Sedef Batı

Tatilde ipin ucunu kaçırmayın! Kaynağı belli olmayan su ve buz tüketmeyin

24 Temmuz 2024
Tatilde çoğumuzun beslenme rutini ve alışkanlıkları değişir. İstisnalar olsa da ‘Nasıl olsa tatildeyiz eve dönünce düzene sokarız’ diye ipin ucunu kaçırıyor, normalde yemediğimiz şeyleri beslenmemize dahil ediyoruz. Tabii bu düzenin aniden değişmesi, vücudumuzun dengesini de bozuyor. Ayrıca hijyenik koşulların eksikliği, yetersiz su tüketimi, saklama koşulları gibi pek çok etken bağırsak floramızın dengesini bozabilir ve tatilimiz zehir olabilir.

Tüm yıl bir tatilin hayalini kurup yediğiniz içtiğiniz yüzünden tatilinizi otel odasında ya da hastanede geçirmek istemiyorsanız bu önerilere kulak verin.

Araştırmalar, seyahat eden kişilerin yüzde 50'ye yakınının mide-bağırsak rahatsızlığı yaşadığını doğruluyor. Çoğunlukla gıdalar ve içme sularından bulaşan bakteriler bağırsakta iltihaba neden oluyor ve bakteri dengesini değiştiriyor. En yaygın tetikleyici, kontamine yiyecek veya sudaki zararlı bakterilerdir.

Daily Mail’e konuşan Mikrobiyom bilimcisi Dr Emily Leeming, tatilde bağırsak sağlığı için dikkat edilmesi gerekenleri, bunu önlemek ve hastalandığımızda semptomları hızla hafifletmenin yollarını anlattı:

BAĞIRSAK BAKTERİLERİNİ ARTIRIN

Leeming, yolculuğunuzdan önceki hafta bağırsaklarınızı 'seyahat hazırlığı' yapmayı düşünmenizi yani bağırsak bakterilerinizi iyi durumda tutmanızı önerdi ve bunun nedenini şöyle açıkladı: Kalın bağırsağınızda yaşayan ve topluca bağırsak mikrobiyomu olarak bilinen trilyonlarca zararsız bakteri ve diğer mikroplar, zararlı istilacıların bağırsaklarınızda kolonileşip enfeksiyona neden olmasını engellemeye yardımcı olur.

Bağırsak mikrobiyomunuz aynı zamanda bağışıklık sisteminizle de etkileşime girer; bağışıklık hücrelerinizin yüzde 70'i bağırsak zarında yaşar. Sağlıklı bir bağırsak bakteri topluluğu, bağışıklık sisteminizin savunmasını güçlendirmeye yardımcı olabilir, böylece bağışıklık hücrelerinizin zararlı bakterileri enfeksiyona neden olmadan önce tanımlamasını ve bunlarla savaşmasını kolaylaştırır. 

Leeming, daha fazla lif tüketmeye odaklanarak tatilinize geri sayım yaparken iki hafta içinde bağırsak bakterilerinizi beslemeye başlamanızı, ö

Yazının Devamını Oku

Sosyal medyada herkes ondan bahsediyor! Nioli yağı gerçekten söylendiği kadar faydalı mı?

18 Temmuz 2024
Alışveriş sitelerinde, eczanelerde, sosyal medya da arkadaş çevremizde sıklıkla karşımıza çıkıyor, enfeksiyonların kökünü kazıdığına, böcekleri kaçırdığına, cildi temizlediğine, aknelerle savaştığına, saçlara iyi geldiğine inanılarak kullanılan Nioli yağı, her derdin devası gibi lanse ediliyor. “Arkadaşım kullandı çok iyi geldi, şu doktor yayınladığı videosunda tavsiye etti, eczacı komşum mutlaka kullan dedi, kendi de kullanıyormuş” gibi cümleler eminim size de tanıdık geliyordur.

Yaz aylarında kadınların baş belası idrar yolu ve vajinal enfeksiyonlardan korunmanın en doğal yolu gibi lanse edilen nioli yağı ile ilgili en doğru bilgiyi Kadın Doğum uzmanı Kağan Kocatepe’den aldık.

Dr. Kağan Kocatepe, bu yağın seyreltilerek kesikler, yanıklar, böcek ısırıkları ve diğer cilt tahrişleri, akne gibi cilt sorunlarının tedavisinde ve cildin temizlenmesi için bölgeye sürülerek, solunum yollarının rahatlatılması amacıyla sıcak suya eklenmiş buharını solunarak, kas ve eklem ağrılarında masaj yağı olarak, ağızdan alındığında çeşitli sindirim sistemi sorunlarında yardımcı olmak için (ağızdan alımın güvenliği ile ilgili yeterli veri yok) kullanıldığını belirtti.

ÖNCE POPÜLER OLUYOR SONRA GÖZDEN DÜŞÜYOR

Peki, idrar yolu enfeksiyonunu önlediği, vajinal enfeksiyonlara karşı koruyucu özelliği olduğu iddia edilerek özellikle yazın iç çamaşıra ya da denize girmeden önce mayo/bikiniye damlatılması, hatta iç çamaşırları yıkanırken yıkama suyuna birkaç damla eklenmesi doğru mu?

Kocatepe, günümüzde insanların doğallığa geri dönüş yaptıklarını düşünerek çok çeşitli sayıda ‘doğal’ içeriği olan ürünü estetik amaçlı, cilt, solunum, sindirim ve hatta ruhsal sorunların tedavisinde kullandığını, sonra ya kısa vadede ya da uzun vadede bu maddelerin etkisiz olduğu görüldüğünden gözden düştüğünü ve hatta zararlı olduğu saptanıp piyasadan çekildiğini ifade etti ve ekledi:

“Bunun çok fazla örneği var. Lain bu yağ özellikle Avustralya ve çevresinde yüzyıllardan beri kullanıldığından uzun vadede zararlı olarak etiketleneceğini hiç düşünmemekle beraber herkeste aynı olumlu etkinin beklenemeyeceğini dikkate almalıyız.”

Yazının Devamını Oku

Dang humması, Avrupa'ya da yayılıyor. Ülkemizde durum ne?

17 Temmuz 2024
Potansiyel olarak ölümcül olan dang humması vakaları Avrupa'yı kasıp kavururken, İngiltere’de vakaların artmasından korkan uzmanlar, tatilcilerin hem tatildeyken hem de evdeyken hastalığın belirtilerinin farkında olmaları gerektiğini konusunda uyarıda bulunuyor.Peki bizde durum ne? Ülkemiz için risk var mı?

Bir zamanlar tropik bölgelerle sınırlı olan hastalığın geçen yıl Avrupa Birliği (AB) ile Avrupa Ekonomik Alanı (AEA) ülkelerinde toplam 130 vaka kaydedildi ve bu sayı bir önceki yıla kıyasla neredeyse iki katına çıktı. Sağlık yetkilileri bu sayının daha da artmasından endişeleniyor. 2023 ve 2022 yıllarına ait vaka toplamları, 2010 ve 2021 yılları arasında kıtada kaydedilen 73 vakaya kıyasla büyük bir artış gösteriyor.

HER YIL ON BİNLERCE ÖLÜME NEDEN OLUYOR

Enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji uzmanı Profesör Dr. Süda Tekin, dang hummasının sıklıkla asemptomatik olsa da, bazı hastaların yaşadığı eklem ağrısı ve spazmların şiddeti nedeniyle 'kemik kırılması ateşi' olarak da bilindiğini, Asya’nın ve Latin Amerika’nın büyük bölümünde uzun süredir büyük dert olan bu hastalığın, her yıl milyonlarca infeksiyona ve on binlerce ölüme neden olduğunu söyledi.

ÜLKEMİZDE YERLİ OLGU YOK AMA BİZDE DE GÖRÜLEBİLECEĞİ UNUTULMAMALI

İklim değişikliğine bağlı olarak sivrisineklere elverişli alanların artmasıyla birlikte sivrisineklerle bulaşan hastalığın daha da yayılmasının beklediğini, hastalığın Karayipler (Porto Riko dahil), Orta ve Güney Amerika, Güneydoğu Asya ve Pasifik Adaları'ndaki birçok popüler turistik destinasyonda yaygın olduğunu, ülkemizde ise henüz yerli olgu görülmediğini belirten Tekin, sözlerine şöyle devam etti:

“Ancak seyahat etmenin çok kolaylaştığı günümüzde DENV enfeksiyonları gibi hastalıkların (Dang ateşi, dört DENV'den herhangi biriyle oluşur) ülkemizde de görülebileceği unutulmamalı. Yapılan çalışmalarda ülkemizin farklı illerinde DENV seropozitifliği (daha önce geçirdiği kan testiyle belirlenmiş) gösterilmiştir.”

Hastalığı tedavi edici spesifik antiviral tedavisinin olmadığını belirten Tekin'e, ülkemiz için riskli bir durum var mı diye sorduğumuzda “Ülkemiz için seyahatle risk özellikle yaz aylarında vardır ancak resmi olgu yoktur.” yanıtını aldık.

Yazının Devamını Oku

Şimde de insan menisinde mikroplastik bulundu!

12 Temmuz 2024
Son zamanlarda insan kanında, plasentada ve anne sütünde mikroplastiklerin keşfedildiği haberlerini duymuştuk. Şimdi de insan meni örneklerinde mikroplastiklere rastlandı. Erkeklerde sperm sayısı onlarca yıldır düşüyor ve birçok araştırma bunun önemli nedenlerden birinin kimyasal kirlilik olduğunu söylüyor.

UNESCO Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Kürsüsü Ulusal Muhabiri ve Temsilcisi Prof. Dr. Ege Can Şerefoğlu, son yıllarda boyutları giderek artan çevre kirliliğinin her geçen gün sağlığımızı daha ciddi şekilde tehdit ettiğini söyledi ve ekledi:

“Boyutları 5 mm'dmikroplastiklerin tespiti, cinsel sağlık üzerindeki çevresel etkinin yeni bir yolunu açarak, mikroplastik maruziyetinin kaynakları, yolları ve erektilk parçalarının insan dokularında, özellikle dışkı örneklerinde, akciğerlerde, plasentada ve kalp dokusunda yaygın olduğunu ortaya koyuyor. Her gün içtiğimiz sudan, yediğimiz gıdalardan ve hatta soluduğumuz havadan vücudumuza giren bu mikroplastikler, vücut dokularında birikerek kimyasal etkileşimlere girebiliyor ve birçok hastalığa zemin hazırlayabiliyor.”

YUTMA, SOLUMA VE DERİ TEMASI İLE VüCUDUMUZA ALIYORUZ

İnsanlar için, mikroplastiklere maruz kalmanın ana yollarının yutma, soluma ve deri teması olduğunu belirten Şerefoğlu, yıllık alım tahminlerinin kişi başına 39.000 ila 52.000 mikroplastik parçacığı arasında değiştiğini, bunun da ağırlıklı olarak yutma yoluyla gerçekleştiğini söyledi.

Bu partiküllerin, doğrudan atmosfer, içme suyu ve deniz tuzu yoluyla veya dolaylı olarak gıda zinciri aracılığıyla vücuda girebildiğini, bağırsaklardan emilerek dolaşım sistemi yoluyla bağırsak, karaciğer ve böbrekler gibi organlarda birikebileceğini ifade eden Şerefoğlu, sözlerine şöyle devam etti: 

“Solunum yoluyla günlük ortalama 272 mikroplastik parçacığı alındığı tahmin ediliyor. Bu parçacıklar akciğer iltihabı ve diğer solunum komplikasyonlarına yol açabilir. Çok küçük olan, özellikle 100 nm'nin altındaki mikroplastikler cilt bariyerini geçebilir.”

Yazının Devamını Oku

Doğumdan hemen sonra kalp krizi geçirdi, komaya girdi ve yaşam destek ünitesine bağlandı

10 Temmuz 2024
29 yaşındaki Alexis Hall, 9 Nisan'da kızı Jaicei’i dünyaya getirdi. Doğumdan sonra taburcu edildi ama o kendini iyi hissetmiyordu. Doktorlar gaz sancısı olduğunu söyledi ancak o bir şeylerin ters gittiğini hissettiği için hastaneden ayrılmadı. Onun bu ısrarı hayatının kurtulmasını sağladı. Çünkü 18 Nisan'da ağır bir kalp krizi geçirdiğinde hastanede olduğu için anında müdahale edebildiler ve hayatta kalmayı başardı.

Doğum yaptıktan günler sonra kalp krizi geçirdiğini, doktorların yaşadığı semptomları görmezden geldiğini ancak taburcu olmayı reddederek kendi hayatını kurtardığını iddia eden Alexis Hall'un doğum sürecini ve sonrasında yaşadıklarını Business Insider’a anlattı:

“İkinci bebeğimiz için uzun süre bekledik. Kocam Jariel ve ben oğlum doğduğunda çok gençtik. İkinci bebeğimize sahip olmak için işleri biraz yoluna koymak istedik. Bu yüzden bir ev aldık, oğlum Jaylen 11 yaşına geldi. Biz de biraz daha büyüdük ve sonunda 29 yaşındayken kendimi ailemizi büyütmeye hazır hissettim.Kızımız Jaicei'ye hamileliğim kolay geçti. Doğum için sezaryen olmam gerekti. 9 Nisan'da onu doğurdum ve birkaç gün sonra de hastaneden bir aile olarak ayrıldık. Bebeğimi oğlum Jaylen ve 14 yaşındaki üvey kızım Jamiracle ile tanıştıracağım için heyecanlıydım.

Evdeki ilk birkaç gün harikaydı. Ancak yaklaşık bir hafta sonra ellerimde ve ayaklarımda şişlik fark ettim. Nefes darlığı yaşamaya başladım.  Annem beni her zaman sağlıkla ilgili bir sorun olduğunda hastaneye gitmem yönünde yetiştirmişti. Bu yüzden bebeği anneme bıraktım ve Jariel ile birlikte doğum yaptığım hastaneye gittik.Doktorlar yaptığı kontrollerde ciğerlerimde sıvı olduğunu fark ettiler ve bunun doğumdan sonra olabileceğini açıkladılar. Bu sorun için ilaç tedavisi uyguladılar. Beni bir gece hastanede tuttular ancak ertesi gün durumumun eve gidebilecek kadar stabil olduğunu söylediler. Ben ise taburcu olmaya hazır olduğumu söylediklerinde kendimi gerçekten hasta hissetmeye başladım.

Jariel'e göğsümde yanma hissettiğimi söyledi. Göğsümün sol tarafında sırtıma doğru vuran bir ağrı vardı. Doktorlar testler yaptı ama hepsi normal çıkınca bana bunun sadece gaz sancısından olabileceğini söylediler. Ama öyle değildi.

Birden ağzımdan köpükler gelmeye başladı ve bilincimi kaybettim. Bizimle birlikte olan ve bir hastanede çalışan büyükannem, kalbimin durduğunu fark etmiş ve bana kalp masajı yapmaya başlamış. Sonra da doktorlar nabzım geri dönene kadar 45 dakika boyunca masaja devam etmişler. Daha sonra çok ciddi bir kalp krizi geçirdiğim için olduğum hastaneden büyükannemin çalıştığı daha büyük bir hastaneye nakledildim. Orada tekrar kalp krizi geçirmişim ve doktorlar beni kalbim ve akciğerlerim için yaşam destek ünitesine bağladılar.

Yaklaşık üç gün sonra yaşam destek ünitesinden çıkarılmıştım ama hâlâ yoğun bakım ünitesinde olduğumdan dolayı bebeğimi göremiyordum. Onu çok özlemiştim ama emin ellerde olduğunu biliyordum. Kocam ve her ikimizin annesi de bu süreçte bana çok destek oldular. Bebeğimin bensiz iyi olup olmadığını hiç merak etmedim. Sadece ona geri dönebilmek için iyileşmeye konsantre olabildim. 

10 gün sonra nihayet taburcu oldum ve Jaicei'yi görebildim. Hâlâ kendi başıma bir yerlere gidemiyorum ve haftada birkaç kez kalp rehabilitasyonu yapıyorum ama genel olarak gayet iyiyim. Hâlâ iyileşme sürecindeyim ve hayatta olduğum için mutluyum.

Geriye dönüp baktığımda, kalp krizi geçirmeden önce kendimi nasıl savunduğumla gurur duyuyorum. Bir şeylerin yanlış gittiğini anlamak için kendime güvendiğim için çok minnettarım. Nihayetinde, bebeğimle burada olmamı sağlayan şey de buydu.

Yazının Devamını Oku

Makyajını temizlemeden uyuyanlar dikkat! Yüzünüzde, kirpiklerinizde çok sayıda minik böcek yaşıyor

5 Temmuz 2024
Çoğumuzun yüzünde, kirpiklerimiz de dahil olmak üzere minik böcekler yaşıyor. Bazı insanlar daha az sayıda mayta sahipken bazılarında çok daha fazlası var. Özellikle yağlı bir cilde sahip olanlar ve makyajını temizlemeden uyumayı alışkanlık haline getiren kişilerde daha fazla sayıda mayt ciltlerine akın edebilir.

SEKİZ BACAKLI, YARI SAYDAM VE GÖZLE GÖRÜLMEYECEK KADAR KÜÇÜKLER

Kirpik maytları nasıl oluşur?

Kirpik maytları, genellikle kirpik dibi ve çevresinde yaşayıp bu bölgeye yumurtlarlar. Mukus, sebum ve insanların yüzündeki gözeneklerinden ve göz çevresi bezlerinden salgıladıkları yağlardan beslenirler. 

Demodex akarları, sekiz bacağı ve ağzı olan, ölü deri hücrelerimize ve yağımıza ilgi duyan küçük, kısmen yarı saydam, puro şeklinde yaratıklardır. Onların varlığından habersiziz çünkü çok küçük oldukları için çıplak gözle görülmüyorlar.

Berkeley'deki California Üniversitesi'nde optometri klinik profesörü olan Melanie Mason, Washington Post’a yaptığı açıklamada “Hastalarıma her zaman ‘Asla yalnız değiliz’ diyorum.  Bu, her ne kadar sinir bozucu görünse de bu konuda endişelenmemize gerek yok. Bu akarlar, diğer mikroorganizmaları da içeren normal cilt mikrobiyomumuzun bir parçasıdır.” dedi.

Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Banu Coşar, kirpik akarlarının kirpiklerimizin dibinde demetler halinde bulunan puro şeklindeki küçük böcekler olduğunu, demodex olarak da bilinen her akarın, kirpiklerinizi tutmayı kolaylaştıran dört çift bacağı olduğunu belirtti ve ekledi: “Kirpik akarlarını göremezsiniz çünkü bunlar yalnızca milimetrenin üçte biri uzunluğundadır ve hafifçe şeffaftırlar."

KIZARIKLIK, İLTİHAPLANMA, YANMA VE GÖRME SORUNLARI VARSA DİKKAT

Yazının Devamını Oku

Kimaların yanlış kullanımı ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor! Arabaya biner binmez camları açın

4 Temmuz 2024
Yaz aylarında çoğumuz arabaya biner binmez bir an önce serinlemek için klimayı çalıştırırız. Havalandırmadan çıkan soğuk havanın yüzümüze vurmasını istiyoruz ama klimaların bu şekilde kullanımı yüz felcinden solunum hastalıklarına hatta kansere kadar ciddi sağlık sorunlarına davetiye çıkarıyor. 

Yaz aylarında çoğumuz arabaya biner binmez bir an önce serinlemek için klimayı çalıştırırız. Havalandırmadan çıkan soğuk havanın yüzümüze vurmasını istiyoruz ama klimaların bu şekilde kullanımı yüz felcinden solunum hastalıklarına hatta kansere kadar ciddi sağlık sorunlarına davetiye çıkarıyor. 

Arabaya biner binmez klimayı açmak neden tehlikeli?

Camları kapalı bir şekilde uzun süre güneş altında kalan arabaya bindiğimizde arabayı havalandırmadan  klimayı açtığımızda kansere bile neden olan zehirli maddeler açığa çıkıyor ve biz bu gazı solumuş oluyoruz.

Dr. Nurgül Naurzvai, arabanın içinde kirletici madde seviyelerinin genellikle daha yüksek olduğunu, araçların hava geçirmez şekilde üretilmediğinden, kirletici maddelerin hava deliklerinden ve diğer açıklıklardan araç kabinine girdiğini belirtti. 

AKCİĞERLERDE CİDDİ VE KALICI HASARA NEDEN OLABİLİR

Dr. Nurgül Naurzvai, Uzun süre kapalı kalan arabada biriken zararlı gazların solunmasının vücuda etkilerini şu sözlerle anlattı:

Yazının Devamını Oku

Ne sıkı bir diyet, ne pahalı takviyeler ne de egzersiz... 114 yaşına kadar yaşayan kadının uzun yaşamının sırları

29 Haziran 2024
Ne yediklerine aşırı dikkat ettiği bir diyet, ne katı bir egzersiz rutini, ne de avuç avuç aldığı takviye gıdalar… Bunların hiçbiri Pearl’in günlük rutininde yer almıyordu ama 114 yaşına kafar sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürdü. Pearl Berg, Şubat ayında öldüğünde 114 yaşındaydı. Ölmeden önce ABD'deki en yaşlı üçüncü ve dünyanın dokuzuncu en yaşlı insanıydı.

 

HAYATI DOLU DOLU YAŞAMAYA ÇALIŞMIŞ

Los Angeles'taki Cedars-Sinai Hastanesi'nde Berg ile çalışan bir hematolog-onkolog olan Dr. Jeremy Lorber'e göre, yaşı ve onlarca yıl boyunca etkileyici sağlığıyla ilgili olağanüstü olan şey, ne kadar sıradan olduğuydu.

Business Insider'a verdiği demeçte, "En dikkat çekici bulduğum şey, yaptığı ya da yapmadığı tuhaf ya da olağandışı bir şey olmamasıydı. Hayatı dolu dolu yaşamaya çalışmış gibi görünüyordu." dedi.

DOĞUŞTAN GELEN GENLERİMİZİ BİZ SEÇEMİYORUZ

Günümüzde ömrü uzatma büyük bir mesele ve gençlik takıntılı girişimciler tarafından lanse edilen milyonlarca dolarlık projeler, uzun ömür klinikleri, moda takviye gıda markaları ve influencer'lar kaçınılmaz olanı yaşlanmayı erteleme arzumuzdan para kazanmak için acele ediyorlar. 

Lorber, “Uzun ömürlülüğe odaklanan insanlar, herkes için doğru olmasa bile, kontrol duygusuna sahip olmayı olumlu bir duygu olarak görebilirler. Birçok şey şansa bağlı ve doğuştan gelen genlerimizi biz seçmiyoruz. Bence insanlar ne kadar kontrol sahibi oldukları konusunda yanlış kanılara sahipler.” dedi.

HER SABAH VE ÖĞLEDEN SONRA ŞEKER İSTİYORDU

Yazının Devamını Oku