Tufan Dalgıç

Bandırma’nın toplumsal barışı bozulabilir

22 Temmuz 2022
Balıkesir Büyükşehir Belediyesi geçmişte TOKİ’den aldığı 203 dönümlük eski ordu donatı alanı için proje yaparak 1000’lik ve 5000’lik plan değişikliğini meclisten geçirdi. İlginç olan ise bu planlarla ilgili kamuoyunun ve Bandırmalıların en ufak bir bilgisi olmaması...

Eski ordu donatı alanın bugünkü halinden kurtarılarak Bandırma’ya bir yeşil alan olarak kazandırılması konusunda herkes hemfikir. Ancak Büyükşehir Belediyesi bu alanda 60 dönüm üzerine konut, ticari alanlar, otel gibi yapılar planlıyor. Kısacası içinde her şeyi barındıran bir uydu kent. Yani şunu sormak lazım; madem konut yapacaktınız niye bu alanı TOKİ’den aldınız. En azından TOKİ’de kalmış olsaydı da dar gelirli insanların denize nazır bir dairesi olurdu.

BANDIRMA’YA ZARAR VERİR

Bandırma’nın tek merkezli bir kent olmasının trafik sıkışıklığına neden olduğunu zaman zaman dile getirsek de aslında bu tek merkezli kent olma özelliği bazı artıları da içinde barındırıyor. Şöyle ki, Bandırma’da hangi gelir seviyesine sahip olursa olsun meydan ve çevresi bir buluşma, işini halletme ve zaman geçirme alanı. Dolayısıyla farklı gelir grubu ya da etnik yapıya sahip olan insanlar bu alanları birlikte kullanıyor, birbirlerine yabancılaşmıyor, nefretle bakmıyor.
Yücel Başkan, Meclis toplantısında meseleye sosyolojik olarak bakalım dediği için yazıyorum bunları. Şimdi Büyükşehir uydu kent kurma projesi Bandırma’nın sosyolojik yapısına da zarar verecek. Nasıl mı?
Bu bölgede yaşayan ki, bu insanların hepsi zengin olacak. Meydana inmek yerine kendilerini o korunaklı uydu kentin duvarlarının arkasına gizleyecek. Bu alanda sağlık, okul, kafe, restoran, otel, yeşil alan, çarşı gibi ihtiyaç duydukları her şeye sahip olacaklar. Buradaki yeşil alana gelen insanlar da kendini buraya ait hissedemeyecek. Bir süre sonra bu alan burada evi olan insanların olacak. Bu uydu kent projesi bir ilk olacak ve toplumun yüksek gelir seviyesinde bulunan insanlardan yenilerinin yapılması için talep gelecek. Korunaklı, güvenlikli yaşam alanları olan yeni uydu kentler Bandırma’da yükselmeye başlayacak.
Bir süre sonra da farklı gelir seviyesindeki bu insanlar birbirlerine kıskançlık ve nefretle bakacak. Bandırma’nın sahip olduğu toplumsal barış, belki de ortadan kalkacak. Sınıflar ve etnik kimlikler birbiriyle hiç karşılaşmayacak.

TOSUN’DAN TARİHİ TEKLİF

Son Büyükşehir toplantısı tartışmalarla geçse de Tolga Tosun, Yücel Yılmaz’a çok önemli bir teklifte bulundu. “Burayı bize ver, yeşil alan yapalım ben size 200 dönüm yer vereceğim orayı planla.”

Yazının Devamını Oku

Nerede o eski bayramlar

15 Temmuz 2022
Hemen her bayram bir şekilde kulağımıza çalınan, çevremizde duyduğumuz en ilginç serzenişlerden biridir “Nerede o eski bayramlar” cümlesi.Bu serzeniş üzerine biraz düşündüğüm de; ‘İnsanlar gerçekten eski bayramlara mı yoksa çocukluğuna mı özlem duyuyor?’ sorusu aklıma ekliyor.

 

Belki de bugünün yetişkinleri eski bayramları ararken yarının yetişkinleri de bugünkü bayramları arayacak. Kim bilir her insan çocuk olmayı, hayatta hiçbir sorumluluğu olmayan o dönemlerin güzelliğini bayramlarda hatırlıyordur. Kısacası yaşı ilerleyen her insan için hep bir eski bayram serzenişi olacak ama önemli olan çocukları gelecekteki bayramlara taşıyabilmek... En azından onların kendini özel hissettiği, el üstünde tutulduğu korunaklı anılar oluşturmasını sağlamak.

BAYRAMLARIN TATİLE DÖNÜŞMESİ

Son yıllarda en sık karşılaştığımız olgulardan biri de bayramlarda tatil yörelerinin dolması.
Özellikle bayramların yaz dönemine gelmesiyle birlikte sık sık tatil yörelerinin dolup taştığı haberleriyle karşılaşıyoruz.
Peki, sizce de bayram günlerinin tatile dönüşmesi garip değil mi?
Düşünsenize geçmişte her bayram memleketine gelen, bayramı aile büyükleri ve dostlarıyla geçiren insanlar artık bayramları tatile dönüştürmüş, soluğu deniz boylarında almış durumda.

Yazının Devamını Oku

İl meselesi bu kez ciddi

1 Temmuz 2022
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Cumhuriyetin 100’ncü yılında 100 il” çıkışı, il olmayı bekleyen Bandırma gibi ilçelerde büyük ilgi gördü. Bahçeli’nin önerisinin ardından AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz, Ahlat’ta Bahçeli’nin 100 il söylemini destekler nitelikte konuşsa da sonradan yaptığı açıklamada yanlış anlaşıldığını söyleyerek, “Bu hususta verilmiş bir karar yoktur. Oysa ki konuşmamda; ‘Türkiye’nin şehir sayısının 100’e çıkarılması halinde Ahlat’ın bunların arasında yer alacağı’ temennisidir” dedi.

 Siyaset arenasında şimdilik açıklamalar bu şekilde; ancak bir miktar siyaset okuması olan biri son dönemde Cumhur İttifakı’nın Devlet Bahçeli’nin açıklamalarının ardından o konuyla ilgili harekete geçtiğini ve gerekli düzenlemeler yaptığını görebilir.
Bahçeli öneriyor, gündeme getiriyor, konuyla ilgili halk desteği ve kamuoyu oluştuğunda da Cumhur İttifakı gerekli kanun tekliflerini, düzenlemeleri yapmak için kolları sıvıyor.

BANDIRMA İL OLMAK İÇİN KENETLENDİ

İl olma konusu hiçbir zaman Bandırma’nın gündeminden düşmedi ve Bahçeli’nin son çıkışının ardından da Bandırma Belediye Başkanı Tolga Tosun, siyasi parti, oda ve meslek örgütü başkanları bir araya gelerek il olma konusunda birlik ve beraberlik içinde hareket etme kararı aldı.
Yerelde ilk adımlar atıldı ve bundan sonra yapılacak en önemli iş, siyasi partilerin, odaların, meslek örgütlerinin taleplerini Ankara’ya güçlü bir şekilde iletmesi. Bunun dışında Bandırma il olduğunda bağlanacak ilçelerle ilgili de çalışmalar, görüşmeler yapılması gerekiyor. Bakalım o ilçeler Bandırma’nın il olmasına ne diyor, nasıl destek veriyor?
Güney Marmara’da bulunan ilçeler için Bandırma bir cazibe merkezi. Bandırma geliştikçe de çevre ilçelerin de Bandırma’ya duyduğu aidiyet güçleniyor. Üniversiteden sağlığa, sanayiden Bandırmaspor’a kadar bu aidiyet duygusunu geliştiren etkenler var.
Bandırma Belediyesi’nin bölge belediyeleriyle dayanışma içinde olması da komşu ilçelerin Bandırma’ya daha da yakınlaşmasını sağlıyor.

AK PARTİ ÇALIŞMA BAŞLATTI

Yazının Devamını Oku

Konserlerde protokole yer yok

10 Haziran 2022
31’ncisi düzenlenen Uluslararası Bandırma Kuşcenneti Kültür ve Turizm Festivalinde bu yıl Bandırma Belediye Başkanı Tolga Tosun, protokol için özel bir alan ayrılmayacağını açıkladı ve kendisi de halkın arasından konserleri takip etti.

Tolga Tosun protokol alanıyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Geçmiş yıllarda bazı sıkıntılara neden olan ve vatandaşlarımızın da rahatsız olduğu bu uygulamanın kaldırılmasıyla, konserleri takip eden değerli hemşehrilerimiz sahneyle daha da bütünleşecektir.

Her hizmetimiz ve projemiz çok sevdiğimiz bu kent ve o kentin güzel insanları içindir. Hizmetlerimizin en doğru biçimde sizlere ulaşması konusunda büyük bir titizlikle çalışıyoruz. Festival konserlerinde sahne yanındaki protokol alanını da bundan sonra kaldırıyoruz. Bu vesileyle tüm hemşehrilerimi festivalimiz kapsamında gerçekleştirilen etkinliklere davet ediyorum.”

Umarım Tolga Tosun’un konserlerde başlattığı bu uygulama diğer tiyatro ve sahne gösterilerinde de devam eder, herkese örnek olur. Benim bayramlarda, konserlerde daha doğrusu birçok etkinlikte karşılaştığım protokole özel olarak ayrılan yer konusunda dikkat çekmek istediğim farklı noktalar var. Sormamız gereken soru; insanlar gerçekten protokol için ayrılan özel alana mı karşı yoksa kendilerinin o alana alınmayışına mı? Kısacası protokole özel alan oluşturulmasına karşı olan bir kişi, bir gün protokole girdiğinde ya da önemli bir mevkie geldiğinde yine protokol için özel alan oluşturulmasına karşı çıkacak mı? Dolayısıyla aslında eleştirmemiz gereken anlayış, birilerine özel alan oluşturulmasına karşı çıkmak, kendimizi o özel alana atmak değil. Şu torpilcilik ve adam kayırmacılıktan artık kurtulalım. Konser ya da kutlama alanlarında ille özel bir alan oluşturulacaksa gazilerin, engellilerin ve yaşlıların bu etkinlikleri rahat takip etmesine yönelik hazırlanmalı. Bandırma’da da engelliler kendilerine ayrılan sahne önünden ve sahne yanından konserleri takip etti.

ÖZGÜVEN PATLAMASI VE CABASI

Yukarıda torpilcilik ve kendini protokole atma anlayışından biraz bahsettim. Oysa insanların çok bilmediği komik konular da bu protokol alanı etrafında dönüyor. Örneğin bir meclis üyesi belediyeye “Protokolden bana 10 kişilik yer ayırın” diyebiliyor. Belediyede eşi dostu çalışanın taleplerini, “Başkanın arkadaşıyım” diyenleri de buna eklersek garip ama birçok kişinin özel alan oluşturulmasına karşı olmak yerine, o özel alana kapağı atma eşi dostu doldurma anlayışı içinde olduğunu üzülerek ve gülerek görüyoruz. Aslında doğru olan ne biliyor musunuz? Ayrımcılığa karşı olmanın ilk koşulu ne? Size protokolde ayrılan o yere oturmamak. Protokol mantığını ve hayatımızın çeşitli zamanlarında bize sunulan kişiye özel uygulamaları reddetmek… Bir gün protokol için ayrılan alana baktığımda boş kaldığını görmek istiyorum. Protokol üyelerinin etkinliğe katılmadığı için değil, protokol üyelerinin bu ayrımcılığı kabul etmediği için o koltuklar boş kalsın.

Tolga Tosun’un başlattığı bu protokol alanının kaldırılması Bandırma için güzel bir kazanım. En basit okul mezuniyet töreninde bile protokol uygulaması yapıldığını düşünürsek gerçekten de önemli bir adım atıldı. Umarım belediyenin başlattığı bu uygulama diğer kurumlara, belediyelere de örnek olur. Halkla yan yana iç içe olmaktan seçilmişi de atanmışı da çekinmesin. Halk sizin samimiyetinizi görsün.

Yazının Devamını Oku

Bandırma yıllardır hakkını arıyor

13 Mayıs 2022
Salgın nedeniyle 2 yıl aradan sonra ‘10.5 Dünya Bandırmalılar Günü’ kutlamalarında Bandırmaspor’un kuruluş yılını simgeleyen 1965 meşale sahil bandında yakıldı ve Bandırmalılar Süper Lig’e çıkma mücadelesi veren takımlarına marşlar ve tezahürat yaparak destek oldu.

2010 yılında Bandırmaspor taraftarları tarafından kutlanmaya başlanan ‘10.5 Dünya Bandırmalılar Günü’ her geçen yıl daha da kitleselleşti. Bu kitleleşmenin altında yatan en büyük neden kent aidiyeti… Bandırma’da yaşayan insanlar kendilerini bu kentte ifade ediyor, birbirlerini ötekileştirmeden sosyal ve kamusal alanları rahatlıkla paylaşabiliyor. Aslında Bandırmalılar günü kutlamalarına katılanlara baktığımızda da bunu görebiliyoruz. Öyle ki sahil bandında gencinden yaşlısına, zengininden fakirine herkes bu şölene ortak oluyor. 5-10 bin kişin katıldığı kutlamalarda kavga gürültü, sarkıntılık, taciz yok. Bandırma’nın bir başka önemli özelliği ise burada doğmamış ama bir biçimde yolu Bandırma ile kesişmiş insanların da zaman içinde “Bandırma Aidiyeti” kazanmaları. Bandırma’nın yaşam biçimi, insanların birbirine yaklaşımı, birbirini ötekileştirmemesi, özgürlükçü ve demokratik yapı göç eden insanları da memnun ediyor.
Dünya Bandırmalılar gününün altında yatan en önemli neden ise Bandırma’nın hak mücadelesi. Bu yalnızca il olma isteğiyle açıklanamayacak bir durum. Uzun yıllar devlet yatırımı alamayan Bandırma’da son dönemde yapılan yatırımlar da ne yazık ki bitirilmiyor. 3 yıl önce başlanan kavşak çalışması devam ediyor. Yine 3 yıl önce yapımına başlanan yeni diş hastanesi hala hizmete açılmadı. Paşakent Mahallesinde yapımına başlanan kültür merkezinde çalışmalar devam ediyor. İnsanlar bu sorunlara tanık oldukça Bandırma’nın uzun yılladır hakkının yendiğini, ihmal edildiğini kendileri yaşayarak öğreniyor. 2014 yılında Büyükşehir Yasasıyla tanışan Bandırma’da altyapıdan ulaşıma birçok alan Balıkesir Büyükşehir Belediyesine bağlandı. Büyükşehir’in kurulduğu günden buyana Bandırma’ya elle tutulur hizmetler yapmayışı da Bandırma halkının 1950’lerde başlayan “İl olma” sevdasını tekrar ateşledi. Bandırma’dan bakıldığında Balıkesir Büyükşehir, yalnızca Balıkesir Merkez’in belediyesi olarak görülüyor. Aradan geçen 8 yılda bu anlayış yıkılamadı. Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz’ın bu anlayışı yıkmak için hala 2 yılı var. Şöyle düşünün geçtiğimiz yıllarda 200-300 milyona Balıkesir Merkez’de “Avlu” projesi yapılırken Bandırma’da 3 milyona elle tutulur bir yatırım yapılmadı.

TEK KURTULUŞ İL OLMAK

Yalnızca Bandırma’da yaşayan insanlar için değil, çevre ilçeler için de Bandırma bir cazibe kenti. İş olanakları, sağlık, eğitim, ulaşım ve ticaret açısından Bandırma bölgenin parlayan yıldızı. Bütün bu olanaklar temel alındığında Bandırma’nın gelecekte il olması bir hayal değil. Balıkesir GSMH’nın yüzde 40’ını Bandırma oluşturuyor. İşte bütün mesele de burada başlıyor. Bandırma’nın il olmasıyla Balıkesir’in bütün ekonomik değerleri aşağı çekilecek. Bandırma’nın il olmasıyla ilgili önümüzdeki seçim sürecinde önemli gelişmeler yaşayabiliriz. CHP kulislerinde konuşulan ve genel merkeze iletilen konuların başında Bandırma’nın il olması geliyor. Sözün özü; ‘10.5 Dünya Bandırmalılar Günü’ yalnızca Bandırmaspor’a desteği kapsamıyor. Katılımın bu denli yoğun olmasının nedeni kent aidiyeti, il olma isteği.

Yazının Devamını Oku

Denizin dibi çıkmış...

14 Nisan 2022
Geçtiğimiz haziran ayı sonunda Erdek ve Bandırma Körfezi zeminindeki çökeltiden toplamda 69 sediment ve karot örneği alındı.


Örneklerin laboratuvar ortamında incelenmesinin ardından ne ile karşı karşıya olduğumuzu gördük. Müsilajı deniz yüzeyinde görene kadar hiç birimiz varlığından haberdar değildik. Müsilaj ne zaman deniz yüzeyini kapladı, bizim hayatımıza etki etti işte o zaman bizler müsilajın ne olduğunu, neden kaynaklandığını dert etmeye başladık. Oysa denizin dibini, yaşanan kirliliği birçoğumuz hala bilmiyoruz.
*
Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin desteği ile geçtiğimiz haziran ayı sonunda Erdek ve Bandırma’da yapılan çalışmalar kirliliğin ne boyutlarda olduğunu bilimsel verilerle ortaya koydu. Ardahan Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serkan Kükrer, Dr. Öğretim Üyesi Dilek Aykır, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Şakir Fural, Balıkesir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü’nden Uzman Furkan İnan ile birlikte Bandırma’daki çalışmalara katıldım. Saatlerce süren örnek toplama sürecinin ardından yapılan çalışmaları haberleştirdim ve şimdi de yazılan raporu haberleştirerek kirliliğe bilim insanlarının verileri ışığında dikkat çekmeye çalışıyorum. DHA imzasıyla sonuç raporunun yer aldığı haber ülke genelinde büyük ses getirdi. Hocalarla birlikte sabah çıktığımız ve akşam sona eren yolculuk sırasında alınan örnekler üzerine konuşma fırsatımız da oldu. Örnekler arasında hemen Bandırma Limanı yani dalga kıranın bulunduğu alandan alınan örnek denizdeki kirliliğin ne denli yoğun olduğunu gözler önüne serdi. Zeminden alınan örnek simsiyah ve çürük yumurta kokusuna sahipti. Geçtiğimiz günlerde sonuçlanan Laboratuvar araştırmasının ardından alınan örneklerin yalnızca kötü kokuyla açıklanacak şeyler olmadığını öğrendim. Erdek ve Bandırma Körfezlerinin karşı karşıya olduğu tek tehlikenin müsilaj olmadığı, alınan örneklerde cıva, kadmiyum, bakır, çinko gibi toksik element zenginleşmelerine de rastlandığı sonuç raporunda yer aldı. Basitçe anlatmak gerekirse denizin dibi çıktı. Marmara Denizinde ağır metaller var ve bu artık bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Ben bu yapılan araştırmanın birçok bilimsel makaleye ve dergiye konu edileceğini, üzerine daha çok şeyler konuşulup yazılacağını düşünüyorum.
*
Azot ve fosfor yükünün devam ettiği Marmara Denizinde şimdi artık hepimiz biliyoruz ki, tek sorun müsilaj değil! denizde balıkları, deniz yaşamını tehdit eden ağır metaller var. Aslında denizle iç içe yaşayan bizlerin de hayatı tehlike altında. Müsliaj konusunda Marmara Denizindeki fosfor ve azot yükünün fazla olması birçok kez gündeme geldi, Müsilajla mücadele planları hazırlandı. Ancak deniz dibindeki kirlilik nedendir bilinmez kamuoyunun gündemine bugüne kadar pek gelmedi. Bu konuyu da yukarıda isimlerini yazdığım hocalarımız sayesinde öğrendik. Ağır metallerin deniz dibinde var olmasının ise en büyük sorumlusunun sanayi tesisleri olduğunu hepimiz biliyoruz. O halde müsilajla mücadele planına eklememiz gereken en öneli şey denizin dibi ve o deniz dibindeki ağır metaller... Bu yıl müsilaj olmadı diye denizimiz “Oh ne kadar da temiz” deme lüksümüz yok. Artık hepimiz deniz dibindeki ağır metalleri biliyoruz ve bilmek aynı zamanda insana değiştirmesi için sorumluluk yükler.

Yazının Devamını Oku

Bandırma hakkı olan stadı istiyor

8 Nisan 2022
Royal Hastanesi Bandırmaspor, Spor Toto 1. Lig’de elde ettiği başarıların meyvesini almaya başladı ve bugün takım 3’ncü sırada bulunuyor. Bu başarı Bandırma’yı deyim yerindeyse Süper Lig’e çıkma hedefi konusunda birleştirdi.


Kent bir yandan bayraklarla donatılırken diğer yandan da Bandırmaspor Taraftarlar Derneği tarafından “Stat istiyoruz” imza kampanyası başlatıldı. En üzücü olay ise Bandırmaspor’un Süper Lige çıkması durumunda o ligin standartlarına uygun bir stadının olmayışı. Dolayısıyla Bandırmaspor Süper Lige çıktığında maçlarını dışarıda oynamak zorunda kalabilir.
Yeni stat yapılması konusunda siyaset kurumu da elini taşın altına koydu. İmza kampanyasına tüm siyasi partiler destek verdi. Özellikle AK Parti İlçe Başkanı Mehmet Doğan ile AK Parti Balıkesir Milletvekili Yavuz Subaşı bu konuda Gençlik ve Spor Bakanlığında görüşmeler gerçekleştirdi, Bakan Mehmet Muharrem Kasapoğlu’na da konuyu ilettiler. Ancak bu nokta dikkat çekmek istediğim konu, ne yazık ki Bandırma’nın kamu yatırımları açısından gerekli ilgiyi ve alakayı görememiş olması. Düşünsenize yaklaşık 3 yıl önce başlayan Korozman Mevkiindeki bat-çık hala tamamlanamadı, yeni diş hastanesi tamamlanmasına karşın hala faaliyete geçirilemedi. Umarım yeni stat yapılması da yukarıda bahsettiğim yatırımlar gibi yılan hikâyesine dönmez.

ÖRNEK BİR KOMPLEKS OLMALI

Bandırma’da hâkim rüzgârın poyraz olduğunu hesaba kattığımızda ve mevcut 17 Eylül Stadındaki rüzgârın olumsuz etkilerini düşündüğümüzde (Her maç sonu toplantısında konuk ekibin hocası ‘saha rüzgâr nedeniyle futbol oynamaya elverişli değildi’ sözünü de hatırlatmam gerek) yeni yapılacak stadın hem futbol oynamaya elverişli bir alanda yapılmasını hem de yıllarca Bandırma halkına hizmet edecek bir şekilde inşa edilmesini istemek bizlerin en doğal hakkı. Burada karşımıza çıkan en önemli soru ise; stadın yapılacağı alan… Rüzgârı düşündüğümüzde en mantıklı alan olarak Çanakkale – Bandırma yolu, Doğanpınar mevkii en önemli alternatif alan. Bunun dışında yalnızca stat istemek ise günümüz koşullarında aslında pek doğru değil. Benim düşüncem trafik sorunun ortadan kaldırıldığı, yanında “Bandırmaspor Çarşısının” da bulunduğu bir spor kompleksini Bandırma’ya kazandırmalıyız ve bunun için mücadele vermeliyiz. Bandırmaspor’un kalıcı gelirlere ihtiyacı var. Stat çevresinde kafeteryalar, yeşil alanlar, Bandırmaspor Store, lokantalar olsa kötü mü olur? Yoldan geçenler 5 dakikalığına bu alana girse, dinlense ve alışverişini yapsa bu kent olarak bizlerin de gururu olmaz mı?
Bandırma ürettiği katma değerin karşılığını alamayan bir ilçe, düşünün Balıkesir’in GSMH’nin yüzde 40’ını Bandırma oluşturuyor ama maçlarını sağlıklı bir şekilde oynayabileceği stadı bile yok. Uzun lafın kısası; Bandırma lütuf istemiyor Bandırma hakkı olanı istiyor. Bugüne kadar Bandırmaspor yöneticileri Başkan Onur Göçmez olmak üzere takımın başarısı için elinden geleni yaptı. Zamanını, yeri geldi cebindeki parayı harcadı. Futbolcular, teknik kadro başarı için ter döktü ve bizim onların bu denli önemli olan emeklerine sahip çıkmak için yalnızca şunu söylememiz gerekiyor: “Bandırma hakkı olan stadı istiyor”

 

Yazının Devamını Oku

Hekimlerin son çaresi ‘grev’

18 Mart 2022
Hekimlerin ülke genelinde 14-15-16 Mart tarihlerinde grev kararı alması büyük tartışmalara neden oldu ve ne yazık ki en üzücü olay Bandırma’da yaşandı.

Bandırma Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Muzaffer Şenveli’nin grevin ilk gününde iki anestezi uzmanı doktor ile tartışması ülke gündemine oturdu. Buradaki tartışmaya neden olan konu benim anladığım kadarıyla; bir hasta daha önceden ameliyat günü verilmesine karşın o gün grev olduğu gerekçesiyle ameliyata alınmıyor. Bu arada acil ameliyat olması gereken hastalar zaten ameliyat oluyor. Hastanın şikâyeti üzerine hekimlerle görüşmeye giden başhekim de ameliyatın acil olduğunu ve yapılması gerektiğini söylüyor, doktorlar ise ameliyatın acil olmadığını kendilerinin buna karar verebileceklerini anlatıyor. Başhekimin doktorlara gidip konuyla ilgili görüşmesinde hiçbir sıkıntı ya da sorun yok ancak kullanılan dil hiç hoş değil ve en son güvenlikçilere söylenen cümle ise “Paketleyin bunu”. (Hekimseniz en azından doktorlarla ilgili dizi izleyin polisiye ve mafya dizi izlemek sizlere yakışmıyor) Başhekim her türlü soruşturmayı açabilir, bunu yapmaya hakkı var; ama hekimlere ya da çalışma arkadaşlarına bu şekilde davranmaya hakkı yok. En üzücü olan durum ise Bandırma’nın bu yaşananlarla gündeme gelmesi… Muzaffer Şenveli’nin hem meslektaşlarına hem kamuoyuna bir özür borcu var.
Zaman zaman hekimlere kızdığımız, söylendiğimiz oluyor; ama onlar var oldukları için bunu yapabiliyoruz. Kısacası bizler, derdimize çare bulmak için hekimlere gidiyoruz. Peki, hekimler de dertlerine çare arıyor olabilirler mi? Aslında işin özü hekimlerin güvenlik, ekonomik ve çalışma saatleri konusunda yaşadığı sıkıntıyı kamuoyuna ve iktidara duyurma çabası. Hekimlerin de derdini duyurmak için son çaresi grev. Kaldı ki acil durumlarda hastalara bakılmaması gibi bir durum yok, acil hastalara her zaman bakılıyor.

ONLARA SAHİP ÇIKIYOR MUYUZ?

Hekimlerin korkmadan, ekonomik kaygı yaşamadan sağlık hizmeti vermesi hepimizin ortak derdiyse hekimlerin sorunlarını dile getirdiğinde yanlarında olmamız gerekiyor. Oysaki toplumun genel kesimi hem hekimlerin yaptığı işi küçümsüyor, hem aldıkları maaşları asgari ücretle karşılaştırıyor. Bugüne kadar verilen emekleri, kurtarılan canları ne yazık ki kimse dile getirmiyor. Bandırma Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 14 Mart günü 15-20 doktor ve sağlık emekçisi kantin önünde bir araya gelerek dertlerini kamuoyuna duyurmaya çalıştı. Tam o sırada etrafta onlarca hasta ve hasta yakını vardı. Bir tek kişi açıklamanın yakınına bile gelmedi. Uzaktan izlediler ve basın açıklaması sonunda doktorların alkışlı protestosuna bir tek kişi dahi eşlik etmedi.
Düşünün ağır yaralısın ve sizi ameliyat edecek doktor biraz önce koridorda saldırıya uğradı ve ameliyatınızı yapamıyor. Düşünün 36 saat acilde nöbeti olan bir doktor var ve siz 35’nci saatte gidip onun o yorgun ve bitkin halinden şifa bekliyorsunuz. Hekimler ve sağlık emekçileri ne kadar rahat ederse işlerini de o kadar iyi yapacaklardır. Unutmayın! Salgın döneminde canını hiçe sayarak hayat kurtaramaya çalışan, bu uğurda yaşamını kaybeden sağlık emekçileri bizim için hala kahramanlar…
Bu yazıyı, çocukken her hasta düştüğümde koşan, benim yaşama tutunmamı sağlayan Dr. Ali İhsan Güler ve merhum Dr. Sadi Beyazıt’a ithaf ediyorum. Beni yaşattınız ve ben bugün sizlerin ve sizin gibi insanları hayata bağlayan hekimlerin yanındayım.

Yazının Devamını Oku