Ankara’ya gelen gastronomi yazarlarından ve eğitimcilerinden Mehmet Yalçın, izlenimlerini Hürriyet Ankara ile paylaştı. Yalçın, Ankara’nın gastronomi değerlerinin olduğunu ancak bunların korunmadığını belirtti.

Haberin Devamı

Ankara’nın 1980 öncesine kadar Türkiye’nin kültür merkezi olduğunu belirten Mehmet Yalçın, o dönemle ilgili olarak şunları söyledi: “Ankara’nın miladı 1980... O tarihe kadar Ankara çok önemli bir kültürel merkezdi. Türkiye’deki sanatsal akımları belirleyen bir şehirdi. Çok canlı bir kültür hayatı vardı. Çağdaş Sahne gibi pek çok sanat mekânı vardı. TRT’nin kullandığı Arı Stüdyoları Türkiye’nin en muazzam sinema salonuydu. Hayatımda ilk defa sıcak çikolata ile profiterolü orada yedim. Ankara zengindi, başı dikti. Darbenin ardından çok sayıda aydın işsiz kaldı, üniversitelerden kovuldular. İstanbul’da bu insanlara alanlar açıldı ve birçoğu İstanbul’a gitti. Ankara, Cumhuriyet’in filizlendiği bir yer. Atatürk’ün kültürel vizyonu ile muazzam yatırımlar yapıldı. Babam, Devlet Tiyatrosu sanatçısıydı. İkinci Dünya Savaşı sırasında konservatuvara geliyor. O dönem halk yiyecek ekmek bulamazken onlara kızarmış reçelli ekmekler verilirmiş. Bu, o dönemde devletin sanatçısına verdiği değeri gösteriyor. Zaman içinde kapitalizmin de etkisiyle Ankara’da bir kısırlaşma yaşanmaya başladı.”

Haberin Devamı

ANKARA ‘KÜLTÜR ŞEHRİ’ KİMLİĞİNİ TEKRAR KAZANDI

Ankara’nın son yıllarda tekrar eski canlılığına kavuştuğunu belirten Yalçın, “Aşırı kapitalizm ve yozlaşma İstanbul’u o kadar esir aldı ki, Ankara biraz kapalı kalmanın ödülünü yaşıyor şu anda. Ankara kültür şehri kimliğini tekrar kazanmış. Kitapçılar insan kaynıyor, tiyatro, opera ve bale temsilleri kapalı gişe, bilet bulamıyorsunuz. Bu ziyaretimde beni üç mekân çok etkiledi: CSO’nun yeni binasını görmek çok etkileyiciydi. CerModern’i gezme şansım olmamıştı, ‘Yüzler ve Gizler’ isimli muazzam bir sergiyle birlikte orayı da görme fırsatım oldu. Ayrıca Sarp Evliyagil’in girişimiyle açılan Müze Evliyagil’i gezdim ve çok etkilendim” diye konuştu.

HEM TAŞRALI HEM DÜNYALI

Ankara’ya dair yapılan ‘taşra’ eleştirilerini kabul etmediğini anlatan Yalçın, şöyle konuştu: “‘Taşra’ deyiminin olumsuz anlamını da tartışmak lazım. Dünya COVID’ten sonra taşra olmanın değerini anladı. Taşra dediğiniz şey, biraz içine kapanık, kendi içinde evrilen değerli bir şey. Bu tutucu gibi görünse de hızlı değişimden hemen nasibini almayan, insanlığın kazanımlarının hemen harcanmadığı bir yapısı var. Bu noktada Ankara’nın dünyaya açık olmadığı söylenemez. Akademik ve kültürel anlamda dünyaya açılan çok sayıda çalışma Ankara’dan çıkıyor. Ankara bir entelektüel için artı faktörler de içeriyor. Vaktinizin çoğunu çalan bir trafik sorunu yok, küçük bir havuzda birbirinizi sıkça görebiliyorsunuz. Günlük yaşam İstanbul kadar maliyetli değil. Ayrıca Ankara’da 1900’lü yılların Art Deco ve Bauhaus ekolüne sahip olağanüstü binalar var. Öyle bir gün gelecek ki insanlar sadece o yapıları görmek için Ankara’ya turlar düzenleyecek. O yüzden Ankara hem taşralı hem dünyalı bir şehir.”

Haberin Devamı

GELENEKSEL TATLAR YAŞATILMALI

Ankara’nın gastronomi değerlerinin olduğunu ancak bu değerlerin korunmadığını belirten Mehmet Yalçın, “Mesela ‘Ankara tava’ diye size sunulan yemekler birbirinden çok farklı olabiliyor. Ayrıca geleneksel tatlar çok zengin değil. Sonuçta İç Anadolu, bitki ve ot zenginliği açısından bir Ege ve Akdeniz kadar cömert değil. Güzel gelenekler var ama bunların elden gitmesi üzücü. Birkaç yıl önce Kalecik’i ziyaret ettiğimde kenarları kırılarak yenilen içi kıymalı nefis bir odun fırını ekmeği getirdiler. Geçen sene tekrar bir ziyaretim oldu ama o ekmeği yapan fırının kapandığını öğrendim. Bu ziyaretimde Kale’de ‘Akman Bozası’nı tatma fırsatım oldu. Birçok insan bu bozayı bulamamaktan şikâyetçi. Bu tarz lezzetlerin yaşatılması gerekiyor. Hayatımızdan eksilecek değerler kaybolduktan sonra yerine koymak çok zor oluyor. Ayrıca batı tipi kafelerin yaygınlaşması Ankara’daki pastaneleri geriye doğru itti. Tuna Pastanesi, Flamingo, Denizatı gibi pastaneler, İstanbul’da bulamayacağınız nefis pastalar yapardı. Bu gelenek şu anda yaşıyor mu emin değilim.”

Haberin Devamı

‘Gastronomik değerler korunmuyor’

Mehmet Yalçın, Tuba Lüleci Alaçam tarafından Hilton Otel’de düzenlenen tadım eğitimlerinde Ankaralılara gastronomi alanında bilgiler verdi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!