Teknolojiden önce ‘eleştirel düşünme’ öğretilmeli

Güncelleme Tarihi:

Teknolojiden önce ‘eleştirel düşünme’ öğretilmeli
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 14, 2017 09:23

Teknoloji ve internetin giderek hayatımızda daha çok yer kaplamasıyla ilgili zaman zaman eleştiriler gündeme geliyor. Bu, hayatın doğal bir süreci ve temel nedenlerinden biri, bireyselleşmesi. Şu anda bilgiye ulaşmak çok kolay. Bilgiye ulaşabilmek için fazla çaba harcamamız gerekmiyor. Bu kolaycılık elbette yeni nesli problem çözme, yaratıcılık ve eleştirel düşünme açısında kısır bırakıyor. Çocuklarımıza teknolojiden önce ‘eleştirel düşünme’yi öğretmeliyiz.

Haberin Devamı

 

Eskiden de teknoloji hayatımızın içerisindeydi. Çamaşır makinesi veya elektrik süpürgesi de, zamanının teknolojik aletleriydi. Ancak erişim bugünkü teknolojiye erişime göre daha zordu. Bugün, istediğiniz ve kullanmayı tercih ettiğiniz takdirde teknolojiye dünyanın her yerinde ulaşmak mümkün. Akıllı telefonlar ve tabletler oldukça yaygınlaşmış durumda. Bu da internetin giderek daha fazla yaygınlaşmasına yol açıyor. Facebook, Google drone’lar aracılığıyla Afrika’da dahi internete ulaşılmasını sağlıyor. Bu durum giderek daha da hızlı bir şekilde genişleyecek ve tüm hayatımızı etkileyecek seviyeye gelecek. Nesnelerin interneti kavramı da bunun en önemli göstergesi. Sadece bilgisayarlarımız, akıllı telefonlarımız ve tabletlerimiz değil, artık diş fırçalarımız dahi internete bağlanarak veri gönderiyor ve diş fırçalama alışkanlıklarımıza yönelik bilgileri üreticilerle paylaşıyor.

Haberin Devamı

Eğitim dünyası yeterince kullanamıyor

Şu anda bilgiye ulaşmak çok kolay. Bilgiye ulaşabilmek için fazla çaba harcamamız gerekmiyor. Bu kolaycılık elbette yeni nesli problem çözme, yaratıcılık ve eleştirel düşünme açısında kısır bırakıyor. Ancak bunu sadece teknolojik aletlerin yaygınlaşmasına bağlayamayız. Eğitim sistemleri birçok ülkede çocukları problem çözme, eleştirel ve yaratıcı düşünme konularında besleyemiyor. 21’inci yüzyıl yetkinliklerine baktığımızda eleştirel düşünme kavramı birinci sırada yer alıyor. Öncelikli sorunun birçok ülkede bu olduğunu düşünüyorum. Bugün internet üzerinde, sosyal medya üzerinde dolaşan çok sayıda asılsız haber var. Eleştirel düşünmeyi bilmeyen, hayatına bunu entegre edemeyenler bu haberleri sorgulamadan kabul edebiliyor.

Buna karşı, ABD tarafından başlatılan ve Microsoft, Facebook, MIT (Massachusetts Institute of Technology) tarafından teknik olarak desteklenen bir kod yazmayı öğrenme trendi var. ABD Eski Başkanı Obama çocuklara, sadece oyun oynamayın, program da yazın diyor. Çocuklar bu açık bilgi sayesinde dünyanın her yerinde kod yazmayı öğrenebiliyor. Türkiye’de de birçok özel okulda kod yazma derslerinin verildiğini biliyoruz. Bu dersler sayesinde öğrenciler, tabletlerinde oynayabildikleri oyunları kendileri yazabiliyor. Hatta bunu geliştirerek Android platformlarına yükleyebiliyorlar.

Haberin Devamı

Diğer bir örnek olarak tüm dünyanın eğitim sistemini örnek olarak gördüğü İsveç ve Finlandiya’yı verebiliriz. Çok sayıda çocuk ve büyüğün severek oynadığı Minecraft adlı oyunu kullanarak okullarda tasarım eğitimleri veriliyor. Bugün dünyanın en tanınan tasarımcıları bu iki ülkeden çıkıyor. Bu da teknolojiyi eğitimin içerisinde doğru bir şekilde yer vermeleri ile bağlantılı. Eğer çocuklarımıza düşünme sistemlerini öğretebilirsek, farklı düşünmenin bir zenginlik olduğunu kavratabilirsek, o zaman daha yaratıcı ve üretken olabileceklerini göreceğimize eminim.

Türkiye’de özel öğretim kurumlarında teknolojinin kullanımı yeterli olmasa da var. Ancak devlet okullarında teknolojinin kullanımı istenen seviyelerde değil. Elbette bunun altında; öğrenci ve ailesinin ekonomik durumu, ailenin eğitim durumu, öğretmenlerin yeterince teknolojiye entegre olup olmaması, okullarımızdaki teknik altyapısı gibi birçok kriter yatıyor. Dolayısıyla eğitim dünyasının teknolojiyi yeterli oranda kullanamadığını, ancak gelişmeye açık olduğunu söyleyebilirim.

Haberin Devamı

Aynı tornadan çıkmış bir toplumdan yaratıcılık beklenemez

Teknolojiyi eğitime doğru entegre etmek için Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Hâlihazırda dünya üzerinde yapılan ve başarıya ulaşan çalışmalar var. Güney Kore, Hindistan, İsveç gibi ülkeler bunu başarmış durumda. Hindistan bugün yazılım anlamında dünyanın en önemli ülkelerinden biri. Mevcut başarılı sistemleri eğitim sistemimize adapte edebiliriz. İsveç nüfus ve ekonomik gelişmişlik anlamında Türkiye için doğru bir örnek olmayabilir, ancak Hindistan birçok açıdan bizden daha geride olmasına rağmen bunu başarabiliyor. Doğru örneklerin bize uyumlu taraflarını almak daha olumlu sonuç verecektir.

Haberin Devamı

Yaratıcılık, birçok kişi tarafından doğuştan gelen bir özellik olduğuna inanılmasına rağmen, sonradan öğrenilebilir ve öğretilebilir bir kavram. Bugün her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olan ‘farklılıkları olduğu gibi kabul etmek’ yaratıcılık için çok önemli. Aynı tornadan çıkmış, aynı şekilde düşünen bir topluluğun yaratıcı olması mümkün değil. Yapılan tüm bilimsel araştırmalar bunu gösteriyor. Çeşitliliğe sahip ve bu çeşitliliğe saygı duyan, karşısındakini dinleyebilen toplumlar, onun fikrini kökten reddetmeden dinleyerek, olumlu eleştiri ile o fikri geliştirerek toplum için en iyi şekilde uygulayabiliyor. Dolayısıyla sadece teknolojinin eğitime girmesi yetmez. Bununla birlikte düşünme yapımızı da değiştirmemiz gerekir.

Haberin Devamı

Milli Eğitim Bakanlığı’nın Fatih Projesi ve Eğitim Bilişim Ağı (EBA) gibi çalışmaları elbette oldukça olumlu adımlar. Bu iki projede ve yeni geliştirilenlerde ODTÜ Teknokent bünyesinde faaliyet gösteren firmalar da var. Ancak bunların yeterli olduğunu düşünmüyorum. Her ikisi de bilgiye erişime kolaylık sağlayan, mevcut eğitim sistemimize teknolojik cihazların ve platformların dâhil edildiği projeler. Bunların üstüne çıkmamız lazım.

Birçok yerde okuduğumuz ve bire bir karşılaştığımız örneklerde de gördüğümüz üzere, çocuklarımız bu projelerin önüne geçmiş durumda. Fatih Projesi ile verilen tabletleri modifiye eden çocuklarımız olduğunu birçok haberde gördük. Bu doğal bir süreç. Çocukların merakının sınırı yok. O merakı besleyecek sistemleri eğitimin içine entegre etmek daha büyük faydalar sağlayabilir.  Belki de kendisine verilen tableti modifiye edebilen çocuğu ödüllendirmemiz ve Fatih Projesi’ni geliştirmek üzere projeye dâhil etmemiz gerekiyor. Çünkü bu projeyi onlar kullanıyor. Onların yaratıcılıklarını kısıtlamak üzere “bu tabletlere asla ekstra bir şey yapmayın” demek yerine, “alın çocuklar, bu tabletleri geliştirin bakalım” demek projeyi daha da geliştirecek ve dünyaya satabileceğimiz bir iş haline gelecek. Ayrıca eğitim uygulamalarının oyunlaştırma ile zenginleştirmek gerekiyor. Bu sayede çok daha verimli sonuçlar alınacağını düşünüyorum.

Okul ve ailenin kontrolünde dengeli kullanım

Eğitim sisteminin kendisi yaratıcılık ve üretkenlik konularında çocukları geliştirebilir. Ancak teknolojiyi doğru kullanabilirsek katkı vereceği kesin. Bugün çocukların teknoloji bağımlılığı hakkında konuşuyoruz. Mutlaka olumsuz örnekler de olacaktır, ancak bu olumsuz örneklerden yola çıkarak da daha iyisini bulmak mümkün. Dengeli bir şekilde teknolojinin kullanımı okul ve ailenin kontrolünde olmalı. Ancak burada ailelerin de bilinç düzeyi önemli. Ailenin katkı veremediği durumlarda okul ve öğretmenlerin devrede olması çok önemli.

Bugün 9 yaşında çocuklar kod yazma sistemlerini kullanarak oyun yazıyor. Bunu yaparken çocuğu oyun oynuyor zannederek engellemek, aile ve çocuk arasında da iletişimi bozar. Dolayısıyla teknolojinin kullanımında okul, aile ve çocuk üçgeni çok önemli. Öte yandan 7-22 yaş arası nesil, ki ilkokul birinci sınıftan üniversite son sınıfa kadar olan bir yelpazeyi kapsıyor, el ile yazmayı sevmiyor. Çünkü onlar bilgisayar, tablet, akıllı telefonlar ile daha hızlı yazabiliyorlar ya da tahtada öğretmenin yazdıklarının fotoğrafını çekiyorlar, hatta öğretmenin ders anlatırken sesini kaydediyorlar. Önlerindeki o dijital ekrana, teknolojik kolaylıklara daha hakimler. Teknolojiye biraz hakim olan biz bile katıldığımız toplantıları telefonumuza kaydediyor, toplantı notlarının fotoğraflarını çekiyoruz. O zaman bu tür yeni öğrenme biçimlerini kullanarak yeni nesillere daha etkili bir şekilde erişmek mümkün.

Öncelikle çocuklarımız kadar olmasa da – çünkü onlar bu teknoloji ile doğdu – teknolojiye adapte olabilmek önemli. Aileler bu noktada muhtemelen en geriden gelen öge olacaktır. Çünkü hayatın içerisinde teknolojiye adapte olabilmeleri mümkün olamayabilir. Ancak öğretmenlerimizin teknolojiye adaptasyonu çocuklarımıza yol göstermek açısından doğru bir yöntem olabilir. Çocuklarımızı teknolojiden tamamen ayırmadan, onların yaratıcılıklarına katkıda bulunacak doğru yöntemleri uygulamak önemli. Bunun için de teknolojiden de önce “eleştirel düşünme”yi öğretmek oldukça kritik.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!