Yalçın Granit

Hakemlere itirazda zirvedeyiz

27 Haziran 2011
Önceki yazımda belirtmiştim.

Turgut Atakol 20 Yaşaltı Beynelmilel Ümitler Turnuvası’nda tribünler bomboştu. Sahanın neresinde isterseniz oturabiliyordunuz. Ben de maçlarda oyuncuların savaşını daha yakından izleyeyim diye potanın arkasındaki yere oturdum . Sahaya 3-4 metre mesafedeydim ve önümde de hep hakemlerden biri görev yapıyordu. Böylece ilk defa bir hakemi bu kadar yakından izleme şansım oldu. Basketbol dünyanın en güç sporudur, bu tartışılmaz. Steps, pivot hareketi, top taşıma gibi kolay anlaşılmaz birçok kaide basketbol oynamayı zora sokar ama ilk defa hakemliğin de ne kadar zor olduğunu orada fark ettim.

 

Basketbolda savunma giderek güçleniyor. Oyuncuların gayeleri giderek hücum oyuncularına nefes aldırmamak oluyor. Başta pivotlar, oyuncular birbirleriyle iç içe girdiklerinde hakemlik de giderek çok zorlaşıyor. Tabii onların verdikleri kararlara itirazlar da artıyor. Ben Beko Basketbol Ligi’nde hakemlere itirazın artık dayanılmaz bir seviyeye çıktığı görüşündeyim. İstatistik tutulsa, Beko Basketbol Ligi, hakemlere itiraz sayısı bakımından dünyada 1 numara olur diye düşünüyorum. Bu gidişle önümüzdeki yıllarda hakeme itiraz edilmeyen hiçbir pozisyon kalmayacak. Başta koçlar, ardından onları takip eden oyuncular, her an her şeye itiraz ediyorlar. Maçları filme alana kameralar, her seferinde itiraz eden koçları, ellerini kollarını sallarken hatta bağırarak yere otururken yakından gösterdikleri için koçlara duyulan saygı da giderek azalıyor. Bu gidişe bir çare bulmamız gerek. Ben Türk hakemlerin kişilikli ve dürüst olduklarına inanıyorum ve içimden hep “İyi ki hakemler var. Ya olmasalardı, ne yapardık” fikri geçiyor. Atakol Turnuvası’nda tüm takımlar hakem kararlarına saygılıydılar. Bir tek Rus Milli Takım koçu hariç. Koçlar genelde hakem kararlarına itiraz yerine kendi oyuncularına bağırıyorlardı. Rus koç her pozisyonda hakemlere itiraz ederek Türkiye Ligi’nde de koçluk yapabileceğini gösterdi diyebiliriz. Şakayla karışık, bizde iyi ki ‘başarılı koçları CEO yapıp tribüne çıkarmak ve yerine bağırıp çağırmasıyla meşhur yabancı koç getirmek’ devri başlamadan kapandı. Yoksa Rus koçu, önümüzdeki yıl bir kulüp takımımızın başında göreceğimiz muhakkaktı. Savunmacı anlayış, sağlam savunma yerine giderek (saldırgan savunmaya) dönüşüyor. Eskiden biz oyuncularımıza bire birde “Elini kolunu çok sallama, boşuna faul yapma” derdik. Bugün Amerika’da savunma oyuncularının rakip oyuncunun elindeki topa kaç kere değdiği sayılıp saldırganlıkları değerlendiriliyor. Takımların oturdukları sıralar da bizim hemen yanımızdaydı.

 

Yazının Devamını Oku

Türk basketbolu Beşiktaş’ı bekliyor

26 Haziran 2011
Geçen hafta Türk basketbolunun temelini atan büyük basketbol adamımız Turgut Atakol’un anısına düzenlenen 16. Beynelmilel Büyükler Turnuvası’nı izledik.

 Önce bu turnuvaları düzenleyen Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Demirel’e ve Garanti Bankası’na teşekkür ediyor, Atakol’a sonsuz sevgi ve saygıyla rahmet dileklerimizi yolluyoruz.

İsterseniz önce Atakol’a ait bir anımızı paylaşalım. Basketbolla daha yeni tanıştığımız 50’li yılların başında Galatasaray ‘yenilmez armada’ olarak ülkemizde hep zirvedeydi. O zamanların dev pivotu rahmetli Altan Dinçer de Vefa’da oynuyordu. Biz Galatasaraylılar, Altan’ı her Avrupa’ya  gidişimizde takviye olarak aramıza katardık. Altan da basketbol hayatına Galatasaray’da devam etmek isterdi. Turgut ağabey Galatasaray’da idareciydi, kulübün de başındaydı. Fenerbahçe ise daha yeni kurulmuştu. Biz Turgut ağabeye, Altan’ın Galatasaray’da oynamak istediğini söylediğimizde aldığımız cevap bizi çok şaşırtmıştı. Atakol, “Altan’ı Galatasaray’a almamız doğru olmaz, Türk basketbolunun gelişimi için onu Fenerbahçe’ye vermeliyiz” görüşündeydi ve dediğini yaptı. Altan Fenerbahçeli oldu ve onun Fenerbahçe’ye katılmasıyla Galatasaray bir daha Fenerbahçe’yi yenemez oldu. Yenilmez armada sarsıldı ama Galatasaray-Fenerbahçe rekabeti Türk basketbolunu büyüttü.  Atakol’un Türk basketboluna katkıları anlatmakla bitmez. Kendisini rahmetle anıyorum.

Son günlerde Abdi İpekçi Spor Salonu’nda farklı heyecanlar yaşıyorum. Bir-iki hafta önce Fenerbahçe-Galatasaray play-off serisini izlemek için ne zaman Abdi İpekçi’ye girsem tribünler tıklım tıklım doluydu. Oturacak yer bulamıyordum ama bu durum beni sevindiriyordu. Tribünlerin doluşuna ne kadar sevindiğimi, ne kadar gururlandığımı anlatamam. Ama geçen hafta Salı günü başlayan Atakol Turnuvası’nda durum farklıydı. 5 gün süren turnuvanın her gününde tribünler bomboştu. Bomboş tribünlerde istediğiniz yere otururken, ‘yer buldum’ diye sevineceğinize üzülüyordunuz. Tribünler son final günü dahil her gün aynıydı. Hiçbir Türk televizyon kanalı da maçları vermedi. Bence bu durumun izahı şu; Fenerbahçe-Galatasaray serisinde tıklım tıklım dolu tribünler, Türk basketbolunda kulüp sevgisinin, basketbol sevgisinin çok önünde olduğunu gösteriyor. Basketbolumuzun layık olduğu yere varması için hala çok çalışmalıyız. Önümüzdeki yıl, Beko Basketbol Ligi’nin çok daha çekişmeli geçme şansı büyük. Ama basketbol sevgisinin artması için bu yaz milli takımlar bazında başarılı olmalıyız. Hem de hayranlıkla izlenecek büyük oyuncular yetiştirmeliyiz. Enes Kanter’in NBA Draft’ı çok olumlu bir gelişme.

Beko Basketbol Ligi’nde tehlikeli durumlar da var. Fenerbahçe, Galatasaray, Efes Pilsen ve Banvit’in daha iyi kadrolar oluşturacağı muhakkak. Beko Basketbol Ligi’nde problem Beşiktaş ve Trabzonspor. Beşiktaş geçen sene Iverson’ı getirerek Türk basketboluna çağ atlattı. Ama bu yıl durum farklı. Beşiktaş başa oynama heyecanını taşımıyor.  Biz geçen sene Iverson olayıyla tüm Türk basketbol adamları Beşiktaş yönetimine hayranlık duyuyorduk. Bu hayranlığın devam etmesini diliyoruz. Beşiktaş’ta Ergin Ataman gibi hırslı, enerjik, bilgili bir koç var. Biraz geç kalmış olsalar bile onlar Ergin'e “Hadi arkandayız” dediği gün güçlü bir takım kurabilir. Bütün basketbol adamları ve sevenleri adına kulüp başkanı Demirören’den basketbola desteğinin sürdürmesi için en içten duygularımızla rica ediyoruz ve onun basketbolu büyüten, renk katan başkan olarak tarihe geçmesini istiyoruz. Trabzon için de durum farklı değil. Bugün Türkiye’de yeni bir takım kurabilecek, en güçlü ve becerikli yönetici Doğan Hakyemez’dir. Kulüp yönetimi de çok güçlü. Bizim hayalimizde hep Trabzon’un, Karadeniz’in Karşıyaka’sı olması temennisi var. ‘Türkiye’de spor futbol demektir’ yanlış anlayışının, Trabzon hem kurucusu hem de yıkıcısı olabilir. “Türkiye spor ülkesidir” pankartı her şehre asılmak için Trabzon yönetiminde destek bekliyor. Büyükler turnuvası ile teknik görüşlerimiz önümüzdeki günlerde.

Yazının Devamını Oku

Tribünler doldu beklenti büyüyor

19 Haziran 2011
Beklediğimiz gerçekleşti. Play-off’lar bitti.

Fenerbahçe layık olduğu şampiyonluğu kazandı. Galatasaray da şampiyonluk kazanmış kadar, itibar ve onur kazandı. İki kulübümüzü de candan tebrik ediyorum ama bu iki başarı da play-off’ların gözüken kısmı. Aslında işin temelinde kazanan Türk basketbolu oldu. Tribünler doldu. Medyada, televizyonlarda basketbola ilgi çok arttı. Bu senenin başında play-off final serisini, 75-80 bin seyircinin izleyeceği söylenseydi kimse inanmazdı. Hele iki takım seyircilerinin beraber maç izleme şansı olmadığı bir ortamda bu seyirci sayısı inanılmaz. Ama tribünleri dolduran 6. adamımızın (seyircimizin) istekleri artacak. ‘Biz daha iyi takımlar, daha iyi Türk oyuncular seyretmek istiyoruz’ diyecekler. Bu yüzden basketbol adamlarımızın, Türk basketbol ekolünü geliştirmek ve hayranlıkla izlenecek Türk oyuncular yetiştirmek sorumluluğu giderek artacak. Türk çocuğunda bu yetenek var.

 

Hidayet’i ele alalım. Hidayet, Efes’in genç takımında oyun kurucu olarak yetişti. Önce basketbolcu sonra çok yönlü oyuncu oldu. Eğer Hidayet çok yönlü oyuncu olduktan sonra da oyun kurucu olmayı sürdürseydi, bugün dünyanın en iyi ‘point guard’ı olurdu. Adı Magic Johnson’la beraber anılırdı.

 

Oyun kurucuların birçok vasıfları var. Sayılamayacak kadar çok bu vasıfların başında, oynadığı takımı daha iyi takım yapmak ve daha da önemlisi yanındaki oyuncuları daha iyi oyuncu yapmak geliyor. Eskiden oyun kurucuların bu vasıfları keşfedilmemişti.  Hala birçok basketbol adamı bu gelişmenin farkında değil. Siz, Hidayet’in etrafında Ömer Aşık, Semih, Ersan, Kerem Gönlüm ve benzerlerinden kurulu bir Türk Milli Takımı’nın ne kadar başarılı olabileceğini düşünebiliyor musunuz? Daha da önemlisi oyun kurucu Hidayet’in, beraber oynadığı Ömer Aşık ve Semih Erden’i ne kadar iyi oyuncu yapabileceğini hayal edin. Tribünleri dolduran, çok kıymetli seyircilerimizin elinde, (Biz yeni Hidayetler bekliyoruz) yazılı pankartları basketbol adamlarımız görmezden gelemezler.

 

Galatasaray’dan başlayalım. Koç Oktay Mahmuti, bu yılın tartışmasız en başarılı koçu. Onun başarıları, benim (Türkiye’de yabancı koçlara ihtiyaç yok, Türkiye soyunma odalarında Türkçe konuşulmalı, takımlarımızın başında Türk koçları olmalıdır) inancımı çok güçlendirdi. Ama artık Oktay’ın da, iyi oyuncu kazandırmanın da maç kazanmak kadar önemli olduğunu anlaması gerek. Bizim kulüp takımlarımızda iyi oyuncu geliştirmenin ve Türk basketbolunu zirveye taşımanın tek yolu, önce iyi oyun kuruculara sahip olmaktan geçiyor. Türk basketbolunu Jerry Johnson gibi oyun kuruculara teslim etmek bana göre bir felaket. 22 yaşındaki İspanyol oyun kurucu Ricky Rubio NBA’e giderken, biz hala ‘Jerry Johnson’larla uğraşıyoruz. Jerry Johnson hızlı, aynı zamanda şutu iyi skorer bir oyuncu ama aklı hep kendi attığı sayılarda ve istatistiklerde. Tutku bunun tam tersi. Ben Jerry Johson ile bu mevsim beraber oynayan Türk oyuncuların, kendi basketbollarına ondan en ufak bir fayda sağladıklarını sanmıyorum. 

 

Yazının Devamını Oku

3. oyun kurucu Emir Preldzic

7 Haziran 2011
Play-off’larda kimin şampiyon olacağı henüz belli olmadı. Ama kazananın Türk basketbolu olduğu ilk maçta ortaya çıktı.

Sinan Erdem’de yapılan 2 maçta 15 bin kişilik tribünler, Fenerbahçe taraftarları ile tıklım tıklımdı. Abdi İpekçi’de de tribünlerin bu sefer Galatasaray taraftarları ile dolacağı şüphesiz. Bu durumdan çıkan gerçek şu: Eğer problemler çözülüp maçlara hem Galatasaray hem de Fenerbahçe taraftarları gelse tribünlerde en az 20-25 bin seyirci olur.

 

Biz basketbol adamlarını en çok üzen şey basketbolun boş tribünler önünde oynanmasıydı. Bu üzüntü Galatasaray Cafe Crown - Fenerbahçe Ülker serisi ile geride kaldı.

 

Spor basınımızda bu gerçeği görmek zorunda. Bundan sonra spor sayfalarında basketbol yazılarının çıkması için futbol maçlarının oynanamadığı günleri beklemek zorunluluğu artık tarihe karışmak üzere.

 

Dolu tribünler basketbolumuzun önünü açıyor. Ama aynı zamanda basketbol adamlarımıza daha iyi bir basketbol ve daha iyi Türk oyuncular sorumluluğunu da beraberinde getiriyor. Bunu da unutmamak gerek.

 

Yazının Devamını Oku

Türk basketbolunun ‘EN’leri karşı karşıya

2 Haziran 2011
Beko Basketbol Ligi’ne renk katan Banvit sezonu kapattı. 89-55 kaybettikleri son Galatasaray Cafe Crown maçında özellikle ilk yarıda oynadıkları oyun, lige renk katan bir takım için üzüntü vericiydi.

Banvit için yaz sezonu (ölü mevsim) başladı. Yaz sezonunun Türkiye’de iyi kullanıldığı söylenemez. Alt yapıya önem veren Banvit için ölü mevsim bir çok genç oyuncuyu canlandırmak ve Türkiye’ye örnek olmak için bir fırsat.

 

Türk çocuğu, olacağı kadar iyi oyuncu olamıyor. Bence bu gerçeği kabul etmek gerek.

 

Bence Genç Banvitlilerin, Beko Basketbol Ligi’ne çıkması büyük başarı. Ancak bunun kadar önemli bir ölçek Genç Banvitliler içinden kaç tane milli takım oyuncusu çıkacağıdır. Banvit’in çok yetenekli ve güçlü bir teknik kadrosu var. Sahası, kondisyon merkezi, sağlık yurdu gibi bir çok yönden Banvit, ideal bir kampüs.

 

Bence Banvit yönetiminin gurur duyacağı sadece ligdeki başarıları değil milli takıma yetiştirdikleri oyuncu sayısı olmadır. “Banvit’te yetişen oyuncuya milli takım yolu açıktır” anlayışı Türkiye’ye yayılmalıdır.

 

Yazının Devamını Oku

Sıra Türk oyun kuruculara geldi

29 Mayıs 2011
Efes 1-0 geride başladığı seride, üst üste 2 maç kaybederek mevsimi kapattı. Ama Efes ve basketbolumuz Ufuk Sarıca’yı kazandı.

Basketbol adamlarımızın kafalarında artık Türk koçların yabancı koçlara göre daha faydalı oldukları inancı yerleşmek üzere. Bu görüşte Ufuk Sarıca’nın katkısı büyük oldu. Basketbolumuzun zirveye taşınması için buna Türk oyun kurucularının da yabancı oyun kuruculara göre daha önemli olduğu fikrinin de eklenmesi gerek. Bu yüzden Türk koçların çalıştıkları takımlardaki Türk oyun kuruculara teknik ve moral olarak destek olmaları şart. Hep söylüyoruz, NBA’e ilk Türk oyun kurucu seçildiği gün basketbolumuzun dönüm noktası olacak.

Fenerbahçe maçında Rakocevic’in sakatlanması maçı kaybetmelerinde en önemli faktör oldu. Efes’te Kerem Gönlüm gene 14 sayı ve 11 ribaundla ön sıradaydı. Ama diğer yabancılar arasında üstün vasıflı skorer oyuncu yok. Rakocevic’in yokluğu Sinan Güler’in önünü açtı. Sinan bizim gözümüzde çok iyi bir savunmacıdır. Ama hücum gücü sınırlıdır. Son Fenerbahçe maçında bir önceki maçta sayı atamayan Sinan, güç pozisyonlarda 11 sayı attı ve Sinan komple oyuncu olma şansının da yüksek olduğunu bize ispatladı.

Cenk Akyol çok yetenekli bir oyuncumuz ama takımda devamlı yer almasının yolu savunmadan geçiyor. Cenk kafasına koyarsa Ömer Onan kadar savunma yapabilir ve ancak o zaman hücum yeteneklerini de gösterecek şansı yakalayabilir.

Ender Arslan çok güç iki drive sonu turnike attı. Üç saniye koridoruna drive ile girme yeteneği en kuvvetli oyuncumuz Ender Arslan ama onun jump-shot’ı sadece 3 sayı çizgisi üzerinden geçerli. Şutunu zıplarken çok kolay atıyor ama havada bir an durarak şut atamıyor.  Dribling üzerinden şut atamayan Ender yön değiştirerek, sürat değiştirerek, hızlanıp yavaşlayarak üç saniye koridoruna girme şansını arttırabilir. 

Kerem Gönlüm ise lider vasıflarının tümünü kullandığı gün her oyuncunun onun yanında oynamak için sıraya gireceği bir oyuncu olma yeteneğine sahip.

 Fenerbahçe için daha konuşma şansımız var. Fenerbahçe kadrosu çok çeşitli yeteneklere sahip. Her maçta biri öne çıkıyor. Son maçta öne çıkan 22 sayıyla Marko Tomas oldu. Oyunun başlarında üst üste attığı üçlüklerle Efes’i daha maçın başında zor duruma soktu. Ömer Onan bu maçta da hücum gücüyle maçın kazanılmasında 17 sayıyla büyük katkı sağladı. Oğuz Savaş her gün daha iyi oyuncu oluyor. Fenerbahçe kadrosu eksiklerine rağmen çok güçlü bir kadro. Fenerbahçe şampiyon olursa ‘Spahija mı Fenerbahçe’yi şampiyon yaptı, yoksa Fenerbahçe mi Spahija’yı şampiyon yaptı’ diyeceğiz bilemiyorum.

Banvit, Türkiye’nin alt yapısı en kuvvetli takımı Türk basketboluna (Temel yapının önemi) kavramını tanıttılar ama Banvit Bandırma’da layık olduğu seyirci ilgisini çekememiş durumda. Bu üzücü bir durum. Banvit yönetimi bu gidişe bir çare bulmalıdır diye düşünüyorum. Barış Ermiş Türk oyun kurucularının önemini her maçta gözler önüne seriyor. Bu maçta da 11 sayı 7 asistle oynadı. Mutlu Akpınar çok yetenekli bir oyuncu, önü açık. Banvit’in güçlü teknik kadrosu Mutlu Akpınar’ı geliştirerek basketbolumuza bir yıldız oyuncu ilave edebilir. Banvit’in yabancı uzun oyuncuları hücumda çok verimliler ama savunmada sadece kendi adamlarına konsantre olup, top elinde olan rakip pivotu neredeyse seyrediyorlar. Eğer bu uzunlar kendi potaları altında ikili sıkıştırmalar ve bloklarla bir araya gelip bir duvar örseler Banvit’e sayı atmak kolay olmaz.

Galatasaray’a gelince son senelerin en istikrarlı, en verimli takımını gururla izliyoruz. Savunması en güçlü takım Galatasaray ama Türk oyun kurucularının önemi kavramı Galatasaray’da kafaları karıştırıyor. Tutku bugün yanındaki oyuncuları daha iyi oyuncu yapan oyun kurucular içinde en ön sırada. Kiminle beraber oynarsa ona sayı attırıyor. Son maçta da 6 asisti ve 15 sayısı var. Galatasaray’da görev dağılımına açıklık getirmek gerek. Caner Topaloğlu, Evren Büker, Haluk Yıldırım özgüvenlerini artırıp daha çok sorumluluk almalıdırlar. Yoksa maç kazandırma sorumluluğunu da Tutku’ya ve Ermal’e bırakmak haksızlık olur.

Yazının Devamını Oku

Sahanın neresinde top elinde olsun istersin

26 Mayıs 2011
Fenerbahçe Ülker – Efes Pilsen serisinin ilk maçını Fenerbahçe kazanarak seriyi 2-0’a taşıdı.

Fenerbahçe koçu Spahija için diğer Yugoslav kökenli koçların çoğuna benzemiyor, takımına faydalı oluyor derken haklıymışız.

 

Spahija basketbolumuza sonsuz öz güven aşılayarak yeni bir Ömer Onan kazandırdı dersek yeridir.

 

Ömer Türk basketbolunda bire bir savunmanın çekirdeğiydi. Ancak şimdi yalnızca savunmayı değil Fenerbahçe hücumunu da ateşleyen kıvılcım oldu. 3 sayılık şutları son maçlarda topla dalışlarla turnike atışlarını ekledi. Efes maçında 3. devre havada düşerken attığı çok ilginç bir sayı Fenerbahçe’yi havaya soktu. Buna Rakocevic’in ona şutlarken yapığı lüzumsuz faul sonunda  3’te 3 fauller de eklenince Efes’in işi iyice zorlaştı.

 

Fenerbahçe’nin Efes’e kolay gözükmeyen üstün yönü oyun kurucularıydı. Ukiç ve Jasikevicius toplamda 21 sayı 10 asist ile oynarken Efes’de Tunçeri ve Ender buna 10 sayı 5 asistle karşılık verebildi.

 

Yazının Devamını Oku

Şutör uzun oyuncu aranıyor

23 Mayıs 2011
Beşinci maç sonunda çeyrek finale kalan son takım Banvit oldu.

Beko Basketbol Ligi’nde normal sezonun 2. ve 7.’sinin yarattığı rekabet basketbolumuzda çekişmenin giderek arttığının bir ispatı.

 

Çekişme artıyor ama maç kalitesi de artıyor mu? Bunu hepimizin düşünmesi gerek.

 

Önce Banvit’ten başlayalım.

 

Banvit, Türkiye’nin temeli en sağlam kulüplerinden biri oldu.

 

Yazının Devamını Oku