Sedef Batı

Çağımızın hastalığı ‘Tekno boyun’! Omurgaya ve omuzlarımıza binen yük öyle bir artıyor ki...

1 Ekim 2024
Artık cep telefonları hayatımızın ayrılmaz bir parçası…Gözümüz sürekli telefonlarımızın ekranında…Çoğumuz bütün gün oturarak çalışıyoruz. Gün içerisinde sürekli eğilip aşağı doğru telefona ya da bilgisayar ekranlarına bakıyoruz. Telefonla konuşurken konuşurken boynumuzu bir yana eğmekten dolayı omurgaya ve omuzlarımıza binen yük artıyor. İşte bu yüzden bir çoğumuzun boyun ağrıları var.

Profesör Doktor Halil Koyuncu, boynun, beyinle beden arasında bağlantı sağlayan bir köprü olduğunu, bu yapıda kemikler, eklemler ve yumuşak dokuların uyumlu bir çalışma sergilediğini, omurların kaslar tarafından hareket ettirildiğini ifade etti ve 'tekno boyun' hakkında bilgiler verdi:

"Tech Neck" ya da "Text Neck" terimi; "Metin Boynu", "Cep Boynu", "Teknoloji Boynu", "Kambur Boyun", "Kaplumbağa Boynu", "Fleksiyon Boynu" ve "Mesaj Boynu" diye ifade edilir.

Koyuncu, bu sendromun bir duruş bozukluğu sonucu oluştuğunu, akıllı telefonlar, tabletler, laptoplar, e-kitaplar veya bilgisayarlar gibi elektronik cihazların ekranına uzun süreli bakma, web tarama, video izleme veya mesajlaşma amacıyla başın öne doğru eğilmesi ve asılı bir durumda uzun süreli tutulmasıyla meydana geldiğini, böyle durumlarda tekrarlayıcı streslerin olduğunu, dokular yaralandığını ve bunu takiben ağrı görüldüğünü ifade etti.

Daily Mail’de yer alan habere göre İngiltere’de bu rahatsızlıktan yakınanlar çare olarak botoksa yöneliyor.  Boynun arka tarafında trapez kaslarını hedeflemesi nedeniyle 'traptox' adı verilen bir tedavi uygulanıyor.

Botoksun kırışıklıklar üzerinde etkisine benzer şekilde, 'traptox' işlemi kasların kasılmasına neden olan sinir sinyallerini felç ederek, onları gevşetiyor ve boynun hareketliliğini artırıyor.

Londra'daki bazı sağlık görevlileri, traptox yaptırmak isteyen ayda 10 kadar hasta gördüklerini ve bazı hastaların her 6 ila 9 ayda bu işlemi tekrarlamaya ihtiyaç duyduklarını bildiriyor.

Plastik ve Rekonstrüktif cerrah Dr. Ashwin Soni, The Telegraph'a yaptığı açıklamada bu tedaviye başvuran hasta sayısının arttığını söyledi ve ekledi:

Yazının Devamını Oku

İmkansız gibi geliyor ama değil! Bazı kadınlar tüpleri bağlı olmasına rağmen hamile kalıyor

30 Eylül 2024
Yeni bir analize göre, tüp sterilizasyonu işlemi geçiren yani tüplerini bağlatan kadınların yüzde 5'inden fazlası daha sonra hamile kalıyor ve araştırmacılar, yaygın olarak kalıcı olduğu düşünülen tüp sterilizasyon prosedürlerinin başarısızlığının birçok kişinin beklediğinden çok daha yaygın olabileceğini söylüyor.im

NEJM Evidence dergisinde yayınlanan çalışmada, 15-44 yaş arası ABD'li kadınlardan oluşan temsili bir grupta doğum kontrolü kullanımı, gebelik ve doğum sonuçlarını inceleyen Ulusal Aile Büyümesi Araştırması verileri kullanıldı. Veriler, 2002 ile 2015 yılları arasında tüplerini bağlatmış olan yaklaşık 4000 kadının verileri toplanarak bir araya getirildi.

Elde edilen verilerin diğer analizleri, tüplerin bağlanmasının 2016 yılında üreme çağındaki kadınların yüzde 22,4'ü tarafından kullanılan en popüler kalıcı doğum kontrol yöntemi olduğunu ortaya koydu.

Ancak bu kadar yaygın kullanılmasına rağmen, mevcut çalışmadaki araştırmacılar bu tür prosedürlerden sonra önemsiz olmayan gebelik oranları buldular.

İncelenen kadınların yüzde 2,9 ila 5,2'si tüp bağlatma prosedüründen sonra hamile kaldığını ve katılımcıların yüzde 12,1 ila 32,6'sı dış gebelik bildirdi. Doğum sonrası prosedürleri alanların tubal sterilizasyondan sonra bir sonraki gebeliği bildirme olasılığı en düşüktü ve yaşlı hastaların prosedürden sonra bir gebelik bildirme olasılığı gençlere göre daha düşüktü.

Medical durumu, ırk/etnik köken, eğitim düzeyi veya metropolitan bir bölgede yaşamak gibi demografik faktörler ve diyabet veya obezite de sterilizasyonda yüksek başarısızlık oranları ile ilişkilendirilmedi.

Araştırmacılar, tubal sterilizasyon sonrası gebelik oranlarının önemsiz sayıda olmadığını ve birçok kişinin beklediğinden çok daha yaygın olabileceğini belirtiyor.

Zuckerberg San Francisco General'de UCSF Genel Dahiliye Bölümü şefi ve çalışmanın ilk yazarı Eleanor Bimla Schwarz “İnsanlar kendileri için en uygun doğum kontrol yöntemini seçerken güvenlik, kolaylık ve yöntemi ne kadar hızlı kullanmaya başlayabilecekleri gibi birçok farklı şeyi göz önünde bulundururlar. Bu çalışma, tüpleri bağlatma cerrahisinin gebeliği önlemenin en iyi yolu olarak kabul edilemeyeceğini gösteriyor. Kola takılan doğum kontrol implantı ya da rahim içi araç olarak bilinen spiral kullanan kişilerin hamile kalma olasılığı tüplerini bağlatanlara göre daha düşüktür.” dedi.

Araştırmacılar, farklı doğum kontrol yöntemlerinin gerçek dünyadaki etkinliği konusunda daha fazla araştırma yapılması çağrısında bulunuyor.

Yazının Devamını Oku

Lymedan sonra kene kaynaklı bulaşan en yaygın hastalık: Babesiosis

26 Eylül 2024
Kene tarafından yayılan sıtmaya benzer bir hastalık olan babesiosis çoğu insan tarafından bilinmiyor. Ancak lymedan sonra kene kaynaklı bulaşan en yaygın hastalık. Peki babesiosis nasıl bir hastalık? Ölümcül vakalar yaşanıyor mu? Ülkemizde yaşanan vaka var mı? Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr İftihar Köksal ile konuştuk.

Yapılan son araştırmalar, iklim değişikliği ve diğer çevresel faktörler nedeniyle tüm dünyada keneler tarafından bulaşan hastalıkların görülme sıklığında bir artış olduğunu gösteriyor. 

Lyme'ı taşıyan siyah bacaklı keneler, en az altı farklı hastalığı daha yayabiliyor. Lyme'dan sonra en yaygın kene kaynaklı hastalık ‘babesiosis’ ancak pek çok insan adını ilk defa duyuyor
olabilir. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri tarafından hazırlanan 2023 raporuna göre, özellikle Kuzeydoğu Amerika’da artış gösteriyor.

Peki, bu kadar yaygın olan Babesiosis’in adını neden sık duymuyoruz?

Türkiye’de Babesiosis vakaları yaşanıyor mu? Buna bağlı ciddi vakalar ve ölümler yaşandı mı?

Babesiosis ve Lyme hastalığının farkı ne?

Bir kene tarafından ısırıldıktan sonra o kene hastanede çıkarılsa bile risk devam ediyor mu?

Washington Post’a konuşan Baltimore'daki Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi bulaşıcı hastalıklar bölümünün klinik direktörü olan Dr. Paul Auwaerter,

Yazının Devamını Oku

Aylarca burnu aktı, dokrora gittiğinde şok oldu. Meğer burnundan gelen şey omurilik sıvısıymış

25 Eylül 2024
New York'ta bisikletle yemek dağıtımı yapan bir şirkette çalışan Shemika Rodriguez, sürekli burnunun akmasından dolayı Brooklyn'deki evinin yakınındaki kliniğe gitti. Doktorlar önce alerji, sonra da virüs için ilaç verdiler ama reçete edilen tedaviler işe yaramadı. Üç ay sonra ara ara gelen damlama şeklindeki akıntı, sürekli ve rahatsız edici bir hâl aldı.

YATTIĞINDA BOĞULUYORMUŞ GİBİ HİSSEDİYORDU

Rodriguez'in yattığında boğuluyormuş gibi hissetmesine neden olan ve o sıvının geniz akıntısına benzer şekilde boğazından aşağı aktığını, bu sürekli yaşanan burun akıntısının nedenini saptamak için Lenox Health Greenwich Village acil servisine ikinci kez gitmesi ve iki doktora daha görünmesi gerekiyordu.

Rodriguez ilk başta burun akıntısının rahatsız edici bir soğuk algınlığının belirtisi olduğunu düşündü.
Ancak birkaç hafta sonra sol burun deliğinden gelen damlama neredeyse sürekli hale geldi ve Rodriguez bir doktora görünmesi gerektiğine karar verdi.

Haziran başındaki ilk durağı, alerjisi olduğu söylenen ve alerji ilacı ile burun spreyi verilen bir acil bakım kliniğiydi. İkisi de işe yaramadı.

Aynı zamanda yüksek tansiyon hastası olan Rodriguez, eğildiğinde alnında basınç hissettiğini fark etmeye başladı. Ayrıca baş dönmesi nöbetleri ve belli aralıklarla denge sorunları yaşamaya da başladı. Bir hafta sonra Rodriguez hâlâ hasta hissettiğini söyleyerek kliniğe geri gitti. Kendisine alerji ilacı almaya devam etmesi ve daha iyi hissetmezse bir hafta içinde tekrar gelmesi söylendi.

***

Rodriguez ilk kliniği bırakıp şansını ikinci bir klinikte denemeye karar verdi. Bir pratisyen hemşireyle görüştü ve hemşire ona alerjisi olmadığını ama bir virüsle mücadele ettiğini söyledi. Hemşire, Rodriguez'in tansiyon ilacını atlamış olmasından endişe duydu çünkü baş ağrıları çok yüksek tansiyonun neden olduğu hipertansif bir krizin işareti olabilirdi.

Yazının Devamını Oku

Patates dost mu düşman mı? Nasıl daha sağlıklı hale gelebilir?

10 Ağustos 2024
Potasyum deposu patatesi çoğumuz çok seviyoruz ama bir o kadar da patates tüketmekten korkuyoruz. Patatesin tüketme şekli sağlığımıza etkisini önemli ölçüde değiştiriyor çünkü zararlı olan patatesin kendisi değil içine ilave edilen şeyler ve pişirilme şekli… Peki sağlıklı patates tüketimi nasıl olmalı? Patatesin nişasta oranını ve akrilamid miktarını düşürmek için neler yapılabilir? 

 Akrilamid, kozmetik sektöründen tutun, kâğıt ve tekstile, su arıtma cihazlarından gıdalara kadar uzanan geniş yelpazesi olan bir bileşendir. İnsan sağlığı üzerine etkisine baktığımızda kanserojen etkiye sahip olduğundan dikkat edilmesi, bu konuda tedbirli olunması gereken bir durumdur.

Nişasta içeriği yüksek gıdalarda, ısıl işlem sonucu oluşan akrilamid; patates kızartması, cips, ekmek gibi gıdalarda yüksek sıcaklıklardaki pişirme işlemleri sonucu ortaya çıkar. Akrilamid yiyeceklerimize lezzet katsa da sağlımızı olumsuz etkiliyor.

Diyetisyen Gülçin Işık, cipslerde, ekmeğin kabuğunda, fırın ürünlerinde, bisküvilerde, patates kızartmasında görülen akrilamid riskinin özellikle patates kızartmalarında daha aza indirmenin birkaç yöntemi anlattı.

- Kızartmaları daha az tüketmelisiniz.
- Kızartma işlemini yaparken daha düşük sıcaklıklar tercih etmelisiniz.
- Patateslerin mutlaka taze olması gerekir. Filizlenme söz konusu ise burada akrilamid miktarı artmış olur. Tercih etmemeye özen gösterin.
- Pişirilmiş patatesleri kızartmak daha az akrilamid seviyesini sağlar. Öncesinde haşlamak ve üzerine pişirmek daha iyi olabilir.

Yazının Devamını Oku

Teflon kullananlar dikkat! Özellikle boşken ısıtıldığında bakın ne yapıyor...

3 Ağustos 2024
Hayatımızı kolaylaştırıyor ama yanlış kullanımı ciddi sağlık sorunlarına davetiye çıkarıyor. Evet mutfaklarımızdaki teflon tavalarımız 'teflon gribi' olarak bilinen ‘polimer duman ateşi’ hastalığına neden oluyor. Ani olarak titreme, yüksek ateş, baş ağrısı, kas ve eklem ağrısı, öksürük veve grip benzeri semptomlarla kendini gösteren bu hastalık ile ilgili tüm detayları uzmanına sorduk...

Teflon kaplı tava veya diğer pişirme araçları çok yüksek sıcaklıklarda kullanıldığında bu kimyasallar serbest kalabilir ve sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle, bu tür kaplamalı eşyaları kullanırken dikkatli olmak ve üreticinin önerilerine uygun şekilde kullanmak önemlidir.

Teflon tava ve tencerelerin fazla ısıtılmasıyla ortaya çıkan dumanın solunması sonucu oluşan tabloya teflon gribi deniyor. Hastalığın adı "polimer duman ateşi" . Hastalık, dumana maruz kaldıktan 4-8 saat sonra ani olarak titreme, yüksek ateş, baş ağrısı, kas ve eklem ağrıları, öksürük ve göğüste sıkışma hissi ile grip gibi başlar.

Bu hastalığın teyit edilmiş vakaları nadir olmakla birlikle, bilim insanları bazı vakaların çok yüksek sıcaklıklara maruz kaldığında potansiyel olarak zararlı dumanlar çıkarabileceğini söylüyor.

Amerika'daki 55 zehir merkezini denetleyen ve kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan America's Poison Centers'a göre (zehir merkezi), geçen yıl az bilinen bu hastalıktan şüphelenilen 267 vaka vardı ve bu sayının 2000 yılından bu yana bildirilen en yüksek sayıya ulaştığı bildirildi. Son 20 yılda bu merkeze gelen "polimer duman ateşi" şüphesi vakalarıyla ilgili 3600'den fazla rapor ulaştı.

Washington Post’a konuşan Missouri Zehir Merkezi müdürü Julie Weber, bu tavaları talimatlara göre kullanmanın önemli olduğunu, çoğu insanın kullanma talimatlarına uymadığınıı söyledi. 

Peki, yapışmaz tavaları nasıl kullanmalıyız?

Yazının Devamını Oku

Aloe vera abartıldığı kadar faydalı mı?

2 Ağustos 2024
Aloe vera binlerce yıldır tıbbi amaçlarla kullanılıyor ancak zamanla toplumun sağlıklı bir yaşam tarzına verdiği önem nedeniyle bu bitkininin popülaritesi oldukça arttı. Peki gerçekten iddia edildiği gibi faydalı mı? Topraktan çıkarıp elimize yüzümüze sürüyoruz ama bunun riskleri var mı? Araştırmalar ve uzmanlar ne diyor?

ABD Houston'daki Kozmetoloji, Estetik ve Masaj Enstitüsü'nün müdür yardımcısı Lacy Gill, Washington Post’a yaptığı açıklamada "TikTok'ta herkes aloe veranın kendileri için harika olduğunu söylüyor ama ben şunu söylemek istiyorum: 'Evet, belki senin için iyidir ama herkes için iyi olmayabilir” dedi.Yale Tıp Fakültesi'nde dermatolojik cerrah olan David Leffell, "Reçete gerektirmeyen, bir şekilde topraktan çıkan ve doğal olarak algılanan bir şey olduğunda, insanlar bunu denemek istiyor’ dedi.

Dermatologlar ve diğer cilt bakım uzmanları aloe veranın topikal kullanım yani sadece deri üzerine kullanım için genellikle güvenli olduğunu söylese de, herkes için çözüm olmayabileceğini, ayrıca sosyal medyada iddia edilenlerin ötesinde, kullanıcıların istenen etkileri elde etmek için uymaları gereken bazı incelikleri olduğunu ifade etti.

Florida Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nde Klinik Profesör Oliver Grundmann, aloe veranın etkilerinin tam olarak tespit etmek için titiz klinik çalışmaların eksik olduğunu söyledi.

Louisville Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde dermatoloji profesörü olan Joseph F. Fowler Jr. aloe vera ile ilgili klinik çalışmalar yapıldığında, bunların çoğunun kemirgenler üzerinde tamamlandığını söyledi.

Prof. Grundmann, bilim insanlarının bildiği şeyin, aloe vera jelinin cildi kaplayan ve enflamasyonu hafifleten bir karbonhidrat olan glukomannan içerdiğini, aşırı kızarıklık ve soyulma olmayan cilt üzerinde kullanıldığında, aloe vera jelinin topikal olarak kullanılmasının güvenli olduğunu söyledi.

KATKI MADDESİ İÇERMEYEN VE BERRAK RENKLİ OLANLARI SATIN ALIN

Yazının Devamını Oku

Ağzınızı marul suyu ile çalkalar mısınız? Kulağa garip geliyor ama uzmanlar diş çürüklerini önlediğini söylüyor

25 Temmuz 2024
Yeşil yapraklı sebzeler, ağızda diş eti hastalığına ve diş çürümesine neden olan bakterileri ve asit oluşumunu azaltabilen çok miktarda nitrat içerir. Araştırmacılar bu özelliklerinden dolayı marul suyunun ağız sağlığı için gargaradan daha iyi olabileceğini söylüyor. Ancak bu açıklama alkol bazlı gargaraları kanserle ilişkilendiren tartışmalı bir çalışmanın ardından geldi.

Belçika'daki araştırmacılar, bir ağız suyu markasını inceledi ve içinde yemek borusu ve kolorektal tümörlere neden olabilecek iki bakteri seviyesini artırdığını iddia etti. İki hafta boyunca marul suyu tüketmenin diş eti iltihabını azalttığı ve diş eti hastalığı olan hastalarda sağlıklı bakteri düzeylerini artırdığı görüldü.

Batı İskoçya Üniversitesi'nden Mia Burleigh ve Siobhan Moran, ağız suyuna alternatifler arayan sporcularda nitratın ağız sağlığı üzerindeki etkisini inceledi.İki hafta boyunca marul suyu tüketmenin diş eti iltihabını azalttığı ve diş eti hastalığı olan hastalarda sağlıklı bakteri düzeylerini artırdığı gözlemlendi.

Ayrıca yüksek düzeyde nitrat içeren pancar suyunu içmenin, egzersiz sırasında dişleri asitli spor içeceklerinden ve karbonhidrat bakımından zengin sporcu jellerinden koruduğunu buldular.

Çalışmanın yazarları The Conversation'a şunları söyledi: “Çalışmamız dişeti hastalarından (periodontal) alınan plak örneklerinin nitratla tedavisinin sağlıklı bakteri düzeylerini artırdığını ve asit oranını azalttığını gösterdi. Örneğin, iki hafta boyunca marul suyu tüketmek diş eti iltihabını azalttı ve diş eti hastalığı olan hastalarda sağlıklı bakteri düzeylerini artırdı. Artan kanıtlar nitratın ağız sağlığının temel taşı olduğunu gösteriyor. Bir porsiyon sebzeyi çıtır çıtır yemek, ağız hastalıklarını önlemeye veya tedavi etmeye yardımcı olabilir ve ağzı taze ve sağlıklı tutabilir.”

Güçlü antiseptik gargaralar bazen diş eti hastalığını tedavi etmek için kullanılır, ancak bunlar hem iyi hem de kötü bakterileri yok edebilir. Dr. Burleigh ve doktora adayı Bayan Moran, ıspanak, lahana veya pancarın ya da günlük bir bardak marul suyunun olumsuz yan etkilere neden olmadan anında sağlığa faydalı olduğunu söyledi.

Diş Hekimi Mustafa Tuğra Kaya, ağız sağlığının genel sağlığımızın önemli bir parçası olduğunu söyledi ve nitratın ağız sağlığı açısından önemini şöyle sıraladı:

1. Diş Çürükleri:

Yazının Devamını Oku