GeriSeyahat Tarih, eğlence ve para: Sevilla
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Tarih, eğlence ve para: Sevilla

Tarih, eğlence ve para: Sevilla

İspanya'nın 25 milyar dolarlık turizm girdisinde Sevilla'nın payı fuarlar nedeniyle yüzde 5'e ulaşmış. Kent gelirini 2004 yılı Olimpiyatları'yla artırmaya kararlı.

İspanya'nın güneyindeki Gualdaquiviri Nehri üzerine kurulmuş Sevilla denince akla Carmen ve Flamenko geliyor. 2004 yılı Olimpiyatları'na aday kentlerden biri olan Sevilla 1929'dan bu yana ülkenin fuar merkezi olarak da adını duyurmuş.

İspanya, kraliyetle yönetilen ve 17 otonom bölgeden oluşan bir ülke. İşte Sevilla da bu 17 otonom bölgeden biri olan Andalucia bölgesinin başkenti. İspanyolların Andalucia dediği bölge, bizde şiirlere konu olan Endülüs olarak biliniyor. Kentin kuruluşu Roma ve Vizigotlara kadar uzanıyor. Sevilla, Endülüs Emevileri'nin daha ileri tarihte de Hıristiyanlığın önemli merkezlerinden biri oldu. İspanyollar'la konuştuğunuzda vurguladıkları iki tarih var: 1929 ve 1982.

İLK YERLEŞİM 2000 YIL ÖNCE

Sevilla ilk kez 1929 yılında düzenlenen ve sadece Latin Amerika ülkelerinin katıldığı ihracat fuarıyla baştan aşağı imar edilmiş. Aslında ilk yerleşim 2000 yıl öncesine dayanıyor. Kent son şeklini 1929 fuarı nedeniyle yapılan pavyonlar ve yollarla almış. Bu pavyonların her biri büyük avlulu, bahçeli ve o ülkenin mimarisini yansıtan binalar aslında. Binaların arasından portakal ağaçlarının ve palmiyelerin yer aldığı geniş caddeler uzanıyor.

Amerika kıtasının keşfinin 500. yıldönümü olan 1982'de düzenlenen Expo 92 Fuarı kentin kaderini değiştiren ikinci önemli tarih. Fuar nedeniyle Sevilla hızlı trenle Madrid'e bağlanmış, beş yıldızlı oteller inşa edilmiş, Gualdaquiviri Nehri üzerine sekiz yeni modern köprü yapılmış. Sevilla, tarihi mirasını koruyarak modern bir kent olunabileceğinin ve fuarcılıkla nasıl kalkınılacağının en güzel örneği. Bu nedenle de 2004 Olimpiyatları'na aday.

İsyanya'nın 25 milyar dolarlık turizm girdisinde Sevilla'nın payı fuarlar nedeniyle yüzde 5'e ulaşmış. Hal böyle olunca turistleri pek ciddiye alan yok. Diyelim ki bir bira içip serinlemek için kafeye oturdunuz. Birayı İspanyolca adıyla, yani ‘‘sebessia’’ olarak isteyeceksiniz. Yoksa bira falan gelmiyor. İspanyollar artık yılda 65 milyon turist ağırlamaktan sıkılmışlar. Eh, her yıl da 25 milyar dolar turizm dövizi çantada keklik nasılsa!

İspanya, Fransa'dan sonra Avrupa'ının ikinci büyük ülkesi. Enflasyon yüzde 1.2, ancak işsizlik oranı yüzde 10 ile 12 arasında değişiyor. Adım başı dilencilere veya yankesicilere rastlamanız her an için mümkün. Kişi başına yıllık milli gelir ise ortalama 1200 dolar. Turizmin dışında ülkenin en önemli tarım girdisi narenciye, zeytin, tahıl ve pirinç.

Müslümanlarca minare olarak yapılan sonra da çan kulesi haline getirilen La Giralde kulesi kentin simgesi. 1929 yılındaki ilk fuar kente eşsiz bir meydan kazandırmış. Burası ‘‘İspanyol Meydanı’’ olarak anılıyor. Meydanda yer alan binayı çevreleyen yapay nehir İspanyolların ticaretle Atlantik Okyanusu'na açılışını simgeliyor. Sevilla aynı zamanda bir seramik ve porselen kenti. Meydana doğru giderken gördüğümüz palmiyelerin ve portakal ağaçlarının da 1929 yılında dikildiğini duyunca, fuar kentimiz İzmir'deki palmiyelerin başına gelenler yüreğimizi sızlatıyor.

Kenti dolaşırken daracık sokakların yer aldığı Musevi Mahallesi ile Kutsal Hac olarak adlandırılan bölgeye adım atıyoruz. Museviler 3. Ferdinand döneminde gelmişler, fakat ticari hayattaki başarıları Krallığın canını sıkınca sürülmüşler. Alkazar Sarayı ve gotik tarzdaki Sevilla Katedrali ile Kutsal Hac, üçgeni tamamlanıyor. Katedral diğer adını Azize Santa Maria'dan almış. Kadetralin bir başka çekiciliği ise Kristof Kolomb'un mezarının burada bulunması. Alkazar Sarayı ise Amerika'nın keşfiyle ilgili belgelere ulaşmak isteyen araştırmacı ve tarihçilerin uğrak yeri.

RÖNESANS VE İBN-İ RÜŞD

Endülüs bölgesinde yer alan Cordoba ise Batı Aydınlaması için önemli bir kent. Kuruluşu MÖ 200 yılına kadar uzanan Cordoba aynı zamanda bir bilim kenti. İslam Üniversitesi burada, ilk katarakt ameliyatının da 14. yüzyılda burada yapıldığını öğreniyoruz. Aristo'nun eserlerini Latince'ye çevirip, Aydınlanma Çağı'ının başlamasına katkıda bulunan İslam filozofu ve bilim adamı İbn-i Rüşd bu kentte ölmüş. Cordaba'da İbn-i Rüşd'ün mezarı ve anısana dikilmiş bir heykel bulunuyor.

Cordoba'ının simgesi haline gelen Cordoba Katedrali ise Mosque Katedrali olarak biliniyor. Katedral ilk olarak 785 yılında Emir Abdurrahman tarafından camii olarak yaptırılmış, anack Cordoba Hıristiyanların eline geçince aslı bozulmadan ilaveler yapılmış. O kadar ki Katedralin'in yapımı 14. yüzyılı bulmuş. Toplam 23 bin metrekarelik alanda yer alan ve avlusunda portakal ağaçları olan bu katedralde Arap, Musevi ve Gotik mimarisini biradada bulmak mümkün.

Hayat gece başlıyor

Sevilla bilindiği gibi flamenko müziğinin merkezi. Ancak, asırlardır burada yaşayan Çingeneler'in daha yumuşak hareketlerle, ayaklarını yere vurmadan, el figürleriyle, gitar eşliğinde yaptıkları Seviana dansı halk arasında oldukça yaygın. Flamenko müziği ve dansı daha çok turistlerin ilgisini çekiyor. Sevilla kentini ikiye bölen Gualdaquiviri nehri üzerinde kurulan köprüyü geçince kentin varoşlarına ve Çingene mahallesine ulaşılıyor. İnsanlar gecenin ilerleyen saatlerinde caddelere çıkıp dans etmeye başlıyorlar. Daracık sokaklarda yer alan yüzlerce bar Bodrum'u andırıyor. Bu bölge aynı zamanda kentin en eski ve gece hayatının en renkli olduğu yer. Sevilla Üniversitesi'nin gençleri bu bölgenin müdavimi.

Cordoba'nın Arapça adı Kurtaba. Derileri ile asırlardır ünlü olan bu kent Fenikeliler tarafından kurulmuş ve ardından Got'ların istilasına uğramış. Abbasi'lerin kılıçtan geçirdiği Emevi Halifesi Hişman'ın torunu Abdurrahman, Cordoba'da Endülüs Emevi Devleti'ini kuran kişi. Kentte, bütün mimari Şam'daki camileri, evleri andırıyor. Kent daha sonra Ferdinand 3 tarafından ele geçirilmiş. O nedenle Şam, Gotik, Rönesans ve Musevi sentezi bölgedeki kültürün içine sinmiş. Bu doku içinde daracık sokoklarda, meydanlarda her an bir köşeye çekilmiş gitarıyla flamenko çalan birine rastlamınız mümkün. Sevilla'daki İspanyol Meydanı ise bütün kültürlerin birleştiği bir anıt adeta. Bu meydanda İspanyol bir ressam günün ilk saatlerinde meydanın resmini yapıyor.

False