Özge Altınok Lokmanhekim

İnternette yaz tatili

27 Haziran 2020
Maskeyle ve sosyal mesafeli bir şekilde şehirde çocuklarla bir yaz tatili oldukça zor görünüyor. Evde eğlenip kaliteli zaman geçirmesine destek olacak çevrimiçi yaz okullarını listeledik.


Okullar kapanır kapanmaz oğlumla yaz planımızı konuştuk. Salgın sebebiyle daha önce yaptığımız yaz programımızın neredeyse tamamını iptal etmek ya da ertelemek zorunda kaldığımızı ona anlattım. Pek çok arkadaşıyla birlikte geçen yaz olduğu gibi oyun oynayamayacağını, kalabalık ortamlara giremeyeceğimizi de söyledim. Bu yaz tatilinde onun da mutlu olabilmesi ve isteklerini karşılayabilmek için mümkün olduğu kadar programları birlikte yapmaya özen göstereceğimizi, başta yaz okulları olmak üzere eğlenerek zaman geçirmesi için öneriler sunacağımızı da ekledim. Birlikte bir ‘KOTA’ sistemimiz var. ‘Kitap, oyun, teknoloji ve aile saati’ diyoruz biz buna. Bu yaz tatilinde de hepsini dengeli bir şekilde gün içine yayarak yapmaya çalışacağımız konusunda ortak bir karar aldık. Elbette okulun verdiği ödevler, yabancı dil çalışmaları da bu programın içinde. Her gün temiz hava almaya çıkmayı ve hareket etmeyi de listemize ekledik. Tabletinde oynayacağı oyunlara, aile saatinde birlikte film izlemek, kutu oyunu oynamak başta olmak üzere yapabileceklerimize de birlikte karar verdik. Bu yaz, geçen tüm yazlardan farklı olacak ve neler olacağını, bizi nelerin beklediğini yaşayarak göreceğiz.

Ekran başında sanat, müzik ve hareket

Duygularını ifade etsinİçerik: Oyuncu Ceyda Düvenci ile Aslı Cüreklibatır’ın kurdukları Taş Kâğıt Makas Duygu Atölyesi’nin yaratıcı yazarlık, felsefe ve drama eğitimleri başta olmak üzere pek çok atölye programı var.
Yaş aralığı: 0 -18
Ne zaman: Temmuz ayı boyunca
Nerede: Zoom uygulaması

İngilizcesini geliştirsin

Yazının Devamını Oku

Bu yıl karne notlarını değil, duygularını önemseyin

20 Haziran 2020
Neredeyse bir yarıyılı evde geçiren ve uzaktan eğitimle tamamlayan çocuklar, ilk ‘çevrimiçi’ karnelerini aldı. Çocuk ve ergen psikoloğu Ayşe Çil Kara, “Sınıf ortamında öğrenmeyle ekran başında yalnız öğrenme arasında ciddi fark var. Pandemi süreci her çocuğu aynı etkilemiyor. Düşük notları eleştirmek yerine, düzeltmek için planlarını sorun” diyor.


Dün, ikinci yarıyılın büyük bir kısmını uzaktan eğitimle tamamlayan öğrenciler karne aldı. Çevrimiçi olarak gönderilen karneler ve yine çevrimiçi yapılan okul törenleriyle bir eğitim ve öğretim yılının da sonuna geldik. Ebeveynler olarak bu karneleri nasıl değerlendirmeliyiz?

Bu süreçte evde kalan bizler de eğitim sürecinin bir parçası olduk. Acaba bizim karnemiz nasıl? Çocuğumuzun ders başarısını önemseyip evde öğretmeni mi olduk yoksa bu sürece uyum sağlamasını kolaylaştıran, anlayış gösteren anne-babalar mı? Çocuk ve ergen psikoloğu Ayşe Çil Kara ile hem karne sürecini hem de ebeveynler olarak çocuklarımıza nasıl yaklaşmamız gerektiğini konuştuk.

‘Sen değerli değilsin’ mesajı vermeyin

Çocuk ve ergen psikoloğu Ayşe Çil Kara, geride bıraktığımız eğitim döneminde her şeyin farklı bir düzende ilerlediğini, bir sürü belirsizlik olduğunu, bu sebeple ebeveynlerin ders başarısından ziyade çocukların kazanımlarını dikkate almalarını öneriyor. Kara’nın verdiği bilgi ve tavsiyeleri şöyle sıralayabiliriz: Karnenin, çocuğun okuldaki davranışlarıyla derslerdeki başarısını gösteren, ancak kişiliğini ve karakterini detaylı olarak değerlendiren bir belge olmadığını unutmamak gerek. “Ekranın başına oturup ders dinlemedin, oyun olsa hemen oturuyorsun ama!” diyerek çocuğu eleştirmek yerine, bu dönemde aldığı nottan çok, içinde bulunduğu süreçte duygularını önemsediğimizi göstermeliyiz. Çocuğun da duygularını ifade edebilmesine fırsat tanımalıyız.

Karnesi iyi gelmeyen, düşük not alan çocuk genellikle ‘sen değerli değilsin’ mesajını alır. Pek çok çocuk, bu durumda yoğun olarak utanç duygusu yaşar.

Rakamlarla değil, öğrenmesiyle ilgilenin  

Yazının Devamını Oku

Siz yapmazsanız o da yapmaz

13 Haziran 2020
Din, dil, ırk ayrımcılığının yanı sıra gözlük takmak, çilli olmak gibi fiziksel özellikler nedeniyle pek çok çocuk zorbalığa maruz kalıyor. Çocuğumuza ayrımcılığı, bunun neden yanlış olduğunu nasıl anlatacağız? Klinik psikolog Burcu Gençer’e göre en önemlisi, ayrımcı dili kendi hayatımızdan çıkarmak...


Bu ara dünyanın gündeminde ABD’deki eylemler nedeniyle ayrımcılık var. Ayrımcılıkla mücadelede anne-babalara da görev düşüyor. Ben, farklılıklara saygı duyan bir çocuk yetiştirmeye çalışıyorum.

Cinsiyet ayrımcılığı konusunda konuştuğumuzda, ev işlerinin kadın olarak benim sorumluluğum olmadığını, babasıyla birlikte kendisinin de işbölümüne katılması gerektiğini anlatıyorum. Erkek işi olarak düşünülen pek çok mesleği kadınların da hakkıyla yapabildiğini söylüyorum.

Marie Curie, Valentine Tereşkova ve J.K. Rowling gibi isimleri de sık sık anıyorum.

Ayrımcılık ve zorbalık hakkındaysa kendime ‘The Munsters’ dizisinde Herman Munster’ın oğluyla yaptığı konuşmayı örnek alıyorum: “Dış görünüşünün bir önemi yok. Kısa, uzun, şişman, zayıf; çirkin, güzel, siyah, sarı beyaz olabilirsin. Önemli olan kalbinin büyüklüğü...”

Ayrımcılığın yanlış olduğunu bilen bir çocuk yetiştirmek için yapılması gerekenleri bir uzmana da danıştım: Nelere dikkat etmemiz gerektiğini klinik psikolog Burcu Gençer anlattı.

FARKLILIKLAR BİZİ VE DÜNYAYI ZENGİNLEŞTİRİR

Çocuklar dünyayı ve insanları anlamaya çalışırken benzer ve farklı özelliklere odaklanır. Üç yaşındaki çocuğunuzdan sık sık  şunları duyabilirsiniz: “Benden küçük” veya “Gözlüğü var”... 

Yazının Devamını Oku

Ev işi onların da işi

30 Mayıs 2020
Evde geçirilen zamanla birlikte ev işi yükü de arttı. Çocuklar da pek çok işte yardımcı olabilir. Çocuk ve ergen terapisti Neslihan Gülten “Onlara fayda sağladıklarını ve takdir edildiklerini hissettirmeniz olumlu etkiler” diyor.


Tüm düzenimiz değişti. Sık sık yemek yapılıyor; herkes evde olduğu için odalar daha çok dağılıp kirleniyor. Hem bize destek olması hem de bazı konularda becerilerinin gelişmesi, sorumluluk alabilmesi için oğlumdan da ev işlerinin bir bölümünü yapmasını istedim.

Çocuk ve ergen terapisti Neslihan Gülten de pandemi döneminde çocukların psikolojik sağlığını korumak için ‘yeterlilik algılarını’ arttırmanın önemli olduğunu söylüyor. Bunun yollarından birinin de onları ev işlerine dahil etmek olduğunu vurguluyor. 

ABARTILI VE GENEL ÖVGÜDEN KAÇININ

Oğlum 7 yaşında olduğu için yatağını toplamak, sofranın kurulmasına yardım etmek, salatayı hazırlamak, nevresim takımını tek başına değiştiremese bile yastık kılıfını ve kirli havluları değiştirmek ona verdiğimiz işlerden bazıları. Elbette mutfağa da giriyor, birlikte üretiyoruz.

En sevdiğimiz şeylerin başında kek ve kurabiye pişirmek geliyor. Oğlum artık tek başına kek yapabilecek kadar pratik kazandı. Bu sorumlulukları yerine getirirken zaman zaman söylense de kendi başına yapabildiklerini gördüğünde, örneğin hazırladığı salatayı beğendiğimizi ya da kekin çok lezzetli olduğunu söylediğimizde mutlu olduğunu, bir şeyi tek başına başarmanın keyfini tattığını gözlemliyoruz. Bize yardımcı olduğu için de ayrıca ailenin, ekibin önemli bir parçası gibi hissediyor.

Gülten, ev işlerine yardım etmelerini rica etmek yerine çocuklarla evle ilgili sorumlulukları bölüşmek gerektiğini söylüyor: “Çocuklar verdiğimiz sorumlulukları yerine getirdiklerinde de onlara mutlaka tepkimizi bildirmeliyiz. ‘Ne güzel bir katkıda bulundun bu akşam yemeğine’ şeklinde bir karşılık aldıklarında gerçekten kendilerini yeterli hissetmeye başlayacaklardır.

Ama mesela odasını topladığında ‘

Yazının Devamını Oku

Karantinada geleneği devam ettirmenin yolları

23 Mayıs 2020
Aile büyükleri, akraba ve dostlarla bir araya gelmeden de eskilerin tadında bir bayram geçirebilmek mümkün mü? Oğluma bayramı en güzel şekilde yaşatabilmek için bir plan yaptım, umarım size de faydası olur...


Bayramları çocukluğumdan beri çok severim. Sabah erkenden kalkar, ailece kahvaltı ederdik. Annem ve babam bize bayramda giymek için yeni kıyafetler almış olurdu.

Kahvaltı sonrasında giyinip süslenip salonda babamın elini öper, bayram harçlığımızı alır, sonra da hazırlanıp rahmetli babaanneme giderdik. Halamlar, amcamlar, kuzenler tüm aile öğle yemeğinde babaannemde buluşurduk. Babaannem mutlaka el açması suböreği ve limon tatlısı yapardı. Herkesin, kendine börek kalmaz endişesiyle mutfağın bir yerine bir tabak börek sakladığını daha dün gibi hatırlıyorum.

Babaannem bize önceleri kenarları işlemeli mendil içinde verirdi harçlıklarımızı. Sonraki yıllarda mendiller yerini zarfa bıraktı ama içinden mutlaka el yazısı bir not da çıkardı.

Bir de aile fotoğrafı çekerdik. Tüm aile babaannemin etrafında yerimizi alır, karşımızda çekim için ayarlanmış kameraya poz verirdik. Zamanla bu fotoğrafa kuzenlerin eşleri ve sonra da çocukları eklenmeye başladı. Akşam yemeğiyse rahmetli anneannemin evinde, bu sefer dayımlarla birlikte yenirdi. Anneannem pırasalı börek yapardı, yine el açması. Dilediğim kadar çikolata yiyebildiğim, bol bol mendil ve bir çocuk olarak harcayabileceğimden çok harçlık biriktirdiğim, tüm kuzenlerimle günlerce oyun oynayabildiğim şahane zamanlardı bayramlar.

Anne olduktan sonra da bayramlardaki aile geleneğimizi devam ettirmek istedim. Bayramlarda oğluma minik bir hediye, birkaç parça yeni kıyafet aldım. Biz de öğle yemeklerinde oğlumun babaannesi, amcası ve kuzenleriyle birlikte olduk. Akşam yemeklerinde de benim ailemle buluştuk. Bayram boyunca yediği çikolataya karışmadım hiç. Babaannesi hep sevdiği ve istediği bir oyuncağı aldı. Babam hep elişi bir oyuncak hazırladı bayramlarda, harçlığını da oyuncağa sakladı. Annem atkı, yelek veya battaniye ördü, oğlumun istediği desen ve renklerde tabii. Yaşça büyük olduğum için sevdiğim arkadaşlarım da “El öpmeye geldik” diye bizi ziyaret ettiler. Çoluk çocuk hep lezzetli, bol çeşitli sofralarda buluştuk.

Bayram öncesi biraz hüzünlüyüm. Tüm aile büyükleri 65 yaş ve üzeri olduğu için oğlum onları neredeyse üç aydır göremiyor. Sokağa çıkma yasakları ve aldığımız sağlık önlemleri sebebiyle de bu bayram kimseyle bir araya gelemeyeceğiz. Peki bayramı evde bayram gibi nasıl yaşayacağız?

Hemen kolları sıvadım.

Yazının Devamını Oku

Elde kalan malzemelerle eğlenceli aktiviteler

15 Mayıs 2020
Evde yeni bir faaliyet üretemeyeceğiz gibi hissederken her seferinde farklı bir çıkış noktası bulabiliyoruz. İşte onlardan birkaçı... Üstelik tümü hem ekonomik hem de faydalı.


Sürekli evde olduğumuz bu dönemde oyun oynuyor, kitap okuyor ya da film izliyoruz. Kek ya da kurabiye pişiriyoruz. Çevrimiçi pek çok atölyeye katıldık. Ekrandan uzak, birlikte üretebileceğimiz zamanlar da yaratmayı önemsiyorum.

Atık malzemeleri kullanarak yaptığımız bu etkinlikler hem daha az maliyetli hem beraber vakit geçiriyoruz. En önemlisi, oğlum yeni şeyler deniyor, öğreniyor, farklı kazanımlar elde ediyor. Tabii ben de...

Instagram keşfim Darwin’s Botanicals’ın kurucusu Tugay Güven aldığı çiçekçilik eğitimi sırasında ne kadar çok bitkinin çöpe gittiğini görünce onları değerlendirip ‘ileri dönüşüm’ yapmaya karar vermiş. “Kiminin çöpü kiminin hazinesi olur” düşüncesiyle markasını yaratmış.

Gıda atıkları ilham veriyor

Bitkiyle gıda atıklarından elde ettiği renklerle kumaş boyayıp aksesuar üretmeye ve boyama eğitimleri vermeye başlamış. Güven, çocuklar için ev yapımı suluboya ve oyun hamuru tariflerini paylaşınca ben de kolları sıvayıp işe koyuldum.

Siz de evdeki malzemelerle suluboya, oyun hamuru ya da kolaj çalışması yapmaya ne dersiniz? İşte malzemeler, tarifler... İyi eğlenceler!

SOLAN ANNELER GÜNÜ BUKETLERİNDEN SULUBOYA

Yazının Devamını Oku

Hiçbirimiz süper kahraman değiliz... Yoksa öyle miyiz?

8 Mayıs 2020
Bence annelik jonglörlüğe benziyor. Hem işe hem eve yetişmeye çalışırken eş, evlat ve anne olmayı, tüm bunların yanında sosyal kalabilmeyi, bakımlı görünebilmeyi, kendimize yetebilmeyi de becermeye çalışıyoruz. Peki bunların hepsini nasıl yapıyoruz?Özge Altınok Lokmanhekim / ozge.altinok@hurriyet.com.tr

Yedi yıl önce, oğlum Kemal’e hamileyken 12 senelik profesyonel hukuk kariyerime ara verdim. Oğlum doğduğunda ona ben bakmak istedim. İlk gülümsemesini görmek, ilk adımında yanında olmak, ilk sözcüğünü onun ağzından duymak... Bu özel anları kaçırsaydım üzülürdüm. Onları kaçırmayayım diye hayatımdan pek çok başka şeyi kaçırdığım doğru ama pişman değilim.

Anneliği tecrübe ettiğim yıllarda oğlum beni “Bu en iyisiydi” dediğim kişisel gelişim eğitimlerini bile geride bırakacak şekilde tamamen değiştirdi, doğrularımı altüst etti, köşelerimi törpüledi.

Sayesinde daha sabırlı bir insan oldum. Yoksa insan aynı soruya 100 kere cevap verebilir, aynı şarkıyı 25 kere art arda dinleyebilir veya aynı kitabı 40 gün boyunca her akşam yatmadan önce tekrar tekrar okuyabilir mi?

Gizli yeteneklerimi keşfettim, şan veya tiyatro eğitimim olmasa da süper ninni söylüyor, kitapları dramatize ederek canlandırıyor, aslandan fareye tüm hayvanları taklit edebiliyorum. Birileri bu hallerimi izlese muhtemelen “Deli bu kadın” der ama takmıyorum.

Alnımdaki kırışıklıkların yaşlanmamla ilgisi yok aslında: Topluluk içinde kaş ve göz oynatarak, çeşitli beden hareketleri yaparak oğlumun o yer ve zamana uygun olmadığını düşündüğüm davranışlarını engelleyebilecek özel bir dil bile geliştirdim.

Brawl Stars ve Marvel karakterlerinin isimlerini, özel güçlerini ezbere biliyorum. Legolardan sanat eserleri, oyun hamurundan yepyeni bir dünya yaratmakta üstüme yok ya da ben öyle zannediyorum.

Pandemi boyunca aynı anda üç çeşit yemek yapıp evi süpürebiliyor, bir yandan da uzaktan eğitime dahil olup akrep ve yelkovanın hareketlerini ya da geometrik şekilleri el kol hareketlerimle oğluma anlatabiliyorum.

Tüm işimin gücümün arasında oğlum evden çıkamıyor, arkadaşlarını ve okulunu özledi diye ne zaman istese ona vakit yaratıp çöpten adam çizmekten ileri gitmeyen sanat yeteneğimi konuşturuyor, evde biriken tuvalet kâğıdı rulolarından yakında bir sergi açabilecek kadar eser üretiyorum.

Yazının Devamını Oku

Kitap okumak eğlenceniz olsun

1 Mayıs 2020
Ailece evde olduğumuz bu dönemde çocuklarımız kitap okusun istiyoruz. İstiyoruz da bunu nasıl sağlayacağız, motivasyonunu nasıl arttıracağız? Hangi kitapları seçeceğiz? Birlikte hem okuyup hem eğlenmenizi de sağlayacak kitap ve aktivite önerilerimiz var.

Çocuğumuzun kitap okumasını istiyorsak öncelikle bizi okurken görmesi lazım. Araştırmalara göre çocuklar ebeveynlerinin sözlerini değil davranışlarını örnek alıyor. Ne okuduğumuzun pek önemi yok; gazete, yemek kitabı ya da bir roman okuyabiliriz.
Önemli olan, okumanın hayatımızın bir parçası olduğunu fark etmelerini sağlamak. Ayrıca birlikte kitap okuma saatleri de yapabilirsiniz. Kitap okuma hevesini arttırmak için diğer önerilerimiz de şöyle...

EVDE HER YER KİTAP

Çocuğunuzun kendine ait ve kolayca erişebileceği bir kitaplığı olsun. Ancak bu dönemde evin farklı yerlerine de onun ilgisini çekebilecek kitaplar koyun. Mutfakta bir köşeye ya da oturma odasındaki sehpanın üzerine. Canı sıkıldığında tablet, televizyon ya da oyuncaklara rahatça erişebildiği gibi kitaplara da her zaman ulaşabilsin.

ASTERİKS’LE TANIŞSIN

Çocuğunuz bir kitabı okumak istemiyorsa ısrar etmeyin. Sevmediğimiz bir yemeği bitirmediğimiz ya da bir filmi sonuna dek izlemediğimiz gibi kitabı da sonuna dek okumak zorunda değiliz. Kitap alışverişini bu süreçte internet üzerinden yapıyorsanız birlikte yapmayı önerin. Bu sayede çocuğunuzun hangi tarz ve tür kitapları sevdiğini siz de öğrenmiş olursunuz. Sizin çocukken en sevdiğiniz kitapları ve neden hâlâ bu kitapları sevdiğinizi ona anlatın. Belki bu kitaplardan birini birlikte okuyabilirsiniz. Çizgi romanları da okuma listenize ekleyebilirsiniz. Hem eğlenceli ve sürükleyici hem de iyi bir çizgi roman ortalama 7 bin kelime okumak demek! Çocuklarımızı Asteriks, Tenten ve Red Kit’le tanıştırmanın tam zamanı.

HER GÜN BİRLİKTE OKUMA

Yazının Devamını Oku